• sadece iyi bir dietisyene değil yeme alışkanlıklarınızı değiştirebilecek iyi bir psikologa da gidin; ve her daim bir bir tıp doktoru ile temasta olun.

    kilo vermek için multidisipliner yaklaşımlar en doğrusudur.
  • şimdi biraderim napıyorsun biliyor musun alıyorsun bir büyük boy mcdonalds yiyorsun şişene kadar sonra ne oldum lan ben diye ayna karşısında bakıyorsun kendine

    veeeeee spora yazılıyoruz biraderim, cardioya abanıyoruz yürü baba koşu bandı bisiklet eliptik falan yardırıyoruz böyle 2 3 aya görürsün kendini

    (denedim kendimden biliyorum 4 kiloyu verdim dahası da geliyor gelmesin amk)
  • pul biber yoğurt ve limon suyu karışımını sabah ve akşam tüketin birer kâse kadar
    ekmeği kesin
    hareketlerinin
    işsizseniz köfteci yusuf'a girin geberene kadar çalıştırsinlar
    sigara içiyorsanız bırakmayın sakın
    sonuç 2 ayda 15 kilo verdim
  • brokolide bonfilenin iki katı protein olduğunun farkına varın. bütün bildiklerinize ters düşen bu bilgiden sonra önyargılardan sıyrılarak bu yazıyı okursanız yeni şeyler öğreneceğinizin bizzat garantisini veriyorum.

    "hadi bakalım ne çıkacak altından" diyenlerle başlayalım bakalım:

    uzun yazınca arka planda çalmak üzere bir müzik tavsiye etmek moda madem, fonda tarkan'dan seviş benimleyi açınız.

    sağlıklı beslenmekle ilgilenmiyor, direkt kilo vermekle ilgili kısmı okumak istiyorsanız 2. bölüme geçebilirsiniz. yalnız çok şey kaçırdığınızı söylemeliyim, ve 1. bölüm inanın çok ikna edici.

    1. bölüm

    "nasıl daha sağlıklı olabiliriz?" sorusunun cevabını irdeleyeceğiz, anlatacağım beslenme tarzını benimseyince kilo vermek için ayrıca çaba sarfetmenize gerek kalmayacak, doğal olarak kilo vereceksiniz.

    ufkumuzu açan adam joel fuhrman. kendisi amerikalı bir doktor. kendisine kulak verirseniz sizi ikna edecek. fuhrman, hayvansal ürün tüketimimizi azaltıp, bitkisel ürün tüketimimizi artırmamız gerektiğini vurguluyor.

    beslenme ile ilgili dünya üzerinde binlerce kişinin katıldığı, yıllarca süren muazzam araştırmalar yapılmış. bu araştırmaların sonucu olarak toplumlarda hayvansal ürün tüketimi arttıkça kalp krizi, diyabet, inme ve kanser gibi öldürücü hastalıkların oranının arttığı ortaya konmuş. tam tersi, hayvansal ürün tüketimi azalıp bitkisel ürün tüketimi arttıkça öldürücü hastalıkların oranı azalıyor, yaşam süresi artıyor. buzdolabına ve temiz tuvalete vs. erişimin olmadığı fakat hayvansal ürün tüketiminin az olduğu 3. dünya ülkelerinde yaşayan insanların, sağlıksız koşulların etkileri eşitlendiğinde gelişmiş ülkelerden daha sağlıklı oldukları görülmüş.

    unrefined plant food consumption vs the killer diseases

    grafik durumu çok net ortaya koyuyor.

