• temiz vokal, süper tenor ve kalbe hançerle söz yazma yeteneğine sahip güzel insan doğan durunun sesinden bu sefer daha yaralı, beri yandan daha olgun melodiler dinliyoruz. çıkış şarkısı falan filanın video klibi zaten dönmekte, benim favorilerim hala aşk var mı, prensesin uykusuyum ve aşık. ne olmaya geldim, - adını bağışlayan - kirli suyunda parıltılar ve tutkulu bülent ortaçgil cover'ı çığlık çığlığa ise hemen bir adım gerilerinden yürüyor, yine de klasik redd işte, tüm şarkıları çok iyi olan başucu albümlerinden.

    şimdi gelelim şarkıları birer mısra çekerek analiz etmeye:

    --- spoiler --- (edebi metin gibi şarkı sözleri, o bakımdan)

    falan filanda mecburi bir yalandan boşvermişlik var hayata, aşka, dünyaya belki. fedakar, acılı ve "gerçek can sıkar beni uyandırma"da zirvelendiği gibi içten içe kızgın.

    hala aşk var mıda ruhunu satmış insanlığa ve çürüyen dünyaya sesleniyor, "gözü döner adam asar, sonra mars ta hayat arar" diyerek. geriye ne kaldı, aşk mı? kimbilir...

    prensesin uykusuyumda, "bir masalın yokmuşuyum" diyen birini dinliyoruz. daha söylenecek bir şey yok herhalde, hayatın masalsı yüzünden nasibini almak isteyen umutsuz bir romantik anlatılan.

    artık melek değilimde isyan var, kalbi paramparça olmuşun öfkesi, büyüdüğünü anladığı ana lanet eden,"kırılmamış son kalbi kırmaya geldim" diyen.

    bak keyfinede kinayeli tavsiyeler var. aptallığı gören, yine de engelleyemeyeceğini bilen, "farklarımız çalındı, herkes birbirinin aynı" diye uyaran, uyarıyı anlamayana sivrisinek sazı bir borç bilenden.

    aşıkta, gerçek aşkın her türlüsü, gelip geçici şehvetler ve doğru olan yanlışlar "aşık olmak mı zor adam olmak mı?" sorusuyla kafa kafaya tokuşturuluyor. aşık veysele saygıyla göz kırparak..

    dünyada, ciğeri yananın çaresizliğine şahit oluyoruz. dünya dönsün, günler geçsin, umrunda olmasın artık kahretsin, "dön be dünya.. daha hızlı dön.." diye diye!

    kirli suyunda parıltılarda, içe oturan bir soğukkanlılık seziliyor. yalnız kalmayı kendi isteyeni sonuçlarıyla yüzleştiren nötr bir zalimlik. "yalnızlığın tadı hep böyle kaçar mı?" ise kör bir bıçak gibi.

    ne olmaya geldimde bir zincirlerini kırma isteği var, kendiyle yüzleşen ve yanıldığını anlayan "müsveddesi yoktur ki zamanın" diyebilecek kadar olgun birinin çırpınışları bunlar ve umuda daha yakın bir duygusu var aslında.

    roman kahramanında "dünya bir roman mı ki?" diye bir soru var. sıradan insan değersiz insan mıdır, renkli olmayan unutulmaya mahkum mudur, insanın kalbi vücuduna ağır gelemez mi?..

    çığlık çığlığada ise aşkın dönüştürücü, değiştirici, üzücü, sevindirici, yok edici, varoluşçu, güzelleştirici, karartıcı, yıkıcı ve yerden kaldırıcı etkileri vücut buluyor. "günler değişti sana dönüştü", temelleri sarsan bir itiraf, haykırılması gereken..

    --- spoiler ---
  • 30una yaklaşmış belki de biraz da gecmis şehirli kuşağın yaşanmışlıklarını, birikim ve beklentilerini tasvir eden muhteşem albüm. boş konuşmuyor, birşeyler söylüyor , yalnız değilmişim dedirtiyor.redd, 50/50 ile girişini yaptığı hikayesinde , kirli suyunda parıltılarla konuyu genişletiyor..

    -hala aşk var mı?
    -çığlık çığlığa ! , prensesin uykusuyum!
    -artık melek değilim..
    -bak keyfine!
    -ne olmaya geldim?
    -roman kahramanı..aşık!
    -dünya?
    -kirli suyunda parıltılar.. sen kendinde ol yeter..falan filan ..

