• babama rahatca okusun diye alacagim kitap. kitapta zafer algoz’un “ertugrul ilgin, cüneyt gökçer, fikret hakan, öztürk serengil, nur subaşı (ve elbette kedisi siyami bey), süleyman seba, kamran usluer, cem yılmaz, can yılmaz” ile yaşadığı anilara yer verildigi belirtiliyor.
  • kitabı çıkar çıkmaz aldım. ve zevkle okudum bitirdim hemen. haşırt dı bılekbord kitabını da çok beğenmiştim zaten.

    bu kitap, haşırt di bılekbord gibi çok komik anılardan ziyade biraz ustalara saygı kuşağı tadında olmuş. zafer algöz, eski duayen tiyatrocularla olan anılarından bahsetmiş. ilk kitabı okurken kahkahalarla okumuştum, ama bu kitapta da vay be kimler gelmiş geçmiş tiyatro dünyasından, ne güzel ilişkiler yaşanmışlıklar varmış dedim.

    anı kitapları seven birisi olarak bu kitabı çok sevdim ve bir solukta okudum bitirdim. sizde seviyorsanız bu tarz kitapları, kesinlikle tavsiye ederim.

    umarim yazmaya devam eder zafer abi.
  • (bkz: zafer algöz)'ün 2. kitabı.

    1. kitabı ile aynı amaçta yaşadığı anıları anlatıyor güzel okunur.
  • ilk kitapdaki gibi sadece güldürü odaklı değil, daha anekdotal çalışılmış.

    oyunculuğuna laf etmek zaten haddim değil, ancak anı anlatıcılığı da fevkalade.

    ilk kitabı olan haşırt dı bilekbort ’u da bu kitabı da okuyunuz, okutunuz. pişman olmazsınız.

    parayı pulu zerre kıskanmam, elime geldiği gibi gider. ama çok kıskandım zafer abi’nin ortamını. hani dese koş gel iki duble içmeye, ya da bi çay içmeye , daha ne isterim ki.
  • şubat ayında inkılap kitabevi tarafından yayımlanacak olan zafer algöz'ün ikinci kitabı.
  • hayatı uzaktan seyretmemiş, yaşamış ve anladığım kadarıyla keyif de almış bir adamın anıları.
    dili kullanma yeteneği müthiş, konuya giriş, bağlayış, ifadedeki sadelik o biçim.
  • eh meh anılar
  • arkadaşımın dün hediye olarak gönderdiği kitap. okuyup bitirdikten sonra yorumlarımı yazacağım.

    edit: edit zamanı gelmiş geçmiş*. fena kitap değil çerezlik evde yemek yaparken bir günde bitirdim. keyifli bir pazar olmuştu.
  • bugün elimdeki kitabı bitirip bu kitaba başladım, şuan bitti. keyifli, çerezlik bir kitap.
  • 10/10 (çıtırlık)

    setlerde staj yaptığım bir dönemde zafer bey ile bir sinema filminde yolumuz birleşti. set ekibi oyuncular için acayip dedikodu kazanıdır. bu oyuncu şöyledir, bu oyuncu kraldır bu en kaprislisi amk gibi. zafer abiyi kime sorsam yere göğe sigdiramadi, zaten inanılmaz cana yakın birisi. mahalle abisi, beşiktaş'ın maçı oldu gitti karavana herkesi çağırıyor gelin izleyelim diye. lan dedim, koca oyuncu, maç izliyor büyülenmiş gibi.
    velhasıl kitabı bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum. bu kitaptan önce sırasıyla masumiyet müzesi, coşkuyla ölmek, insan neyle yaşar?, yeraltından notlar okuyarak keş on dı teybil okumaya karar verdim.
    öncelikle bu über gözlem kabiliyeti, eşsiz bir yetenek artı bunu böylesine konuşur gibi elde avuçta durmayan canlı dolar gibi yazabilmek ise başlı başına bir olay.
    bahsedilen karakterleri okudukça, doğup buyudugum ve halen içinde yaşadığım kurtuluş sanki dile geldi. ister istemez nur bey'in evini aradım.
    zafer bey yaşam dönemi olarak efsane bir aralığa denk gelmesinin ödülünü sonuna kadar hak eden mükemmel bir insan. oyunculuğunu tartışacak değiliz, haddimize değil. klaket vuran ben olduğum için biliyorum, role girişleri ve burunusleri sizleri delirtir, o derece kusursuz.
    ancak bu yazıda oyunculuğuna yönelmektense, hikaye anlatıcıligini güzel bir yağlamak isterim.
    akıcı bir eşliğinde, yaşadıklarını herhangi bir tedirginlik olmadan, gerektiği detayları vererek anlatan zafer bey okuyucusunu, adeta evinde uzanırken misafir ediyor. istifini dahi bozmuyor, kapıyı açıp içeriye geçiyor. içeri de şehir efsaneleri toplanmış, muhabbetin dibindeler ve kimse seni yadirgamiyor. işte bu harika!
    hayatım boyunca baskilanmanin, hesap sorulması, açıklama yapmanın dışında olduğum gibi kabullenildigim bir yer, nihayet!
    okuyucusuna tanıdığı bu alan itibari ile yeni alanlar açıyor zafer bey. hikayelerin tadından yenmez ama okurken insan bi'onunla da tanışmak istiyor.
    böyle hikayeli ve boyleli güzel şerbetli anlatan kimseleri bulmak çok zor.
    tek eksisi çok hızlı bitmesi.
    özellikle karakterlere ait kelime ve cümleler kitabın kalbini oluşturuyor. kendine has jargonu olan kelimleri okurken, sanki bize onu söyleyenin ağzından söyletiyor. işte bu da çok muazzam ama ya!
    ayarlarimizla oynama zafer abi, sonra bize 25 yıldır liseliyi oynayan prime time, birbirinden farkı olmayan oyuncumtraklar kalıyor sonra...
    sitem de ederim, senle bu nesil bir mi allah aşkına zafer abi?
    yağlarım demiştim.
    kelime ile portre çizilir!
hesabın var mı? giriş yap