• iş veren işçiyi işten çıkarttığı zaman kıdem tazminatı ödemek zorundadır. hatta sizi hemen çıkartmak istiyorsa ihbarı da ödeme zorundadır.
    bu tazminatı alamıyor olmanız tamamen sizin hatanız;

    - vergi ödemeyeceğim diye iş verenin maaşı " elden vermesi " teklifini kabul etmek : (bkz: kayıt dışı ekonomi)
    - iş verenin katakulliye getirip hazırladığı kağıdı imzalamak.
    - sözlü beyana güvenip, fesih sözleşmesini imzalamak.
    - haklarını bilmeyip, peşinden koşmayarak, dava açmamak.

    kim tazminat hakkı olduğu halde, dava açtığı halde bu parayı alamamış merak ediyorum.
  • bu fon ya gerektiği gibi değerlendirilmez ise ne olacak?
    ben ne olacağını söyleyeyim.

    10 sene önce işe girdiniz her sene fona yatırıldı işveren tarafından tazminatınız.

    bu 10 10 senede bu fonda para değerlendirdi (dövize borsaya devlet tahviline yatırıldı )

    sonra 10 sene sonra işten çıkma durumunuz oldu bir baktınız alacağınız tazminat fonun kötü yönetilmesi yüzünden kuş gibi kalmış.

    mevcut sistemse son brütünüz üzerinden alırsınız tazminatınızı (aldığınız zam oranında kıdeminiz değerlenir) , bu sistemde kesilen tutar fonda ne kadar değerlenmiş ise o kadar alacaksınız.

    zaten çıkarılması istenen yasada yıllık 1 maaş kıdem yarı yarıya düşüyor ,fon kaybıyla 3 ün 1 almanız hiç uzakta değil.
  • konudan haberdar-bihaber herkesin kulaktan dolma bilgilerle tartıştığı ama işin özünün kaçtığı, tüm çalışanları ilgilendiren bir yasal haktır kıdem tazminatı.

    iktidar-muhalafet kapışmasına girmeden bu konunun detaylarını ve getirilmek istenen sistemin avantaj ve dezavantajlarını sıralayalım ve ona göre sistemi değerlendirelim:

    şu anki sistemde tüm ssk'lılar (yani işçiler) için kıdem tazminatı hakkı var ve çalışılan her yıl için 1 brüt maaş olarak uygulanıyor. yani 3500 tl brüt maaşı olan ve 15 yıldır aynı şirkette çalışan bir kişi şu an işten atılsa ya da emekliliği gelip ayrılmak istese 15x3500=52500 tl kıdem tazminatına hak kazanıyor. bu miktardan sadece 398 tl (%0.759 oranında) damga vergisi kesiliyor, yani net tutar 52102 tl. tabi aylık brüt maaşın bir üst sınırı var; 2017 itibariyle bu tavan 4426 tl. yani brüt maaşınız 4426 tl'nin üstündeyse bile, 4426 tl'ymiş gibi hesaplama yapılıyor. bir de bu tazminatı alabilmek için gerekli şartlar var:
    - işten çıkarılmak (işverenin haklı fesihi hariç)
    - emekli olmak ya da emeklilik şartlarını tamamlamış olmak
    - askere gidecek olmak
    - kadın için evlenmiş ve evlilik tarihinin üzerinden 1 yıl geçmemiş olmak
    bu sistemde kıdem tazminatından birçok çalışanın yararlanamamasının en büyük nedeni, aynı işyerinde emekli olana kadar çalışamamaktan kaynaklanıyor. bunun nedenleri tartışılır ama 25-30 sene boyunca stabil olarak faaliyet gösteren, yani sürekli çalışılabilecek ve ordan emekli olunabilecek kaç tane iş yeri var türkiye'de? ayrıca ülkemizdeki işyerlerinin birçoğu kurumsal yapılar değil ve her türlü sömürü, haksız-hukuksuz uygulamalar yapılıyor çalışanlara karşı, ve birçok insan da çalıştığı işten memnun değil ve bi tık daha iyisini bulduğunda istifa edip başka yere geçiyor. böylece de kıdem tazminatı hakkından faydalanamıyor.