    (bkz: 80 lerin cocuklarinin yaslanma belirtileri)
  • "bildiğim tüm ahlak ve uymaya çalıştığımız onca kural arasında insanlığın tanımını kim yapmış, ne doğru, hangisi yanlış diye kafa yormaktan,
    "politik miyim neyim ben" diye farkına varamayıp nasıl yetişmişim, neye dönüşmüşüm diye sorup durmaktan,
    sorularıma cevaplar bulamadığımda bir sigara yakıp onun bile üstünde beni öldüreceğini okumaktan
    ve kendi kararlarımı etkilemem için olasılıklarımın sürekli büyük harflerle gözümün içine sokulmasından, ölmek mi yaşamak mı diye sorsalar neden yaşamak olduğu konusuna acizce cevap vermektense ölene kadar susmaktan,
    yaşadığım hayatın doğrularına karşı çıkıp, mecburenler içinde bahaneler bulmaya çalışmaktan,
    bir beden olduğumu unutup olmadık ruh durumlarıma antidepresanlarla mutluluk zımbalamaya çalışmaktan,
    hayallerimi komik diye anlatamayıp gerçekleri komik bulmaktan,
    duyguların kablosuz bağlantılarla ulaşabildiği, dokunabildiği sınırsızlıktan
    ve bu durumun hareket kabiliyetimi ve cisim üzerindeki etkimi sınırlayıp duygularımı esir almış bir cismi parçam kabul edip, onsuz yapamamaktan,
    özgürlüğün dört duvar bir odada yalnızlık olduğunu ve bunun alternatifinin uyumlu bir kostüm ve önceden çizilmiş figürlerle kalabalığın arasında dolanmak olmasından korkuyorum.

    yaptığım şeyin her ne olursa olsun dijital bir tanımı olmasından
    ve bu tanımın bütün yaratıcılığımı daha yaratırken hasta etmesinden,
    çizgileri doğru çizmekten ya da çizdiklerimi güzel sanıp aslında çirkin olanlarla estetik yarışına girmek zorunda olmaktan,
    estetiği unutmaya çalıştığımda göreceli bir estetiğin yelkovanın ucunda şekil değiştirdiğini görmekten,
    kulağımda çalan müziklerin sadece canımı acıtmak için ya da dalga geçmek için yazılmış olabileceğini düşünüp taksinin arka koltuğunda geride kalan blokların arasında üç beş ağacın yalnızlığını unutmaktan,
    post-modern delilik içinde kendimi akıllı ilan etmekten,
    dilimi tutamayıp özgür olduğumu söylemekten,
    olabildiğince çok düşünüp, az düşünmem gerektiği sonucuna varmaktan,
    olabildiğince çok yazıp, kağıtları paralayıp parkenin üstünde izlemekten
    ve aslında neyi, neden yazdığımı sorgulayıp kalemimi eski günlerdeki gibi kaset sarmak için bile kullanamamaktan,
    alternatifi olmayan bir şehir yaşamının kölesi olmuş kutulanmış ve dondurulmuş şekilde yaşadığımın farkına varıp kendimi hasta etmekten,
    uyumam ve uyanmam gereken zamanı güneşin değil de hayatın belirlemesinden,
    zamana yetişmeye çalışırken koşturmaktan
    ya da dinlenmek için manzaraya baktığımda geçmişi özlemekten korkuyorum.

    aslında hasta olduğumu kabul etmemekten,
    kendim dışında her şeyi reddetmekten
    ve inancımı sorgulayıp sonucunda bir bütün olmadığımı fark etmekten,
    parçalarımda tercihlerimin yanlışlarını arayıp "hepsi doğruydu, hayat yalandı" cevabını bulmaktan,
    televizyonda duyduğum repliklerle yaşamaktan,
    kendimi bir film içinde yaşıyor sanıp, hareketlerime dikkat etmeye çalışmaktan
    ve duygularımı yavaş yavaş kaybetmekten,
    ben ben olmaktan da sen ya da o olmaktan da korkuyorum.

