• (bkz: feline viral rhinotracheitis)

    kedilerde üst solunum yollarında hırıltılı solunum, öksürük, lakrimasyon, salivasyon (tükürük salgısı), kilo kaybı ve ateşle karakterize bulaşıcı bir hastalıktır.

    hastalığın etkeni ''feline herpes virus 1 (fhv1)''dir. fhv1 ve feline calicivirus (fcv) üst solunum yolu enfeksiyonlarının %80'inden sorumlu tutulmaktadır.

    bulaşma genellikle aerosol ya da intrauterin yolla olur. bulaşmayı önemli kılan faktörlerin başında, nekahat dönemindeki kedilerin, aralıklı olarak virusu çıkarmaları gelmektedir.

    genellikle 2-6 günlük bir inkübasyon devresinden sonra klinik bulgular ortaya çıkar. bu devre bazen kısa olur (1-2 gün) klinik olarak hastalık; akut ve kronik seyirli iki formda görünür.

    akut form;
    -klinik semptomlar genel duruma, etkenin virulansına, hayvanın yaşına ve daha önce kazanılmış spesifik bağışıklığın seviyesine göre değişir.
    -sütten yeni kesilmiş yavrularda daha şiddetli seyreder.
    -aksırık, konjuktivitis, rhinitis gözlenen ilk klinik semptomlardır.
    -seröz olan gözyaşı ve burun akıntısı daha sonra sekunder bakteriyel enfeksiyonların işe karışmasıyla mukoid ve mukopurulent bir yapı alır.
    -bu akıntılar, göz kapaklarının yapışmasına ve burun deliklerinin daralmasına neden olur.
    -buna bağlı olarak; hırıltılı ve ağızdan solunum gözlenir.
    -hastalık trachea ve bronşlara yayılırsa; öksürük ve raller duyulabilir.
    -gözün bir çok noktasında ülseratif keratitis (bkz: keratit) gözlenir.
    -bu noktaların birleşmesiyle oluşan yaygın ülseratif odaklar, hastalık için karakteristiktir.
    -bazen ülseratif glossitis (bkz: glossit) gözlenir.
    -intrauterin bulaşma nedeniyle enfekte olan yavrular, doğumdan birkaç gün sonra hastalık belirtilerini gösterir ve çoğunlukla 2-3 hafta içinde ölür.

    kronik form;
    -akut formun bir komplikasyonu olarak meydana gelir.
    -aksırma nöbetleri, kronik rhinitis, frontal sinusitis, turbinant mukozasında ülserasyon ve nekroz odakları görülür.
    -lakrimal kanallarda kronik enfeksiyon sonucu fibrosis ve stenosise bağlı olarak bol gözyaşı (epiphora) oluşur.

    akut konjuktivitis, sık aksırma ve ülseratif keratitis hastalığın tanınmasında yardımcı olur.
    virus izolasyonu için farenks, burun delikleri ve konjuktivadan alınan svaplar steril tüplere yerleştirilerek -70 derecede saklanır ve kuru buz içinde laboratuara gönderilir.
    hastalığın kesin tanısında; direkt immunofloresans ve serolojik metodlar kullanılır.

    viral üst solunum yolu hastalıklarının sağaltımında; iyi bakım, sekunder bakteriyel enfeksiyonların önlenmesi ve hastanın sıcak bir yerde tutulması gerekir.
    gözle burun civarındaki kabuklu eksudat özenle kaldırılmalıdır.
    akıntılar bol, seröz ya da mukoid karakterde ise topikal dekonjestan ilaçlar, günde iki defa 48 saati aşmamak kaydıyla kullanılır.
    sekunder bakteriyel enfeksiyonları önlemek amacıyla antibiyotikler uygulanır.
    konjuktivitislerin sağaltımında kortikosteroidsiz oftalmik antibiyotikler kullanılmalıdır.

    son yıllarda, keratitis oluşan kedilerin sağaltımında virusun dna sentezini baskılayıcı idoxurine preparatları ve trifludine uygulanmalıdır. ilaç uygulanmasına epitelizasyon meydana gelene kadar devam edilir.

    korunma için;
    -modifiye edilmiş canlı karma aşılar kullanılır.
    -dokuzuncu haftada ilk doz, üç hafta sonra ikinci doz yapılır ve daha sonra yılda bir kez tekrar edilir.
    -ayrıca, intranasal aşılar da kullanılmaktadır.

