• ben kedilerime sadece 3 şeyi öğretebildim.

    1- çık ordan
    2- in aşşağı
    3- bırak onu

    bu üçü haricinde hiçbir şeyi anlamıyorlar.

    eğitilebilirler ama zor gibi gibi.
  • çünkü kediler kendilerinin mükemmel olduklarını bu yüzden eğitilmeye ihtiyacı olmadıklarını düşünür. evi kendi evidir ve siz onun hizmetçisisinizdir. hatta o yüzden siz onu değil o sizi eğitmeye çalışır
  • eğitilmesi gereken tek şeyi çok kısa sürede öğrenebilir olması yeterli bence.
    (bkz: kediler için tuvalet eğitimi)
  • anlamadıkları için değil umursamadıkları içindir, bu konuda deneyler yaptım, mesela kedim uyurken adını sesleniyorum çaktırmadan tek gözünü açıyor, eğer yemek vereceğimi hisseder ya da görürse yerinden fırlarken sevmek için çağırmışsam uyumaya devam ediyor. şu çakallık bi kopeğin aklına gelmez bence. ayrıca adam kapıyı açmayı öğrendi canı sıkılınca kapıyı açıp gidiyor pezevenk ama otur desen "ne diyon la değişik !?" der gibi bakar.
  • kedimin nefis huyları var. ben öğrettim diyemem, belki kendi yüceliğidir :) ama biraz uğraştım bu da doğru. sadece hayvanın karakteriyle ilgili bir durum bu. bazısının canı öğrenmek istemiyor.

    kedime öğrettiklerim sıralı tam liste;
    "hayır" en önemlisi bu, neyi yapmayacağını sesimin tonundan anlıyor.
    "gel" kucağımda yatmayı pek sevmez ama ben gel deyince iki dakikalığına da olsa gönlüm olsun diye gelir, geri gider.
    "top oynamak" bunu yazmıştım, karşılıklı top oynarız, paslaşırız.
    "birlikte yürüyüş yapmak" hadi yürüyüşe çıkıyoruz deyince benimle birlikte kapıdan çıkar, yürümeye başlarız. biraz hızlanıp beni geçerse dönüp kontrol eder, adımlarını bana uydurur. ben markete girmek, komşuyla sohbet etmek gibi muhtelif sebeplerden duraklarsam o da durur beni bekler. arada beni sokağın kedilerine karşı tıslayarak korur. sonra hadi kızım eve deyince iki bir etmez döner evimize gelir, bir de kapıda patisini sildirmeden içeri girmemesi var ama nazardan çatlatırsınız çocuğumu diye onu detaylandırmıyorum.
  • kediler köpekler gibi değiller. eğitimden kastınız buysa. öncelikle ona adını öğretin. adında s harfi olsun. sonra ona doğru bakmayı öğrenin. gözünün içine bakmayın direkt. gözlerinizi kısarak bakın. bu esnadan haffifçe göz kırpmak bu ona sıkıntı yok mesajı verecektir. zaten kafasını falan çevirir ya da aynısını yaparak size cevap verir.

    bu totoşlar düzenli yemek saatlerini severler. mamalarını siz verin. yeri gelince biraz nazlanın. kontrolün sizde olduğunu anlasın.

    oyun falan oynarken yukarıda bahsettiğimin tam tersi şekilde düşman gibi bakıp göz kontağı kurun. sonra vücdunuzu ve kafanızı saklayın bir iki saniye. sonra tekrar bakın. içgüdüsel gelecektir. yanınıza geldiğinde ona ödül verin. artık güvenci tam oturmaya başlar böylece.

    kedilerin 16 saat uyku, 4 saat av, 4 saat de yalanmaya ihtiyacı vardır. onunla oyun oynamanız (olta vs.) aslında onun için bir av simülasyonudur. onu iyice yorun. önce lazerle koşturun, sonra oyuncak ile bir şey yakaladığına inandırın. bırakın oyuncağı yakalasın, boynunu koparmaya falan çalışsın. asla sadece lazerle aptal etmeyin hayvanı. lazeri bacaklarını açmak, zıplatmak için falan mantıklı şeyler için kullanın. sonrasında onu besleyin. beslenme sonrası yalanır ve uyur. rutin.

    bizim muhsin yaklaşık 4 aydır bizde. ölümden döndürdük. yürüyemiyordu. sakat dedik, zıplayamıyordu, olsun dedik. şimdi muhsin gel diyorum, zart yanımda. bunların kkk kkk diye bir hareketi var. onu taklit ediyorum. hemen yanımda beliriyor, başlıyoruz mutfakta güve avlamaya. sandalyeye çıkıyor, sonra ben onu alıp kaldırıyorum. tavanda uçan güveleri avlıyoruz. muhsin top diyorum, fırlıyor topu getiriyor (atmam gerekiyor tabi). muhsin sigdir gid diyorum bütün gece tepemde yatıyor allahsız, yataktan en az iki tekme yiyerek uçuyor aşağı (istemsizce atıyorum, ayak fetişi şerefsiz), geliyor istifini bozmuyor. hadi muhsin banyo diyorum, huamına diye bir bakış atıyor, suya girince thank you for your cooperation diyorum. her an yanımda, ağzımın içine bakıyor. ayağa kalksam peşimde, tuvaleti girince şortumun içine girip beni seyrediyor. aşırı travmaları olan bir kediydi. şimdi travmalarını unutan bir kedi oldu.

