• kendi'ni ben'e bölememiş, bu durumda kendi kendine söylenirken bir ekodan başka bir şeyle karşılaşamayan insanın çoğaltma başlatıcı cümlesi.

    sana konuşuyorum, çoğaltıyorum ben ama sen bunu çoğaltma bi zahmet. telif hakkı bana ait.
  • öncelikle, sanırım garip biriyim. hikayem şöyle: arkadaşımın birine bir sır veririm kendimle ilgili. sonra da 'kimseye söyleme' diye tembihlerdim. aynı sırrımı bir kaç arkadaşıma daha anlatıp aynı şekilde 'kimseye söyleme' diye de hepsine tembihlerim. sanırım böyle durumlarda kendimi kaybediyorum ve herkese aynı şekilde söylüyorum. ( tabi bu söylediğim şeyin önemiyle de doğru orantılı )
    sonrasında arkadaşın biri gelip 'olum sen bunu herkese söylemişsin, niye madem kimseye söyleme diyorsun' diyerekten alay konusu oluyorum. ben şimdi bu duruma başta gülüyorum ama sonra da üçkağıtçılar 'kimseye söyleme' dememe rağmen bilgiyi sızdırmışlar bir şekilde diye düşünüyorum. acaba bunlar ben bir şey anlattığımda kendi aralarında electro bugün bunu anlattı ve 'kimseye söyleme' diye tembihletti ama yarın nasıl olsa sana da söyler diye sırrımı ifşa mı ediyorlar.
    sanırım bir sonraki adım şöyle olabilir; 'kimseye söyleme' dediğimde 'tamam len uzatma' deyip 'başka kimlere söyledin, dökül bakalım' diye mi soracaklar, bilemiyorum. hak vermiyor da değilim.
    bugün bambaşka bir arkadaş daha bunu söyledi, çok güldüm. harbi garibim biraz.
  • (bkz: tell no one)
  • çeşitli versiyonları olan bir kalıp.

    (ara: kimseye söyleme)

    kanaatim odur ki, birlikte olduğumuzu kimseye söyleme diyen bir kadın aslında "seninle birlikte olabileceğimize inanamıyorum, bunu herkese söyle, beni de buna inandır" demek istemektedir. bunun karışısında ise benim hakkımda kötü düşünme diyen kadın vardır.
  • [vasıti*, perişan bir halde gidiyordu, hayretlere düşmüş, hayretten aklı başından gitmişti.

    gözü yahudi maşatlığına ilişti... sonra bir de ileriye doğru baktı.

    "bu yahudiler," dedi, "tamamıyla mazurdur, fakat ne çare ki, bu kimseye söylenemez." feridüddin attar - mantıku't-tayr

    [vasıti dedi ki: "bu ziyankar kavim, senin hükmünce mazur değilse bile

    gökleri yaratan tanrı'nın hükmünce, şimdi hepsi de yolda mazurdur.

    sen de yürü, onlar gibi yola düş* de seni de mazur tutsun!"] feridüddin attar - mantıku't-tayr
  • söz konusu mesele her ne ise, hemen ve herkese söylenmesi gerekenler listesinde otomatikman ilk sıraya yükselmesini sağlayan bir uyarıdır bu. misal ben hep böyle yaparım. biri bana "kimseye söyleme" uyarısıyla bir bilgi mi verdi, o dakka bitmeden en az on kişi biliyordur. böyle..
  • söylemek adına tahrik edeci bir uyarı, emirdir.

    bunu duyana kadar;
    çoğunlukla anlatılanları zaten yarım kulak dinliyordur;
    " kimseye söyleme " konularını zaten bu lafı edenden başka kimse ciddiye almazdır gel gör ki;
    ne zaman;
    bir de üstüne " kimseye söyleme " lafını duyar;
    dur ya daha dikkatli dinliyim; mühüm bir şey olsa gerek diye düşünür;
    söyleme beyinde; söyle söyle diye yankılanmaya başlar;
    o gün bunu dinleyen adamın işi, gücü, daha mühim meseleleri var ise;
    zaten neden söylesindir.
    yok canı sıkılan bir adam ise gider söyler tabii.
    bu da
    kimseye söyleme diyenin sorunudur; kime dediğini bilecek...
    ciddiye alınası bir mesele değil...
    ne söyleyen
    ne dinleyen
    ne de söylenmemesi gereken mesele o kadar da ciddi değildir..
    boş lakırtı dünyasına katkısından başka...
    ha bu kötü, bööö bir şey midir?
    değildir...
    nedir?
    hayat ya hayat işte...
    sen
    yine de
    kimseye
    söyleme...
    akabinde de bana ne...
  • hababam sınıfında şaban'ın semra hocayla gizli mektuplaşmasını arkadaşlarına anlatırken kullandığı cümle. arkasından "ölümü öp birine söylersen" cümlesi gelir ve böylece herkese kendi ağzından yayar kimsenin bilmediğini sandığı, gerçekte herkesin bildiği sırrnı.
hesabın var mı? giriş yap