• bir türlü uykunuz gelmiyor, üstelik zinde hissediyorsanız;

    yabancı bir şehirde, bir parkta otururken aklınıza takılan kimseler pat diye gelip yanınıza ilişiyorsa;

    "müsait bir yerde inecek var" deyip durdurduğunuz dolmuştan indiğinizde kendinizi çok namüsait, tamamiyle yabancısı olduğunuz bir muhitte buluyorsanız;

    ceplerinizden [nereden geldiklerini hatırlamadığınız] krematoryum, mezbaha, cenaze levazımatçısı personellerine ait kartvizitler çıkıyorsa;

    elinize ilk kez tar aldığınız halde bir tar virtüözü olduğunuzu, tarı konuşturduğunuzu gözlemlediyseniz;

    satırla, sopayla kovalanan birileri çığlık çığlığa gelip sizin arkanıza saklanıyorsa;

    her aynaya baktığınızda yüzünüzde yeni bir et beni farkediyorsanız;

    birarada kelimesinin "bir" ve "arada" olarak ikiye ayrıldığından hâlâ emin olamıyorsanız;

    "hemen geliyorum" diye müsaade isteyerek ayaklandığınız anda ne yapacağınızı unutuyorsanız; ...

    kapılmanız muhtemel ruh halidir.
  • "ben, asla.." dediğin bütün cümlelerin içinde bulursun bir gün kendini..bir gün sağa sola bakıp da eleştirdiğin, dalga geçtiğin her şeyin içinde bulursun.."eski"den aklından bile geçirmeyeceğin şeyleri yaparken bulursun kendini..senin "yazılımında" olmayanların içinde.. işin tuhafı tüm bunlara türlü kılıflar hazırlamış, bahaneler yaratmış, kendini affetmişsindir bile..

    o zaman aklına gelir başka nelere "ben, asla.." dediğin..ve korkarsın hepsinin senin için "imkanlı" hale gelmesinden..hepsini yap-abil-ecek olmaktan..kendinden korkarsın..
  • herkesten gizlediği şahsi gerçek/düşünce/tepkilerinin başkalarına sıkıntı vermesinden çekinmektir.

    çünkü kendisi için artık gidilebilecek daha beter, daha derin bir yer yoktur.
    başına gelenlerden dem vurmadan, gelebileceklere karşı bile her daim tetikte beklemeye sevkeder adamı.

    yani bir anda her şeyi silip hayatına reset atabilecek cesareti olmasından mütevellit, etrafında dolanan kimileri için endişeler taşımaktır seni bütün bunlardan alıkoyan. hayatından birini çıkarmak asla zor olmamış ki. sen topluca çıksan aynı hesap. sevmek insanı bir çok şeyden alıkoyabiliyor bazen.

    hem sonra, en fazla ne olur ki? dahası olabilir?
    mesela, dede sini kaybettiğinde çekmesi gereken acıyı, diğerlerine örnek olsun diye güçlü adam rolleri kesip,içine atar, taksitlere böler. her sene şubat ayını büyük bir yas içinde geçirir. duyduğu her şarkıyı, ettiği her sözü, okuduğu her yazıyı oralara bir şekilde bağlar ve ağlar.
    bu kadar.

    yenileme mekanizması muhteşem olan insanların, korkması gerekendir ayrıca.
    bunun yanına kaybedecek bir şeyin olmaması eklendiğinde, kendinizden bir canavar yaratmanız için tek ihtiyacınız olan bir cinnettir.

    şahsen korkuyorum.
    hep kafamda dolanıyor çünkü bu fikir.
    bir gün ofisten çıkıp kulaklıkları vida gibi*, gereksiz bir asabiyetle kulaklarıma çaktıktan sonra, eve giden yolda son sigaramı çıkarıp içmek.
    sıradan değil ama derin nefeslerle.
    hani suyun altında tek nefesle kim uzağa gidecek dallamalığından hemen sonra kafanı çıkarır derin bir nefes alırsın ya, işte öyle.
    hani bu hayatta yaşadığın sayılı son nefeslerini iyi kullanabilmek adına belki de.
    iki senedir aşina olduğun semt esnafına bir selamı bile çok görüp, hızlı, akıcı biraz da karışık adımlarla eve gitmek.
    kapıdan girdiğinde ilk defa "ben geldim lan lombaklar" demeden.
    ümit in odasına kafayı sokup "naber kardeşlik" demeden.

    odana sessizce girip vasiyet niteliği taşıyan, özene bezene hazırladığın film,dergi,kitap ve müzik arşivini kimlere nasıl bölüştüreceğini düşünürsün. kıyafetlerden üstüne sadece bir çatma takım hazırlayıp meşhur sırt çantana bir kaç parça eşya ve zaruri ihtiyacı karşılayacak parçaları yerleştirirsin.
    arada kırgınlık olmasın diye, her arkadaşa birer parça kıyafet bırakır üstlerine notlar düşersin. hatıra gibi. ya da arkandan üzülsünler diye. ne gerek varsa artık? her şeye rağmen sevdiğin/sevmediğin herkese bir parça bir şeyler bırakırsın. gereksiz anlamlar yüklemeden.

    sonra da kısa ve öz bir not.

