• imam-ı gazali'ye göre bütün ilimlerin başı iştikak-etimoloji ilmidir. bu ilimden nasibi olmayan diğer aşamalara geçemez...kısacası dil-terminoloji olmadan ilim olmaz...bunu obsesyon haline getirmişse bir şey diyemeyeceğim ama gayet şuurlu bir şekilde yapıyorsa o ilim ehlindendir...
  • bilezik kelimesinin bilekyüzük'ten geldiğini duyunca zevke gelebilir. (geldiydim)
  • aynı zamanda da her şeyin birbiriyle bir bağlantısı olduğuna, köksüz bir mefhumun ortalarda beyhude dolaşamayacağına inanan kişidir. belki de değildir, bilmiyorum ama ben öyleyim.

    kelimeler de insanlar gibi bir soydan, başı sonu belli bir periyottan gelir, ansızın ya da gaflet anında bir heceden doğar, zaman içinde büyür, serpilir, manaca genişler, gelişir, sonra tam ölecekken kendinden bir parçayı sonrasında gelecek bir kelimeye hediye eder ve çekip gider.

    bizim gibi, sizin gibi, onlar gibi. türkçede ya da arapçada bir kelimenin kökenini araştırmak, bunu bilmek bana heyecan verir, ayrı bir lezzet alırım. size de tavsiye ederim, konuştuğunuz kelimenin soyunu sopunu bilin, soysuz soysuz konuşmayın.

    örnek: cürüm kelimesi misal. arapçadaki crm kökünden türemiş. cereme, mücrim gibi. süryanice/aramcada da kullanılıyor, gerema ama kemik anlamına geliyor (konudan bağımsız), ibranicede ise germ gibi bir hale dönüşmüş. arapça aramca/süryanice ve ibraniceye nazaran kelimeyi yumuşatmış, modernleştirmiş. arap güneş teorisi gibi bir şey olmuş. neyse konuma döneyim, sonra bu crm kökü, yani cereme yahut cürüm koşmuş gitmiş, modernleşmek mi istemiş, yoksa geleceği latincenin diyarlarında mı görmüş ne yapmışsa artık, crime'ın kökeni oluvermiş.
  • doğru yoldadır. bilgileri salt gerçeklik gibi kabul etmeyip sorgulamadan önce, o bilgilerin aktarılmasındaki en yaygın olan sözcüklerin köküne inip aklının duvarlarını biraz daha genişleten adamdır bu.
  • küçük şeylerden kendine eğlence çıkarmayı seven insan modelidir:

    (bkz: hakem)
    (bkz: hakim)
    (bkz: hüküm)
    (bkz: mahkeme)
    (bkz: muhakame)

    edit:

    diğer yazarlar tarafından eklenenleri buraya yazayım bari:
    ercanayr: ahkam, tahakküm ve mahkum
    g man: tahkim

    bu "oyunu" seven ne çokmuş meğerse...

    ayrıca (bkz: ekşi sözlükte yalnız olmadığını görünce sevinen insan modeli)
  • kendimi standartizasyona dahil etmeyi, kalıplara sokmayı sevmem; fakat kimi zaman ben oluyorum bu.

    etimolojinin tarihe, dolayısıyla geçmişin gizli kalmış gerçeklerine açılan yegane kapılardan biri olduğunun bilincinde olduğundan mütevellit bunu alışkanlık haline getirir.

    mütevellit yani bundan doğan,
    tevellüt doğum
    velet doğmuş - bebek, çocuk
    evlat çocuklar, veletler

    mevlit, valide sonradan akla gelenler.
  • buna bayılıyorum, kelimelerin kökenlerine inmek, bağlantılarını bulmak son derece mutlu ediyor beni.
    özellikle türkçe kelimeler inanılmaz sihirli ve detaylı geliyor, bir kelimenin kökenine inerken bazen tek bir harfe kadar bile gidilebiliyor, bence bu çok büyülü<3
    canım kelimeler.
  • şiir kelimesinin şuur, ve arş ile aynı kökten geldiğini duyunca aklı yerinden oynayan insandır bu. bundan da müthiş keyif alır. kendi içinde yaşayanlarına müdahale etmek amaçsız olduğu gibi yararsızdır da...

    edit: üstteki bilgide hata-arıza olabilir. hatta var sanırım longinussağ olsun, arşla şiir aynı kökten gelmiyor olmalıymış, o da emin değilmiş. bi ayar çekebilecek varsa bilgisiz bırakmasın bizi.
  • dahil olmaktan mutlu olduğum topluluk.

    snd: dayanak
    senet - istinat - müstenidat - isnad - müsned - mesned

    şrb : içmek

    şarap - şerbet - meşrubat - şurup - maşrapa

    rusça çemadan: valiz kelimesinin farsça çemaden: elbise konan kap kelimesinden geldiğini öğrenince cidden sevinmiştim.

    ya da kırmızı kelimesinin kökünün farsça germez kelimesi oluşu. germez kelimesinin ise kelime gökünün germ yani ateş oluşu. kırmızı: ateş rengi

    küpe kelimesinin rusçası ser'ga'nın kökünün türkçe ısırga oluşu. eski zamanlarda klipsli küpeler kullanılıyordu demekki. kulağı ısıran şey.

    farsça'da ki ; ebru, gav, mader, peder, dokhtar ile ingilizce eyebrow, cow, mother, father, daughter kelimeleri

    rusçadaki kuda: nereye kelimesinin, kürtçe'de kuda , farsça'da koca olarak bulunuşu.

    rusça mış': fare kelimesinin farsça'da muş olarak bulunuşu.

    otomobil kelimesinin oto: kendi ve mobil: hareket etmek kelimelerinden mürekkeb oluşu.

    çekçe de aynı mantıkla araba için samohod kelimesinin kullanılışı. sam - samo: kendi

    hod: gitmek. rusçada khodit: yürüyerek hareket etmek.

    aynı mantıkla yapılan rusça'da ki samolet: kendi uçar. letit': uçmak it': mastar eki.

    edit: otomobil'deki oto da yunanca afto: kendi kelimesinden geliyor. bigorotti'ye teşekkürler.
    farsçada araba maşin fakat hodro adında bir otomobil markaları var
    hod: kendi, ro reften (gitmek) fiilinin şimdiki zamandaki kökü. kendi gider.

    rusça'da kullanılan bir erkek ismi olan ruslan adının kökü türkçe arslan, onun da kökü türkçe arsal yani sarışın.
    (bkz: ruslan i lyudmila)

    saye kelimesinin farsçadaki anlamı gölge. birinin sayesinde bir iş yapmak, birinin gölgesi altında o işi yapabilmek anlamına geliyor.
    aklıma geldikçe yazarım daha
  • edit: highfly'ın uyarısıyla sitare'nin farsça olduğu fark edip, düzelttim.

    ishtar - babil
    astarte - fenike suriye
    ashtaroth - ibrani
    ester - ibrani
    sitare - fars
    astra - yunan
    star - ingilizce ( hint-avrupa )

    kelimenin tanrıça isminden başlayıp özel olarak sabah yıldızı iken genel olarak yıldız anlamına gelene kadar zamanlar, kültürler ve coğrafyalar boyunca geçirdiği kavramsal ve anlamsal değişimler... baş döndürücü ve pek lezzetli.

    tanrıçanin ismi sumerce inanna olup sonraki zincirden bariz derecede kopuk olması sumercenin diğer dillere uzaklığına da açık bir işaret zannımca.

    büdüt: daphne the nymphe’nin katkısı/hatırlatmasıyla astra eklendi.
hesabın var mı? giriş yap