• kaynaştırma öğrencisine hiçbir faydası olmayan, yarar sağlayacağına aksine ömür boyu hatırlayacağı yaralar açan uygulama. şiddet eğilimi, kaynaştırma öğrencisinden çok, bulunduğu sınıftakilerde ortaya çıkar. hedef her zaman kaynaştırma öğrencisi olur. maddi ve manevi zarara uğratılır. gözünün önünde taklidi yapılarak kendisiyle alay edilmesi veya derste diğer öğrenciler ya da "öğretmenler" tarafından hakarete uğraması her gün karşılaştığı, sıradan, en düşük düzeydeki aşağılamalardır. ne yazık ki bu düşük seviyedeki hasarlar, fiziksel şiddete ve maddi açıdan sömürülmeye kadar çok boyutlu olaylara dönüşür. bunlardan çoğu unutulmazdır ve en kötüsü de kaynaştırma eğitimi alan öğrencinin, durumundan kimseye bahsetmek istememesidir veya bahsetmemesinin tembihlenmiş olmasıdır.
  • özel gereksinimli öğrencilerin kendileri için en az kısıtlayıcı olan, akranlarıyla en üst düzeyde etkileşim içinde olabilecekleri eğitim ortamlarına yerleştirilmesi, ihtiyaç duydukları destek hizmetler sunularak eğitimlerinin gerçekleştirilmesidir. şu anda ülkemizdeki uygulamaların çoğu kaynaştırma boyutuna geçemeyip arada kaynatma boyutunda kalmıştır.
  • yasaklanmaması gereken uygulama. çocuğunuzun okulunda böyle bir şey olursa çocuğunuzun bu bireylere saygı duymasını, anlayışla yaklaşmasını, bu bireylerle arkadaşlık yapmasını öğretmelisiniz. bu bireyleri toplumdan dışlamaya sizin hakkınız yoktur. çünkü sizin çocuğunuz da bu kaynaştırma öğrencilerinden biri olabilir/di.

    evde dışlansın, okulda dışlansın, sokakta dışlansın, iş hayatında dışlansın. peki sizi bu kişilerden üstün kılan nedir? azıcık kendinizi eğiterek başlayın, sonra çocuğunuzun eğitimini düşünün.
  • neden olmamalı.

    1) hafif özel öğrenme güçlüğü dışındakileri baz alıyorum: onların eğitim göreceği kurumlar mevcudu en az kırk kişi olan sınıflar değil.
    2) öğretmenlerin yüzde doksanının bu konuda zerre bilgisi, ilgisi, çabası yok.
    3) her çocuk kaynaştırmaya uygun değil.

    yahu şu kafanızdaki engelli tanımı bile eminim tekerlekli sandalyeli bedensel engelliden öteye gitmiyor. çeşit çeşit engel var. raporunda hafif düzeyde zihinsel yetersizlik yazan birçok çocuk hafif düzey zihinsel yetersizlikten daha da kötü bir seviyede. çoğu orta ve hatta ağır. hatta bazıları çifte farklı dediğimiz çocuklar, bazıları tanılanmamış otizmden bile mustarip olabiliyor.

    bu çocuklara birebir ilgi lazım. çünkü dikkatleri dağınık! en ufak bir uyaran farklılığında yerinden kalkıp gideni, krize gireni, sınıftan kaçanı, arkadaşına vuranı var. sen engelliyi hala elinde bastonla yürümeye çalışan görme engelliden, işaret diliyle iletişim kuran ülke ülke gezen işitme engelliden ibaret zannet. senin kaynaştırma eğitimi dediğin şey bunlardan kat be kat fazlasını ve kötüsünü sınıfa sokuyor. öyle "ama onları dışlamayın yaa..." demek hiçbir şeyi çözmüyor. bunu diyen tatlı hümanistler kendi sınıflarında ortalığı dağıtan çocuk görünce "yaaa bunu okula getirmeyin, çünkü benim ışılsumun gözüne parmak sokmuş... :((((((" diye şikayet ediyor. e hani dışlamayalımdı toplumdan, işten? senin ışılsu kör olmanın ucundan döndü. kaldı ki aynı sınıfta kaynaştırma öğrencisi olan bazı diğer veliler bile bu eğitilmesi imkansız bireyden rahatsızlık duyuyor, sen diyorsun ki empati kur. git bir rehabilitasyon merkezine, bir hastanenin çocuk psikiyatrisi bölümüne, anne babalar nasıl kavga ediyorlar birbiriyle vay senin çocuğun benim çocuğu gırtlakladı diye. adamlar gün geliyor birbirleriyle empati kuramıyor, sen bunu normal insandan bekliyorsun, bekleme!