    "hadi kaçtım ben. her şey için teşekkürler. gerekli paylaştırmayı yapmanız dileklerimle. saygı&sevgi&muhabbet&keyifler dilerim.öptüm. host."

    mp3 çaları da bir köşeye koy kim isterse alsın. kardeş gibi içinde tuttuğun dayı çocukları için yenilerinden t shirt ler seçip onları da sınıflandırırsın.
    yangında ilk ateşe atılması gereken ve bazı kişisel itirafnamelerden oluşan genelde oraya buraya sıkıştırılmış bütün notları lavaboda yakarsın. küllerin üstüne tükürür musluğu açarsın.
    bir nevi boy abdesti ritüeline benzetir, aynada pis pis kendine bakarsın.

    buramda ben mi vardı lan benim diye için gıcıklaşır. lan kendi kendime birde kendim için vur emri verecek kadar mı aymazım ben dersin. [yok lan kafam o kadar da büyük değilmiş]

    giyinirsin. hiç bir plan yapmadan. sevdiğin kadını arayıp, "bize gelsene canım bir şey konuşmam lazım" dersin. ne oldu ları bir şey mi var ları cevapsız bırakıp. "gel işte" der, telefonu kapatır, sim kart ı kırar atarsın.

    anneni arar, "beni arayan olursa haberin yok arıycam seni. bu hayatı bitirdim yenisine başlıyorum. dangurya* ya taşınıyorum" dersin. "sonra anlatırım" eklenir hatta.

    otobüs terminaline gidilir.
    ilk aklına gelen yere bir bilet alırsın.
    şayet yolculuk takriben 9-12 saat arasında sürecekse, akşam geç bir saate bilet alırsın.
    sabah otobüsten inerken, gözüne giren güneş, ilk defa kafanın arkasından çıkmaz. ana rahminden çokta bilinçli bir halde çıkmış gibi huzurlu hissedersin kendini.
    brand new day & brand new life.

    "ne gelirse aciz olan benden gelsin" diye mırıldanıp, "ya nasip ya kısmet" diye sıfırdan devam edersin.

    dönmemek üzerine yeminler edip dönmek, elbet daha iyidir, gidipte dön[e]memekten.
  • kişinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak, ilerde pişman olacağı bir şey yapmaktan korkması durumu.
  • altinci hissin atağa geçmesi; rüyaların çatır çatır yaşanması, zihinden geçenlerin carbon copy edasıyla gerçeğe dönüşmesi hallerinde hissedilen duygu
  • sizi en iyi taniyanlardan biri bir gun hayretler icerisinde tespitlerini yuzunuze vurursa, ustune ustluk siz de sıradan ve gunluk her adiminiza sinmis mantik ve olgunluktan eser bulamadiginiz, kusku, ofke, merak, kin ve her turlu *psikopatlik saydiginiz duyguya kapilip evrilmis insanlik akintisina karsi yuzmeye, ilkel icgudulerinizin sesini giderek daha yuksek duymaya baslarsaniz, sagduyunuz da korkudan tir tir titremeye baslar. beyninizin bir kismi ozerkligini ilan etmis dusunmek istemediginiz her seyi sizi yorma pahasina dondurup duruyorsa kafanizin icinde o gun kendinizden korkarsiniz. herkesin karanlik ya da sevmedigi yonleri olabilir ancak hicbir sey kontrol edemedigi, aksine kendini yoneten bu tuhaf durtuler gibi kendine yabancilastirip, kendi oz benligini bir korku ogesi haline getiremez sanirim. boyle anlarda gerceklige ve sagduyunuza sarilip ona kadar sayin, derin derin de nefes alin ama bilin ki gozlerinizi actiginizda hala yerinizde duruyor olacaksiniz. *
  • kisinin kendi kendisine söz geçiremeyebilecegi durumlar için geçerli fiil
  • tamamen başka bi hayatı yaşıyormuş gibi saçmaladığın, kontrolün katiyen sende olmadığını hissettiğin anlarda ortaya çıkan durum.
  • gördüğü rüyalardan korkmaktır örneğin, engel olamadığı kendinden korkar insan, der ki “kendime sahip olamıyorum, yine yapıyorum yine”. “hastamız kim?” korkunç rüyalar görüp uyanır. sonra rüyaymış der, bir diğeri. “bişey sorabilir miyim?” “neden bunları görüyor acaba?" diye sorar, başka birisi başka şeyler de sorar. “hastamız kim?.” ne hastası? “dediklerinizden hiçbir şey anlamadım beyefendi” soru soru.. her birinin kafasında soru işaretleri, “olmaz arkadaşlar böyle olmaz bu karmaşada cevap alınmaz”, “teker teker arkadaşlar” “hastamız kim?” ne hastası korkutma beni, zaten cevap vermiyorsun, soru soran benim “hastamız kim?” bak hala yine sen soruyorsun. ben diyorum ben korkuyorum kendimden, gördüklerimden, göreceklerimden. birisi cevap versin ne olup bitiyor burada. “hastamız kim?” cevap vermicem, önce sen. neden cevap vermiyorsun. beni ne kadar çok seversen sev kanım sana doğru akınca geri mi çekiliyorsun? ben yine kendim cevaplıyorum. cevapladıklarım yetmiyor bana senden duymadıkça, kandırıyorum kendimi kendim korkuyorum sonra, hep senin yüzünüden, ben o kadar çirkin miyim.
  • bugüne kadar iki kez başıma gelen durum. birincisine , o zamana kadar aşka inanmayan biri olarak şu anda eski sevgilim olan kişiye karşı olan sevgimin ve tutkumun psikopatlık derecesine gelmesi, ikincisine ise gecenin bi vakti lavaboda ellerimi yıkarken eğlence olsun diye aynaya karşı garip garip suratlar ve deli taklidi yaparken aynada gördüğüm korkunç sahneler sebep olmuştur he bir de uyurken omzumun altında kalan elimin tamamen uyuşması ve hissizleşmesi sonucu bi anda uyandığımda omzumda birşey olduğunu bilmek ama ne olduğunu anlayamamak da bana bu durumu yaşatmıştı ama o çok da büyük bir şey sayılmaz.*
hesabın var mı? giriş yap