    çin'de yapılan bir başka devasa araştırmada -ki bu konuda kendi bünyesinde çok farklı kültürler ve çok farklı beslenme alışkanlıkları olan toplulukları barından çin harika bir deney alanı- tamamen vejetaryen topluluklarda* beslenme alışkanlığıyla bahsedilen öldürücü hastalıkların alakası araştırılmış. bilin bakalım vejetaryen topluluklarda bu hastalıkların görülme oranı kaç? büyük harflerle kocaman bir sıfır, ve bu yukarıda bahsettiğim az gelişmişlik etkileri sıfırlanarak bulunan rakam. yani atıyorum sıtmadan ölmeyip daha uzun yaşasalardı kanser olmayacaklardı.

    hoca diyor ki, tek bir domateste keşfettiğimiz on bin adet fitokimyasal var. fitokimyasal bitkinin kendi metabolizmasında kullandığı kimyasal maddelere deniyor. fakat, bugün bu on bin kimyasaldan çok azının ne işe yaradığını biliyoruz. henüz bilemediğimiz ne işlevleri vardır acaba diye soruyor. belki diyor, bu fitokimyasalların eksikliği bu öldürücü hastalıklara sebep oluyordur.

    tabii bir diğer ihtimal de hayvansal ürünlerin bizi öldürdüğü. 1950'lerde abd'de yem sanayisi gelişiyor, 1960'larda abd'de kanser patlıyor. beslenmemizde bitkinin azlığı mı, hayvansal ürünün çokluğu mu bizi öldürüyor bilemiyoruz diyor; fakat iki ihtimal de bizi aynı sonuca çıkarıyor: daha çok bitkisel ürün tüketmeliyiz.

    2. bölüm

    gelelim işin kilo verme tarafına. brokolide bonfileden daha fazla protein olduğuna çarpıcı olduğundan ve ilgi çekeceğinden yazının ta en başında yer verdim. ve bu bir gerçek:

    günlük belirli bir enerji ihtiyacımız var değil mi? atıyorum 2500 kalori olsun. bu, gün içinde 2500 kalori almazsak açlık hissedeceğiz demek oluyor. vücut gereken enerjiyi size aldırmak için gereğini yapacaktır yani. peki biz gıdaların besin değerlerini neye göre veriyoruz? paketlerde 100 gramındaki besin değerleri diye yazar değil mi?

    hoca soruyor, madem enerji ihtiyacını kalori ile ölçüyoruz, besin değerlerini niye ağırlıkça ölçüyoruz? herhalde hepimizin delirmiş olduğumuzu düşünüyordur. besin değerlerine kalorice baksanıza diyor.

    aşağıdaki linkte 100 kalorilik brokoli, bonfile*, marul* ve kara lahana* için verilen besin değerlerini bulabilirsiniz. tablonun en alt satırında da bu besinlerin 100 kalorilerinin kaç gram geldiğini görebilirsiniz.

    100 kalorilik porsiyonlardaki besin değerleri

    yani, bonfilenin 24 gramı, brokolinin 357 gramı 100 kalori ediyor. 100 kalorilik brokoli yediğiniz zaman 11,2 gram protein alıyorsunuz, yani en yağsız, en yüksek proteinli et olan bonfilenin tam 2 katından fazla. 24 gram yani iki lokma bonfile yiyene kadar 357 gram brokoli yiyebiliyorsunuz, ve bonfileden alacağınızın 2 katı protein alıyorsunuz. kim demiş sebze doyurmaz diye, bir oturuşta 1 kilo brokoli yiyince inanın ki doyacaksınız.

    bunun yanında bonfile vitamin ve mineral açısından çok fakir, ve bahsettiğim fitokimyasal miktarı ise sıfır. brokoli ise çok zengin. o kadar çok brokoli yiyince vitamine minerale doyacaksınız.

    brokoli örnek amacıyla verilen bir sebze, aynı şey patates pancar vs. hariç tüm sebzeler için geçerli. meyveleri kararında tüketmemiz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.