    bu insanların toplumdan dışlanmaması için zaten gelişkin bir süperegoya ihtiyaçları var. çünkü zihinsel engellilerin pek çoğunda süperego gelişmemiş düzeyde ya da hiç yok. misal sen altına pantolon, etek giyersin; donla dışarı çıksan toplum tarafından alaya alınacağını, tepki göreceğini, ayıplanacağını, dışlanacağını hesap edersin. bu adam etmez, etmeyebilir. senin bu adama ciddi terbiye verebilmen için bazen insanlıkdışı yöntemlere başvurman gerekebilir. hayat öyle kamu spotlarındaki gibi "el ele el ele gelin çocuklaaaar..." diye yuvarlak halinde dans eden çocuklardan ibaret olmuyor. rehabilitasyon merkezlerinde, özel eğitim kurumlarında bu çocukları adam edebilmek için mecburen cezaya, dayağa, dövmeye, sopaya, hatta iple bağlamaya başvuran çok öğretmen var. ulan adam isteyerek yapmıyor, mecbur. çocuğu bir dakika boş bıraksan kendisini otoyola arabaların önüne atacak kadar bilinçsiz. aşırı dürtüsel, kendisini kontrol etmesi mümkün değil. bırak öğretmeni, bunu çocuğun kendi anası babası yapmak zorunda kalıyor. daha geçenlerde haberlere çıktı, 19 yaşındaki otizmli oğlunu evde demirparmaklı bölümde tutan anne. anne ağlayarak diyor ki "başka çarem yok, bıraktığım anda gidiyor dolapları üstüne deviriyor, hastaneye yatsam ben bahçede o koğuşta ağlıyor." diye. bu kadın naapsın, çaresi var mı?

    ülkede doğru düzgün özel eğitim okulu yok, kadrolu özel eğitim öğretmeni yok. bu çocukların pek çoğunun da buna ihtiyacı var! yalandan hazırlanan beplere değil! "topluma karışsın, arkadaş edinsin." diye sınıfa sokuyorsun da bir insanın arkadaş edinebilmesi için o düzeye gelebilmesi gerek. arkadaşıyla oyun oynamayı onun çantasını alıp camdan aşağı atmak olduğunu zanneden ve bundan zevk alan çocuğun nasıl bir arkadaşlık kurmasını bekliyorsunuz?