    üç gün önce kardeşi geldi. sabri. onu tecrite aldık. parazitleri, mantarları, boynunu ısırmış bir hayvan. sürekli yatıyor. küçücük. ondan bile korkuyor muhsin. sabri desen üstüne başına sıçtı az önce. niye anlatıyorum lan ben bunları?

    neyse, kedi dediğin sevgiye aşık hayvan. köpek gibi salt bağlılık yemini etmiyor. insan gibi daha ziyadesiyle. öyle olunca da onları kabullenmek daha zor oluyor sanırım. bencil olarak görülmelerinin sebebi insan çıkarları için yaşamaması. bence siz bakış açınızı değiştirin ve kendinizi eğitin. hangi canlıya sevgi ve saygı gösterirseniz gösterin, ondan hiçbir riyakarlık görmezsiniz. unutmayın hayvanları tanıdıkça insanlardan daha çok hoşlanacaksınız. :)))

    bir de;

    kedi sahiplenmek, ona mama vermek değildir.

    kediler oyuncak değildir.

    hastalanınca değil, düzenli olarak veterinere götürülmesi gerekir.

    kısırlaştırılmasının sebebi, onların doğadan kopartılarak suni şekilde hayatta tutulmasındandır. yani genetik olarak kurtarılmış kedilerin hiçbiri yaşamayı beceremeyecek kedilerdir. bu genleri devam ettirmek dışarıdaki kedilere ve ırklarına pimi çekilmiş bomba atmak gibi bir şeydir. saf duygularınızla kerkinsin gelsin diye kendinizi kandırmayın.

    kedi sahiplenmek zor ve pahalı bir görevdir. yapamayacağınız şeylere kalkışmayın. hem onun, hem de sizin üzerinizde gereksiz stres oluşturur. belki hayatıyla oynamış olursunuz.

    ucuz mamaları sevmelerinin sebebi, biz nasıl msgli gıdaları löp löp götürüyorsak, onlarda da ksg li (kedi sg bööö) gıdalar olduğunu unutmayın. 2 tllik paketin ne kadarının et olabileceğini düşünüyorsunuz ki? ayrıca siz vücut geliştiriciler, o protein tozları sizce kedi mamaları gibi at, eşek,koyun, domuz tüyleri, kemikleri gibi ilginç protein kaynaklarından gelebiliyor olabilir mi?

    (bkz: #70567728)
  • "sen kim köpeksin ki beni eğitiyorsun? efendi benim, eğitilen sensin ancak bunu fark edecek kadar bile eğitilemiyorsun. neyse sana böyle de katlanabilirim. mamayı, suyu, oyunu ve kakami temizlemeyi öğrendin ya o da yeter. idare edicez artık"

    diye düşünmeleridir.
  • kedilerin sahiplerini eğitiyor olması olabilir.

    bir isteği mi var, kolumu yalıyor. meşgulsem vs ciddiye alınmadığında uyaranın şiddetini artırıp ısırmaya başlıyor. komutu alan ben ayağa kalkıyorum, vücut diliyle yolu gösteriyor. birkaç adım ilerleyip arkasına dönüyor ve beni kontrol ediyor, takip et komutunu alıyorum. acıktıysa mama kabına gidiyoruz ve kabın yanında bacağıma sürtünmeye başlıyor. yaş mamayı hazırlamaya koyuluyorum. tabi yemek tercihimize göre de değişiyor komutlar. kırmızı et veya tavuk istediği zamanlarda buzdolabının önüne götürüyor, önce dolap kapağına sonra bana sürtünüyor. sadece yemek de değil, oyun oynamak mı istiyor? oyuncağın yanına gidiyoruz. top koltuğun altına mı kaçmış? koltuğa gidip birlikte yere eğiliyor ve topu aramaya koyuluyoruz. kendi başına üstesinden gelemediği ne varsa birimizi kilitleyip işini görmeden rahat bırakmıyor hayvan.

    bir de lambanın etrafında uçuşan sineklere takıyor bazen, lambaya bakarak miyavlarsa anlıyoruz ki yardıma çağırıyor. kaldırıp lambaya doğru uzatıyoruz, indiriyor teker teker.

    evde üç kişiyiz, üçümüz de adamın önünde pervaneyiz. kedilerin eğitilememesinden ziyade kendi eğitimimizden konuşsak daha iyi olacak sanki.*
  • önemsemiyorlar bu kadar net!!
hesabın var mı? giriş yap