    olmamaktan ve olamamaktan, olmaya çalışıp bir şeye benzetilmeye çalışılmaktan,
    oysa ki benim ben olduğumu söylediğimde kim ya da ne olduğumu, ne yaptığımı, nasıl yaptığımı umursamadan beni ben kabul edecek birini bulamamaktan,
    bulamadığımda aramadığım için suçu kendime atmaktan,
    yalnızlığımı kıskanmaktan
    ve kendimi nefes alıyorum diye kalabalığın içine çekilmekten korumaktan,
    kalabalıkta bile kendimi sıradışı hissedip bununla övünmekten,
    uyumlu olduğumu sanıp uyumsuz olduğumu görememekten,
    kendimi ötekinden daha özel hissederken egomdan utanmaktan
    ve tüm utançlarım arasında en utandığım şeyin duygularım olduğu gerçeğini görmekten,
    kim için ne için yaşadığımı bulmama az kaldı sanıp uykuyu ertelemekten,
    yazmaktan,
    çizmekten,
    şikayet etmekten,
    şarkı söylemekten,
    eleştirmekten,
    nefret etmekten,
    aşık olmaktan,
    korkuyorum.

    korktuğum şeyleri başkalarının duymasından,
    korkusuz olduğumun sanıldığını sanıp, kahraman olamadığım için üzülmekten,
    kendimi suda yüzen bir balık sanıp, denize doğru yüzmeye çalışırken boğulmaktan
    ve kendimi korkularımı yazarken delirtmekten korkuyorum.

    o yüzden burada bırakıyorum. korkularım iyi ki varlar cesaretimi tetikliyorlar."

    bu yazı redd grubunun kirli suyunda parıltılar albümlerinin kapağındaki yazıdır. şarkı sözlerindeki mükemmeliyeti anlatmaya gerek yok heralde.

    hep var olsunlar, ölene kadar dinleyelim müziklerini. çok seviyorum ulan.
  • sözleri, farklı bir yorumla benzer bir hikayeyi aklıma getirmiş olan güzel şarkı.

    bir çocuğun, denizin kıyısına götürdüğü akvaryum balıklarının serüveni...

    iki ayrı akvaryumdaki iki ayrı balık, iki ayrı deniz görür orada.

    dalgalar akvaryuma vurur, onlar da camın arkasından izlerler. denizin camlarına değip geçişini seyrederler…sehpanın üzerinden çok uzakta, farklı bir gezegende ama yine kendi sularında…

    eve döndüklerinde, aynı sehpanın iki ucunda bile olsalar birbirlerini duyamazlar, duysalar da anlayamaz, denizden konuşamazlar…su, cam, boşluk, tekrar cam, tekrar su…bir akvaryumdan diğerine anlatılanlar ve gerçeklikler defalarca kırılır. bu yüzden denizi gördüğüne emin bir balık için bundan daha gerçek olan şey yalnızlığıdır.

    parıltı veya kir…suya yansıyan sadece kendi gölgemiz…

    ve herkes kendi aklının akvaryumunda denizi sayıklayan yalnız bir balık.
  • bu şarkı yalnızlığın tadı hep böyle kaçar mı, bir gün kalbin elinde sessizce patlar mı diye soruyor. arada söz alıp istediğim sorudan yanıtlamaya başlayacağım, hop ordan geliyor emir kipi:

    biraz sessiz biraz kimsesiz kal!
    tamam:/
  • inanılmaz bir albüm bu. keşke böyle çok kaliteli işler yapmaya devam edebilseydiler.

    her parça ayrı güzel de hala aşk var mı, artık melek değilim ve dünya benim için bu albümün ve hatta müziğin zirvesi.
  • hayat benim, istediğimi yaşarım falan filan deme, yakınımda hala aşk var mı sen onu söyle? bir çocuk masalındaki kırmızı elma seven prensesin uykusuyum ben.. artık melek değilim evet, tanrı seni sevdiğim için beni cezalandırdı.. boşver bak keyfine, ben sana hala aşık, sen dünya derdine düşmüş bir maşuksun.. ne aşkın farkındasın ne de meşkin.. bir nehirin önünde seni izliyorum, kirli sularında parıltılar var. parıltıların ukalalık yaparak kendim olduğunu düşünüp soruyorum yine kendime; "ne olmaya geldim?" bize oyunlar oynayan yalan dünyanın roman kahramanı mıyım yoksa? çığlık çığlığa yaşadığım hayata rağmen.. ve evet gördüm kirli sularında parıltılar var..
  • her zaman hakkında bir şeyler söylemek isteyip hiç bir şey söyleyemediğim kusursuz eser.
  • efsanevi redd albümüdür nazrımda. içerken dinlerim. sabah uyanınca dinlerim. dinler oğlu dinlerim.
  • gecenin fişi yok'daki versiyonu* vize haftalarımın bitter geçmesine sebep oluyor.
hesabın var mı? giriş yap