    karışık oldu toparlayalım. özel öğrenme güçlüğü yanında eşlik eden dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, otizm, asperger vs. yoksa zaten rehabilitasyonla, destek eğitim odasıyla, farklı öğrenme teknikleriyle üstesinden gelinebilen bir durum. bu çocuklar tabii sınıfta olmalı. fazla dürtüsel olmayan, şakır şakır okuyup yazamayacak olsa da toplumsal kuralları içselleştirebilecek, temel kavramları algılayabilecek sınır zekalara da okey. ancak geri kalanının yeri kaynaştırma değil, ihtiyacı da bep değil. adam gibi hizmet ve eğitim verecek her türlü imkana sahip farklı bir kurum, uzman bir öğretmen. şunu kafanıza sokun.
  • kaynaştırma özel gereksinimli öğrencilerin normal gelişim gösteren akranlarından ayrılmadan eğitim almasını amaçlayan, dinamiğini hümanizmden alan bir sistemdir. amacı anadolu liselerine en çok öğrenciyi kazandırmak ya da üniversiteye en fazla öğrenciyi yerleştirmek değildir. kaldı ki zaten kaynaştırma programında sınıf öğretmeninden kaynaştırma öğrencisini sınıf birincisi yapması da beklenmez. özel gereksinimli bireylerin kendilerine ait özel, bireyselleştirilmiş eğitim programları vardır. kaynaştırma eğitimindeki temel amaçlardan biri özel gereksinimli bireyi topluma girmeden önce akranları ile sosyal etkileşime girme yollarını öğrenmesi fırsatı sunmak, bir diğeri ise dünyada kendilerinden başkası yokmuş gibi yetiştirlen, hayatta odtü ya da boğaziçini kazanmaktan başka problemin olmadığını düşünen çocuklara hayatın gerçeklerini göstermektir (bilenlere lafım yok). kaynaştırma için alt yapı var mıdır? yoktur. yetişmiş personel var mıdır? yoktur. okullar uygun mudur? değildir. ama bunun cezasını çocuklar mı çekmelidir? bana göre hayır. eğitim ve öğretim birilerinin övülüp birilerinin ötekileştirilemeyeceği kadar haktır ve verilmelidir.
  • eğitim sisteminde pek çok konuda olduğu gibi kağıt üstünde harikulade uygulanan konulardan biri de budur.
    her eğitim öğretim yılı başında rehber öğretmen liderliğinde branş öğretmenleriyle birlikte yapılır ve her bir öğrenci için öğretmenler söz sahibidir, dersinde bireysel eğitime ihtiyacı var mıdır yok mudur buna karar verirler. genelde beden, müzik, resim öğretmenleri aman canım ne gerek var zaten diye geçiştirirler nasılsa arada kaynar. fen, matematik gibi sınav odaklı ders öğretmenleri ise normal olanlara zor anlatıyoruz bir de bunlarla mı uğraşacağız derler. kimse uğraşmak istemez. burda devreye müdürün zoru girer ve bireysel eğitim planları hazırlanır. oysa burda öğretmenliğin gönül işi olduğu gerçeği devreye girmeliydi, oysa bu noktada vicdan devreye girmeliydi. neyse biz bu kavramları unutalı çok oldu. neyseki çocuklar gerçekten vicdanlı. arkadaşlarına sahip çıkıyor, ellerinden geldiğince yardımcı oluyorlar.
    bir de destek eğitim odaları var. çoğu okulda yok. yönetmeliğe göre gerekirse müdür kendi odasını bu iş için kullandırabilir. öğretmenlerin de bu derslere girmesi için teşvik amaçlı devlet ek derslerini %25 fazla veriyor. öyle olmasa hiç bir öğretmen o derslere girmez. girenler de ne kadar hakkıyla yapıyor tartışılır. çocuğun önüne boyama kitabı verip dakika dolduranı da gördü bu gözler, canla başla okuma yazmayı öğretmeye çalışanı da. sonraki grup çok az inanın.
    tamam bu özel çocuklar okullara gitsin, diğer çocuklar onları kabullensin sahip çıksın, saygı duysun vs. ama devlet de sahip çıksın. bu çocuklar için ya öğretmen atasın ya da öğretmeni eğitsin. öğretmen de haksız değil hani. kaynaştırma adı altında bir sürü tanımlama var. hangi birisi için ne yapacağımızı bilmiyoruz. araştırıyoruz ama bir yere kadar. bu çocuklar da deneme tahtası değil. öğrenme güçlüğü olana ayrı, dikkat eksikliği olana ayrı, otistiğe, disleksiye vs.ye ayrı plan yapmak ders hazırlamak ciddden zor o kadar bürokratik yükün altında.
  • kaynaştırma eğitimi konusunda yaşanan en büyük problemlerden biri, olayın öğretmenler tarafından anlaşılmaması, benimsenmemesi ve angarya olarak görülmesidir ki, şu başlık altında bile "bu çocuklar için ayrı okullar olmalı" diyecek kadar kaynaştırma eğitiminin amaç ve hedeflerinden bihaber öğretmen arkadaşımız var.

    ben şunca yıllık milli eğitim tecrübem boyunca olması gerektiği gibi öğrencinin performansı ve ihtiyaçları doğrultusunda bep hazırlayıp uygulayan öğretmen görmedim. ha, bir yerlerde varsa da helal olsun der, o tertemiz alnından öperim. ama okullardaki klasik bep hazırlama yöntemi, "internetten indir/ad soyad- okul adı değiştir" şeklinde olup, bir denetim/teftiş esnasında müfettişin önüne koyabilmek amacıyla yapılmaktadır. bu davranışın motivasyon kaynağı da "aman ağzımızın tadı kaçmasın ali rıza bey" düşüncesidir. zaten "internetten indir/ad soyad- okul adı değiştir" yöntemi, öğretmenlerin milli eğitimin angarya olarak görülen sayısız plan/proje ve uygulamasına karşı geliştirdiği yegane savunma şeklidir. öğretmen benimsemediği uygulamayı bu yöntemle savuşturur.

    tabi, aşağı yukarı %5 gibi bir orandan bahsedebileceğimiz "özel eğitim ihtiyacı bulunan öğrenci" kesimine (ki, 1000 kişilik okulda 50 kaynaştırma öğrencisi demek oluyor) milli eğitim tarafından ne gibi imkanlar sunulduğu da konunun ana hatlarından biri. gariban öğretmeni yerdiğimiz kadar burada bunu da sorgulamamız lazım. zira milli eğitim kaynaştırma öğrencisini bir okula yerleştirirken o okulun fiziksel alt yapısını, okulun imkanlarını, mevcut kaynaştırma öğrencisi sayısını falan dikkate almaz. sadece yerleştirir geçer. hani horoza sormuşlar ya, "tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan" diye.. o hesap.

