1 entry daha
  • ayasofya ile ilgili açılmış her başlıkta sürekli olarak kullanılagelen kavram. bu kadar popüler bir kavramın başlığında bu kadar az girdi olması ise biraz ilginç.

    kılıç hakkı islam hukukunda var denilerek yüceltilmeye çalışılıyor, uygulanması isteniyor. devletin, dini bir temele göre yönetilmemesi gerektiğini geçelim; görünen o ki bu, diğer insanların hakkını gasp etmeyi kendine bir hak olarak gören bir düşüncenin ürünü. yani sözde bu bir hak, içinde hak kelimesi geçiyor, ama özde başkalarının haklarını yok saymak. güçlünün, zayıfa yapmış olduğu dayatmalar hak olarak kabul edilemez.

    aslında işin temelindeki asıl sorun şu: başka devletlere; toprak kazanma, dini yayma, haraca bağlama, sömürü yapma gibi amaçlarla savaş açılmasını insanların bir hak olarak görmesi. bu bir hak değildir, bu bir hak gaspıdır. bir ulusun güvenliğini sağlamak dışında yapılan savaşlar cinayetten başka bir şey değildir. bir yere saldıracaksınız, oradaki insanları öldüreceksiniz, orada yaşayan insanların evine barkına mâbedine el koyacaksınız, ganimet adı altında mallarını yağmalayacaksınız, yeraltı yerüstü zenginliklerinden her türlü istifade edeceksiniz, orada ikamet eden insanların oradan ayrılmalarına neden olacaksınız, bunun yanında saldırı sırasında sizin tarafınızdan ölenler de olacak, insanların hayatıyla bu şekilde oynayacaksınız sonra da gelip 'bu benim hakkım' diyeceksiniz.

    insanlık tarihinin bu şekilde kan ve vahşetle, savaş ve işgalle dolu olması nedeniyle insan zihninde bunların normal olduğu algısı oturmuş. bunları söyleyince teoriden öteye gitmediği, pratikte işlerin böyle yürümediği iddia ediliyor. bir bakıma doğru olduğunu kabul ediyorum. bunu insan zihninin gelişmemiş olmasından, hak-hukuk kavramını zihninde oturtamamasından doğan bir sonuç olarak düşünüyorum. bir de şu eleştiri getiriliyor, 'bir tek bize mi kaldı bu prensipleri uygulamak. yabancı devletlere bak onlar uygulamıyor, bizden uygulamamızı isterler kendileri uygulamazlar, iki yüzlüler.' iki yüzlü olduklarına katılırım. hayatı toz pembe gözlüklerle izleyip, laylaylom yaşayalım demiyorum; milli güvenlik sorunları karşısında her daim gerekli önlemler tabi ki alınmalıdır. ama birileri yanlış yapıyor diye bizim de yanlışa devam etmemize gerek yok. biz medeniyette daha ileri seviyeye gitmek, insan hakları açısından doğru olan neyse onu yapmak zorundayız.

    ben yazdım diye ayasofya konusunda kılıç hakkı fikrini savunanlar tabii ki anında bir aydınlanma yaşayıp fikirlerinden dönecek değil, bunu biliyorum. savaşlar yapılmış, olan olmuş biten bitmiş, bunlar geçmişte kalmıştır. tek temennim bunu sürekli irdeleyenlerin, sürekli kullananların zaman içinde azalmasıdır.

    ayasofya artık bir müzedir. tarih içinde iki dinin de önemli bir mâbedi olmuştur. hristiyanlar tarafından haç koyalım, çan takalım, ayin yapalım, kilise olsun denilmesi; müslümanlar tarafından dua edelim, sûre okuyalım, namaz kılalım, cami olsun denilmesi ve bunun sürekli gündeme getirilmesinin bize bir getirisi yok. orası bir müzedir ve müze olarak iki dinin de ortak bir değeri olarak kalmaya devam etmelidir.

    edit: ne yazık ki danıştay tarafından mustafa kemal atatürk'ün imzasıyla bakanlar kurulunun 1934'te almış olduğu müze yapılma kararı üzerinden 86 yıl geçtikten sonra iptal edildi.
83 entry daha
hesabın var mı? giriş yap