• vadesi dolanların yüzmek için gittiği yer.
    buraya sabahları 10 otobüs dolu gelir, akşamları yarısı boş döner neredeyse.
  • gözlemlediğim kadarıyla daha ilk haftadan boğaziçi nüfusunun yarısını hasta eden bir havası var buranın, kış rüzgarlarıyla ilgili anlatılanlara değinmiyorum bile.
  • bütün sahil şeridi beach’lere peşkeş çekilmiş olan istanbulda yazlık belde.

    geçen hafta yeni yeni olgunlaşan böğürtlenlere dalmak için arkadaşla geziye çıkmıştık. beykoz , riva derken kendimizi kilyos’da bulduk. ama iki oturayım manzaraya, karadenize karşı bir sigara içeyim derseniz yok öyle bir dünya. para vermezseniz sahile gitmek değil, sahili bile göremiyorsunuz. çünkü komple sahil işgal edilmiş. kıyıdan 400-500 metre içeriden de yola barikat kuran elemanlar para için bekliyorlar. büyük hayal kırıklığı ile geri döndük.
  • kislari soguktan derdest eder insani. yazin insanlarin dolustugu, gunesin kuruttugu kumsali dalgalar istimlak eder. kabinlere kadar genisler deniz. sabaha karsi bulutlar ayrilir sanki, hizli cekim gibi bir hareket baslar gokyuzunde tipki acele bir yere yetismesi gereken dekor gibi. bir film kamerasina donusur gozleriniz. her bir kareyi idrak etmeye cabalar insan. kaldiginiz otelin balkonunda soguktan ayaklariniz demir keser, ancak ilik battaniyenin altina girmenizi engeller bu manzara, o vahsi cazibe. ne de olsa daha simdiden insan omrunde donmek isteyeceginiz sayili anlardan biri oldugunu biliyorsunuzdur bu anin..

    sonbaharda yakisir kilyos'a, belgrad ormanlarinin icinden sarniclardan, bentlerden suzulen arabanizla her yerde durma olasiliginiz var. durdugunuz yerde icinize dolan toprak kokusu, agac serinligi guzel bir baslangic. sonra su "kendin pisir kendin ye" restoranlarinda pisirilen bildircin, kundaklama ic gudusu yaninda az kalir bu anlamsiz damak kulturunu. kufurler, lanetler edilir bir ihtimal. neyse, usumusseniz kanyak da icebilirsiniz kilyos'a geldiginizde.

    sonra burunda askeriyenin ilersinde muhtesem panorama karsisinda fener vardir, bir basina durur oyle. arada isiklarini yakar. kayaliklara inersiniz oradan epeyce dar yollari kullanarak. engin deniz tanimlayamayacaginiz duygulara iter sizi ne duygular birikmistir yuzlesmek istemeyeceginiz, ici bosaltmak gerekir o an denize..
    ve su yilani, kayalarin arasinda ki yengec, midyeler ve diger deniz kabukluklularina cizdirmemeye calisirsiniz ciplak ayaklarinizi hem nereden geldigi belli olmayan su zift denen illete pacalari sivanmis pantolonunuzu boyatmamalisiniz.

    sonra o kayalarda bazi istanbul asiklari oturur ve gercekten yasamayi sever bu amcalar. denize bakmaktan dolayi derin bakislara sahip, gulumseyen adamlar.. gunes ya da ayazdan bronz tenli doga asiklari. kahvelerde yozlasmak yerine orada vakit gecirirler. ekseriyetle bahcelerinde kocaman kirmizi biber de yetistirirler. beraberinde sulu domates ve de salatalik. ve muhakkak icerlerde. ictikleri bos bira kutularinda yengec pisirirler ve kayaliklarda o getirdikleri kirmizi biberleri de kozlerler. ve her defasinda ikram ederler. ellerinden lezzet akar. dostluk dogar bu alisverislerden..