    herneyse, bu yerleştirmesi yapılan öğrencilerin bir kısmının ortopedik engeli bulunduğunu, bir kısmının "dehb", kiminin otistik, kiminin dislektik, kiminin de down sendromlu olduğunu düşünelim. ne bileyim, tekerlekli sandalyeye göre düzenlenmiş bir okul ortamı var mıdır sizce? yahut, bu çocukların neredeyse tamamının ilaç tedavileri oluyor, bunu takip amaçlı revir, okul hemşiresi? bedensel aktiviteler için özel düzenlenmiş açık ve kapalı alanlar, yüzme havuzu, spor aletleri? destek eğitim odası? resim atölyesi, müzik sınıfı? sghdffgh müzik sınıfı konusu geçince gülme geldi. 21. yüzyıl türkiye'sinde çoğu devlet okulunda tek bir müzik aleti bile yok. bi ara bakanlık yavuz bingöl denen adamdan ihaleyle binlerce saz alıyordu ama o sazları ne yaptılar bilmiyorum. yani anlayacağınız milli eğitimin bütün işleri böyle işte. devlet okullarındaki tüm spor imkanı birkaç adet top ve beton zemine dikilmiş bir iki basket potasından ibaret. şanslı okullarda futbol kalesi de bulunabiliyor. yani, standart eğitim öğretim faaliyetleri için bile yeterli olmayan imkanlar söz konusuyken, kaynaştırma eğitimi uygulamasının hakkıyla yapılabilmesi konusunda çok da iyi niyetli olmamak lazım.

    bugün, bir devlet okulu idarecisi gidip de üstlerine "benim okuluma kaynaştırma öğrencisi yerleştirdiniz ama okulun buna uygun imkanları yok" derse alacağı cevap "e hallet işte, idareci olmak için kırk takla atarken, araya adam sokarken, sendika değiştirirken iyiydi. biz seni boşuna mı atadık olm oraya" olur. okul idarecisi de alacağı cevabı bildiği için konuyu zaten açmaz. adının hakkını vererek "idare eder", topu öğretmene atar ve hep beraber "her şey yolunda, süper" pozu verilir.

    olan da çocuğa olur tabi. arada kaynar gider. neler kaynayıp gitmedi ki zaten güzel ülkemizde? şu akar, yolunu bulur. çok da şeyapmamak lazım..
  • bu cocugu ozel egitim okuluna gonderemiyoruz, idare et, zorunlu egitimi bitirsin bi sekilde ogretmen kardesim'in kisaltilmisi. (bkz: rehberlik ve arastirma merkezi)
  • sadece bu tip öğrencilerin olduğu okullar olsa bir nebze faydası olacak eğitim. ama bizde işin hem rapor aşaması hem eğitim aşaması içler acısı.

    birinci sınıfta çok devamsızlık yaptığı ve ailesi yeteri kadar ilgilenmediği için dört seneyi tamamen boş geçiren bir öğrencim var. beşinci sınıf ama normalde sene başında birinci sınıfa gitse yeriydi. ailesi ilk sınavlardan sonra hastaneden rapor alıp rama gönderdi ve kaynaştırma raporu aldı. çocuğun zihinsel olarak hiçbir problemi olduğunu düşünmüyorum, çünkü kafası konu yaramazlık olunca zehir gibi çalışıyor.

    hemen hemen sene başından beri de haftanın bir günü gittiği eğitimden sonra derslerinde bir arpa boyu ilerleme göstermedi. kaynaştırma öğrencisi olduğu için de sınıfta kalmıyor. yani işin özü bir harf okuyamadan, en basit toplama işlemini yapamadan sekizinci sınıftan mezun olup gidecek.