    vitamin, mineral ve fitokimyasallardan fakir besleniyoruz ya, ne kadar çok yersek yiyelim vücudumuz bu eksikliği kapatmak için karnımızı acıktırıyor. yiyelim ki eksik kimyasallar vücuda girsin değil mi? ama almıyoruz işte. bu maddelerin varlığında, bitkisel ağırlıklı beslendiğiniz zaman inanın bana kendinizi müthiş enerjik hissedeceksiniz, söz veriyorum. denedim, çalışıyor. tek şartımız var, fazla yiyeceksiniz. sofrada doyduktan sonra bir o kadar daha yiyeceksiniz, patlayana kadar yiyeceksiniz. yiyeceksiniz ki hem bu maddelerden alacaksınız, hem proteininiz eksik kalmayacak, hem de acıkmayacaksınız. glisemik indeksi düşük beslenmenizin de etkilerini göreceksiniz, zamanla karnınız hiç acıkmayacak zorla yiyeceksiniz. canınız hiç tatlı çekmeyecek. acıktığınız anda abanacaksınız sebzeye. patates hariç her türlüsüne.

    meramım bundan ibaret, kaynağım joel fuhrman'ın orijinal adıyla "eat to live" kitabıdır. konuyu detaylarıyla öğrenmek isteyenler "yaşamak için ye" adıyla kitapçılarda bulabilirler.
  • kısa anlatacağım.

    1- telefonunuza fatsecret kurun.
    2-p90 videolarını bulun.

    yaklaşık 7000-7500 kalori arası açık yaratmak 1 kilo verdirir. ortalama bir insan günde 1200-1800 kalori arasında almalıdır. en dandik abur cuburlar bile 300-400 kalori civarındadır.

    fatsecret'e bilgilerinizi girerseniz size günde kaç kalori alacağınızı söyler. siz de ona o gün yaptığınız spordan içiiğiniz maden suyuna kadar girersiniz. bu sırada kaloriyi aşmadıktan sonra brokoliden pizzaya, meteor parçasından rokfor peynirine kadar her şeyi yiyebilirsiniz.

