• aynalardan vazgeçmektir. kendini sanık , kendini tanık, kendini savcı, kendini hakim, kendini avukat eylediğin, mübaşiri sessiz, izleyicisi eşyalar olan, geceler boyu sürecek davaların görüşüldüğü dürüst mahkemeler kurmaktır.
  • 1959 basımı "kendi şahsiyetinizle yaşamak san'atı" isimli psikoloji kitabından:

    "şahsiyetinizi tanıyınız."

    bir kadın, şeftali ve kaymak renginde bir cilde, gösterişli bir şekle sahip olabilir; bir adam, herkül kuvvetinde ve şişman adalelere sahip olabilir, fakat içerde kırık, karmakarışık ve bedbaht bir ruh taşıyabilir.

    ne derece iyi bir baba, iyi bir anne, iyi bir koca, zevce olabildiğinizi anlamak hususunda size yardımcı olacak bazı işaretler aşağıdadır.
    size on soru soracağım, hayata ne derece intibak edebildiğinizi gösterecek on küçük soru. cevaplarınız, sizin kendi şahsiyetinizle yaşamayı bilip bilmediğinizi gösterecektir. işte bu sorular:

    1. mes'ut musunuz?
    "mes'ut mu? bedbahtım, çok bedbahtım."
    böyle bir cevap, sizin yüksek bir şahsiyet ateşiniz olduğunu ve günlük problemlerinize intibak etmediğinizi gösterir. saadet, arzulanan emelleri için faydalı gayretlere bir müştak olarak gelen bir şeydir. bu hiçbir zaman, doğrudan doğruya elde edebileceğiniz bir şey değil, daima iyi intibaklar ve iyi yaşamanın bir müştakıdır.
    zevki satın alabilirsiniz, fakat saadeti alamazsınız! bunu insanlar ne zaman öğrenecek? saadet satın alınmaz! saadet yaşanmalıdır. hayatınızın bir maksadı varsa, bu emellere kavuşmak için çalışınız, neticede saadet size gelir.

    2. yaşamak azminde misiniz?
    "yaşamaktan zevk alıyor musunuz?" hayat bulduğumuz bir şey değildir. hayat, yarattığımız bir şeydir!

    kabiliyetinizin sınırlarını aşmamak şartiyle hayata fazla alaka gösteriniz. ebeveyn, dört köşe bir mandalı yuvarlak bir deliğe uydurmaya çalışmamalıdır. bir aptalı mühendis yapmağa çalışmak, trajedi ile neticelenebilir.
    muhteris olunuz, fakat mümkün olmayan emeller kurarak geçilmeyen engeller yaratmayınız.

    3. muhitinize intibak ediyor musunuz?
    insanları seviyor musunuz? başkalariyle iyi geçiniyor musunuz?
    sosyal intibak, akıl sıhhati için zaruridir. deliler başkalariyle iyi geçinmeyenlerdir, bu son analizlerle tesbit edilmiştir.

    bir cemiyet kelebeği olmanıza lüzum yok, ama size uygun bir gruba intibak etmiş olmalısınız.

    4. tesanüd ve muvazeneniz var mı?
    tesanüd, tercihler arasında şaşırmış olmamanız, bütün hareketlerinizin tek şahsiyet ve muntazam düşünme şekline matuf olması demektir. belki de tesanüdsüzlük zayıflama rejimi yapan bir kadının durumunda görülebilir. aniden önüne çilekli pasta getirilir, pastayı yedikten sonra "ah, kilo mu alıyorum?" diye düşünür. böylece yer ve endişe eder. yiyip de endişe edecekseniz, bu takdirde yemeyiniz! eğer yerseniz, bu hoşunuza gitmelidir.

    muvazene, her şeyde mutedil olmak demektir. ne şaşkınca acelecilik, veya ne sıkıcı yavaşlık. bütün zamanınızı işde veya oyunda sarfetmemek demektir. bütün hayatınızı, anneniz, babanız, karınız, kocanız, çocuğunuz gibi tek bir şeye tamamen bağlamamak demektir.

    hayatınızı tek bir şeye bağlarsanız , ne yaptığınızı bir düşünün! bütün şahsiyetinizi tek bir desteğe bağlıyorsunuz. bir destek üzerine bir ev inşa edebilir ve baki kalmasını bekleyebilir misiniz? bu tek desteği kaybettiğiniz takdirde, mahvolursunuz!

