• mark twain'e ait olduğunu sandığım ve nerede okuduğumu bir türlü anımsayamadığım bir söz var: hiç yalan söylemezseniz anımsamak zorunda da kalmazsınız. böyle ya da buna yakın bir şeydi. anafikri buydu en azından. kendin olmanın böyle bir şey olduğuna inanıyorum.

    hepimizin dışarı yansıttığımız bir kamusal yüzümüz var. kendimizi cilalayıp öyle sunuyoruz ki insanlar bizi sevsin ve istesinler. bizi övsün ve yüceltsinler. kimsenin kendisiyle ilgili kötü bir şey söylediğini duyamazsanız. herkes her zaman mutludur. kimse yaşadığı sıkıntıları ya da zayıflıkları anlatmaz. iyi olmak, istenir olmaktır.

    ortaokuldayken sınava çalışıp çalışmadığımı soran arkadaşlarıma "evet, tabii çalıştım" diyordum. onlarsa çalışmadıklarını söylüyorlardı. yakın notlar alıyorduk. sonra bu böyle devam etti. hatta lisede de durum aynıydı. ben çalışıyordum. onlar çalışmadıklarını söylüyorlardı. aynı notları alıyorduk. demek ki gerizekalıydım. buna ciddi ciddi inandım. buna hala inanmam ayrı bir konu. babama bu durumu anlattığımda "sence çalışmıyor olabilir mi?" diye sorduğunda "çalışmadıklarını söylüyorlar ama" diye yanıt vermiştim. bana "zeki görünmek için olabilir mi?" dediğindeyse derin bir "hmm..." çekmiştim. yaşamım boyunca çok ve düzenli çalıştım. aralarda kendimi bolca gerizekalı hissettim. bilmiyorsam "bilmiyorum" da dedim. hata yapınca özür de diledim. mutluysam mutluluğumu, mutsuzsam da mutsuzluğumu dile getirdim. küçük bir hanımefendi gibi yetiştirildiğim ve giydirildiğim halde annem bakmazken çamurlara bulanan bir sokak çocuğuydum. kendimi pek çok alanda yetersiz hissediyorum. yüzümü ve bedenimi hala tam olarak sevemiyorum. kendimi çoğu alanda yetersiz hissediyorum. toplulukların karşısına çıkınca kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlıyor ve ellerim buz kesiyor. kız arkadaşlarımla fotoğraf çekilirken herkes en güzel haliyle poz verirken ben şeytan boynuzları yapıp (temsili) fotoğrafı mahvediyorum. kendimi hiç "kadın" gibi hissetmiyorum.

    peki niye öteki türlü olamıyorum? denedim; ama kendim gibi hissetmedim ve bu hiç hoşuma gitmedi. içimden ne geçiyorsa onu yapıyorum; çünkü, bence, yani benim için gerizekalı hissettiğimi ya da yüzümü tam sevemediğimi bir başkasının bilmesi sorun değil; çünkü olduğum şey bu. sevmeye çalıştığım şey de bu ve fark ettim ki, her türlü ıvırımı zıvırımı, zayıflıklarımı ve cinsliğimi öğrenip beni sevmeyi sürdüren ve daha da önemlisi en başından beri tüm bunları bilip beni seven insanlar var.

    şeytan boynuzlarıyla fotoğrafları trollemek çok eğlenceli ayrıca.
  • “patronun köle gibi çalışmanı ister,
    ailen, onların istediği gibi biri olmanı,
    sevgilin ise sürekli değişmeni ister.
    kimse olduğun gibi görmek istemez seni.herkes kendi icat ettiği gibi bakar sana. sonuç olarak bambaşka bir insan olursun.”

    ~ aziz nesin
  • kendin olamadıysan başkası gibi olmuşsundur yada hiç bir şey.

    bunu seneler geçtikten sonra kendinle baş başa kaldığında daha net görebilirsin.

    ve can acıtıcı soru hemen kafanda belirmiştir.

    şu ana kadar yaşamış olduğun hayat kime aitti ?

    maalesef artık bu işin geri dönüşü yoktur, sana verilen krediyi heba ettiğinin gerçeği ile karşı karşıyasın.

    ama kararlarını kendin vermişsen pişmanlıkların da olmaz, çünkü bütün hayatının sorumluluğunu yüklendiğin için hataları da sevapları da sana aittir, bu sebeple doğruyu yanlışı birbirinden çok rahatlıkla ayırıp yoluna devam edersin.

    kendin olmayı seçmek okulda çalışan/çalışkan bir öğrenci, başkası olmayı tercih etmek ise kopyacı bir öğrenci
    gibidir.

    biri çaba gösterir diğeri ise hazıra konar.

    bedava peynir sadece fare kapanında mevcuttur.

    seçim yapmak insanın kendi elindedir.
  • sakın olduğunuz halinizle sevilebileceğinize inancınızı yitirmeyin.

    yoksa artık yapamadıklarınız ve yapabildiklerinizden ibaret olursunuz. insanların da sizi o yüzden sevdiğini sanmaya başlarsınız. ama o sevgiye de inanamazsınız. çünkü onun hayranlık olduğunu bilirsiniz.

    hayatınızın sonunda, siz olmanın ne demek olduğunu hiç bilemezsiniz. yeryüzünde kendin olmanın ne demek olduğunu bilmeyen insandan daha kalp kırıcı bir şey olabilir mi?

    bu gerçeği keşke herkese, önce de kendime anlatabilseydim. o zaman beni arzulamayan birini ikna etmeye uğraşmazdım.

