• adamına göre fiyat vermek bir numaralı çakallığıdır bunların.

    geçen gün anneme çiçeklerinin saksılarını değiştirmek için toprak lazım olmuş. ben de bildiğim bir çiçekçiye yönlendirdim onu. fiyat öğren ama alma, ben alırım dedim kadıncağız koca paketi taşımasın diye. neyse gitmiş sormuş, 20 litre toprağa 15 lira demiş çiçekçi. tamam dedim ben yarın gider alırım.

    ertesi gün (yaklaşık 15 saat sonra) gittim, sordum 20 litre toprak var mı diye, var dedi. dedim ne kadar? 20 lira dedi. yahu dedim daha dün anneme 15 lira demişsin, hayırdır? başladı hemen bir sürü hikayeye, vay efendim bunlar yeni gelmiş de fiyatlanmış da bilmem neymiş de çok iyi toprakmış şöyleymiş böyleymiş ama öyle fiyat vermişse 15'ten verirmiş artık, sözü namusmuş!

    yahu daltarak, sen daha 15 saat içerisinde iki ayrı kişiye farklı fiyat veriyorsun. tuttuğuna geçirmeye çalışıyorsun. sonra namus mamus muhabbeti yapıyorsun. biz istiyoruz ki yerel satıcımızı destekleyelim, küçük esnaftan alış veriş yapalım, avm'ye ya da e-ticaret'e ezdirmeyelim, adam tuttuğuna geçirmeye çalışıyor. koy sen o beş lirayı üstüne gerekirse, herkese 20 lira fiyat çek, biz yine senden alalım ama alırken geçirmeye çalışacağını düşünmeyelim. helal olsun o beş lira diyelim geçelim ama bu ne ya? demek takım elbiseyle falan gitsek 30 lira diyeceksin şark kurnazı seni!

    hal böyleyken, küçük esnafa kafam girsin. ben bilmiyor muyum internetten daha ucuza siparişimi verip kargo ücreti bile ödemek zorunda kalmadan ta kapıma kadar ürün getirtmeyi? sözü namusmuş, namusuna sıçayım senin!
  • en çok kapalı çarşıda görülür sanırım.

    ne pazarlık etmeyi, ne de çok araştırmayı seven biri değilim. arkadaştan öneri aldım, direkt kuyumcu telefonla aradı, girdim. herif hiç susmadı. bir aile defteri çıkardı, müşteriler yorum yazmış, fotoğraflar falan. burası bir aileymiş, burada gelecekte güvenerek alışveriş yapabileceğin, yıllar süren bir müşteri ilişkisi sağlamaya çalışıyorlarmış. burada yüzlerce dükkan varmış, ben direkt olarak bu dükkana girdiğim için aslında çok şanslıymışım. bize ürünü harika bir fiyattan veriyormuş, çok iyi bilmem neymiş. bitmiyor ama bu anlattıklarım.
    neyse ok dedim biz bir para çekelim. adam yanımda birini gönderdi, bir kıllandım dedim sen git, gönderdim çocuğu.

    parayı da çektim ama lan dedim şuraya da soralım, hiç sormamış olmayalım. girdiğimiz ilk dükkanda nasıl bir şey arıyorsunuz dedi, direkt adamın saydığı özelliklerde bir yüzük istedim. pat daha herif pazarlık etmeden bizim fiyatın altında fiyat söyledi. şok oldum. dedim bunlar dolandırıcı herhalde. sahte mi, o mu, bu mu yok her şey ok. dedim bu fiyata nasıl bir yüzük verirsin, adam bu kez diğer yüzükten tüm özellikleri bir yukarıda bir yüzük gösterdi. acayip bozuldum ama arada arkadaş da var. gittim dükkana, anlattım olayı ama siz aynı özelliklerde yüzüğü bu fiyattan verirseniz sizden alayım dedim.

    adam bana herkesin içinde bana bağırmaya başladı. ben onların verdiği fiyatı gidip farklı bir kuyumcuya verirsem tabi ki altına ineceklermiş. ama ben fiyat vermedim dedim. yok, yaptığım etik değilmiş. benim gibi biriyle çalışmak istemiyormuş. neyse ki kovulduk dükkandan.

    yüzük alırken aklınızda bulunsun. esnaf değil dolandırıcı olduklarını unutmayın.

    debe edit: bu konuda yalnız değilmişim.
  • a : şey bizim sipariş yola çıktı mı ?

    e:çıktı abi

    a: bir şey daha ekleyecektik ama ?

    e: ekleriz abi

    a: hani yola çıkmıştı ?

