• internet fenomenliğinden nasibini almış bir insancağızdır. iyi yanı iyidir de kötü taraflarınıda sorgulamak gerekir. olanları odatv şöyle haberleştirmiş;

    "andy warhol'un 'bir gün herkes beş dakikalığına ünlü olacak' ve bir de 'şeyh uçmaz mürit uçurur' sözlerini bir tencerede kaynatalım, ortaya çıkan çorba internet fenomeni haline ge(tiri)len kazım ulutaş'ın son yıllarını özetleyecektir.

    kazım ulutaş, pek çokları için sadece yaşını başını almış bir internet troll'ü olabilir, fakat kendisini ve çevresindeki müritlerini gözlemlemek, üstteki sıvayı kazıdığımızda altından ilginç bir hikaye çıkmasına neden oluyor.

    ulutaş'ın bir internet fenomeni haline gelmesinde etkileri olduğu kadar, vefatı da müritleri ile olan ilişkisiyle alakalı olabilir. yaşlı ve biraz çılgın bir adamı aslen olmadığı ve asla olamayacağı bir role büründürüp bir oyun sergilemesine neden olan müritleri, kazım ulutaş'ın kötüye giden sağlığını daha fazla bozmuş gibi görünüyorlar.

    şöhret uğruna sağlığını bozmayı göze aldı

    kazım ulutaş'ın ilginç hayat hikayesi daha önce çok sayıda basın kuruluşunda olduğu gibi odatv sayfalarında kendisine yer bulmuştu, fakat anlatılmayanlar hikayedeki ilginçliğe daha farklı bir boyut katıyor. hayata bir iz bırakmak isteyen bu yaşlı adam, ufak bir camia içerisinde elde ettiği kendi çapında bir şöhret uğruna sağlığını bozmayı göze aldı.

    kazım ulutaş'ın küçük fakat etkili ve dinamik müritleri ile ilişkisinin ilginçliğini kavramak için toplum önünde anlatılmayan detaylara üzerinden ilerlemeliyiz. biraz çılgın bir yaşlı adamı kendileri için peygamber ve maskotluk arasında değişen bir noktaya yerleştiren müritleri, ulutaş'ın bir dediğini iki etmiyorlardı. her istediğinde evine pizza ve lahmacun göndermekten tutun da, genç ve güzel kadınların yaşlı bir adama hür iradeleri ile kamera karşısında göğüslerini açmalarına ve sanal seks yapmalarına kadar geniş bir yelpazeye yayılıyordu.

    müritlerinden birinin kendisini keşfetmesi, facebook'ta kurulmuş 'azgın dullar' adlı bir grupta gerçekleşiyor, o günlerde 'camiler bombalansın' mahlası ile sosyal medyada dolaşan kazım'ın sarf ettiği yarı akıllı yarı deli sözler ve ipini koparmışçasına sataşmaları bir-iki derken geniş bir kitlenin ilgisini çekmeye başlıyor.

    tsk'dan atılmış olan bu eski askere 'komutanım' diye hitap eden gençlerin gündelik hayatlarında öncelikli amaçları kazım ulutaş'ın düşüncelerini geniş kitlelere duyurmak haline gelince, 'şeyhlerini' uçurmaya başlıyorlar. çevresinde toplanan genç insanların ilgisinden memnun olan ulutaş, henüz yaşlılar yurdunda kaldığı dönemde bu gençlerin aralarında topladıkları paralar ile kendisine yemek ısmarlatmaya başlamıştı bile.

    yine de tablo tam net değil, ulutaş mı müritlerini parmağında oynatıyordu? yoksa müritleri mi eğlence haline getirdikleri bu yaşlı adamı posası çıkana kadar kullandılar?

    kaldığı yerden kovuldu

    gördüğü ilgi ulutaş'ı kalp krizine götüren etkiyi güçlendirmiş olabilir. gençlerden aldığı cesaret ile sosyal medyada daha etkili trollükler yapmaya başlaması, kaldığı yaşlılar yurdunun müdürünü rahatsız etmeye başlayınca ulutaş'ın pursaklar'daki varlığı da tehlikeye girdi. müdür, klasik yaşlı profiline uymayan ulutaş'a tahammül edemeyecek hale gelene kadar ikili arasında filmlere konu olabilecek bir çatışmanın fitili de ateşlenmiş oldu. müritleri, verdikleri cesaret ile bu çatışmanın şiddetinin artmasında ve ulutaş'ın sonunda kovulmasında etkili olmuş gibiler.