    şimdi bu şartlar altında, yeni sistemin çalışanların kıdem tazminatından faydalanamama sorununu çözmesi gerekir ki, çalışan lehine yapıldığına ikna olalım. öncelikle şunu kafamıza yerleştirmekte fayda var: nasıl ki devlet memuru çalışma yaşamı boyunca birçok kurum değiştirse de tüm çalışma hayatı hesaplanarak emekli ikramiyesi (yani kıdem tazminatı) alıyorsa, farklı işyerlerinde çalışmış olsa bile her çalışan kıdem tazminatını alabilmelidir, bu en doğal haktır.

    - şimdi yeni getirilmek istenen sistemde bir fondan bahsediliyor. buna göre işveren her ay belli bir miktarı (ki burda net bir oran olmamasına rağmen, hükümetin hazırladığı tüm taslaklarda bu oranın aylık %3'ü geçmediği görülüyor) fona yatıracak. daha ilk maddede çalışan hakları gitti bile. şu anki sistemde 1 yıl için 1 brüt maaş hakedilirken, yeni sistemde 1 yıl için maksimum yarım maaşın lafı geçiyor (o da olursa). yani kafadan çalışanı yarı yarıya zarara uğrattılar bile.

    - fona aktarılacak miktarı bir kenara koyalım, bu paradan çalışan nasıl yararlanacak belli değil. eğer eski sistemdeki gibi çalışan istifa ettiğinde yine bu parayı hakedemeyecek ve devlet bu paraya çökecekse, böyle derdin ızdırabını sikeyim, ne anladım ben bu işten.

    - yine askere giden, evlenip de eşi çalışmasını istemeyen kadınların durumu ne olacak belli değil. hangi koşullarda bu para kullanılabilecek, fonda bekleyen para nasıl işletilecek, devlet güvencesi olacak mı, bunların hepsi soru işareti. zaten devlet güvencesi olmayacaksa ve fonu işleten parayı enflasyona ezdirecekse hiçbir anlamı olmaz bu işin. yarın emekli olduğumuzda bugünün parasıyla bisiklet alacak parayı verirler elimize.

    peki gerçekten hem çalışanı koruyan, hem işvereni makul sınırlarda tutan, hem de devletin işine gelen bir sistem nasıl olmalı. cevabı çok basit aslında.

    1- bir kere hiç kimse kazanılmış hakkından vazgeçmek istemez, dolayısıyla çalışılan her yıl için 1 brüt maaş tutarındaki hak devam etmeli. işveren bu parayı her yılki brüt maaş üzerinden hesaplayarak ve 12 aya bölerek çalışanın adına bankada açılmış hesabına (kıdem tazminatı hesabı gibi bir hesap) yatırmalı (bazı kurumsal firmalar bunu yapıyor aslında) ve bu para çalışma hayatı boyunca birikmeli. bu şekilde işverenin yükümlülüğünde bir artış olmaz ve günü geldiğinde toplu para bulma-ödeme güçlüğünden de kurtulmuş olur. çalışanın da kazanılmış hakkı baki kalır. win-win.

    2- çalışan bu hesabının yönetimini kendisi yapabilmeli, yani hangi fonda değerlendireceğine, altın mı dolar mı alacağına karar verebilmeli. banka formülü yerine devlet güvencesindeki bir fon da olabilir ama bu kesinlikle devlet güvencesinde olmalı.

    3- çalışan kendisi istifa etse bile bu para işverene ya da devlete geçmemeli, sonuçta bu çalışanın hizmetlerinin karşılığı ve istifa etmesi bu hizmetleri yapmadığı anlamına gelmez. burası çok önemli çünkü, bu bir hizmet karşılığı edinilmiş haktır ve istifa etmesi bu hakkının kaybolmasına gerekçe olamaz. zaten mevcut sistemin en büyük sorunu ve kusuru burda.