    5. hayatınızda bugüne önem veriyor musunuz?
    ah, cehenneme gidip gitmeyeceklerinden endişe ederek hayatını cehennem azabına sokan binlerce insan var.
    meçhul istikbalden endişe ederiz. acaba başarabilecek miyim? muvaffak olabilecek miyim? hiç evlenecek miyim? endişe, endişe, endişe... geçmişe, geleceğe endişe ve bugüne önem vermek yok!

    6.kendi karakterinizi görebilme kabiliyetiniz var mı?
    bu soru belki de bütün soruların en önemlisidir.

    birinci teşebbüs: kendi karakterinizi ve hareketinizin hakiki sebebini öğrendiğiniz zaman, %50 nisbetinde daha iyisiniz. hakiki teşhis, tedavinin yarısıdır. peki, diğer yarısı nedir?
    ikinci teşebbüs: sinirden mütevellit bir mide ağrısı gibi, eski faydasız intibakları bir tarafa bıraktığınız ve daha realist, faydalı intibaklara yöneldiğiniz zaman bir %50 daha iyi olursunuz.
    böylece %100 daha iyi olursunuz.

    7. bir başkasiyle samimi bir alakanız var mı?
    her insanın, azarlanmaktan korkmadan, serbestçe konuşabileceği birine ihtiyacı vardır.
    paylaşılan bir keder daima yarıya iner, paylaşılan neş'e ise ikileşir.

    8. neşeli misiniz?

    bu nikbin olmaktan daha üstün bir şeydir. bu kendi kendine gülebilme kabiliyetini gösterir.
    kendinizi büyük görmekten sakınınız. sizden mühim daima biri olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız. ne kadar fazla gülerseniz, o kadar devamlı güleceğinizi, böylece şahsiyetinizin daha sıhhatli olacağını biliyor muydunuz?

    işte size derhal faydalanmaya başlayacağınız küçük bir sır. eğer sevgiliniz, kocanız veya karınız size kızarsa ve siz sinirli değilseniz - birinizin sinirli olmaması lazım.- ve onu yatıştırmak istiyorsanız, bu çok kolaydır. onu güldürünüz. eğer gerekirse ona doğru kulaklarınızı oynatınız! neticeden memnun kalacaksınız.

    9. yaptığınız işten tatmin oluyor musunuz?

    işinizden tatmin olmak, akıl sağlığı için çok sağlam ve müsbet tesirdir. bu bizim en derin ihtiyaçlarımızı tatmin eder ve kuvvetli bir destek olur. bencil ihtiyaçlarınıza ve yaratıcı alakalarınıza çıkış yolu temin eder.

    talihli, hakikaten, hayattaki yerinin neresi olması gerektiğini evvelden keşfeden, engellerle mücadele eden ve işini seve seve yapandır.

    10. müşküllerinizle muntazam olarak ve zekice mücadele ediyor musunuz?

    "küçük hadiseleri büyütmeyiniz, kelebekleri tüfekle öldürmeyiniz."
    endişe ettiğiniz zaman yapacak yegane şey şudur: endişenizin sebebine tesir edecek bir şeyler yapınız. eğer hissi bir probleminiz varsa, bir ruh doktoru arayınız.
    problemlerinizi hallederken her yardımdan faydalanmağa çalışınız. kafi bilginiz varsa, iyi bir karar verecek durumda olursunuz. kararsızlık çok fenadır. pek de iyi olmayan bir karar, ekseriya tereddüt ve kararsızlıktan daha iyidir.
  • su hayatta bir insanin kendine yapabilecegi en buyuk yatirimlardan biridir.
    torpil gecmeksizin, kayirmaksizin...
    en egri bugru koselerinden, en puruzsuz yerlerine kadar.

    insana limitlerinin, sinirlarinin farkina varma luksunu saglar bu.
    balondan bir farkin yok aslen. sismenin de bir siniri var.
    bir yere kadar hava basabiliyorsun, formunu en guzel aldigin halinde, patlamadan once durabilmen onemli.
    limitlerini bildigin zaman zorlamazsin, zorlanmazsin.
    gereksiz beklentilere girmezsin. beklentiden arinmak, beklentisiz -buyuk buyuk hayaller kurup sonucunda husrani tatmadan- yasamak insani ozgur kiliyor.
    bu tipki istedigin heryere girip cikabilecegin bir pasaporta sahip olmak gibi, vizesiz.

    farkindaliginin boylesine arttigi noktada kabullenmeyi ogrenirsin. isyan eden tarafin torpulenir.
    sana sunulani memnuniyetle kabul etmeyi, bunun icin sukran duymayi ve elindeki ile ne yapabilecegini...

