• "into the image: culture and politics in the field of vision" adli kitabin yazari. turkceye "imaj" basligiyla nurcay turkoglu tarafindan cevrilmis kitap bir cok alinti ve bunun yani sira dijital gorunumlerin ya da yenicag da olusan fantazyalarin imajlarin onune gecip gecmedigini tartisan bir kitap. kitabin son bolumunun fotografin olumuyle ilgili olmasi da duruma yeterli aciklamayi getiriyor zaten.
  • bu sene cultural studies ma programinda bilgide ders veren goldsmiths hocasi (cultural theory) turklesmeye basladigini hissettigimiz, gidip hehdhehhehdhoo diye her konuda muhabbet edebileceginiz tez hocaligi talep edebileceginiz, samimi, pek sirin, sakin, komik, tartismalara bayilan, esnek, ders saatleri yuzunden cilekes hale getirdigimiz akademisyen.
  • aslında goldsmiths college transnational media master programının başındaki hoca ama öğrencilerin çoğunun haberi bile olmadan sessizce bilgiye gitmiştir bu dönem. daha önceden de koç üniversitesi'nde konuşmalar yapmıştır. türkiye ve almanya'da yaşayan türklerle ilgili makaleleri ünlüdür baya. türkleri oldukça iyi tanır, zaten dedikodulara göre goldsmiths'te hocalık yapan türk bir bayan ile beraberdir.
  • bir suredir city university kadrosunda bulunan profesor. bu aralar istanbul'a tasinmakla cok mesguldur.
  • (bkz: asu aksoy)
  • --- spoiler ---

    ''tüketim gerçek dünyayla başa çıkmak için geliştirdiğimiz, kurumsallaşmış bir toplumsal savunma stratejisi olarak görülebilir; tüketim yoluyla, dünyayla olan ilişkilerimizden kaynaklanan kaygı ve korkulardan sakınabilir, bu tehditleri tecrit edebiliriz. don delillo, white noise romanında işte tüketimin kaygıyla olan bu ilişkisi ele alır:

    acı, ölüm gerçeklik, bunların hepsi doğal olmayan şeylerdir. bunlara oldukları gibi katlanamayız. gereğinden fazla şey biliyoruz. bu yüzden de bastırmaya, uzlaşmaya ve saptırmaya sığınıyoruz. evrende ancak bu şekilde yaşayabiliyoruz. türlerin doğal lisanı budur.''
    --- spoiler ---
  • asu aksoy'un eşi. ikisi de akademisyen ve kültürel miras, kültürel çeşitlilik alanlarında çalışıyorlar. ne kadar da tatlı bir çift !
  • kendisinin imaj (into the image) adlı kitabından bir kesit:

    teknolojiler dünyayla olan etkileşime aracılık etme, erteleme hatta ikame etme işlevlerini üstlenmektedir. dünyayla ve dünyanın gerçekliğiyle doğrudan temasa girmekten kaçınmak için teknolojileri kullanırız. temasa girmek, dünyanın yabancılığını hissetme riskini de beraberinde getirir; dokunma duyusu, dünyanın kaotik veya katastrofik yapısına maruz kalma riskini de taşır. dokunmaktan hoşlanmamanın kökeni serge moscovici’ye göre insanın ilkel kültürüne dayanmakta, bulaşma ve kirlenme fikrine bağlanmaktadır. bilinmeyenin temasından daha çok korktuğumuz hiçbir şey yoktur. teknolojilerle dünyayı belli bir mesafede tutarız. teknoloji bize dünyayla doğrudan temasın vereceği rahatsızlıktan tecrit edecek araçlar sağlar. bu açıdan bakılınca, dünyadan uzaklaşmaya, ayrılmaya imkan tanıyan görme duyusunun, vizyonun mobilizyasyonu özel bir önem taşır. „insan herhangi bir yabancı şeyler fiziksel temastan her zaman kaçınma eğilimindedir“ der elias canetti. „karanlıkta beklenmedik bir şeye temas etme korkusu paniğe yol açabilir... insan kendisine doğru gelmekte olan bir şeyi görmek, tanıyabilmek, en azından sınıflandırabilmek ister“. yeni vizyon teknolojileri, böyle bir görsel egemenliği sağlamak üzere sürekli olarak geliştirilip mükemmelleştirilmektedir. vizyonun ilerlemeci bir anlamda rasyonualizasyonu, karanlığı dağıtarak içindeki yabancılığı görünür hale getirmeyi amaçlar. dokunuşa karşı görüş.

    martin jay, hakim olan biçimiyle (“kartezyen perspektifçilik“ dediği) modern vizyonun, dünyayı belli bir mesafeden, uzak durup hükmederek kontrol etme yolundaki rasyonalist projeyle bağlantılı olduğunu söyler. rasyonel vizyon „canlı olmayan mutlak göz“ işlevi üstlenmektedir. „seyirci ve gösteri arasındaki boşluk genişledikçe daha iç içe, katılımcı modellere olan ilgi tam oalrak bastırılmamışsa da ortadan kaldırılmıştır“ der jay. „rasyonel seyirci, yalnızca uzaktan bilmek istediği dünyanın tamamen dışında, tecrit edilmiş bir özne olarak vardır. bu aşkın perspektifle dünya kendi bütünlüğü içinde gözden geçirilebilir; her şey görünür hale gelir, hiçbir şey görüş alanı dışında kalamaz. mutlak vizyonla taranan dünya böylece düzenlenebilen ve kontrol edilebilen bir dünyadır. "egemen olan öznenin gözetiminde ve manipülasyonunda "yedekte tutulan" bir dünya" haline getirilmiştir. dünyanın bu yolla insanların egemen olabilecekleri, düzensizlikten uzak bir dünya olarak (ütopyacı anlayışın sevk ettiği gibi) yeniden yapılanması mümkün görünmektedir.“
hesabın var mı? giriş yap