kırlangıçlar
-
bazen sabahattin ali'nin bu minik hikayesindeki gibi kırlangıcıyla tanışıyor insan. biricik dostumla karşılaşmamız da böyle olmuştu. akıllı telefonların olmadığı bir devirde aynı otobüste karşılaşır, aynı kafeye adım atardık. ertesi sabah uyanmak için üç neden aradığımız günlerdi, daha telefonu duymadan açardık. birbirine paralel iki çizgide yürüdük ve bir yerde tercihler bizi bambaşka evrenlere fırlattı. daha sonra başka kırlangıçlar da çıktı karşıma, yine yan yana yollarda yürüdük, hatta biriyle saatlerce yürüdük her hafta modanın sokaklarında, sonra yine o soğuk rüzgar geldi ve başka şehirlere ayrıldık.
bu uyumsuz kırlangıçlar birbirlerini gördüklerinde dünyaya aynı şekilde hayret ettiklerini fark ediyorlar ve bu şaşkınlık hali onları bağlıyor. sonra sıradanlaşmadan, birbirlerinin o herkese ait olan yüzlerini görmeden bitiveriyor dostlukları. göç ettiklerinde hiç kirlenmemiş o güzel dere kenarındaki anılar kalıyor. bu yüzden bence sonu mutlu bitiyor bu öykünün. iyi bir yemek gibi, güzel tadı kalıyor damağımızda.
"tesadüfün pek merhametli olmadığını ve birbirine böyle yakın olanları bir ikinci defa karşı karşıya getirmediğini biliyorlardı. fakat konuştukları dil, diğer kırlangıçların diliydi ve bu dilde, söylemek istedikleri şeyleri söylemekten utanıyorlardı. bu dil, onların içindeki şeylere uygun değildi"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap