• kıraç isimli arkadaş ilk zamanlarda - nası bi promosyonsa- rezil edilerek ortaya çıkarılmış, hatta neredeyse "dur herkes şunu yuhlasın, tanınmasın bu hıyar" deniliyomuş gibi umursanmadan, "kaybeden" kalabalığın ortasına bırakılmıştır...

    hatırlarım ilk zamanlarını, elvis ceketi, klasik yeleği, elvis saçlarıyla; bir kopya olarak peyda olmuş, akustik gitar eşliğinde bir o yana bir bu tarafa sallanıp duruyordu. yeni bi albüm çıkarmış "bir garip aşk bestesi" deyü, şu sıralar başka bir hale bürünmüş, onu tanıtıyor. anadolu rock furyasının yeniden doğuşuyla yerini yapmış gibi, artık nereye doğru gidecek birlikte göreceğiz.
  • ankara'da kizilay, bahcelievler ve bilkent'te, daha allah bilir bir yerlerde daha mevcut olan ev yemegi yapan lokanta..
  • verimsiz ya da sulanmayan toprak..
  • biraz titretiyo ama fena diil...
  • on ismi tufan olan genc.
  • ankara'da degisik semtlerde subesi olan, ev yemekleri yapan mekan. kızılay'daki pazar günleri kapalı olması nedeniyle nefretimi kazanmistir ama ankara'da manti yenebilecek nadir mekanlardan biridir.
  • müzik yaklaşımını ay aayyy aaiiyyy şeklinde değiştirme yoluna giden, hawai'ye hoşgeldiniz, birazdan yerliler boynunuza çiçekten çelenk takacak hissi uyandıran arkadaş.
  • mantısı ile ünlü, eski yıllarda ankarada öğrencilik yapanların bahçelievlerde ki ilk yeri ile akıılarında kalan ev yemeği mekanı.
  • (bkz: crunch)
  • 17 haziran 1972 kahramanmaraş doğumlu olan kıraç anadolu rock müziğinin yeni kuşak temsilcilerinden biri. toplam 3 kardeştirler ve bir ablası, bir de kız kardeşi vardır. orta öğrenimini hasköy lisesinde tamamladı. fanatik bir fenerbahçe taraftarıdır, geniş bir dvd koleksiyonu olan kıraç sinemayı çok sever. fotoğraf çektirmeyi sevdirmeyen kıraç, özellikle köpekleri çok sever, hatta bir pitbullu var. ayrıca ingilizcesi barren olan kelime. bu arada uzun yillardir web sayfasi olmayan kirac'in gecen sene icinde hazirlanan kirac.net adresini oldukca ba$arili buldugumu belirtmem gerekli. ozellikle klipleri, konser goruntuleri ve sohbet odasi cok guzel olmu$, darisi diger sanatcilarimizin ba$ina.

    sarı gelin'i şu ana kadar en güzel yorumlayan sanatçı. ayrıca makaram sarı bağlar, ben varmam inekliye yoğurdu sinekliye, eşşeği saldım çayıra otlaya karnın doyura gibi mükemmel anonim eserleri, talihim yok bahtım kara, çeşminaz,dağların kadını vb. süper parçaları seslendiren kaliteli sanatçı. 3. kaseti geçenlerde piyasaya çıktı ve yine çok başarı sağlayacak. (24/12/2001)

    yillar once televizyona ciktiginda hep bir turku albumu yapacagindan bahsederdi ve bu albumde yer alacak tum turkuleri gitari ile calacakti.. sonradan bununla ilgili haber alamadim, ne oldu bilmiyorum.. (ocak 2002)

    11 ocak 2002 tarihinde hurriyet gazetesi'nde cikan bir haberi ise $oyle:

    ne varsa eskilerde var diyenler eski defterleri karıştırıp duruyor. teoman, ajda pekkan, özdemir erdoğan ve barış manço'nun şarkılarını yorumlarken, kıraç yeni albümü zaman'da iskender doğan'ın ‘‘kan ve gül’’üyle şeytanın bacağını kırdı. albümdeki şarkıların geri kalanı da sesi de kendisi kadar iddialı olan kıraç'a ait.
    maraş'ta öğretmen bir babanın çocuğu olarak doğan 28 yaşındaki kıraç bağlama çalıp türkü söyleyerek büyümüş. türkülere bu kadar düşkün oluşunu böyle açıklıyor. ‘‘ben haliç çocuğuyum. sütlüce'de doğalgazı falan olmayan bir sokakta oturuyorum. 12 yıl marmara üniversitesi müzik öğretmenliği bölümünde okudum. iki dersten atıldım. okuldaki eğitim sisteminden nefret ettim, ağzımda hep pislik varmış gibi bir hisle okudum orada’’ diyor. hocaları sesini tenor olarak tanımlamışlar ama ona bile inanmıyor, ‘‘benim sesim tiz bariton.’’

    allahtan iyi şarkı söylemek için eğitim gerektiğine inanmıyor kıraç, diplomayı rüyasında görürdü herhalde. ona göre şarkı söylemenin en iyi yolu yaşayarak söylemek, şarkı söylemenin güzel sesle gırtlak numaralarıyla filan alakası yok. içten olmaya çalışırken ağdalı ağdalı şarkı söylemeyi marifet sananlara ve ne söylediği anlaşılmayanlara sinir olduğunu açık açık söylüyor: ‘‘mesela sezen aksu bazen söylediği şarkıya değer vermiyor, ne söylediğini hiç anlamıyorum. sen kraliçesin yaa, seni zaten kimse yok edemez ki. bülent ersoy'un gırtlak nağmeleri ne kadar kötü. bence dünyanın en güzel, en doğru şarkı söyleyen insanı zeki müren'dir. ama 1980'den önce kravatla şarkı söylediği zamanlar.’’

    kıraç başkaları hakkında verip veriştirirken, röportaja birlikte geldiği menajeri huzursuzca kıpırdanıyor. muzır bir çocuk gibi ‘‘ben kötü bir şey söylemiyorum ki, doğruları söylüyorum. hem belki bunlara yazının girişinde ya da başlığında kullanmak için malzeme lazımdır’’ diyor. şarkı söylerken de konuşurken de her telden çalan kıraç'ı yakında türk sanat müziği söylerken görürseniz, böyle bir projesi de var, bilin ki zeki müren hayranlığındandır.

    kıraç sülalesinin ilk sanatçısı olan kıraç'ın gerçek adı tufan ama o soyadını daha karizmatik buluyor. ilk kez ortaya çıktığında insanların kulağına anadolu rock esintileri üfleyen kıraç, gitar çalmaya on beş yaşında başlamış. yaptığı ilk bestenin adı da ‘‘ah bir gitarım olsaydı’’. bestelerini şimdi de gitarla yapıyor.

    bir ara elvis presley gibi giyinip şarkı söyleyen kıraç dünyanın androjen bir çağa girmesine çok üzülüyor. ‘‘türkiye'de erkek sesiyle söyleyen kadın, kadın sesiyle söyleyen erkek şarkıcılar makbul. halbuki ben çıkıp aslanlar gibi dimdik bir erkek sesiyle şarkı söylüyorum. benim idollerim tanju okan, cem karaca, alpay ve tabii ki elvis presley.’’ kıraç kendi kuşağının şarkıcılarından bir tek haluk levent'i beğeniyor ama yine de ‘‘ben hepsinden iyi şarkı söylüyorum çünkü en çok ben şarkı söyledim’’. bu sebebten kadıköy ve beyoğlu'nun canlı müzik çalan mekanlarının müdavimleri kıraç'ı yıllardır çok iyi tanıyor.

    özgün bir tarzın iyi bir kolaj çalışmasıyla ortaya çıkacağını düşünen kıraç her çiçekten bal alıyor ama gönlünde yatan aslan epeyce iddialı: senfonik rock. gerçek bir sanatçının memleket meseleleriyle ilgilenmesi ve protest bir tarzı olması gerektiğinde çok ısrarlı. bu konudaki favorisi de zülfü livaneli. kendisine gelince, dünyada en olumlu en iyiye doğru gidişin yetmişli yıllarda olduğuna inanıyor. bu saadet döneminin türkiye'de ve dünyada olup biten her şeyde parmağı alan ‘‘derin amerika’’ tarafından özellikle kesintiye uğratıldığına da emin.

    pek kitap okumuyor, okudukları da daha çok ‘‘derin amerika’’ ve komplo teorileriyle ilgili. birisi onun yerine kitaplar okuyup özetlerini çıkarsa çok mutlu olacak, daha çok gazete okuyor. bir numaralı köşe yazarıysa can dündar. kafasını son zamanlarda taktığı bir başka konu da tasavvuf, kendini dindar biri olarak tanımlıyor. röportajı bitirirken cep telefonu çalıyor. telefonun melodisi ‘‘avare’’. bu sayede en sevdiği filminde on kere seyrettiği raj kapor'un ‘‘avare’’si olduğunu öğreniyoruz.

    1.albüm (deli düş - mayis 1998):
    (bkz: dağların kadını)
    (bkz: deli düş)
    (bkz: vefasız)
    (bkz: talihim yok bahtım kara)
    (bkz: ben yolumu bulurum)
    (bkz: derik)
    (bkz: bozkırdaki ağaç)
    (bkz: yalnızlığın kapıları)
    (bkz: sevme)
    (bkz: çeşminaz)
    (bkz: neler neler)
    (bkz: kara yılan)
    (bkz: makaram sarı bağlar)

    2.albüm (bir garip aşk bestesi - aralik 1999):
    (bkz: gidiyorum)
    (bkz: karahisar)
    (bkz: eşşeği saldım)
    (bkz: sarı gelin)
    (bkz: yayla yolları)
    (bkz: bir garip aşk bestesi)
    (bkz: gel barışalım)
    (bkz: keklik)
    (bkz: mahkeme)
    (bkz: şarköy türküsü)

    3.albüm (zaman - aralik 2001):
    (bkz: düş yakamızdan)
    (bkz: gönül)
    (bkz: yıllar sonra)
    (bkz: zaman)
    (bkz: eğer istersen)
    (bkz: endamın yeter)
    (bkz: kan ve gül)
    (bkz: demirci)
    (bkz: derdimi söylesem)
    (bkz: çayır çimen geze geze)
    (bkz: salak oğlan)

    4.album (kayıp şehir - mart 2004):
    (bkz: senden başka)
    (bkz: ayşe)
    (bkz: tek hatıra)
    (bkz: razıysan gel)
    (bkz: hep sen)
    (bkz: kayıp şehir)
    (bkz: cemalım)
    (bkz: yalan)
    (bkz: yolcu)
    (bkz: aman ayşam)
hesabın var mı? giriş yap