    yaşlılar yurdunda sürdürdüğü yaşantı ulutaş'a yetmemeye başlayınca adeta oradan kovulmak için elinden gelen her şeyi yapmaya başlamıştı. nihayetinde sokağa atıldığında ise, masrafları büyük ölçüde müritleri tarafından karşılanan tek kişilik evinde yalnız başına hayatını idame ettirir oldu.

    ulutaş'ın yaşındaki bir insan her gün pizza ve benzeri sağlıksız hazır gıda ile beslenecek olursa sonuçları elbette felakete varacaktır. sağlığını riske atan kötü alışkanlıklarını karşılamak konusunda hevesli davranan ulutaş'ın müritleri, nam-ı diğer '26 kasım vakfı üyeleri', yani ''kasımiler'', yaşlı adamın yaşam süresini kısaltma potansiyeli olan yardımlarını ''en azından mutlu öldü'' diyerek rasyonalize etme gayretindeler.

    kazım ulutaş, hızla değişim geçiren bir çağın nimetlerinden kendi çapında yararlanmaya çalışırken, gününü müritlerinin tuttukları bir evde, internetin başında geçiriyordu, bu esnada hayatı büyük ölçüde cinsellik arayışı içerisindeydi diyebiliriz. ulutaş, 'teneşirhane paklar' dedikleri tipte bir kişiydi, ancak bir insanın yaşlandı diye cinsel isteklerine ket vurmak zorunda kalması beklenemez. sorun şu ki, ulutaş'ın bu arayışı toplumun olduğu kadar evrensel ahlak anlayışları ile çelişecek eylemlere girmesine de neden oluyordu.

    ulutaş'ın tartışma yaratan son eylemlerinden biri, reşit olmayan iki genç kadına kamerada mastürbasyon yaparak izletmesi oldu. müritlerinin oluşturduğu internet topluluğunda bu olayın duyulması tartışmalara neden olmuş, aralarında bu tip eylemlerin kabul edilemez olduklarını düşünenlerden fazla, bu gibi aşırılıkların her iki tarafın da rızası olması nedeniyle bir sorun teşkil etmediğini düşünenler daha fazla çıkmıştı. reşit olmayan bu iki genç kızın ulutaş'ta ne buldukları ve neden bu eylemin gerçekleşmesinden rahatsız duymadıkları da ayrı bir konu.

    sağlıklı olmak mı, mutlu olmak mı

    kazım ulutaş, toplumun ahlak normlarını önemsemeyen, gençliğinde yaşayamadığı şeyleri hayatının son demlerinde yaşama arzusu içerisinde, çevresi genç insanlarla sarılmış yaşlı ve hasta bir insandı. bu genç insanların ulutaş hakkındaki görüşleri ilginç şekilde ortaya felsefi bir sorunun çıkmasına neden oluyor. hayatta önemli olan nedir? sağlıklı olmak mı, yoksa mutlu olmak mı önceliklidir?

    ulutaş'ın bilhassa pursaklar bakım evi'nden kovulmasının ardından müritleri kendisinin ankara'da ufak bir daireye taşınmasına yardımcı olmuşlar, sık aralıklarla 'komutanım' dedikleri bu yaşlı adamı ziyaret ederek ihtiyaçlarını karşılamak konusunda ısrarcılardı. ölüm sebebinin kalp krizi olduğu düşünülürse, ulutaş'ın yaşadığı hayatın sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri sorgulanabilir.

    akli dengesinin tam manasıyla yerinde olmadığı gerçeği atıldığı tsk'nın doktorları tarafından raporlaştırılan ulutaş, ele avuca sığmaz bir insan olsa da, ailesinin dahi kendisine tahammül edemedikleri, bakım altında tutulması gereken bir kimseydi. kendisini eğlencelik bir egzoti canlı gibi altın kafese kapatıp kötü alışkanlıklarını ve sağlıksız yaşam tarzının altına odun atmaktan vazgeçmeyen müritleri, nihayet yaşlı adamın evinde kalp krizi geçirmesinde etkili olmuş gibi görünüyorlar. ulutaş kalp krizi geçirdiğinde yanında hiç kimse yoktu.

