aynı isimde "kırmızı oda" başlığı da var
  • böyle dizileri izledikçe, nuri bilge ceylan'ın,

    "gerçek değilsiniz, rol yapıyorsunuz. siz okumuş oyuncularda hep aynı şey var, oynuyorsunuz. biraz doğal olun. gerçek hayatta bir insan böyle konuşmaz, böyle bakmaz."

    diye 50 yıllık oyuncuları azarladığı kareler geliyor gözümün önüne. sevmiyorum böyle ağdalı ve yapmacık oyunculukları. özellikle binnur kaya'yı sanki korseyle sıkıştırmışlar da, o da zorla konuşuyormuş gibi durmuyor mu?
  • ahmet'in annesinin hastalığını farketmemesi üstüne annesine kızması sinirlenmesi...
    benim de annem ben 10 yaşındayken hastalandı beyninde tümör varmış biz bunu onu kaybettikten sonra öğrendik. annem kan kusar kızılcık şerbeti içtim diyen bir insandı hep başı ağrırdı hep hastalanırdı ama yine de güçlü dururdu zaten bu güçlü duruşu yüzünden farkedemedik hastalığını. hastalığın son evrelerinde gözleri az görmeye başlamıştı ben o zamanlar ilkokuldayım öğle araları yemeğe geliyorum bi gün geldim yemek hazır değil okula geç kalacağım korkusuyla anneme bağırmıştım o da bana kızım hazır sadece ocağın altını yakamadım gözlerim görmüyor dedi o an anladım durumun ne kadar kötü olduğunu başımdan aşağı kaynar sular döküldü, dilim kopsaydı da bağırmasaydım dedim. hala o gün aklıma geldikçe kahrolurum. ertesi gün beni dışarda gördü kuzenim sanıp bana bir şeyler sordu kendi kızını tanıyamamıştı. zaten bir kaç gün sonra da kaybettik onu. bu hayatta en büyük pişmanlığın ne deseler o gün anneme bağırmak derim..
  • kadın için oynak, orospu; adam için 'dag gibiydi." peki tanıştıkları yer neresi ? genel ev. zihniyetiniz batsın ya
  • şurada yazılan yorumlardan yarısı bile türk halkının evlilikten anlayışını (hala) ne yazık ki ortaya koyuyor. buraya gelip “adam napsın bütün gün çalışıyor” diyenler var. hala adamın kadını hizmetçi gibi kullandığını görmekten acizler. yani dövmediği öldürmediği sürece sorun yok bu zihniyetteki insanlar için. adam kadını hiç bilmediği bir ülkeye götürüp eve kapattı. yemek ve temizlik için kullanıyor. kadının dil öğrenmesini onu geçtim eve bir kuş almasını bile engelledi. kadın yalnızlıktan sıyırdı ama hala “e adam napsın o da çalışıyor” kadın da kırsın kıçını otursun işte kafasındalar hala. sizin ataerkil beyinlerinize...
  • seans odası çok karmaşık danışanın çağrışımını bozacak çok şey var, bi de çay kahve içilmez genelde.

    binnur kaya'yı çok severim ama kim süpervize ediyorsa gerçekten bayağı yanlış bir yol izliyor. bir masanın arkasında oturması mesela ya da "beni neredeyse ağlatacaktınız" deyip danışanın yaşadığı travmayı "sen korkunç şeyler yaşamışsın bunları nasıl atlatabildin ki" diye kışkırtmak gibi sanki. "randevularım çok sık olmasa sizi bırakmazdım" demek danışana sınırların istese gevşeyebileceği hatırlatılması mesela, bu da olmamasi gereken bir durum. buram buram etik ihlal kokan bir seans odası. ama dizide işlenen konular güzele benziyor. göreceğiz.

    edit: (bkz: sma tip1 hastası ada'ya umut ol kampanyası)
  • şaşkınlıkla izlediğim dizi.

    bir terapist düşünün bütün aile üyelerini ayrı ayrı terapiye alıyor, yetmiyor ailenin babasının yasak ilişkisini de listesine ekliyor. karı-koca, kocanın annesi, kocanın babası ve kocanın babasının yasak aşkı hep beraber aynı psikiyatriste gidiyorlar. memlekette başka terapist ya da psikiyatrist kalmamış gibi. woow yani.

    benim yakın arkadaşlarımdan biri terapist arıyordu, kendi terapistime sormuştum seansta. bana nazikçe arkadaşımı danışan olarak almasının doğru olmayacağını söylemiş başkasına yönlendirmişti. doğru olan bu çünkü yakın arkadaşımla ilgili bir şey anlatmak istediğimde hem ben rahat edemeyecektim hem de terapistim objektif olmakta zorlanacaktı.

    ayrıca terapiye gelenler "ben artık kalkayım", "hayatım kalkalım mı artık?" deyip kalkıp gidiyor. sanki misafirliğe gelmişler.