    e: yine ekleriz abi
  • hesap makinesi üçkağıdı

    misal, takım elbiseyi beğendiniz. içine gömlek ve kravatı da kattı fiyatı söyledi.
    "çok söyledin hocam, olurunu söyle" dediniz
    hemen hesap makinesini alır, tuşlara hızlı hızlı vurur, çıkan rakama bakar, siler yeniden bir hesap daha yapar, sonuca bakar belki sizede gösterir.
    "abi son yapacağım fiyat budur"
    ulan zaten yaptığın en fazla yüzde on, ne öyle büyük ekonomist ayakları, bankacı numaraları. sanki sekizinci beş yıllık planı hazırlıyorsun, sanki dpt uzmanısın.
  • bakkaldan raid alınır. eve dönerken farkedilir ki tarihi geçmiş. yarı yolda dönülür;
    - mevlüt abi tarihi geçik bunun yav!
    + (önce alır bakar, 3-5 milisaniye düşünüp) tamam işte daha da zehirli şimdi. hepsi takla atcek ipnelerin.
  • indirim yapıyor ayağına hesap makinesine çata çuta sesler çıkararak rastgele basması, daha sonra c'ye abanarak 5 kere basıp istediği fiyatı ekrana yazıp ekranı size göstermesidir.
  • sabah metroya gittim (vezneciler durağı) malum dün yaşanan büyük kasırgadan! dolayı metro durağı hala çalışmıyordu. çalışan bir metro istasyonu olan haliç durağına gidip oradan metroya binmem gerekiyor taksiye binip haliç metro istasyonuna gitmek istedim. taksici beni uganda'dan gelme turist falan mı sandı bilmiyorum ama dikiz aynasından bakarak aynen şöyle söyledi;

    abi nereden gideyim edirnekapı üstünden gideyim dimi ?

    yok amına kodum gebeşi viyana kapısından dolaş oradan çin seddine çık, az gidince kudüs girişinde cami var onun sağı hemen.
  • esnaflığın %90 ı yalancılıktır düsturunu doğrulayan çakallıklar.

    bana yapılan yamukluklar.

    3 liraya yoğurt aldım. poşet istedim, vermedi. 3 liralık yoğurda 1 liralık poşet mi olurmuş. yoğurdun tutma yeri var ama poşetle taşıyacam kardeşim. yoğurdu bırakıp çıktım. (battı)

    tekirdağ yeniçiftlik' de lukoil var. zam gece 12 de gelecekken bu istasyon saat 21.00 de zamlı fiyattan satmaya başlamıştı. mazot almadım. epdk ya ve lukoil gm şikayet ettim, ne oldu bilmiyorum.

    istanbul havayolları. ikramlı-yemekli hizmetleri vardı. yemek dağıttılar, yedim. aradan 1 saat geçti canım vişne suyu çekti. hostes geçerken söyledim, servisimiz bitti dedi. o ne ya, ne servis bitmesi dedim, yüzüme bakmadan gitti. (battı)

    laleli'den mont alıyorum. biraz fazla bakındım. fiyatlar aşırı pahalı olduğundan, ince eleyip sık dokuyorum. adam hadi seni mi beklicem müşterilerim gelecek dedi. biz neyiz dedim çıktım. (kendiyle beraber pek çok esnaf battı, müşterileri bitarafına girdi)

    edit: şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. bazı çingene uyanığı esnaf kardeşlerimiz havalar biraz soğudu mu başlarlar içerideki buz dolaplarını kapatmaya. hadi kola fanta gibi meşrubatlarda pek önemli değil. hadi alkol tüketenlere karşıdır bu esnaf abimiz onu da anlarım. ama ayran, yoğurt ve peynir gibi şeyler buzdolabı sıcaklığında muhafaza edilmeli. dükkanın içi 3-4 dereceden fazlaysa -ki her zaman fazladır- dolaplar çalıştırılmalı.
    yazın sabhtan tekel bayisine gidersiniz, çiş gibi bira alırsınız. nedenini sorunca da abi gece dolabı kapatıyoz öğlene anca soğuyor diyor. olum o dolap içini soğutmak için daha fazla elektrik harcar. şu adamlara öğretemedim ya.
  • kendi malını yüce bir ürün, marketten alınanın ise uğur dündarlık olduğuna ikna ederek, yarım kilo peyniri 10 milyona, kahvaltılık kaymağın 100 gr.' mını 5 milyona satyma çabası da bunlardan biridir.

    -neeee! 100 gr. kaymak 5 milyon mu?
    e migrosta 2 milyon?
    -e migrostakine kaymak diyorsan o başka be kızım. süt bile yok o kaymakta. bendeki kaymağın kilosuna 30 kilo (ohha) süt gidiyor.
    -aman aman kalsın ben peynir aliim yarım kilo.
    -buyur 10 milyon
    -höööö??? yarım kilo?
    -he, ama tam yağlı beyaz peynir, halis mulis köy yapımı. hijyenik. öyle sekmiş, mismiş, trişka peynir değil bu!
    -amca bu bildiğin sıkıştırılmış çökelek ve yan tarafında hala x markasının kabartmasını okuyabiliyorum.
    -aaaa köy diyom ben sana, git beğenmiyorsan marketten al.

    bir de tanesi 100 binlik yumurtaları saman üzerine koyup günlük köy yumurtası adı altında 250' ye satma çabaları var.

    istiyorum ki kahraman bakkal supermarkete karşı savaşında bakkalı tutayım ama sınırlarımı da zorluyorlar.
  • kimse yazmamış sanırım, vakti zamanında marlboro camel gibi sigaralara öküz gibi zam geleceği haberi çıkmasından itibaren, daha zam gelmeden bütün sigara satılan yerlerde ne hikmetse o sigaralar bitmişti. sorardınız "abi hiç kalmadı valla hepsi bitti, yenisini de getirmiyor namussuzlar derlerdi". zamın yürürlüğe gimesinden 15 sn sonra o sigaralar raflardaki yerlerini aldılar.
hesabın var mı? giriş yap