• şimdiye kadar yazılmamış olmasına şaşırdım, kimse yazmamış ben yazayım, belki "kaftana sıçrayan çamur"dan ya da yazdığı "cinsel reçeteler"den daha önemli bulunur.

    ibni kemal'in yavuz'un alevi kirimini kolaylastirmak için kaleme aldigi ''fitekfirir-revafiz'' adli risalesi su cümlelerle biter: ''kizilbas toplulugunun seri yasalar geregi öldürülmesi helaldir.islam askerlerinden onlari öldürenler gazi, ellerinde ölenlerse sehittirler.''
    detay isteyenler şuna bakabilir.
    kaynak:mecmü'a-i resal , süleymaniye ktp, pertev pasa kismi no:621, yk.31-31 b.

    metinden özet geçelim:
    "erkeklerin ve kadinlarin nikahi geçersizdir.onlarin çocuklarinin her biri zina çocugudur.onlardan birinin kestigi hayvan ölü-mundar olur.her kim bir zorunluluk olmadan onlara özgü kirmizi sapkayi giyerse, küfürün korkusu ona hakim olur.bu da açikça küfür ve inkar belirtilerindendir.
    bunlarin hükümlerine gelince, bunlar dinden dönmüslerin muamelelerini görürler.öyle yenilseler bile, oralar dar(savas kapsamina alinmis)sehirlerinde ol harb olmaya devam eder.
    müslümanlara mallari, kadinlari ve çocuklari helal olur.adamlarina gelince, onlar müslüman olmadikça öldürülmeleri zorunludur.müslüman olduklarinda zindiklarin tersine , diger müslümanlar gibi hür olurlar.insanlardan birisi seriatin hükmünü terk etse bile, onlarin dinini seçse onun da kesinlikle katli vaciptir. "

    kızılbaşlar için böyle fetva buyurmuştur.

    en önemli ögrencisi alevi kirimlarinda verdigi fetvalarla yükselen ebu suud efendidir.
    atlas tarih dergisinin ilk sayısında, "vefatının 477.yılı"nda anılması haberleştirilmiştir.
    tabii ki bu fetvalar yok haberde, "çamur sıçrayan kaftan" gibi bir olay dururken 40bin kişinin ölümünün fetvasının ne gibi bir önemi olabilir!
    büyük alimdir büyük... adına tokat'ta okul bile açmışlardır, o derece yani...(neden tokat'ta diye sormayayım artık, ne kadar da fesatım!, orada doğduğu içindir ya da büyüklerimiz öyle uygun görmüşlerdir.)

    mezarı edirnekapı necatibey kabristanındadır.
  • http://www.habervaktim.com/…ektorlere_seslendi.html
    başbakan erdoğan'ın bu konuşmasında hayırla andığı kişidir. yaşadığı dönemde ne kadar hayır işlediği, ne hayırlı fetvalar verdiği önceki entrylerde ele alınmıştır.
    eee, burada "kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisi şerifini anmak gerekir.
  • islâm ontolojisi hakkında gazzâlî ile birlikte kalem oynatmış ender büyük kafalardan bir tanesidir.

    kendisini gazzâlî'den ayıran en önemli şey ise, gazzâlî'nin küfür ile itham ettiği ibn sinâ, farâbî gibi filozofları savunmasıdır. işin ilginci, aynı tavrı, gazzâlî gibi bir eş'arî kelamcısı olan fahreddin râzî de gösterir.

    örneğin gazzâlî'nin, "felsefeciler, 'allah âlemi yaratmaya mecburdur', derler" diyerek dine karşı lakaydlık ile bağdaştırdığı bu hususta kemalpaşazâde, "bu mecburiyet, yüksek bir otoritenin alttakine dikte ettiği bir mecburiyet değildir. bilakis iyi olanın, iyi olan bir şeyi, tanımından ötürü yapmasını ifade eder; bunda küfürlük bir şey yoktur" filan der. aynı şekilde âlemin ezelîliği hususunda da râzî'yi referans göstererek, "hiçbir nass'ta âlemin ezelî olmadığı söylenmemiştir; âlemin ezelîliği bir imkân meselesidir. örneğin şu an yağmur yağabilir. fakat hakikatte yağmıyordur" diyerek ibn sinâ ve farâbî'yi müdafaa eder, âlemin teorik olarak ezelî olmak imkânı taşıdığını, fakat böyle olmadığını kaydeder. hatta ibn sinâ'yı "şeyh" diye tavsif eder.