    4- bu madde tartışılabilir ama mümkünse çalışan belli bir süre sonunda (örn. 10-15 yıl ya da 50 yaş üzeri gibi) bu parayı belli oranlarda ya da tamamen kullanabilmeli. kullanma şartları da tartışılabilir ama örneğin ev alma, çocuğunun eğitimi ya da düğünü için kullanma gibi şartlar olabilir. yani üzerinde düşünülecek, tartışılacak konular sadece bu maddeyle ilgili olmalı.

    5- mevcut çalışanların şu ana kadarki hakları ne olacak bu da önemli. ideal olarak mevcut çalışanların kıdem tazminatı hakedişleri işveren tarafından 1 yıl içinde ödenmek koşuluyla tüm çalışanlar yeni sisteme geçirilmeli, ama burda çok fırtınalar kopar, işveren kesiminin çoğunluğu, yani akp yardakçısı köle tacirleri bu paraları vermek istemeyeceklerdir. diğer bir alternatif olarak geçmiş hakedişler toplu şekilde bankadaki çalışan kıdem hesabına ya da fonuna aktarılmalı ki bu da işveren açısından aynı yükümlülük demek. bunun yanında geçmiş hakedişlerin hangi şartlarda baki kalacağı, yani çalışan mevcut şirketinden kendi isteğiyle ayrılması durumunda ne olacağı da ayrı bir soru.

    görüldüğü gibi olması gereken bir kıdem tazminatı sistemi üç aşağı beş yukarı belli. bu ideal sistemde ilk 3 madde kesinlikle vazgeçilemez, 4. madde üzerinde tartışılıp anlaşılabilir taraflarca. 5. madde ise işveren ve çalışan için kanlı-bıçaklı geçecek bir tartışma konusu ve çalışan da işveren de mağdur edilmeden (örneğin 1 yıl içinde mevcut çalışanların birikmiş kıdemlerinin çalışanın hesabına işverence aktarılması ve bu paranın çalışan istifa etse bile hesapta-fonda kalması gibi) çözüm bulunabilir.

    peki bu bahsettiğimiz ideal sistemle, hükümetin getirmeyi planladığı sistem tasarıları birbirine benziyor mu? uzaktan-yakından alakası yok. hükümetin getirmek istediği sistem (tasarılara ve hükümet üyelerinin konuşmalarına bakarak anladığımız kadarıyla) tamamen çalışan aleyhine, işverene nötr, devlete ise büyük kazanımlar getiren bir sistem. yani (mevcut) devlet yine çalışanları ayak üstü sikmeye çalışıyor. tüm çalışanların biliçli bir şekilde tasarlanan sisteme karşı durması, haklarını koruması gerekiyor. biz kendi hakkımızı savunmazsak, ne işveren savunur, ne de (mevcut) devlet...

    edit: imla
  • bir işveren olarak durumu açıklayayım:

    kıdem tazminatı, bir çalışanın hakkıdır.

    işçi,

    1. bir yıldan daha uzun süre çalıştıysa ve herhangi bir yüz kızartıcı nedenden dolayı işten çıkartılmıyorsa;
    2. veya 3600 günden fazla süredir çalışmış ve işinden istifa ediyorsa;
    3. veya evlilik/askerlik gibi nedenlerden dolayı işinden ayrılıyorsa
    (başka ayrıntıları da var, ama buraya yazmıyorum)

    bu tazminatı alır. işverenin "veremiyorum" deme hakkı yoktur. iş aktini fes eder etmez bu parayı --en geç bir iki gün içinde-- "tam olarak" ödemek zorundasınız. bu ödemeyi yaparken de, işçinin kullanmadığı izinleri, iş akti fes edilinceye kadar çalıştığı günleri, fazla mesai ve diğer haklarını da hesaplamak ve ibralaşmak zorundasınız.

    kıdem tazminatının yanı sıra, işten çıkartma hemen gerçekleşiyorsa, ihbar tazminatını da hesaplayıp ödeme zorunluluğunuz var.

    kimse pek bilmez ama, ödemesi geciken kıdem tazminatına belli bir orandan faiz uygulanır. yani, eski çalışanınız hakkınızda dava açarsa, mahkeme, ödemediğiniz aylar için size belli bir faiz oranı uygular. buradaki amaç da işçiyi korumak ve işverenin hemen ödeme yapmasını sağlamaktır. o yüzden, en iyi çözüm, birini işten çıkartır çıkartmaz tüm haklarını kendisine eksiksiz ödemektir.