    sonra kendini seversin.
    narsizm en dogal insani duygulardan biri, ayarinda dozunda.
    kendini sevdiginde once kendinle kavga etmeyi birakacaksin, sonra hayatla savasmayi, dolayisiyla baskalarina hirs duymayi, kin gutmeyi, hasetle bakmayi.
    zaten sana cok soylendi, ogretildi.... kendini sevmeden bir baskasini sevemezdin. hatirladin mi?

    bir zaman sonra beynin, bedenin, hislerin, duygularin, ofkelerin, sevinclerin, kizginliklarinla barisip butunlestiginde yani kendini objektif olarak gordugunde belki hoslanmadigin seyler olacak. bu sefer onlari daha iyileriyle, guzelleriyle yer degistireyim diyeceksin.

    baslangicta egri bugru koselerle basladigin yolculuk zamanla seni kusursuz bir forma donusturebilir.

    kabullenislerin baslayacak. karamsar bir kabullenis degil bu. biraz daha spirituel bakacaksin belki ve her iste bir hayir var demeyi ogrenebileceksin. bu sana sirtinda cikacak iki adet kanada mal olacak.

    beynin cok garip aslen. niye oyle davrandigini anlayamadigin bir arkadasin gibi. ayarsiz, dengesiz sanki bazen? isyana meyilli, "eah yetti be ben oynamiyorum" der gibi bir hali var.
    caaat diye salteri indirmeye musait.
    bazen cok guclu olup okyanuslari gecip sonra simariklik yapip derede bogulmaya kalkiyor mesela.

    kendine -cok klise bir tabirle- disaridan bakip anladiginda, etki-tepki mekanizmani cozdugunde, sigabilecegin kabi/tasacagin kabi gordugunde, kisacasi nasil islediginin bir farkina vardiginda beynin de huzura kavusacak. para sayma makinesi gibi tikir tikir sorguladigi seylerle isinmayi birakacak. gunluk islerine, rutinlerine, planlarina, gelecegine kendini ve noronlarini yoracak. zira sogutmasi zor oluyor kendisini. tam da sicakladiginda derede yuzmeye kalkiyor kendisi.

    cok inancli olsan da olmasan da, dindar/ateist/deist/teist/putperest /o din/bu din/su din/hicbir dine de mensup olsan ya da olmasan sukredecek bir seyler bulacaksin kendine. bu bazen tanrin olacak, bazen gozlerini kismana neden olan gunes, bazen burnundan iceri giren oksijen, bazen yavru kopegin, bazen cocugun, bazen ruhun, bazen ruhunun diger esi.

    sonra gereksiz dirdirlarini birakacaksin. kafa utulemeyi, soylenmeyi, sizlanmayi, aglamayi -bunlar niye basima geliyor diye aglamak yoksa gozden yas dusmesi iyidir-
    bahtsiz bedeviyim ben demeyi bile birakabilirsin ya da en kotu bunu deyip gulmeyi ogreneceksin.
    murphy seni sevmiyor olabilir zira pek kimseyi sevdigi de gorulmemistir. hem herkes herkesi sevmek zorunda da degildir. oyle degil mi?

    bir de bakacaksin o gri havaya uyandiginda icine oturuveren ayi vucudunu terketmis. yagmur yagiyor diye soylenmeyi birakmissin. gunluk depresyonlarindan arinacaksin. yine klise olacak ama anini yasayacaksin.
    pantolonum/ayakkabim camur olacak demeyeceksin o sabah evden ciktiginda. bulutlar kapkara tepemde beni izliyor da demeyeceksin.
    ne guzel yagiyor ortalik temizleniyor diyeceksin. sen banyo yapiyorsun, dunyanin da banyoya ihtiyaci var.
    camasir makinesi aksam 19 dakikada pantolonunu temizleyecek mesela. ayakkabin 12 saniyede bir sungerle...
    yagmurdan sonra gokkusagi ciktiginda seviniyorsun. bir seyi sevmek icin rengarenk olmasina gerek olmadigini ogreneceksin. siyahi, griyi de cok seveceksin. derinligini seveceksin, belki anlamlar yukleyeceksin. ya da -israrla griyi karanligi kotu bir sey olarak algilayacagim diye inat ediyorsan- her karanligin ardindan renkli bir sey cikabilecegini farkedeceksin.
    hic pantolonunu, kabaran sacini, ayakkabinin islanmasini dusunmeden, buna takilmadan yagmurda yurudun mu? hic kokladin mi havayi? topragin en guzel halini kesfedeceksin, o koku sana huzur verecek.

    kar yagdiginda nasil ise gidecegim demeyeceksin bir zaman sonra. arabanin lastikleri de kabak demeyeceksin. hickimsenin henuz basmadigi, bembeyaz, bir kitap sayfasina ayak izinle imza atmak gibi olacak karda 5 kilometre yuruyup ise gitmek. usuyen bedenini bir fincanla isitmak kitabinin en gorkemli kapagi olacak.

    gunesi seviyorsun tabi. sariyi seviyorsun. sicagi seviyorsun. enerjiyi seviyorsun. gunese tatil olarak bakmayi birakacaksin belki. kisin da tatil yapiyorsun muhtemelen. onu da bir lutuf olarak goreceksin. bedenin normal islemek icin, seni hareket ettirmek icin, kemiklerin kirilip da yere yigilmayasin diye gunese muhtac. ona tatil olarak degil vitamin sentezi olarak bakacaksin.
    kisacasi oldugundan/olmasi gerekenden buyuk dev dev anlamlar yuklemeyeceksin hicbir seye.
    seyleri olmasi gereken yerde, olmasi gereken sekilde, olmasi gereken zamanda, olmasi gereken sartlarda birakmayi/ele almayi ogreneceksin.

    o yuzden geride biraktiklarina da minnet duyacaksin. seni yonlendirdikleri yol icin. sana gosterdikleri dogrular/yanlislar icin. balonunun ne zaman patlayabilecegini farketmeni sagladiklari icin. o zaman hicbir sey icin ah vah etmeyeceksin.

    zorlamayi, tirmalamayi birakacaksin. malzeme bu diyeceksin. hem sen bir sanatci degil misin? heykeli neden yaptiginin bir onemi yok. yeter ki yaratmayi bil. ahsaptan da, mermerden de, granitten de, alcidan da heykel yapabilirsin. ve bir gun bir bakacaksin hayal gucun/yaraticiligin almis yurumus gitmis.

    dunya senin tek oyun alanin. salincakta sallanmak guzeldir....!

    ha ben mi? ben hic oyle sevgi pitircigi, optimist bir insan degilim. ama kendimi tanimayi basardigimi umuyor, kendimi tamamlamaya ugrasiyorum.
  • -bana diyorlar ki: "kendini tanırsan, insanların hepsini tanırsın"
    ben de onlara diyorum ki: "ancak bütün insanları tanıyınca kendimi tanıyabilirim."-*
  • "bir kadından kendini tanımasını bekleyemezsiniz, çünkü malum, kadınlar sevdiklerinin kusurlarını asla görmezler."
    marie de sévigne
  • bir ömürlük süreç
  • “esasında kendini tanıma araçlarından yoksun varlıklarız. psikanalistler kavramak istemediğimiz için kavramadığımızı söylerken bunu kastederler. var olan tek fobi kendini bilme fobisidir... kim olduğumuz her daim ziyadesiyle gözümüzü korkutur.”

    (bkz: adam phillips)
    (bkz: kaçırdıklarımız)
  • "kendinizi tanımaya başladıkça özgürleşirsiniz."
    ~jean paul sartre~
  • iki ucu boklu değnek misali bi durum bu. önce yırtınırsın bulursun ne olduğunu yavaş yavaş öğrenirsin sonra da birçok huyunu beğenmeyip amanının ben bu muymuşum dersin. ben dedim en azından. annemin, babamın ne kadar beni sinir eden özelliği varsa bi baktım hepsi bende var ben de aynılarını yapıyormuşum meğersem bu kadar zamandır. o an vazgeçtim kendimi irdeleyip tanımaktan. nasıl olsa değişemem. ama en azından yargılamamayı öğretti kendini tanımak bana. kimsenin hareketlerini, fikirlerini, tavırlarını yanlış bulmaz oldum. o da öyle biri deyip geçtim. olduğu gibi kabul etme durumuna bağladım. belki de içten içe beni de böyle olduğum için kabul ederler demek ki hissini hissetmek istiyor da olabilirim, bilemedim.
  • kişinin becerilerinden, erdemlerinden, umutlarından, korkularından, kusurlarından, duygularından, alışkanlıklarından, hayatı kişileri ve hadiseleri algılayışından ve vereceği tepkilerden haberdar olması halidir.

    bunların farkında olup, körü körüne kabullenip " ben buyum" diye kestirip atmak yerine, bunların yanında hepsinin değişebilir ve veya düzenlenebilir olduğundan da haberdar ise eğer, ufak bir sevgi desteği; sağlıklı, sağduyulu ve ne istediğini bilen bireye dönüşmesine yetecektir.
hesabın var mı? giriş yap