• yine yeniden sivaslıların hedefi olmuş bir başka malatya-arguvan türküsü. sözleri şu şekildedir:

    kırmızı gül olsan elime almam
    yandım ataşına bir daha yanmam
    yüzbin yemin etsen sözüne kanmam
    işin gücün düzen imiş nazlı yar

    günden günden artar benim merakım
    yar elinde yaralandı yüreğim
    evvel yakın idim şimdi ırağım
    için için yanar gezer ağlarım

    gidem dedim nazlı yarim ağladı
    bir ah çekti ciğerimi dağladı
    tez dönerim dedim ama sılaya
    zalim gurbet yollarımı bağladı

    güzel bir yorumu aşağıdadır:

    süleyman kırca - kırmızı gül olsan
  • cigerimi yakiyor aminakodumun turkusu.
  • 2009'da ölen sivaslı aşık fakir'in türküsü.

    kırmızı gül olsan elime almam (elime almam)
    yandım ataşından bir daha yanmam (de yeri yeri)
    yüz bin yemin etsen sözüne kanmam (lafına kanmam)
    işin gücün yalanmış nazlı yar (de yeri yeri)

    kırmızın güllerin nesi varmış (nesi varmış)
    yarin benden ayrı dostu varmış (de yeri yeri)
    hoşuna giderse zalımın kızı (hayının kızı)
    beni öldürmeye kastı varmış (de yeri yeri)
  • belki de yüzyıllar boyu nesilden nesile aktarılacak bir eser.
    insani bir duygunun müziğe nasıl bu kadar kusursuz aktarilabilecegini gösteren muhteşem bir türkü.

    "söyleyemem derdimi dilim dolaşır"
  • loudingirra özdemir meksika'da çok güzel yorumlamıştır.

    *

    açıklama kısmında da ilginç bir olay anlatılmış:

    "ağlayan kız

    videoda görüldüğü üzere, türkü çığırıyordum. etrafımda birkaç kişi toplanmıştı. birden yağmur yağmaya başladı. etrafımdakiler, gittikçe şiddetlenen yağmura rağmen dağılmamıştı. bunun üzerine, sazımın ıslanması pahasına türkü bitinceye kadar çalıp çığırmaya devam ettim. türkü bittiğinde sazım epeyce ıslanmıştı. apar topar arkadaki binanın saçağına sığındım. şimdi yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. saçağın altında bekleşen kalabalığın arasından yaşlı bir kadın yanıma sokuldu ve kendi telefonuyla çektiği görüntüleri izleterek:

    "şu kızı görüyor musun? seni dinlerken deliler gibi ağlıyordu."dedi.

    çektiği görüntüleri izledim. kız gerçekten ağlıyordu. etkilenmiştim. etrafıma bakındım, ağlayan kız ve beraberindekiler, az ilerdeki binanın saçağı altında yağmurun geçmesini bekliyorlardı. yaşlı kadınla birlikte yanlarına gidip onlarla tanıştık. onların anlattıklarını yaşlı kadın bana tercüme ediyordu. yirminci yüzyılın başında, kızın büyük dedesi istanbul'dan meksika’ya göç etmiş. yahudilermiş. osmanlı pasaportuyla gelmişler. kız, çocukluğunda, dedesinin ara sıra evde türk müziği dinlediğini hatırlıyormuş. kulağı türk müziğine aşinaymış. birkaç ay önce ise dedesini kaybetmiş. ilk defa sokakta türk müziği söyleyen birisine rast gelmesi onu duygulandırmış. ağlaması bu yüzdenmiş. benim niye burada olduğumu sordular. kendimi tanıttım. gece sokaklarda dolaşmamamı, kalacak yer bulamadığım durumlarda mutlaka kendilerine haber vermem gerektiğini ve evlerinde seve seve konuk edebileceklerini söylediler. yağmur dinince bir restorana geçip birlikte bir şeyler yiyip içtik. ardından ben oradan ayrılıp akşam konaklayacağım yeni bir çatıya yollandım."
  • dertsiz tasasız müptezel bir hippi dinlese kanser olur, öyle bir türkü.
hesabın var mı? giriş yap