    (medisan yayın, kedi ve köpek hastalıkları)

    ayrıca bu hastalıkla ilgili kulaktan kulağa yayılmış, kaynağını bilmediğim bir de hikaye anlatılagelmektedir.
    bir zamanlar -sanıyorum şu enteresan deneylerin bol bol yapıldığı sscb dönemleri- rusya'da böyle bir merkezin orda çalışan bilim adamları -ruslar kedileri çok seviyorlarmış- birkaç kedi de yanlarında götürürler. sonra bir şekilde bu kediler, deneylerden etkilenir ve bilim adamları bu hayvanları orda bırakıp gittikten sonra, hızla çoğalırlar. yakın yerleşim yerlerindekiler bu üremenin önünü alamaz.
    ve iddia olunur ki, bir yerden kedi gripli bir kedi bulunup, bölgeye bırakılır. bir süre sonra tüm kediler ölür.

    bu hikaye gerçek midir bilmem ama sokaktaki kedilerde aynen böyle etki gösterdiği kesin. hatta çoğu zaman toplu ölümler ve hayvanların burunlarında-ağızlarında görülen kan sebebiyle, insanlar kedilerin birileri tarafından zehirlendiğini düşünürler.
    lanet bir hastalıktır bu. bulaşması hızlı, kurtulanı az. şu dönemlerde (kış ayları) çok fazla vaka görülmektedir.
  • bu hastalığa sebep olan virüs herpes temelli. kediniz çok sık hapşırmaya başlarsa ve burun akıntısı olursa emin olun kedi gribi olmuştur. ve sıkıntı büyüktür, çünkü kedi gribi kediler için virüs temelli hastalıkların en zayıfı olsa da özel olarak ilgilenmediğiniz sürece ölüme sebep olur. kediniz dışarı çıkan bir hayvan değilse veterinerde bulaşır genelde, bulaşmaya sebep olan veterinerler şikayet edilmelidir.

    kedinizin ölüm riskine girme sebebi ise, burnu tıkandığı için koku alamaması ve koku alamadığı için beslenmeyi reddetmesidir. beslenmeyi reddettiği süre boyunca ağızdan şırınga yolu ile verilebilecek yaş mamalar (hills i/d, royal canin instictive) veya bebek kediler için satılan kedi sütü tozları zorla ve ısrarla verilmelidir. evet bazı yaş mamalar şırınga ile verilebilecek şekilde üretilmiştir. kediniz beslenmeyi reddedicek duruma gelmişse ki kedi gribi vakalarında bu kaçınılmaz gibi bir şey, zorla besleyiniz.

    tedavi sürecinde antiboyotik alması şarttır, viral zararın üstüne bir de bakteriyal rahatsızlık gelirse kaldıramaz. ek olarak lisin verilse iyi olur. lisin virüsün tercih edeceği bir aminoasittir ve başlangıçta çoğalmasına katkıda bulunur ama lisin kullanarak üretilmiş virüs çoğalamaz, bir nevi kısır virüsler üretilir. asıl kritik, en çok gereken ve türkiye'deki veterinerlerden kolay kolay uygulamasını veya bashetmesini göremeyeceğiniz yöntem ise insanlar için üretilmiş antiviral vermektir. (yurtdışında kullanımı önerilmektedir veterinerlerden, etken maddeyi kedi anahtar sözcüğü ile ingilizce olarak yazıp aratınız). acyclovir etken maddeli herhangi bir antivirali verebilirsiniz, zira hastalık herpes temelli ve onunla mücadele etmek lazım. (illa zovirax diye diretmeyin, ne denk gelirse alın, önemli olan etken madde) dozaj konusu çok çok dikkat edilmesi gereken bir mevzu olmasa da önemlidir. 200 mg tabletlerden edinip hapı bölerek 6 saatte bir kg başına 20 mg vermek uygundur. (örnek 4 kg kedi için 6 saatte bir 80 mg, saat konusu önemli, gece kalkıp vermek lazım tam zamanında en az 3 gün). hapın prospektüsünü dikkate alın dozajı ayarlarken ve tekrar kontrol edin prospektüsten. çünkü ben bu yazıyı bilgilerin çok taze olmadığı günlerde yazıyorum, dozajı karıştırabilirim. acyclovir damar yolu için sıvı, şurup ve tablet olarak 3 formda bulunur. en pahalı veterinere de gitseniz ben tablet öneriyorum. çünkü deneyimlerim şurup ve özellikle enjeksiyon olarak ilacın hasta hayvana verilmesinde bu ülkedeki veterinerlerin çok azının dozaj ayarlarabileceğini söylüyor. hapı kendiniz yutturabiliyorsanız antiviral tedavisi için veterinere gitmenize gerekmez. (lafı götünden anlamayın, kedinizin kedi gribi olduğunu düşünüyorsanız direk en bilgili bildiğiniz veterinere götürün kedinizi. sadece tedavi başladıktan sonra veterineriniz antiviral konusunda ben bilmiyorum derse, kedinize antiviral uygulamaya karar verirseniz ve kendiniz yutturabilecekseniz gitmeye gerek yok) bu antiviral acıdır ve yaş mama ile kediler yemez, yutturmak gerekir.

    daha sonra deneyimleri daha düzgün aktarabileceğim şekilde bu entry'i editleceyeceğim. çünkü çok eksik kaldı ve benim şu an daha detaylı bir yazı yazacak zamanım yok. sıkıntı yaşayan ve bu konuda fikir almak isteyen suserler telefon numaralarını yazabilirler, mesaj yazacak kadar zamanım yok ama kendilerini arayabilirim.
  • allah belanı versin, çek ellerini çocuğumun üstünden demek istediğim illet.