    yani kemalpaşazâde, basbayağı gazzâlî'nin filozofların dediğini anlamadığını ifade eder. ona göre filozofların kasdı, gazzâlî'nin anladığı şeyler değildir.
  • hakında onlarca tez, kitap makale yazılmış kelimenin tam anlamıyla çok yönlü bir tarihi şahsiyet, asker soylu bir aileden gelen ve vezir divanında bulunacak kadar askeri saygınlığı olan bir kişidir. ancak kendini askerlikte değil ilimde bulmuştur. ilim hayaına hayatına geçmesine sebep olan olay sipahi olarak ıı. bâyezid’in devrinde katıldığı arnavutluk seferidir. 1492 (892) senesinde yapılmış olan bu sefer esnasında 23 yaşındaydı.

    bu sefer sırasında ordu komutanı çandarlı ibrahim paşa’nın filibe’de topladığı dîvânda bulundu. aynı dîvâna 30 akçe yevmiye ile filibe’de müderris bulunan molla lütfî’de katıldı. molla lütfî’nin doğrudan vezirin yanına gittiğine şahid oldu. dîvânda bulunan paşa ve beylerden, hatta ünlü evranoszâde ahmed bey’den de, yukarıda oturması onu hayret içinde bıraktı. bu noktada ulemânın ümeraya ne derece üstün olduğunu fark etti. “savaşçılıkta ne kadar ün kazansam da evranoszâde’yi geçemem. ancak kendimi ilme adarsam ikinci bir molla lütfî olabilirim” fikrine sahip olduğunu kendisi dile getirmektedir.

    arnavutluk seferinden 32 yıl sonra 1524 (930) senesinde hocası da olan molla lütfi'nin görüdüğü bir saygı görecektir. ı. süleyman’ın kız kardeşi hatice sultan’ın düğün merâsimine kemâl paşazâde de katılır. o esnada padişahın sağ tarafında oturan vezîr-i a’zam ibrahim paşa kalkarak yerini ona devreder . zamanında molla lütfî’nin vezîr-i a’zam ibrahim paşa’dan gördüğü hürmetin bir benzerini kemâl paşazâde de kendi devrinin vezîr-i a’zam ibrahim paşa’dan görür. bu olay da tarihin hoş bir tesâdüfü olarak görülebilir.

    şimdi 23 yaşında askerliği bırakmış, sadece 34 yıl ilim adamlığı yaptığı halde 10 ciltlik bir osmanlı tarihi, 70 kadarbaşka kitaplar, 200 den fazla risale (günümüz deyimi ile makale), ana dili olmayan arapça ve farsça dillerinde, dil bilgisi kitabı ki, farslara farsça öğretecek seviyede olduğunu farîsiler söylemektedir.
  • esrar içmenin ve afyon kullanmanın haram olmadığını söyleyip helal olduğuna dair fetva veren osmanlı şeyhülislamı.
  • 16. yüzyılın önemli şeyhülislamlarından ve alimlerinden birisi. anlatıldığına göre mısır seferi dönüşünde şeyhülislâm ibni kemal paşa (rahmetullâhi aleyh)in atının ayağından yavuz sultan selim hân’ın kaftanına çamur sıçrar. bunun üzerine yavuz sultan selim hân: “ulemâ ayağından sıçrayan çamurlar medâr-ı zînet (süslenilmeye değer şey) ve bâis-i mefharet (sevinç ve iftihâr vesilesi) olur.” der ve o kaftanın, vefâtının ardından sandukasının üzerine örtülmesi yönünde vasiyette bulunur. yavuz sultan selim hân’dan sonra tahta çıkan kânûnî sultan süleyman hân da ibni kemal paşa (rahimetullâhi aleyh)e son derece hürmetkâr davranmıştır.
  • kısmetindir gezdiren yer yer seni,
    arşa çıksan âkıbet: yer, yer seni.
    ânın içün, ânın adı yer oldu,
    önce besler, sonra kendi yer seni
  • tarihte alevilerle ilgili verdiği insanlık dışı fetva ve zincir sikişini anlattığı bahnamesiyle anılacak ulema.

    osmanlı'yı steril bir anlayışla kavrayan ve yücelten cühelalara anlatılması gerkiyor. mesela rte'ye bu bahnameler falan anlatılsa çıkıp kemal paşazade'yi hayırla anar mıydı?
  • ne kadar şeyhülislam ve ''ibni'' olduğunu bilemem ve fakat; kendisinin gayet enteresan cinsel kuvvet reçeteleri var imiş.**

    şöyle ki;
    ''bakla veya su teresi suyuna nohut konulur, yumuşayıp kuruması beklenir. inek yağı ile hafif ateşte kaynatılır. bundan beş miskal yenmelidir. ek olarak bakla tohumu ve çam kozası tohumundan üçer miskal alınıp humusla karıştırılır. köpüksüz bal ile yoğrulur. üstüne çin tarçını, pira otu, karanfil, mekke tarçınından birer miskal ilave edilir. macundan bir miskal sıcak su ile birlikte içilir.''

    o zamanın erkeklerinin işi de zormuş yahu.
hesabın var mı? giriş yap