• şu cümleleri kurabilme yüceliği ve cüreti gösteren kirkegaard'ın üstün kitabıdır:

    "bir kişinin geçmişe ilişkin kaygı duyduğu söylendiğinde, bu ifade söz konusu dilsel kullanım ile çelişkiye düşer. daha dikkatli bakıldığında, bunun sadece söylem biçimi olduğu, gelecek zamanın bir şekilde ortaya çıktığı görülür. kaygı duyduğumu varsaydığım geçmiş, benimle bir olanaklılık ilişkisi içinde bulunmak zorundadır. geçmişteki bir talihsizlikle ilgili kaygı taşıyorsam, bu üzerine kaygılanan şeyin geçmişte olduğunu değil, ileride, yani gelecekte yineleceğini düşünmemden kaynaklanır. geçmişteki bir cürüm nedeniyle kaygılanıyorsam, bu onu tam olarak geçmişte bırakmamış olmam, kendimi kandırarak ya da başka bir şekilde geçmişte olmuş olmasından kaçınmam yüzündendir."
  • "korku belirli bir şeye yönelmiştir, nesneye bağlıdır. kaygı ise hep belirsizdir, herhangi bir yönetimi olan bir duygu değil, nesnesi olmayan ruhsal bir durumdur"
  • --- spoiler ---

    *cinsellik bilinç düzeyinde tasarlandığında hâlâ naiflikten söz etmek, düşüncesizlik, sahtekarlık, daha da kötüsü şehveti örtmek için bir kılıftır.

    *masum bir genç kız düşünün, bir adam da gözünü onun üzerine dikmiş olsun; kız kaygıya kapılacaktır. buna ek olarak belki de hiddetlenecektir ama önce kaygıya kapılacaktır. öte yandan, arzu dolu gözlerini masum bir delikanlıya dikmiş genç bir kadın düşünün, çocuğun hissedeceği şey kaygı değil, tiksintiyle karışık bir ağırbaşlılık olacaktır.

    *herkes kendisi tarafından kandırılır.

    *insan tecrübeye yaslanarak ilerleyemez, çünkü ona yaşamının hangi döneminde bu tecrübeyi edindiği sorulur.

    *güzellik, beden ile ruhun birliğidir.

    *evliliklerin birçoğu bir yabancı işin içine girmeden kirlenmiştir.

    *suç işlediği için değil, suçlu olarak görüldüğü için kaygılanan birey, bu yolla suçlu olur.

    *çocukların çoğu ne iyi, ne de kötüdür ama hayır eşliğinde iyi, şer eşliğinde kötü olurlar.

    sözlerinin geçtiği eser.
  • "günah bencillik olarak tanımlanırsa insan her şeyi birbirine karıştırıp çarşafa dolanır, çünkü aslı tam tersidir: bencillik, günah ile, günahın içinde oluşur."
  • kierkegaard'ın dikkat çeken kitabı. ama bir başyapıt olduğu da söylenemez.
  • soren kierkegaard tarafından yazılan kaygı kavramı mevrus günah'ı konu edinen dogmatik problem üzerine psikoloji açısından yalın bir tefekkür...

    not: kaygı kavramını ve kierkegaard' ı anlamaya yönelik okuma yapmak isteyenler yasemin akış hocanın ayrıntı yayınlarından çıkmış (2014) soren kierkegaard'da kaygı kavramı isimli çalışmasından faydalanabilir. bu çalışmadan aldığım notların bir kısmını paylaşmak isterim meraklıları için.

    'varoluşçuluğun babası' olarak anılan kierkegaard sadece felsefeden değil aynı zamanda insanın düşünen bir varlık olmasının ötesinde hisseden, tecrübe eden ve inanan bir varlık olarak kendisini yansıttığı edebiyat, mitoloji ve teoloji gibi alanlardan fazlasıyla faydalanır. " s. 9

    "kierkegaard psikolojiyi klasik anlamında insan ruhuna dair bir çalışma, tasvir ve açıklama olarak ele alır." s. 41 yani günah kavramını incelerken psikolojinin sınırlarını belirler. deneysel psikolojiden bahsetmediğini ifade eder.

    "kaygı, korkudan ve belirli bir şeye gönderme yapan tüm kavramlardan farklıdır. kaygı'nın nesnesi tüm nesnelerin yadsınması, başka bir deyişle hiçliktir. kaygı bu özelliğiyle belirli bir objeye dair olan korkudan ayrılır....... kaygı ontolojiktir... kaygı kişinin bütünlüğünü kaybetmesi, varoluşsal bir parçalanma haline girmesidir. " s. 20