    seansın ortasında tuna çay kahve falan getiriyor, daha neler yani.

    dizi sanki etik dersinde gösterilmek için yapılmış. her derste ver bir bölüm öğrencilere, etik ihlalleri bulup üzerine tartışsınlar.
  • yakın zamanda annem ciddi bir travma yaşadı. babami kaybettikten sonra delirdiğini düşündük. bi gece kalkip ağacın dibinde ağlarken buluyoduk mesala. 4 yaşında gibiydi. durduk yere ağlıyor, yemek yemiyor, hiç uyumuyordu.
    annem 18 yaşında evlenmiş, babamin babasi ve annesi tarafından korkunç şiddete maruz kalmış. neredeyse ömru hastanelerde geçmiş. babamla ikisi yol arkadaşıydılar. maddi sıkıntıları geçmişti, babam türkiye turu için kredi çekmişti. ocakta emekli olcak, nisan gibi de tura çıkariz diyolardi. nisanda vefat etti.
    annem hep kendini suçlayacak bisiler bulmaya başladı. keşke şunu demeseydim, keşke yalniz bırakmasaydım, keşke keşke keşke. hala bitmedi.
    bu dizi sayesinde yaşadığı şiddeti farketti. babasız büyümesinin etkilerini farketti. çocukluğunu düşündü.
    ilaca baslamaya razı oldu. terapiye henüz hazir değil. terapi öyle hemen başlanacak bir sey değil zaten zannimca. dizide zor diyip duruyor ya kadin, hakli aslinda.
    en azından artık uyuyor. gün içinde hiç babamdan bahsetmediği oluyor. kendine ufak tefek hayalleri var .
    en azından sıcak bakmasını sağladı, benim yok bişeyim demedi izledikçe. inanıyorum bi gun kendinde o koltuğa oturma kuvvetini de bulacak. keske bu tür yapımlar daha çok olsa o yüzden.
  • meliha'ya hayatı boyunca kendisine iyi davranan, sevgi gösteren ve yaşına evlendiği adamdan daha yakın bir yaşta olan tek erkeğe içten içe ilgi duyduğu, adamı sevdiği için burada kaşar vs denmesi de, hikayesiyle çok uyumlu oldu bu arada. aklıma kimsesiz kalmış, saldırıya uğramış ufacık çocuklar ne içer ne yapar diye zerre dert etmeyen, ilgilenmeyen ama büyük kızkardeş çaresizlikten kardeşlerini besleyebilmek için erkeklerle para karşılığı beraber olmaya başlayınca "namus elden gidiyor, ahlaksız bunlar, gitsinler burdan" diye bir anda aileyi kendilerine dert edinen köylüler geldi... anlatılan sizin hikayeniz ama farkında değilsiniz.
  • en yakınlarının cenazesinde bile ağlamayan benim gözümden yaş getirmiştir. mehmet bey ile hemen hemen aynı paralellikte giden bir yaşamım söz konusu ve 37 yaşıma gelmiş bana bile hayatımın en büyük dersini verdi. ben oğluma cidden zarar veriyormuşum da haberim yokmuş. çocuğum neden benimle dışarıda oynamıyor? neden ben eve geldiğimde dışarıda oynamayı bırakıp koşar adımla eve girmeye çalışıyor? şimdi daha iyi anlıyorum. bendeki o içine ettiğimin kontrolcülüğü... çocuğum daha 5 yaşında benden koşar adımla uzaklaşmış da haberim yokmuş. geçmişte yaşadıklarımın aynısını dizide de söylendiği gibi ben kaldığı yerden oğluma uyguluyormuşum... o kadar seviyorum o benim her şeyim ilk göz ağrım desem de ona zarar veriyormuşum. allah da beni kahretsin...

    edit: idrak yolları enfeksiyonu geçiren, yazar olmaması gerektiği halde otomatik sistem tarafından yazar yapılmış kullanıcılar için entry'mi editliyorum.

    herhangi bir şiddet meylim yok. oğluma bir fiskem yok. aşağılamak, hakaret etmek, küçük düşürmek zaten söz konusu bile olamaz. ben sadece bazı zamanlarda aşırı derecede kontrolcü oluyorum. sorunum bu.

    burada; gecenin ikisinde üst katta koşan çocukların çıktığı yere küfreden şeref yoksunları yüzünden ben çocuğumu baskılamak zorunda kalıyorum. işte gördüğünüz gibi kontrol etmeyince böyle sonuçlar çıkabiliyor ortaya...

    benim oğlumu nasıl sarıp sarmaladığımı, nasıl kokladığımı görseniz ağlarsınız. o benim ilk göz ağrım. o benim yaşama sebebim.
  • dizinin tek eksiği kanal 7’de yayınlanmamış olması.
hesabın var mı? giriş yap