    bugüne kadar karşılaştığım onlarca öğrencide durum hep bu şekilde. şu iş keşke öğrenciye minimum fayda sağlayacak bir şekle girse.
  • alttaki yazıda belirtiği gibi; "lütuf değil hak"tır bu...
    minicik bir bebeğim var. herhangi bir engeli yok. burada veya dünyanın herhangi bir köşesinde, eğitimi için seçenekler araştırırken muhakkak kaynaştırma eğitimi verilen bir yeri tercih edeceğim. bunu özellikle istiyorum. hem onun gelişimine, hem de kaynaştırma eğitiminde beraber olacağı kardeşlerinin gelişiminde olağanüstü faydalı olacağını düşünüyorum

    https://www.facebook.com/….710117883&type=1&theater

    "oğlum efe altunel 6,5 yaşında (sağdaki büyük resim), down sendromlu yakışıklı bir çocuk. bildiğiniz üzere, çocuklarımız erken eğitim ve rehabilitasyon sayesinde büyük gelişmeler gösterebilmekte ve topluma katılabilmektedir. efe, bir yaşından beri hergün 2 saat özel ders alıyor. 3 yıldır kreşte kaynaştırma eğitimi gördü. okula ve hayata hazırlanıyor. 6 aylıktan beri hem fiziksel hem de zihinsel olarak gelişmesi için elimizden geleni, hatta bazen elimizden gelenin fazlasını vermeye çalışıyoruz. sıradan çocukların kendiliklerinden ve kısa sürede öğrendiklerini efe çok ama çok çaba göstererek ve uzun süre çalışarak öğrenebiliyor. ama olsun. öğreniyor. önemli olan da bu. hem dünyada hem de türkiye'de birebir tanıdığım örneklerden biliyorum ki eğitim ile çok mesafe katetmek mümkün. meslek sahibi olup, evlenen, üniversite okuyanlar bile çocuklarımız var.

    ben bir babayım. ve sizinle bir baba olarak konuşuyorum. efe’de tıpkı diğer çocuklar gibi bir çocuk. o da bu yaştaki pek çok erkek çocuk gibi örümcek adam'ı, caillou yu ve şimşek mcqueen i çok seviyor, ikiziyle beraber oynayıp, evi dağıtmaktan çok hoşlanıyor ve ben onun için dünyanın en güçlü insanıyım.

    engelli bireylerin diğer çocuklardan dışlanmadan, bir köşeye atılmadan eğitim almaları gerekmektedir. ayrıştırılan engelli çocuklar dışlandıklarını hissetmekte ve okula gitmek istememektedirler. kaynaştırma eğitimi hayata dahil olmaktır. daha çocuğun yüzünü bile görmeden sırf down sendromlu tanısından yola çıkarak onu sınıflandıran, ne yapıp ne yapamayacağı, nasıl bir insan olması gerektiği hakkında kesin fikir sahibi olan insanlarla mücadele ederek çocuklarımızı okullara kabul ettirmeye çalışıyoruz. destek olursanız seviniriz."

    sami altunel
    efe nin babası

    engelsiz bireyler engellilerin de bu hayatın bir parçası olduğunu, toplumsal yaşama katılımın bir lütuf değil hak olduğunu ve farklılığın aslında hayatın bir rengi olduğunu yaşayarak öğrenecekler. hele ki bu deneyimi 6 yaşından itibaren paylaşan çocuklar, bu fikri içselleştirecekler. bu jenerasyonlar hayata atıldıklarında ve yetişkin birer birey olduklarında, engelli insanların okuma, çalışma, seyahat etme, evlenme gibi toplum hayatına her türlü katılımını da sıradan görmeye başlayacaktır.

    kaynaştırmanın engelsiz çocuklar için faydaları
    • bireyler arasındaki farklılıklara karşı anlayışlı ve hoşgörülü olmalarını kolaylaştırır. demokratik ve ahlaki anlayışları gelişir
    • engelli çocuk ve normal çocuklar arasında işbirliği ve yardımlaşma becerisi kazanılır. sıradan çocuğun arkadaşlıkta istenmesinin ve kendisi olduğu için sevilmesinin getirdiği rahatlama ve arkadaşlık kurabilme.
    • bireysel farklılıkları doğal karşılar ve saygı gösterirler.
    • kendi yetersizliklerini görme, bunları kabul etme ve giderme davranışları gelişir.
    • saldırganlık, kıskançlık, kendine güvensizlik, vb. davranışlarında azalma görülür.
    • farklılıklardan duyulan korkunun yok olması.
    • bir başka insanı desteklemenin getirdiği pozitif deneyim ve bunun kişinin kendisine verdiği değeri artırması.
    • ileriki hayatlarında karşılaşabilecekleri benzeri sorunlara karşı bilgi sahibi olmaları.
    • engelli bireyler hakkında bilgi edinirler.
    • çocukların ahlaki prensiplerinin gelişmesine olumlu katkıları olur.
    • liderlik, model olma ve sorumluluk duygusu gelişir.
hesabın var mı? giriş yap