    verdikleri cesaretle bu saçmalıkların artmasına neden oldular

    fakat bu gençler, ulutaş'ın isteklerini yerine getirmenin bu yaşlı adamın hayatının son demlerini hayal ettiği gibi yaşamasına sebep olarak iyi bir eylemde bulundukları kanaatindeler. ulutaş'ın akrabalarını kendisinden uzak tutan aşırı davranışları ve dengesiz tepkilerinin daha açık bir şekilde ortaya çıkması için gayret eden müritleri, verdikleri cesaret ile, ulutaş saçmalıklarının katlanarak artmasına neden oluyorlardı.

    kazım ulutaş, ne kadar saçmalarsa çevresinde daha fazla insanın toplandığı görünce elbette davranışlarını o yönde evriltti ve geçmişte olduğundan daha güçlü bir şekilde internet fenomeni olmaya yönelmesi sağlandı. bu iki taraflı bir anlaşmaydı, ulutaş saçmalıkları ile gençleri eğlendirecek, onlar da karşılığında ellerinden geldiğince kazım'ın beklentilerini karşılayacaklardı.

    bu alışveriş sürdükçe gençler ulutaş'ı bir meta haline getirmeye yöneldiler, kendi aralarında oluşturdukları ekonomik güç, ulutaş'ın portrelerinin t-shirtler'e basılmaya başlaması ile ufak ölçekli bir sektör halini alırken, ulutaş da popüler kültür içerisinde kendisine anlık faydalar getiren şöhretini arttırıyordu.

    kazım ulutaş hayatı ipini koparmışçasına yaşamış bir kimse, söylediğine göre geçmişte piyangodan büyük ikramiye kazanmış, ancak parayı eğlenerek harcamaktan başka hiç bir yatırım için kullanmamış, hasta şekilde sürdürdüğü yaşantısı nihayet bir grup gencin eğlencesi haline gelmiş, bu eğlence karşılığında kazım'a farklı şekillerde ödeme yaparak bu hayat tarzını bir sahne şovuna çevirmesine imkan tanımışlardı.

    kazım ulutaş'ı gerçekten sevdikleri için önemseyen müritlerinin de varlığından haberdarım, samimi ilgilerinde kötü bir niyet aramaya gerek yok, fakat aralarında ulutaş'ı bir eğlence haline getirmiş ve yaşlı adamın hayatını eğlencelik bir oyuncak gibi değerlendirenler de yok değildi.

    bunların bir kısmı öyle azılı troller haline geldiler ki, hoşlarına gitmeyen en ufak eleştirinizde topluca saldırılar düzenleyerek, hakkınızda iftira ve karalama kampanyaları düzenleyerek size hayatı dar etmeye yönelmeleri, ve ilginç şekilde bu eyleme ara vermeden uzunca bir süre devam edebilmeleri olasıdır.

    kazım ulutaş'ı öldüren şey, geç gelen bir şöhret hevesi oldu. tanınmak ve ilgi görmek için bakım altında sürdürdüğü hayatından vazgeçti ve bakımevi müdürünün kontrolü dışında, kendi evinde tüm gün internet başında genç kadınlarla cinsel içerikli sohbetler kurmak gözüne daha çekici görünmeye başladığı, son demlerinde hayal ettiği uçarılıkları yapabilmek uğruna ölümü göze aldığı bir hayat sürmeye başladı.

    siz olsanız...

    ulutaş'ın müritleri olan kasımiler yaşlı adamın ölümünden dolayı büyük bir üzüntü içerisindeler, fakat yaşlı adamın hızla bozulan sağlığından kendilerini sorumlu tutmuyorlar, ya da satır arasında bu tip bir etkide bulunmuş olabileceklerini kabul etseler de, son yıllarını mutlu geçirdiğini söyleyerek bir çeşit avunma hali içerisindeler.

    işte yine o felsefi soru ile karşı karşıya geldik. kısa fakat mutlu bir hayat ile uzun fakat sıkıcı bir hayat arasında tercihte bulunmanız gerekseydi, siz hangisini tercih ederdiniz? kazım kısa soluklu fakat görece olarak eğlenceliyi tercih etti.

    bakalım ulutaş'ın gerisinde bıraktıkları daha ne kadar bir süre kendisinden bahsettirmeyi başaracak.