    sonuç olarak 3 ayda xl'den m'ye düşersiniz. bir taraftan p90 yaptığınız için vücudunuz kaslanır. selülitleriniz neyim erir, göbeğiniz "hadi bana müsaade beyim" der. sonra gelir bu başlığa diğer kişilere destek olursunuz *
  • bolca demli çay için, metabolizma inanılmaz hızlanır.
  • yemeğin hazzını alana kadar çiğneyip sonra tükürmektir efendim.
  • arkadaşlar öncelikle kalori sayan uygulamalardan indirin ve bir hafta boyunca yediğiniz her şeyi girin. günlük kaç kalori alıyorsunuz, aktivite seviyeniz ne durumda bunları bir kaydedin. bu size üzerine inşa etmek için bir zemin verecektir. kilo vermenin formülü basittir. aldığınız kalori, harcadığınızın altında olmalıdır. ya daha az yersiniz ya da aktivitenizi artırırsınız. ben ikisinin bir arada götürülmesi taraftarıyım ama bence burda önemli olan diyete başlarken tak diye 500 kalori açık yapmamaktır çünkü metabolizmanız er geç adapte olacaktır. plato çizmeye başladığınız zaman ise bir 500 kalori açık daha yapamazsınız. yaparsınız ama metabolizmanız sonunda ne hale gelir bilemem. diyeti bırakınca idame edemeyecek bir düzeye indirirsiniz metabolizma hızınızı. onun için 200-250 gibi düşük kalori açıkları ve sporla başlayın. ayrıca kas kitlenizi ne kadar artırırsanız o kadar çok kalori ihtiyacınız artar bu da daha fazla yiyebilirsiniz demektir.
    ayrıca 6 aydan uzun süreli diyet yapmayı da sağlıklı bulmuyorum. vermeniz gereken kilo çok olabilir ama 6 ay sınırına gelince reverse diet (ters diyet) yaparak tekrar metabolizmanızı eski idame seviyenize çekmenizde fayda var çünkü dediğim gibi bu kadar uzun süre kalori açığı oluşturmak vücut için ciddi bir strestir ve vücudunuz yağ rezervlerini korumak adına bir takım hormonal düzenlemeler yapmaya başlar. kortizol ve ghrelin seviyeniz artar, leptin ve tiroid hormonu seviyelerinizde azalma olur. ghrelin mideden salınan bir hormondur ve açlıkta seviyesi yüksekken tokluk durumunda seviyesi düşer yani vücuda ‘açım’ sinyali gönderir. leptin ise yağ dokumuzdan salınan bir hormondur ve yağ depomuzla ilgili beynimize sinyaller gönderir. yağ oranınız azaldıkça leptin seviyeleriniz düşecektir. uzun süreli diyet yapanlarda leptin direnci bile geliştiği gözlenmiş. bu nedenle ara vermekte fayda vardır. kalorilerinizi haftada 50 kalori kadar artırın başlangıç kalori seviyenize gelene kadar. bir miktar yağ artışınız olabilir ama kilo vermek uzun sürece yayıldığında kalıcıdır. kısa sürede kilo vermek diyeti bırakınca kısa sürede de almanıza neden olacaktır, amacımız ise idame ettirmek.
    bir diğer önemli nokta ise mümkün olduğunca işlenmiş besinlerden ve şekerden uzak durmak. glisemik indeksi düşük besinler tüketin böylece kan şekeriniz birden fırlamaz, insülin salgılamak için pankreasınız kendini parçalamaz ve kan şekeriniz bir çıkıp bir inmeyip, yavaşça yükseleceği için gün içerisinde enerji seviyeniz de dengeli olacaktır. yemek sonrası eğer uykunuz geliyor ve ağırlık çöküyorsa bilin ki kan şekeriniz hızlı yükseldi ve hızla insülin salgıladınız çünkü vücut her zaman kan şekerini belirli seviyeler içinde tutmak ister. ayrıca atıştırmak yerine 3 ana öğün yiyin. her kalori alışınızda insülin salgılar vücudunuz ve bu vücutta anabolik bir süreç başlatır. habire yemek yerseniz vücudunuz hiçbir zaman kendi yağ depolarını kullanma gereği duymayacaktır.
    bir diğer önemli nokta ise kendinizi her gün tartmamanız gerektiğidir. ideal olanı bence iki haftada bir veya ayda bir tartılmadır. asıl takip yönteminiz ise ölçülerinizden olmalıdır. göğüs, bel, kalça, bacak, kol gibi bölgelerden ölçüm yapın ve bir ay sonunda bunları karşılaştırın. tartıda gördüğünüz rakam güvenilir değildir her zaman. sıvı değişimleri, özellikle kadınların aylık hormonal değişimleri tartıyı çok etkiler. herkese kolay gelsin*
  • kafayı çalıştırın.

    zihinsel yoğun aktiviteler fiziksel aktiviteler kadar kalori yaktırabiliyor. konsantrasyonu yüksek biriyseniz iştah kapanması da yanında destek bonusu ile birlikte gelmekte.
  • aşırı üşendiğimden kilo vermek yerine aylardır kilo vermeyle ilgili araştırmalar yapıyordum. bulduğum ve 2 haftada 5 kilo vermeme yardım eden faydalı listeyi sıralıyorum, not kalsın arada açıp kendim de okurum.

    - kahvaltı şart (diğer öğünlerde yediğin miktarı direk azaltıyor)
    - kahvaltı hariç ekmek yok
    - kola, meyve suyu, alkol tüketimini minimize etmek. (limonlu soda bulduğum en iyi alternatif)
    - haftada min 2-3 gün spor salonuna gitmek. evde falan siksen yapmıyosun düzenli. parayı bayılıp gitmek en mantıklısı. sikko sikko sadece kardio yapıp da sıkılmamak lazım 30dk kardio 45dk ağırlık en mantıklısı
    - hiç bir şeyi %100 tüketmemeyi başarmak baya zor onun için %80-90 tüketmemeye çalışmak lazım.
    - son olarak da uğraşırım diyosanız kalori hesabı yapmanız, biryere yazınca yediğiniz kalori miktarını otomatik olarak biryerden sonra az yemeye başlıyonuz.
hesabın var mı? giriş yap