• akıncılar köyü'nün bulunduğu bölgedir. askerliğimi buradaki en uç karakolda yapacaktım ancak ingilizce bildiğim için alay karargâhta görev yaptım.

    bize de, akıncılar köyü yönünde ilerleyen birliğin radyo alıcısının bozulduğu ve dur emrini duyamadıkları, bu yüzden ilerleyip burayı aldıkları anlatılıyordu başta. ancak daha sonra bu gibi hikâyelerin şehir efsanesi olduğunu öğrendik.

    şimdi, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti ile güney kıbrıs rum kesimi arasında çizgi şeklinde bir sınır yoktur, sınır gibi görülen hat boyunca bir ara bölge mevcuttur ve bu ara bölgede birleşmiş milletler barış gücü bulunur. işbu ara bölge aslında kıbrıs barış harekâtı'ndan önce mevcut olup, barış gücü burada bulunmaktaydı. hatta bu bölgeye yeşil hat deniyordu. eski mücahitlerden (kıbrıs'taki türk direniş gücü, tam adıyla türk mukavemet teşkilatı, üyelerine de mücahit denir) ahmet sanver, kitaplarında bu ara bölgeden ve barış gücü'nden bahsetmekte ve konuyla ilgili fotoğraflar da kitaplarında bulunmaktadır. https://tr.wikipedia.org/wiki/yeşil_hat

    yine harekât'tan önce ada karışmışken, türkler zaten taksim, yani adanın ikiye bölünmesini istiyordu. hatta rivayet olunur ki, bugün barbarlık müzesi olan, lefkoşa'da bulunan ve ziyaret edebileceğiniz, binbaşı dr. nihat ilhan'ın evine yapılan hain saldırıda rumlar "taksim istiyorsunuz ha! alın size taksim!" diye bağırırlar (yanlış hatırlamıyorsam katliamdan sağ kurtulan ev sahibi hasan güdüm'ün ifadesidir).

    velhasılı harekât'tan önce halihazırda bir ara bölge vardır ve türkler bu hattın kuzeyine yerleşecekleri, rumların da güneyine yerleşecekleri bir düzen isterler ki o dönemde güneydeki birçok köy/kasabada türk yerleşimi mevcuttur. bize yıllarca anlatılan "adanın tamamını alacaktık ama yarısına kadar ilerleyince amerika müdahale etti ve ilerlemeyi durdurdu" hikâyesi de külliyen geyiktir. harekât sonucunda türkler gayet istediğini almıştır.

    akıncılar köyü'ne dönecek olursak; bu köy yeşil hat'ta çok yakın olan ancak güneyde kalan önemli bir türk yerleşimidir. etrafında tepeler mevcut olan nispeten çukurda kalan bir köydür. yukarıda bahsettiğim en uçtaki karakol da hatırladığım kadarıyla köyün güneyinde kalan tepede yer alıyor. harekât başladığında mücahitler bu tepelere yerleşip sağlam bir direniş göstererek köyü sıkı bir şekilde savunup türk ordusu'nun gelmesini beklerler. böylece akıncılar köyü de kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'ne katılmış olur. bize anlatılan bu şekilde. harekât'ın tümünde olduğu gibi bu köyün sınırlar dahilinde kalmasında da hem tsk'nın hem tmt'nin rolü büyüktür. zaten, şahsen ben iki toplumu birbirinden ayrı düşünemem.

    hazır başlamışken konuyla ilgili ecnebilerin "fun fact" dediği bir-iki eğlenceli bilgi verelim. efendim bu ara bölgenin iki tarafında da statüko mevcuttur yani mevcut durumun korunması. her şeyin harekât sonrası şekliyle kalması, bir çivi bile çakılmaması icap eder. birleşmiş milletler barış gücü helikopterle ara ara uçup bu ara bölgenin etrafını fotoğraflar. bir keresinde karakollarımızdan birinin önünde 1-2 metrekarelik alanda çalılar büyüdüğünü fotoğraflayıp, "karakolunuzun önünde çalılar büyümüş bunları temizleyin" şeklinde protesto çekmişlikleri vardır bize. biz de onlara çok protesto çektik merak etmeyin. o helikopter mesela ara bölge'nin dışında uçamaz. hudut kartalları uyumaz.