    çünkü bir şekilde sevileceğimi ve güvenebileceğimi bilirdim.

    sakın, kendinize inancınızı kaybetmeyin.

    belki bebeklikte, çocuklukta, ergenlikte. birileri, aileniz size sizin sadece potansiyelinizden ibaret olduğunuzu öğretti, kişiliğinize sirayet etti.

    bunu devam ettirmek zorunda değilsiniz. yapay bir şey olmak zorunda değilsiniz.

    aptal oyunlar oynamak zorunda kalmayın ilişkilerinizde. yalnız kalmamak için bir imaj çizmek zorunda kalmayın. sizi arzulayan kişi sizi bir insanı elde etme becerinizden ötürü arzulamasın. siz olduğunuz için arzulasın. güven ortamından kaçmayın, güven verdikten sonra görebilirsiniz sadece, sizi ne için istediğini. gerçekten sizi sevip sevmediğini sadece güven verdikten sonra anlayabilirsiniz. yoksa becerilerinize hayran olduğunu bilerek yaşarsınız.

    bunun yaratacağı melankoliyi tahmin edebiliyor musunuz?

    ve bu tür bir melankoliden kaçmanın tek yolu kibirdir. ben değerliyim tabii, çünkü bak ben bu yapabildiğim şeylerim demektir. kibir kendiniz olmama utancını alır sizden evet. ama geriye sizden bir şey kalmaz. artık ne istediğinizi nereden bileceksiniz? yapmak istediğiniz tek şey daha büyük bir şey olmaya çalışmakken, bu hayatla ne yapacağınızı nereden bileceksiniz?

    kendinizi yok saymayın. insan yapabildiklerinden ibaret değildir.

    insan bu dünyada salt kendisi olarak neyi yaşamak istediğini bilmesinden ibarettir. arzularını yine kendisinin yaratabilmesinden ibarettir insan. hayatta kalmak için yaşamayın. yaşamak için yaşayın.
  • eşcinsel bir birey olarak hiçbir zaman kendim olamadım bu ülkede. çok istedim. çok hayal kurdum.çok ümit ettim. ama olamadım.muhtemelen de hiçbir zaman olamayacağım.

    her zaman rol yaptım.benden beklenilen davranışları sergileyip, olmamı istedikleri insan oldum. hayatı her zaman belli sınırlar içerisinde yaşadım. işte bu sebeplerdendir ki çevremdeki hiçbir insan benim gerçekte kim olduğumu, neler düşünüp neler hissettiğimi, aslında ne istediğimi hiçbir zaman bilemeyecekler.

    yakın çevremdeki insanlar, romantik bir ilişki kurmak veya evlenmek bana çok uzak şeylermiş gibi davranıp bu tarz imalarda bulunuyorlar. haklılar da....çünkü bu tabloyu onlara ben çizdim. halbuki ne güzel hayallerim var benim. ne güzel düşüncelerim..zamanında ne de güzel ilişkilerim oldu. fakat bunları benden başka kimse bilmez.

    anneniz ve babanız da dahil olmak üzere sevdiğiniz insanların aslında sizi gerçekten tanımadıklarını bilmek çok üzücü.. öldüğüm zaman arkamdan, sıradan bir hayatı vardı, basit yaşayıp basit öldü diyeceklerdir. halbuki duygularımı, düşüncelerimi veya yaşamak isteyip de yaşayamadığım hayatın zihnimdeki hayalini hiçbir zaman tasavvur edemeyecekler. ve bu defter de böylece kapanıp bu tiyatro da orda bitecek...
  • "tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kuyruğunu kesmek zorunda kalmış. daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde:
    - “kuyruğunu neden kestin?” diye sormuş. kuyruğu kesik olan:
    - “böyle mutlu hissediyorum. sevincimden havalara uçuyorum” demiş.

    bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş. hemen tilkiye gelip:
    - “neden bana yalan söyledin?” demiş. tilki:
    - “eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler.” demiş.
    bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu(!) anlatmışlar. böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler. çoğunluk onlara geçince bu sefer kuyruğu olanlarla dalga geçmeye başlamışlar.

    işte böyle! önce toplumu bozarlar, sonra iyi insanları, kötü insanlara ayıplatırlar. kendiniz olun, fazlasını olmaya çalışırsanız bir hiç olursunuz."
  • "kendim olmaya çalışıyorum" u kafadan atıp sadece doğal yaşarsan olabilecek durum.
  • net çözümünü polonius yapmış:

    “her şeyden önce de kendi kendinle doğru ol
    o zaman, gece gündüze varır gibi,
    sen de aldatmaz olursun kimseyi.”

    (bkz: hamlet)

    (bkz: william shakespeare)
  • "kendimiz olmamız, diğer bir çok kişi tarafından dışlanmamıza neden olur, buna karşılık başkalarının istediklerine boyun eğmemiz de kendi kendimizden sürgün edilmemize yol açar."
    clarissa p. estes, kurtlarla koşan kadınlar
  • "mutluluğun anahtarı kendin olmak değil. ne demek o zaten? herkesin birçok kendisi var. hayır. mutluluğun anahtarı, size en uygun yalanı bulmak.”

    matt haig, zamanı durdurmanın yolları
hesabın var mı? giriş yap