• başkalarını kendinden üstün gören ve küçümseyen aslında hiç bişi olmayan kendini bi bok zanneden kötü insan özelliği
  • aslında belki bir insanın yalan söylemesi, bencil olması ya da huysuz olması etrafındakilere daha zararı dokunan durumlardır ve kibirli bir insanın kendinden başkasına zararı pek yoktur ama yine de daha rahatsız edicidir benim kıstaslarımda. kibirli insan çıplak kraldır, ne kadar ben merkezli görünse de aslında tamtersidir, kendini etrafıyla kıyaslar ve daha büyük adımlar atmaktansa diğerlerinden bir basamak üstte görünmeyi hedefler ama unutur aynı zamanda herkesin aynı basamakda beklediğini.
  • tevazu gösterdiğinizde ve alttan aldığınızda daha fazla sizin üzerinize çıkmaya çalışan ve dik duran dayaklık insandır. iki yol vardır; ya kendisinin yaptığı gibi kibirlenmek ve onu ezmek ( ki benlik duygusu ve karakteri zayıf olduğundan bu zannettiğinizden daha kolaydır) ya da yolunuza devam etmek.

    ben her zaman ikincisini tercih ederim.

    ve bir insan kendini ne kadar yüksekte görüyorsa o kadar alçaktadır.
  • anlam veremediğim ukala tiplerdir.
    7'sinde neyse 70'inde de o'dur misali belli bir yaştan -nasıl bilmiyorum- başlar ve ölene kadar devam eder.
    etrafındaki her insanı kendi "standartlarına" uymadığı takdirde aşağılayıp yine kendi "değerlerine" göre etiketlerler.
    bu kadar çok bilmiş olmayı başarabilirken gerçekte çok da bir şey bildikleri yoktur.
    hakir gördükleri insanların yaşamlarından, ailelerinden, kültürlerinden, maddi durumlarından vs hiç haberleri yoktur.
    azımsanmayacak bir çoğunluğu için ankara'dan ötesi "doğu"dur. kesinlikle aşağılarlar. o bölgeden gelen insan ağzıyla kuş tutsa yaranamaz. çünkü baştan yaftalanmıştır bu sözümona "aydın kişisi" tarafından. batı ve modernizm peşinde koştururlar fakat bunu da beğenemez ve başaramazlar. işlerine geldiği kadarını kabul edip hayatlarında yer verirler. tam olarak tanzimat dönemi yanlış batılılaşan tip profilindedirler.
    şu da bir gerçektir ki, etraflarına baktıkları zaman asıl aşağılık olan kendileridir. kendileri gibi birkaç arkadaşı dışında kimsecikleri yoktur. yapayalnızdırlar. bu sebepledir ki periyodik aralıklarla depresyona girerler. makam ve mevkilere de ulaşamadıkları gibi oraya gelenlerin de yine hakları olmadan geldiğini oraların asıl hak edenlerinin kendileri olduğunu düşünürler.
    sürekli bir şikayet halindedirler. şükretmekten acızdırlar.
    en tehlikeli modelleri de sevgili/eşlerine karşı bu tavırda olanlardır. partnerlerine kendilerinin hizmetçisiymiş gibi davranan yahut kendisini partnerinden daha akıllı "kabul eden(ki bu çoğunlukla gerçek değildir)" davranışlar ve benzeri(şekilde örneklendirilebilir) sebeplerle bu durumun her ne kadar erkeklere mahsus olduğunu düşünülse de kadınların da bu şekilde davrandıkları vakadır. bilhassa "ben ona fazlayım" en popüler cümleleridir. (bu fazlalığı belirleyen de kendileridir artık neye göre belirliyorlarsa) beri taraftan 30 yaşına gelip "evde kaldım yea" triplerindedirler.

    bu kadar olumsuz eleştiriyi yaptıktan sonra naçizane tavsiyelerimizi de hatırlatmakta fayda var. inanıyoruz ki her insan içinde iyilik barındırır. mesele bunu ortaya çıkarabilmekte. işte tüm bu olumsuzlukları yerle bir edecek tek bir erdeme ihtiyaçları var: "hoşgörülü olmak"
  • " iyi oyuncu olduklarını gördüm tüm kibirlilerin: oynuyorlar ve beğenilerek seyredilmek istiyorlar- tüm tinlerini kaplamıştır bu istem.
    kibirlilerin alçakgönüllülüğündeki derinliği kim ölçebilir! iyi davranırım ve acırım onlara alçakgönüllülüklerinden dolayı.
    sizden öğrenmek ister kendine olan inancını; sizin bakışlarınızdan beslenir, ellerinizden yer övgüyü.
    iyi yalan söylerseniz onun hakkında, inanır yalanlarınıza da: çünkü ta derinden inler aslında yüreği, "ben neymişim!" diye."

    der zerdüşt.

    kötü olan kibirli olmak değil buna fark edenlerin müdahalede bulunmaması, ilgili bireyi anlamamasıdır.
  • sigmund freud'un psikanalitik kavramına göre egosu, id kavramı tarafından ele geçirilmiş bireydir.
  • statüyle doğru orantılı olarak artan durumdur.
  • zor insandır. zorluğu kibrinden değil de kibrini bir kefeye koyduğunda adaletten eser kalmayan terazisinden ötürüdür.

    uzun vakit geçti bir yakınımla konuşmamıştık. bugün aklıma düştü yazayım dedim. evvelki yazışmamızda bariz şekilde kendini pek çok takdir edilen vasfından ötürü diğer kişilerden üstün tuttuğunu sezdirmişti bana. tabi herkesin nefsi var. beni de değersiz hissettirmişti. yine de yaşı benden küçük olan bu akrabamı aramak istedim. kardeşçe bir sevgi beslediğimden ötürü. sohbetimiz öyle mesafeli geçtiki bütün iletişim kurma çabam faydasız oldu. en azından ben öyle hissettim. karşı tarafta bir amacım olup olmadığına yönelik şaşkınlık dışında kendi duruşunu bozmama çabası çok bariz hissedilince ben de halini hatrını sordum, gene görüşürüz diyerek sonlandırdım sohbeti.

    nereye varacağım buradan? eleştirdiğim kişiyi bir yana bıraktım ve döndüm kendime baktım sonra. o, sağduyusunun önüne kibrini geçirdiği için mi beni rahatsız hissettirdi yoksa ben sağduyusunu harekete geçirecek kudrette olmayışıma mı içerledim? niyetimi halis tutabilirim ama eylemin içine nifak girmediğinden emin olamadım bir türlü.

    sonra aklıma şu geldi. bir insanı tahlil ederken kendimizin bulanık suyunda tahlil ettiğimizi unutmamak gerekli galiba. çünkü karşıdakinin kusurlu yanının kusursuz yanıyla bir araya getirdiği şahsına münhasır karakteri onunla beraber evrilip değişen bir organizmadır. ve o organizmaya müdahale hakkımız yok. sadece müdahale etme isteğimiz oluşuyor. ve bu isteği bastırabilme kabiliyetimiz kendimize olan hakimiyetimizi ortaya koyuyor. bu hakimiyette başarılı isek bu kez de biz, kibirlenme basamağında bir tur imtihan oluyoruz. işte bunu aşabilir ve bir sonraki adıma geçersek bir ihtimal erdemli biri olmaya bir basamak, bir adım daha yakın hale gelmiş olacağız.
  • gereksiz insandır
hesabın var mı? giriş yap