• aşağdaki şiirinin bir kısmı, bahaddin ögel'in türk mitolojisi adlı eserinin birinci cildinin, türk tarih kurumu basımevince basılan 1993 tarihli baskısının 486. sayfasında hatalı bir şekilde behlul dana'ya ait olarak gösterilmiş. benim bildiğim bir behlul dana var o da abbasi halifesi harun reşit döneminde yaşamış bir nevi diyojen. yazar kitabında o alıntıyı yaparken behlül dana'dan "bir bektaşi şairi" diye bahsetmiş ama böyle bir bektaşi şairini ne duydum ne de işittim.

    ademi balçıktan yoğurdun yaptın,
    yapıp da neylersin, bundan sana ne
    halk ettin insani saldın cihana
    salıp da neylersin bundan sana ne

    bakkal mısın teraziyi neylersin
    işin gücün yoktur gönül eğlersin
    kulun günahını tartıp neylersin
    geçiver suçundan bundan sana ne

    katran kazanını döküver gitsin
    mümin olan kullar didara yetsin
    emreyle yılana tamuyu yutsun
    söndür şu ateşi bundan sana ne

    sefil düştüm bu alemde naçarım
    kıldan köprü yaratmışsın geçerim
    şol köprüden geçemezsem uçarım
    geçir kullarını bundan sana ne

    kaygusuz abdal der cennet yarattın
    cehenneme nice kulları attın
    nicesin ateş-i aşk ile yaktın
    yakıp da neylersin bundan sana ne
  • 15. yy'da
    " yucelerden yuce tanri
    gunduzlerden gece tanri
    ismin vardir cismin yoktur
    sen benzersin hice tanri "
    dizelerini yazacak kadar cesur olan halk ozani..
  • yücelerden yüce gördüm
    erbabsın sen koca tanrı
    bu allahlığı sen nerden
    satın aldın kaça tanrı

    ali ile bir olmuşsun
    bir mektepte okumuşsun
    ali olmuş hafız kelam
    sen okursun hece tanrı

    kıldan bir köprü yapmışsın
    gelsin kullar geçsin deyu
    hele biz şöyle duralım
    yiğit isen sen geç tanrı

    yaratmışsın bağ-u cennet
    kulların etsinler sohbet
    cehennemi ne yarattın
    be akılsız koca tanrı

    unuttuk diye namazı
    bizi ateşe atarsın
    kul yanması abes değil
    gel bas kızgın saca tanrı

    senin kulların anılır
    atası anası ile
    senin anan baban yoktur
    benzersin bir piçe tanrı

    seni her yerde görürüm
    için dışını bilirim
    sırrın halka faş edersem
    halin nice olur tanrı

    kaygusuzum der buradan
    cümle mahluku yaradan
    kaldır perdeyi aradan
    gezelim beraber tanrı
  • tarihci ahmet yaşar ocak, kalenderiler adlı kitabında 13. yüzyılda anadolu tarihinin ilk serseri dervişleri cavlakları anlatır. anadolu toprakları moğol istilası altındadır ve huzursuzluk, başıboşluk kol gezmektedir. rum abdalları, kalenderler, haydari, divane, cavlaki adı verilen dervişler bol bol seyahet ederler ve yeni yeni anadolu'yu yurt ederler.

    üzerlerine sadece hayvan postu giyerler. şeriat ve toplum kurallarına, ahlak ilkelerine aldırmazlar.

    ailesiyle, çevresiyle uyuşamamış gençler, efendisinden yılmış köleler, kaçak mahkumlar, hatta siyasi sebeplerden, yüksek devlet adamları, şehzadeler birer birer cavlaki olmaktadır.

