• dokuz eylül üniversitesi atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi enstitüsü'nde müdürlük görevi yapan doçent doktor.

    "atatürk ve aydınlanma" adlı bir de kitap yazmış. öğreticiliği nasıl bilemem; velakin tarih yazarlığından acilen uzaklaşması, illa ki yazmak istiyorsa şairane anlatıp biçiminden vazgeçmesi naçizane tavsiyemdir.
  • izmir ekonomi üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak ders vermekte olan, öğreticiliğini bilen biri olarak da verebileceğim tavsiyeye göre ise günümüzdeki örneklerle yola çıkarak daha derinlere inip öğrencilerini düşündürdüğü, tartıştırdığı derslerine girilesi, dinlenesi insan.
  • an itibariyle cevizkabuğu'na telefonla bağlanarak, fikri akyüz'ün savunduğu cumhuriyet ve atatürk'e yönelmiş iftiraları tek tek tokatlamaktadır. sinan meydan'ın asistini smaçla tamamlamıştır hatta. tarihi bugünün koşullarına göre yargılayan fikri akyüz'e bunu ağır bir şekilde söyleyen ilk kişi herhalde, ben pek rastlamadım. tarihi yorumlamaktan aciz fikri akyüz'e, yarım saatlik telefon konuşması sırasında her dakika boyunca karşılayamayacağı cevaplar vermiştir, özellikle tarihi bugünün koşullarından yargılamakla ilgili olanlar takdire şayandı.

    hocamızın kitaplarını okumak şartmış, ülkenin büyük değerlerinden gibi gözüküyor. öğrencisi olmayı çok isterdim, üniversiteyi fuckbuddy düşürme amaçlı kullanan zırtolar değerini bilemiyor olabilir, ama bir mühendis olarak bile saatlerce ders almayı çok isterdim kendinden.
  • günümüzde atatürkçülük nerede?
    “-en büyük türk, atatürk”