    bir diğer bilgi, "kıbrıs halkı türk askerini sevmez" geyiği. gitmeden önce buradan ve çeşitli mecralardan bu şekilde bilgileri okuyup ön yargılarla gitmişliğim var ancak bir asker olarak kıbrıs halkı'nın gayet de sevgisini, saygısını ve yardımseverliğini deneyimlemişimdir. sevmiyorlarsa muhtemelen barzoları sevmiyorlardır ki o tipleri hiçbirimiz sevmeyiz zaten. o zamanlar yiğitler köyü muhtarı olan, eski mücahitlerden raşit dayım yaşıyorsa kulakları çınlasın, ebediyete göç ettiyse nur içinde yatsın.

    bildiğiniz üzere yakın zamanda kıbrıs'ta bir birleşme referandumu olmuş, türklerin çoğu evet derken rumların çoğu hayır dediği için bu birleşme gerçekleşmemişti. raşit dayı'nın anlattığına göre kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'ne sonradan hatay'dan, mersin'den, adana'dan falan gidip yerleşen birçok türk var. referanduma evet diyenlerin çoğu bu sonradan yerleşen türklermiş çünkü birleşme durumunda ab pasaportu sahibi olabileceklermiş. kıbrıs doğumlu türkler zamanında acı günleri bir hayli tecrübe ettiklerinden referandumda genelde hayır demişler. bu kıbrıs doğumlu türklerde zaten bir kıbrıs pasaportu var ve avrupa birliği ülkelerine ellerini kollarını sallaya sallaya gidebiliyorlarmış. raşit dayı üzerinde rumca, türkçe ve inglizce yazıların olduğu kimliğini göstermişti bize. rum tarafına da serbestçe girebiliyorlar bildiğim kadarıyla. hatta lefkoşa'daki sınır kapısına giderseniz etraftaki dükkanlarda fiyatların euro olarak yazıldığını, kapıdan güney tarafından insanların geldiğini görürsünüz. raşit dayı'nın yalancısıyım...

    son olarak ahmet sanver'in "tmt ve öhd anılarım" ve "kıbrıs barış harekatı anılarım" kitaplarını bulup okumanızı şiddetle tavsiye ederim. kıbrıs'ta neler olup bittiğini, o dönemlerde neler yaşandığını gayet yalın ve akıcı bir şekilde anlatmış. kitaplar bir solukta okunuyor. kitapların birinde kıbrıs'taki kargalarla ilgili kısa bir bölüm vardı hatta baya iyiydi.

    edit: bazı kişi, olay ve yerler hede haline getirildi ki tıklanıp başlıklarına gidilebilsin.
  • (bkz: #110430394)
    çok güldüm lan hikayeye. milliyetçilik böyle bir şey herhalde. yine tam benzemese de milli mücadele döneminde karargâh çadırında ayı besleyen bir askerimiz varmış.
    (bkz: ayıcı arif)
    (bkz: mehmet arif ayıcı)
  • larnakada peygamberin halasının türbesi olduğu için erbakan oranın da alınmasını istiyordu fakat müsaade edilmemiştir .bu olay da onla alakalı olabilir
  • orijinal kıbrıs adıyla luricina, türkçeleştirilmiş adıyla akıncılar köyüdür.