    şıvan okçuoğlu"
  • tanım: bugün haberimin olduğu bir amca.

    olm siz ne yiyip ne içiyorsunuz lan? beş dakika araştırayım dedim, saçma sapan bir adamla daha da saçma sapan müritlerle karşılaştım amk. duygusallık kasan mı dersin, sistem karşıtı devrimci diyeni mi dersin, fakir edebiyatında çığır açan mı dersin, olm siz yeni neslin harbiden işi gücü yok mu lan? ağzım açık izliyorum tercihlerinizi yemin ederim.

    iki yıl sonra bir baltaya sap olamayınca da ağlarsınız sosyal medyada amk. şaka gibi lan, herif komutan filan diyor, mezarında selfie çekiyor. hay ben sizin post-modernite anlayışınıza sokayım afedersin. piii, vay anam vay.

    edit: lan sırf şu dangozluğu anlayabilmek için biraz daha baktım, adam bir ayağı zaten çukurda, internetten millete çükünü gösteren, türlü saçmalıklar yapan biri. karşısındaki gurup (müritleri) ise gayet genç insanlar. ancak ne hikmetse adam sanki bir kült yaratmış gibi savunuluyor. hayır merak ediyorum ne lan bu?
  • başlığına gelip yazanlar sayesinde bile güldürmeye devam eden şintosuna kavuşmuş komutan kişi. artık iki sene sonra o baltanın sapı kime girecekse şimdiden dert edinmiş.
  • 19 eylül vefat, 23 eylül hakkındaki son entry. arzach'ın 50 paragraf kafa siktiği müritler ortada yok, benimle aynı anda online olduğu için bu yazıyı görenler haricinde altıma yazacak tek bir insanoğlu yok. bu adam muhtemelen öbür tarafa mutlu gitti, hayatında görmediği ilgiyi bir avuç ergenin taşak malzemesi olarak gördü. yıllardır bir kadına dokunmamıştı, kamera karşısından da olsa memeler gördü, ergen kızlara mastürbasyonunu izletti, heyecanlandı. özetle kendisi tüketilmekten, müritleri tüketmekten memnundu. ölene kadar tüketildi, sonra da kenara atıldı. bunun bir boy büyüğünü ayyaş rent a car'cının birine umut vererek yaptılar, sonu rezalet oldu.

    (bkz: ahmet yılmaz)
  • acaip ozledim.
  • komutanı özlüyorum be olm! tam çılgın atıyordu rahmetli.
  • rahmetli hayatta olsa "bu ne sıcak avradını sikeyim, neden bu odada klima yok avradını siktiklerim" gibi tweetler yollardı.
  • "bizi bu yara gibi coğrafyaya kim dahil etti? biyolojik bir teadüf mü, zevk yağmurları mı, ilahi bir adalet mi yoksa?"

    demiş, yaprak dolması yiyince mutlu olan güzel kafalı insan. toprağı pastırma dolasıca.
  • https://twitter.com/…tass/status/910047467021979648

    bugün 1. ölüm yıldönümü olan ulu komutan...
  • kazım amcayı yıllarca takip ettim.
    kardeşimle çok severdik okurduk yazdıklarını, son bir yıldır twitter kullanmıyorum desem yeridir.
    bir yıl olmuş vefat edeli ama ben yeni öğrendim ve çok üzüldüm.
    halbuki son tweetlerini bile okumuştum parmaklarını yaprak sarması gibi görmesine gülmüştüm.
    düşüncelerini samimiyetini ve kendisini tanımadan sevdik.
    nur içinde yat!

    ne güzel dedin be amca.
    "herkes şaır avradını sikiyim... spor yapın... kopeklere su verın... şiir ne ışe yarar".
hesabın var mı? giriş yap