    şakşakçı, yağdanlık; her türlü ortama kendini uydurmakta pek hünerli kesim konuşuyor:
    -“artık kemalizm bitti!”
    niçin diye sormaya gerek bile yok.
    -“çünkü kemalizm, çağın gereklerine karşılık veremiyor. o, ulusalcı, devrimci, laik, halkçı, cumhuriyetçi ve devletçi…”
    bu değerlerden bugünümüze ne kadar kalmışsa, kalana bile dayanamıyor; atatürk gibi “dahi” bir kimlik ve kişiliğin karşısına olmadık kişileri çıkarıyorlar. bir tür tarihten rövanş alma… bir şeyleri içselleştirememe ve kanıksayamama… dünyayı doğru okuyamama…
    örneğin, çok etkili ve yetkin bir kişilik tutup, ulusçuluk kavramından “ırkçılığı” anlayabiliyor ve çağdaş dünyanın bir önceki evresi olan feodal ilişkiler düzenini ve ümmetçi siyaseti, çoğulcu demokrasinin bir parçası gibi allayıp, şekerleyip önünüze koyabiliyor… ulusçuluktan ırkçılığı, cumhuriyetçilikten vesayetçiliği; halkçılıktan yozlaşmayı anlayan ve konuları böyle algılayan bir kafanın çağdaş bir kafa olduğu söylenebilir mi?
    ya tutup, “demokrasi, demokrasi, ille de demokrasi; kemalist vesayetçi düzen sona erdi, yerlerde debeleniyor; çağın gerisinde kaldı derken”; gidip demokrasiyi said-i nursi’nin nur ayetlerinden, ortadoğu’nun haremlerin içinde kaybolmuş vahabi kültüründen arayan ve osmanlı devleti’ne de bakarak, ondan kendine bir kimlik ve edinim bulmaya çalışan kafaya ne demeli?
    insanın bu tür tarihe şaşı bakanları görünce, şunu diyesi geliyor:
    a “şaşıbakanım”, senin tarihte çok değer verdiğin, sanki bir altın çağmış gibi bugüne taşımaya çalıştığın o düzenin temsilcisi olan sultanların kendi bulundukları zaman diliminde oynadıkları rol, senin savunduğun değerler dünyasıyla hiç uyuşmaz. öyle ya! neredeyse roma’yı yeniden ihya etmeyi düşünen; bunun için otranto seferi’ne bile çıkmayı göze almış; dönemin katı taassuplarını kırarak, çok dil öğrenmiş, felsefeye merak salmış… dince günah sayılmasına karşın, tablosunu yaptırmış bir fatih sultan mehmet; o dönemde onun düzenine karşı başkaldırmış gerici zümre varken, nasıl senin tarihsel çizgini ve eksenini temsil eder? o, kendi döneminin koşullarına göre, yaşadığı çağın yerleşik kalıplarını kırmaya çalışan bir anlayışa sahipti… ve örneğin, bugün yecelttiğiniz ve göklere çıkardığınız sultan ıı. abdülhamit bile, sizin sandığınız ölçüde şeriatçı bir kimlik ve kişilik değildi. neyi, kime karşı savunuyorsunuz? o’nun, dönemin koşulları içinde ingilizler’e karşı bir sayeset olarak kurguladığı “islamcı” politikaya bakarak, sultan’ı taassup içinde bir kimlik ve kişilik mi sandınız? dince neredeyse dünyanın en büyük tefekkür sahibi kişisi olarak nitelendirdiğiniz, said-i nursi’yi “delidir” diyerek tımarhaneye attıran, sultan ıı. abdülhamit değil mi?
    bu zıtlıklar bir yana; atatürk’ün getirdiği değerler dünyasına baktığımız zaman; geçmişin eleştirisi yerine, günümüze bakıp, o değerler dünyasından bugünün geri kalmış toplumları olarak ve elbette kendi gerikalmışlık düzeyimizin içinde değerlendirerek, atatürk’ü ve onun aydınlanma ideolojisini nereye koyabiliriz, bunu düşünmeye değmez mi?
    atatürkçülük’ü tabu biçimine getirmeye çalışanlar olduğu söylenir sık sık… doğrudur. belli dönemlerde, onu kalıp haline getirerek, tarihin dar bir alanına hapsedip bırakmaya çalışanlar hep bu ülkede olmuştur. ancak, şunu söyleyelim: her şeyi bir yana bırakın: atatürkçülük, akla, bilime, evrensel ve çağdaş değerlere, türk kültürü’nü içselleştirmeye, yurtseverlik duygularına yönelmiş ve ezilen uluslara antiemperyalist duruşuyla örnek olmuş bir harekettir. “ben size hiçbir katı dogma bırakmıyorum… iki şey emanet ediyorum; biri akıl, öteki de bilim!” diyen büyük gazi’yle derdi olanın, akılcılıkla, bilimle, çağdaşlıkla, çağdaş ve evrensel değerlerle ve türk kültürünün en aşağı yedi bin yıllık geçmişiyle bir derdi vardır. türkiye dünyanın en güzel ülkelerinden biridir ve her türk, onu yurtseverce duygularla sever… onu başının üzerinde yükseltir. bütün yurttaşlarını, hiçbir etnik, dinsel ve mezhepsel ayırıma bakmaksızın; yasalar, kamu düzeni ve toplumsal yaşam içinde eşit görür. bunun güvencesi, bütün dinsel inanışlara ve inançsızlığa eşit uzaklıkta olan çağdaş hukuksal ilkelerdir. devlet; din üzerinden siyasi bir yapılanmaya yönelmez. o yurttaşını ya da bu yuttaşını; ırkı, dini, cinsi, bağlı bulunduğu boy, aşiret kimliğine bakmadan eşit görür…
    bu yaklaşımlarla derdi olan var mı?
    varsa bilin ki; o yalnız atatürkçülük’ün değil, evrensel değerlerin de karşısındadır.
    çünkü atatürkçülük, geri kalmış ve akıl devrimini kaçırmış olan türkler’in bu değerlerle buluşmasını sağlayan büyük bir devrimci dönüşüm hareketidir.
    o nedenle, günümüzde atatürkçülük; rönesans ve reform hareketlerini yaşayamayarak; bırakın bu değerler düzenini, sanayi ve giderek de bilişim devrimini bile gerçekleştirmiş güçlü devletlerin karşısında, ezilen geri kalmış ulusların kendilerini onlara karşı savunmasını ilkesel olarak içselleştirmiş bir karşı duruş hareketinin adıdır. ancak bu karşı duruşu, yalnız yayılmacı duygulara karşı askeri ve siyasi düzende engellemekle yetinmez… geri kalan ulusların geri kalmışlığını, onların tarihsel süreçte, aydınlanma değerlerini; bu değerler sistemi üzerine binmiş olan sanayi devrimi’ni ve bunun arkası sıra gelen bütün modernleşme çabalarını kaçırmalarına bağlar. onları bulundukları noktadan alıp; kuldan birey, sonra da yurttaş yaratmayı; tebayı ulusa çevirmeyi; tanrısal bir öze dayanan kişi egemenliğini ulus egemenliğine dönüştürmeyi amaçlar… gerçek demokratik cumhuriyetin ancak ulus devlette, ulus haline gelmiş yurttaşlar topluluğu tarafından yaratılacağını bilir…
    pekela günümüzde atatürkçülük nerede? o’nun geldiği düzey ve içinde bulunduğu koşullar nelerdir:
    derhal yanıtlayalım:
    günümüzde atatürk, yalnız ve yalnız, milletin temiz vicdanındadır. o, her an her yerde belirebilir:
    “türkiye türktür, türk kalacak! yaşasın türkiye, yaşasın atatürk, yaşasın atatürkçülük” diye atılan naralardadır atatürk…
    toplumun nefes alışında, ayak seslerinde; gece uyurken rüyalarındadır.
    artık onu koruyacak hiçbir yasaya, kurala gerek yoktur. kim ne kadar vuruyorsa atatürk’e ve onun değerlerine; her vuruşta dipdiri yerden fışkıran diri bir filizdir atatürk, vicdanlarda açan…
    onun yeşerdiği bahçe o denli bakir, temiz ve coşkuludur ki; bir vurana, bin yerden seslenir: “en büyük türk, atatürk” diye…
    bugün; hem kabile ya da aşiret düzenini savunup, hem de çoğulcu demokrasinin bir gereği olarak bu yapıyı olumlu görenler var ya!
    nasıl ki; “köre gözlük” diyoruz, onlara da tarihe şaşı bakmalarını engellemek için ayrı bir gözlük vermek gerekiyor.
    eğriyi doğru, doğruyu da eğri olarak görmemeyi başarırlarsa, emin olun her şey daha yerli yerine oturur…
    şimdi birileri ve o birilerinin oluşturduğu topluluklar yeni savruluşlar yaşıyorlar…
    heyecanla, bulundukları yerden haykırıyorlar:
    -yeni osmanlılık….
    -osmanlı düzeni…
    -gerçek demokrasiyi yaratacak olan şeriat!
    kör, doğruya eğri baktıktan sonra; demokrasinin şeriatla olabileceğini savunan bir kişi, atatürkçü olsa ne olur, olmasa ne olur…
    hani derler ya; kumaş çok eskimiş, dikiş tutmaz…
    en iyisi, “koyver” gitsin…
    su akar, yolunu bulur nasılsa…