    ***

    yeni sistemde ise kıdemin bir havuzda biriktirilmesi öngörülüyor. ancak, burada, çalışanın kendi birikimi üzerindeki kontrolü ne olacak, kendisine nasıl ödeme yapılacak, devlet ne şekilde güvence verecek, orası henüz belirgin değil. bu haliyle kanun geçerse, işçiyi atmak kolaylaşacak. en son kanun değişikliğine göre, işçi, iş mahkemesine değil, arabuculuya yönlendiriliyor. bu da işçinin aleyhine olacak bir durum.
  • bazı boş beleş arkadaşların vizyonları ancak bu kadar edebiliyor, kusura bakmasınlar.

    bir çok firma zaten bu riski gözetir ve tazminat olması durumundaki giderler için bir hesaba kendisi para yatırır belirli periyodlarda. daha sonra bu parayı belirli yatırım kuruluşlarında değerlendirir ve bundan para dahi kazanır. kusura bakmayın ama param yok ödemem diyenden kan alırlar. ha firma batıksa bilemem.

    buradaki durum nedir? devlet diyor ki işverene, kardeşim sen o parayı gel bana ver, ben onu işleyeyim ve para kazanayım. hatta köprü yaparım o parayla tazminatını isteyene ise köprü yaptık ya la derim, ama köprü de paralı olur. hehe.

    aynen yukarıdaki durumu diyor. işverenler bu riski zaten gözetir. kaldı ki bir işçi için maksimum 4000tl brüt yıllık olarak maliyet var.

    bunu savunanlara diyorum ki, siz paranızı bana verin, ben tazminatınızı hakettiğinizde size ödeme yapacağım. söz. yesillendirin bebeklerim benim.
  • yeni usul bir kaynak yaratma gibi duruyor tabi ki işçinin alehine ne olacağdı.
  • işçinin her çalıştığı yıl için bir maaş tutarında almaya hak kazandığı tazminattır. şartı işten haklı gerekçe ile ayrılmak veya işverenin haksız feshidir.
  • bence; kıdem tazminatı denen nane, gerçekten emeklilik döneminde alınmalı.
    2 yıl çalışıp alıyorsun 5000 tl tazminat, kimseye faydası olmuyor. insanların emekli olduklarında ellerine toplu para geçmesi önemli.
    kıdem tazminatının hesabından yola çıkarak, işverenler bir fona her bir çalışanı için yılda 1 kez brüt ücretleri tutarında fon ödese, ödemese bile borcu tahakkuk etse.
    işçinin tazminatı gerektiğinde kullanmak üzere onu beklese, hem ekonomiye katkısı olsa. ama iş parayı işçiye vermeye geldiğinde türlü ali cengiz oyunları yerine güzellikle o para kendisine verilse, işçi de o yüklü paraları işverenden nasıl alacağının sıkıntısını çekmese, parası devlet güvencesinde olsa, güzel olur.

    ama bu durumun peynir ekmek gibi işçi kovma rahatlığının önüne geçmesi bir şekilde sağlanmalı tabii. yine işveren, haklı sebep olmaksızın çıkarıyorsa, ihbar tazminatı gibi bir cezaya tabii olmalı.

    not. bu enrty, kıdem tazminatının kaldırılması başlığından bu başlığa transfer oldu.
  • konuyla ilgili uzman kişiler yesillendirirse bilgi almak istediğimdir.
  • http://www.sozcu.com.tr/…duzenlemesi-tamam-1841276/

    linkte bahsedilen gibi bir düzenlemeye kurban gidecekse vay işçinin haline dediğim durum.

    ve işin ilginci kişi başına düşen milli geliri 2016 yılında 44.944,00 usd olan avusturya örnek alınarak yapılıyormuş ilgili çalışma.
hesabın var mı? giriş yap