    ya da acar evlerinin oraya geri gidersiniz. rumeli feneri'ne gecersiniz, belki selim ileri'yi gorursunuz belki emre kongar'i ya da baska bir yazar/gazeticiyi. bol limonlu roka istersiniz kuver fiyatina, deniz kenarinda yuruyus yaparken iyot tikar burnunuzu. caninizi sıkan eti kemigine yapismis bir kopek bakar gamli gozleriyle, belki martilar tuner teknelerin arasina.

    her yeri dü$ gibidir kilyos'un. is ki mevsimini bilmekte guzide yerlerini kesfedebilmekte. istanbul bu, herkese dokmez nahiyelerini. emek ister, kesfedilmeyi bekler soylu bir kadin gibi..
  • 4 yıldır yaz mevsimlerini geçirdiğimiz, çok sıcak istanbul gecelerinde battaniyeyle uyuduğumuz, havanın rüzgarlı olmadığı günler sıcacık ve tertemiz deniziyle hiç de istanbul'da hissetmediğimiz, asıl adı kumköy olan, karadeniz kıyısı sevimli sarıyer köyü.
    (bkz: tırmata beach)
    (bkz: solar beach)
  • çok küçükken, ifade yeteneğimin tam olarak gelişmemiş olduğu dönem olsa gerek, denizinin çok fazla dalgalı olmasından duyduğum rahatsızlıkla "kilyossuz deniz istiyorum!" diye ağlamama sebep olmuş belde.
  • mayıs ayında ilk kez gittiğim ve güzel bir manzarada huzur bulduğum semt. sizlerin de bu huzuru yaşaması için çektiğim drone görüntülerini bırakıyorum.

    deniz mevsimi geldiği için kalabalık ve pis bir görüntü ile karşılaşmamak için kışa kadar tekrar gitmeye çekiniyorum.
  • sevgili dostlar, kıymetli misafirler! kilyos ve covid-19 arasındaki ilişki yanlış anlaşıldı.

    kilyos, corona'dan ölenlerin çok olduğu yer değil, gömüldüğü yerdir. istanbul'un en kuzeyinde, saha olarak hayli geniş olan "kilyos mezarlığı" devlet babanın aldığı karar neticesinde, corona'dan vefat edenlerin acilen gömüldüğü bir yerdir. hemen her gün hatırı sayılır bir kalabalık (merhum yakını) kilyos mezarlığı ana giriş kapısı önünde görülmektedir. avrupa yakası corona vakalarından gömüte girenlerin alayı kilyos'ta.

    bu arada, kilyos'ta hiçbir sıkıntı yok. her şey yolunda. kilyos paso corona olmuş, gibi bir palavraya kim inanır allahınızı severseniz. yöre sakinleri, corona vakalarının, yanı başlarına gömülüyor olmasından pek hoşnut değiller ama bu beyhude bir kaygı özünde. tüm önlemler alınıyor. endişe etmeyin.

    bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış derler ya hani, lütfen kilyos hakkında asılsız iddialarda bulunmayalım.

    yayınlanan listelerde, ad soyadın yanındaki o kilyos yazısı, merhumun gömüldüğü yer olarak kayda geçiyor. ikametgahı değil.
  • dalgası eksik olmayan bir denize sahip tatil mekanı.
    kumu da yumuşak ve ince taneli olduğu için yüzme bilmeyenlerin boğulma riski gerçekten fazla. kalabalık ise büyük bir sıkıntı.

    eğer denize girilmeyecekse kışın gidilmesi gereken yerlerden.

    hakkında yazılmış bir gezi yazısı ve çekilmiş fotoğraflar için tıklayınız.
  • istanbul'da deniz kenarında sayfiye yeri, kışın rüzgarı adamı uçurur valla, denizinden de kum çekildiğinden adamı yutar derler, yoksa onu şile'ye mi derler, bilemedim.
hesabın var mı? giriş yap