    kemal arı, 27.11.2013.
  • atatürk hayranlığı nedeniyle tüm osmanlı sülalesini gömen profesör. kardeşim öğrencisiydi sanırım 9 eylül'den ki, kitaplığında türk devrim tarihi kitabını buldum. 2.serisini. belki de o kitaptan sorumlu tutuldular, bilemiyorum.

    dikkatimi çekti, nerede vahdettin adı geçse, nerede abdülhamid adı geçse, nerede osmanlı dense, böyle alttan alttan geçirmeler sezdim. tabi fikir ve ideolojisi kendini bağlar ama, atatürk, yüce atatürk, ulu atatürk derkenki hürmeti, "islam peygamberi muhammed" derken de göremedik ne yazık. peygamber çocukluk arkadaşımız değil.

    yoksa çoğu anlattığına eyvallah. kültürel gelişime, tekke ve zaviyeler meselesine vs. ama üslup önemli. tarihimize yabancı olmamak gerek. tarafgir de olmamak gerek. bu, atatürk deyince burun kıvırıp, osmanlı denince peygamber sülalesinden bahseder gibi konuşanlar için de geçerli. bir tarafınız olabilir, doğaldır. ama böyle bir çok insanı ilgilendirecek bir eser verirken tarafsız olmalısınız. osmanlı da bu milletin değeri, atatürk de.

    ideolojik yaklaşımlar ancak bizi birbirimizden daha çok kopartır.

    haksız bulduğum, "ee buna niye değinmemiş" dediğim yerler de var kitapta ama, atatürk hayranlığına hamlettim. çok olay değinilmeden kapatılmış gitmiş.
  • iki ciltten oluşan "zübeyde'nin sarı paşası: atatürk" kitabı 5 şubat yayınevi tarafından yayımlanan tarihçidir.

    kitabı d&r'ın internet sitesinden %40 indirimle almak mümkündür.

    http://www.dr.com.tr/…/ataturk/urunno=0001719749001
  • hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle müdürlük görevinden alınan tarihçi...
  • dokuz eylül hukuk fakültesinde ınkılap tarihi değerli profesörü..son kitabı manolinin gözyaşları...dersi keyifle anlatıyor...yazdıkları etkileyici...
  • 2009-2014 öğrencilik dönemimde tüm bölümlerde tarih dersine kendisinin okutmanları girer zorla kitabını satın aldırtmak için her türlü fırsatı kullanırlardı hatta sınavında telgrafı çeken kişi kimdi diye soru bile sormuşlardı, nice fakir öğrenci sırf kitabını alıp sınavdan geçebilmek için aç kalıyordu
hesabın var mı? giriş yap