    soren kierkegaard kaygı kavramı kitabının (iş bankası yay. 7.basım, 2013)
    1.bölümü:
    mevrus günah kavramı üzerine tarihi yaklaşımlar, ilk günah kavramı, masumiyet kavramı, düşüş kavramı, kaygı kavramı, kaygı: mevrus günah'ın ön koşulu ve bu terimi kökenine inerek açıklayan bir kavram birinci bölümün konuları.
    2.bölüm- mevrus günah'ı ileriye dönük açıklayan bir kavram olarak kaygı
    a. nesnel kaygı, b. öznel kaygı
    3.bölüm-kaygı: günah bilincinin yokluğundan doğan günahın bir sonucu olarak
    a.tin'in yokluğuna duyulan kaygı
    b. kaygı : diyalektik yöntemle yazgı olarak tanımlanan bir terim
    c. kaygı: diyalektik yöntemle suç olarak tanımlanan bir terim
    4.bölüm-günahın taşıdığı kaygı ya da tekil bireyin günahının sonucu olarak kaygı
    a. kötüye ilişkin kaygı
    b. iyi olana ilişkin kaygı(demonik)
    5.bölüm-inanç yolu ile gelen bir kurtarıcı olarak kaygı

    (bundan sonraki alıntılar kierkegaard'dan)

    "masumiyet, cehalettir. asla dolaysız olanın saf varlığı değil, cehaletin kendisidir." s. 30

    "yasak, adem'i kaygıya sürüklemiştir. çünkü özgürlüğün olanağı onda yasak ile uyanır." s. 38

    "öznel kaygı, bireyin masumiyet durumunda bulunan kaygıyı imler ve adem'in kaygısına karşılık gelir, ama insan soyunun oluşumundaki nicel belirlenim nedeniyle onun kaygısından nitel olarak farklı değildir. öte yandan, nesnel kaygı ile, bu oluşumdaki günahkarlığın yeryüzünün tümüne vuran yansımasından söz ediyoruz. " s. 52

    " adem'in günahı ile günahkarlık yeryüzüne inmiştir.... cinsellik bilinç düzeyinde tasarlandığında hala naiflikten söz etmek, düşüncesizlik, sahtekarlık daha da kötüsü şehveti örtmek için bir kılıftır. "s. 62

    " insan hayvan ya da melek türünden olsaydı kaygı içinde olamazdı; o, bir sentez olduğu için kaygı duymaya muktedirdir, kaygısı derinleştikçe kendisi de yücelir. "s. 155

    kitap şu sözlerle bitiyor :
    " suça ilişkin olarak kaygı tarafından eğitilen kişi ancak kefaret ile huzur bulacaktır. tefekkür burada, başladığı yerde sona eriyor. psikolojinin kaygı ile işi bittiğinde, artık dogmatiklere devredilmesi gerekecektir."
  • (bkz: begrebet angest)

    şöyle açılır:

    "ayrımlar yapma çağı geçmiş, sistem tarafından yenilgiye uğratılmıştır. günümüzde ayrım yapmaya tutkun kişiye, ruhu uzun süre önce ortadan kalkmış bir şeye sadık tuhaf bir insan gözüyle bakılıyor. öyle olabilir, sokrates o sırada nasılsa, bugün de aynı yalın, bilge kişidir, çünkü o hem sözcükler, hem de hayatı ile, hamann'ın iki bin yıl sonra hayranlıkla yinelediği şu tuhaf sözde ifadesini bulan bir ayrım yapmıştır: "sokrates yüceydi, çünkü 'kavradığı ile kavramadığını ayırt etmiştir.'""
  • søren kierkegaard tarafından 1844'te yazılmış felsefi bir çalışma. kitaptan bir pasaj:

    “kaygı, baş dönmesiyle karşılaştırılabilir. aşağıya, cehennemin ağzını açmış çukuruna bakan herkesin başı döner. peki ama neden? cehennem çukurundan olduğu kadar, gözleri yüzünden de. varsayın ki aşağıya bakmadı: kaygı, sentez tin tarafından gerçekleştirildiğinde oluşan özgürlüğün baş dönmesidir. özgürlük aşağıya, kendi olanağına bakar, düşmemek için de sonlu oluşuna tutunur. özgürlük bu baş dönmesine boyun eğer. psikoloji bundan bir adım öteye ne gidebilir, ne de gidecektir. tam o anda her şey değişir ve özgürlük yeniden ayağa kalktığında suçlu olduğunu görür. sıçrama bu iki an arasındadır; hiçbir bilim bunu ne açıklamıştır, ne de açıklamaya gücü yeter. kaygı ânında suçlu olan kişinin suçluluğu, suçlu olabileceği durumdaki kadar muğlaktır. kaygı, özgürlüğün kendini kaybettiği kadınsı bir zayıflıktır. psikoloji açısından söylersek, günah, her zaman zayıflık anında işlenir. kaygı her şeyden daha bencildir, özgürlüğün hiçbir somut ifadesi de, öteki somutlaştırmaların olanağı kadar bencil değildir. bu da, “kişinin acıya ortak olma ile acıdan kaçınma arasında kurduğu ilişkiyi belirleyen baskın bir nedendir. kaygı dahilinde, olanağın bencil bir sonsuzluğu vardır; seçim yapmada olduğu gibi baştan çıkarıcı değildir, ama tatlı endişesiyle insanı kaygı tuzağına düşürür.”
hesabın var mı? giriş yap