    74'ten önce çok kalabalık olduğu, bölgenin merkezi olduğu söylenir. 74'ten sonra ise çeşitli sebeplerle köyün özellikle gençleri başka yerlere göç etmiştir.

    köyde yaygın bir biçimde rumca konuşulur. köy kahvesine giderseniz rumca konuşmalar duyarsınız. köylüler özellikle eski kuşak kendi arasında böyle konuşur.

    bu günlerde köylüler güneye (a.k.a. rum kesimi) bir geçiş kapısı istemekte ve bunun için eylem yapmaktadırlar.

    köyü ziyaret etmek için köylülerin askere isminizi yazdırması gerekiyordu bir dönem. halen öyle mi bilmiyorum.
  • harekat bitikten sonra “soktuk mu” işareti yapmak için alınan yerdir. (bkz: askeri mizah)
  • hudut kartalı olarak 6 ay boyunca askerliğimi yaptığım kuzey kıbrıs’ın en enteresan ve tehlikeli köyüdür.

    bu köy, çıkartmadan önce kıbrıs’ın en büyük yerleşim yerlerinden biriyken şimdi toplasanız 100 kadar nüfusa düşmüştür. çünkü bulunduğu yer kuzey kıbrıs’ın en uç noktası olduğundan ulaşım anlamında askeri bir birliğin ve kontrol noktalarının içinden geçilmesi gerektiği için hep göç vermiştir.

    ayrıca rum tarafı ile yapılan özel anlaşma gereği, sadece bu köyün halkına verilen sarı kart ile rum tarafına geçilebilen bir geçiş noktası vardır. bu geçiş noktası resmi olarak hiçbir yerde yazmaz ve buradan güney kıbrıs’a rahatlıkla kaçak olarak bile geçiş yapılabilir. çünkü bizim tarafta iki asker nöbet tutarken rum tarafında herhangi bir kontrol noktası yoktur. normalde geçiş kartı gösterilmesi zorunludur ancak nöbetçi askerler 4 saatlik nöbeti sırasında kulubesinde telefonla oynamayı bırakıp gelen arabayı farkedene kadar o araba kıytırık barikatın yanından görevli askerler açmadan geçer gider zaten. tabi bu gelen araç bazen birleşmiş milletler aracı bazense sizi erken almaya gelmiş bölük komutanının aracı da olabilir, işte o zaman nana’yı yersiniz.

    bu köyü ziyaret ederseniz, harekat sırasında ele geçirilen, namlusu 100 metre ötedeki rum köyü lympia’ya (biz limya derdik) döndürülen rumlara ait tankların bir tepede konuşlandırıldığını görebilirsiniz. ismi tutsak tanklar’dır. buradaki askerler zaman zaman çevre düzenlemesini yapmaktadırlar.

    tüm bunların dışında köyün stratejik olarak en önemli noktası, harekattan çok zaman geçtikten sonra alınan ‘armağan tepe’dir. bölünen rum ve türk tarafının ortasındaki barikatta kalan tepenin üstünde eski bir kilise dikilidir. stratejik olarak çok önemli olan bu kiliseden rum tarafı, akıncılar köyü’ne silahlı saldırılar yaptığı için bu tepe sonradan bir gece baskınıyla ele geçirilmiştir. google maps linki: https://goo.gl/maps/qjnbjshk2jqkv32q8 şuan bir askeri karakol olarak kullanılan bu kiliseden asker olarak özel dürbünlerle rum tarafındaki köyün salonuna kadar her şeyi izleyebilirsiniz. askerliğini burada yapan kişiler de bu karakol-kilisede uyumaktadırlar.

    köyün su ve elektriği rum kesimi tarafından sağlanmaktadır. uç bir nokta olduğu için kuzey kıbrıs buraya yatırım yapamazken, güney yönetimi de zaten kendi toprağı ve işgal altında olarak gördüğü için bir nevi kendi halkına yardım etmiş gibi hissediyor kendini. bu yüzdendir ki kuzey kıbrıs’ta zaman zaman olan elektrik ve su kesintisi burada hiç olmaz.

    tüm bu edindiğim tecrübe ve yaşadığım garip deneyimle birlikte rum tarafı bana hep gidilmesi imkansız kayıp kıta atlantis gibi gelmişti. yıllar sonra avrupa’da bir şehirde yaşamaya başladıktan sonra, geçtiğimiz sene kıbrıs rum kesimi’ne gidip, rum köyü limya’yı ziyaret ederek yıllar önce dürbünle gözetlediğim yerden türk tarafına bakma ihtiyacı da hissetmiştim. (bkz: #90667611)
hesabın var mı? giriş yap