    saçlarını, sakalını, bıyığını, kaşını kazıtarak kendilerine yeni bir hayat kuruyorlardı. belden yukarısı çıplak, saçı, sakalı, kaşı, kirpiği kazınmış bu üryan dervişler şeyhlerine "baba" diyordu ve bu dervişlerin en ünlüsü
    kaygusuz abdal'dır.
  • el kissa. halikin emri beni kuze balcigi gibi der-i devranin carhi
    uzerine
    koyup dolap dondurdu. gah beni kuze duzdu gah bozdu kase duzdu. gah
    saraylarda kerpic eyledi, gah ayaklar altinda hic eyledi. gah gul etti
    basa ciktim, gah gil eyledi haake dusdum. gah halk icre aziz eyledi,
    gah
    insan gah hayvan eyledi. gah nebat ve gah maden eyledi. gah sah ve
    gah
    geda eyledi. gah gezende yattim gah hazineye battim. gah kul olup
    satildim gah dellal olup sattim. gah oynayup uttum gah bilmeyip
    utuzdum. gah haakim eyledi gah hakiim eyledi. gah kazzaz gah bezzaz
    eyledi. gah attar gah hallac eyledi. gah berber gah zerger, gah asci
    vu
    gah basci eyledi. gah beni sarka iletdi gah garba. gah avci etti av
    avladim gah beni av eyleyip avlatti. .... gah beni ataya ogul eyledi
    ve
    gah atayi bana ogul eyledi. gah anayi bana kiz eyledi gah beni anaya
    ata
    eyledi. gah beni tifl edip onlara besletti gah onlari tifl edip bana
    besletti. ve'l hasil, basinizi agridayim, nice bin kerre ata belinden
    ana
    rahmine , nice bin kerre ana rahminden cihana geldim. nice bin kerre
    bulut
    olup havaya agdim, nice bin kerre yagmur gibi yere yagdim. nice bin
    kerre
    gah cerende gah perende oldum. nice bin kerre kufr u imana karistim.
    nice
    bin kerre gah zulumata ve gah aydinliga dustum. nice bin kerre turlu
    cinlere karistim, nice bin kerre turlu hilatlar giydim. nice bin kerre
    durlu yakalardan bas gosterdim nice bin kerre eller asinalar
    gozettim. nice bin ismler ve lakablar urundum. el-hasili kelam, bu
    nefs
    askeri beni gocten goce ve kaptan kaba bosaltti, sehir=be-sehir,
    karye-be-karye, der-be-der gezdirdi kim dil ile ayan ve beyan olmaz.

    budalaname/tekerleme
  • kahire'deki kaygusuz abdal tekkesi, 1957'de milliyetcilik gibi bir hastalik sahibi olan misirli askeri darbeci cemal abdülnasır tarafindan kapatilmistir.
  • yazılı alevi kaynaklarının önemli bir kısmına kaynak olan kişidir. tarihte bir çok alevi yazılı kaynakları, velakıbnameler vs. yakılırken mısırdaki kaygusuz kütüphanesi, zamanın mısır valisi kabalalı mehmet ali paşa tarafınfan korunmuştur. 2. abdülhamitin elinden kurtulan nadir eserler buradadır.
  • “insan, cümle yaradılmışın aynasıdır...
    cemi (bütün) eşyanın hakikatı âlem-i âdemdir ve âdemin hakikatı
    hakk’tır..
    insanın vücudu bir şehir gibidir; ateş, su, toprak ve yel gibi dört türlü nesneden; kemik, sinir damar, deri, ilik, et, kan, yağ ve kıl gibi dokuz cevherden oluşmuştur...
    yedi kat yerler vücudumdur,
    sular damarımdır,
    gökler çadırımdır,
    arş seyranımdır,
    çarh devranımdır,
    yıldızlar meşalemdir...
    gece ermişlik, gündüz nebiliktir.
    ilkbahar doğmak,
    sonbahar ölmek;
    sağlık gülbahçesinde olmak,
    hastalık karanlıkta kalmaktır...
    bütün kâinat (altı bini nebâta – bitkilere–, altı bini hayvanata, altı bini insana ait olan, birbirinden ayrı olmayan ve tanrı ile
    kuşatılan bu onsekizbin âlem) insanın vücudundadır, özündedir. bunları dilimiz ve elimizle rencide etmemeliyiz, incitmemeliyiz. çünkü onlar rencide olursa, tanrı da rencide olur...”

    kaygusuz abdal - dilgûşa
  • tasavvuf yolunun bütünüyle edepten ibaret olduğunu hatırlatır veliler. kaygusuz abdal'ın da bunu hatırlatan "edep öğren" başlıklı bir şiiri de vardır.

    ey özünü insan bilen
    var edep öğren edep
    ey edep erkân bilen
    var edep öğren edep

    gel hakk’a olma asi
    ta gide gönlün pası
    dört kitabın manası
    var edep öğren edep

    edep gerektir kula
    ta işi temiz ola
    edepsiz girme yola
    var edep öğren edep

    gaflet içinden uyan
    edepsiz olma ey can
    edepdir asl-ı iman
    var edep öğren edep

    kaygusuz abdal uyan
    aşkı bil aşka boyan
    şöyle demiştir diyen
    var edep öğren edep
  • "bize ağyâr olana hakk yâr olsun
    göreyim dünyâda berhüdâr olsun

    bizim önümüzce kuyu kazana
    ona yardımcı pervedigâr olsun

    bizim ardımızca taşlar atanın
    kollarına kuvvet, eli vâr olsun

    bizi dünyâda ölsün diyenler
    dünyâlar durdukça ömri vâr olsun

    bizi cehenneme lâyık görenler
    yeri cennet, makâmı gülzâr olsun

    bizi her kim ki bunda zemm ederse
    sefâatçi ona muhtâr olsun

    kaygusuz abdal’a her kim söverse
    onun hakk’ından nasibi dîdâr olsun"
hesabın var mı? giriş yap