    1 ay oldu 4 veteriner değiştirdim. çocuğa yapılmayan tahlil, iğne kalmadı yavrum hala sümük akıta akıta, hapşurup tıksırıp dolaşıyo evin içinde.

    yüzüme doğru gelip hapşurduğunda yüzüm gözüm sümük olsun, bi şey değil. ben çocuğumun sümüğünü yerim o ayrı ama allah için geçsin artık ya.
  • ağzını yüzünü kırmak istediğim lanet hastalık. bütün virüsler gibi tedavisi yoktur, ancak virüsten kaynaklı enfeksiyon oluştuysa antibiyotikle enfeksiyon geçirilebilir. ancak virüscüğümüz gene gitmez, kısa bir süre sonra tekrar kendini gösterebilir. kedican iyi besleniyorsa ve çevre koşulları iyi ise sorunsuz bir şekilde yaşar. sokak kedisi ise ve bağışıklık sistemi yeterince güçlü değilse fazla şansı olmaz.

    not: insanlar virüs konusunda bayağı dayanıklı yaratıklarmış, onu anladım. gripten sapır sapır ölmüyoruz şükür.
  • hakkında bir ton bilgi bulunan ama tedavisi konusuna gelince veterinerinize danışın'dan ileriye gidilemeyen hastalık. artık nasıl bir veterinere denk gelirseniz o da.. sizden avuçla para alan mı istersiniz, iğne vurup hayvanınızı öldüren mi, şansınıza kalmış.
  • daha çok yavru kedilerde görülür. ne yazık ki özellikle sokakta yaşayan yavru kediler bu hastalığı kolay kolay atlatamaz. ağızda yaralar çıkar, koku alamadığı için beslenmez [çünkü kediler sadece koku alabildikleri zaman beslenirler], beslenmediği için daha da takatsiz kalır, en sonunda gözünü bile kaybedebilirmiş veterinerimin söylediğine göre.
  • son 1 haftada 2 yavru kedinin ölümüne sebep olan hastalık. özellikle yavru kediler için bu hastalığı atlatmak çok zor oluyor. bahçede anneleriyle birlikte 3 kardeş yaşıyorlardı, hepsi aynı anda grip oldu, ikisi tedaviye cevap veremedi, geriye 1 yavru kedi kaldı. o da serumla, ilaçla yaşamaya çalışıyor. 10 gün öncesine kadar yemeyip yediren annesi de ortadan kayboldu. daha gelmiyor. yavru kedi hasta olduğuna mı yansın, annesiz kaldığına mı yansın. kedi olmak da zor.
  • kedimizi sokaktan sahiplendik ve buldugumuzda perisandi, sumuklu sumuklu dolasiyordu. veterinere goturduk sumukleri birkac ay daha devam eder burnuna okyanus suyu sıkın dedi. sumukleri durdu bu sefer burun tikanikligi basladi. nefes alamayacak gibi oluyor oyle ki adina bir de vader ekledim. nefes alamadigini gordukce icim parcalaniyor nalet gitsin kedi gribine.

    edit: tekrar veterinere gittik. okyanus suyuna devam edin dedi. bir antibiotik şurup bir de bağışıklık güçlendirici hap verdi 5 gün sonra gelin hala devam ediyorsa geniz akıntısına bakacağız ciğerleri dolu dedi. geçsin artık pis hastalık zavallı yavrucak çok yoruldu. 2 ay oldu geçmiyor pis hastalık.
  • kedimin atlatmış olduğu hastalık.

    bulduğumda yaklaşık 5-6 aylık ve gözleri akan, ağzı burnu sümük içinde ve nefes alamayan bir kediydi. veterinerde bir ay kaldıktan sonra evde de yaklaşık 1 ay azitromisin vererek atlattık. bunun haricinde günde 2-3 defa burnuna enjektör ile (iğnesini çıkardıktan sonra tabi) sf yaptım, bebeklerde yapılanın aynısı. burnunu bu şekilde temizleyip beslenmesini sağladım. şu anda 1 yaşına yeni girdi. griple direkt alakalı bir problem kalmadı fakat artık alerjik astımlı bir kedim var. iyi ki de var, çok seviyorum.

    edir: imla.
  • bir şekilde bizim ufaklığı bulaşan hastalik.

    kuzum ya bildiğin gripli insan gibi, minik burnu tikali, agzi açık nefes almaya çalışıyor.
    agumentin şurup ile başladık ama veteriner antibiyotiği değiştirdi, azitro verdi kilosuna uygun olarak ayrica gunde beş damla umca verdi.

    bizimki organik aşisiz diye sevinirdik ama karma aşı olsa bu sorun olmayacakti kuzum da böyle olmazdi, atladik işte o zaman.

    gun icinde arada viks koklatiyoruz o biraz rahatlatiyor bakalım üç gün daha var antibiyotik suresi umarim kendini toplar.
hesabın var mı? giriş yap