• josh malerman’ın “black mad wheel” romanının türkçeye çevrilmiş hali. gerilim, fantastik türünde okumaya bayılsam da bu kitap beni inanılmaz sıktı. akmadı, merak uyandırmadı, kendine bağlamadı. sonu da oldukça saçmaydı. lostun son bölümünü izlediğimdeki aynı hayal kırıklığına uğradım. özetle; resmen vakit kaybı olan kitap.
  • kitap iyi mi kötü mü karar veremedim çünkü acaba ne olacak diye sürekli okudum ama sonu çok alakasız olmuş, kitabın önceki sayfalarında verilen bilgilerden bir hayli kopuk yani yazar net bir yere varamamış. en azından ben sonunu daha farklı bir şekilde hayal etmiştim.
  • olurda arka kapağını okuyup 'aa ilginçmiş' diye iç geçirirseniz aklınıza bu entry gelsin. zira kitap sadece arka kapağındaki tanıtım yazısı kadar ilginç.
    fikir aslında çok güzel. dört arkadaş var, bir gün devlet erkanından biri geliyor ve ilginç göreve göndermek istiyor vs vs... kitap orta kısımdan sonra cozutuyor. çöle indiklerinde müziği duymaları ardından birinin kaçırılması, kaçıranın tasviri, sesin dinleyen üzerinde etkisi çok ilginçti. korku türünde bir roman okuduğumu düşünmüştüm. son kısımlara gelince yazarın bocalayıp oldukça amatör bir eser ortaya çıkardığını görebilirsiniz. hatta kendisinin bile ne yazdığını anlayabildiğini sanmıyorum.

    çölde geçen bazı kısımlarda çok çok eskilerde geçen giyecek ve nesnelerle ilgili derin bilgilendirme yapılıyor. ana karakterin dönemine kadar bu nesneler nasıl sağlam durabilmiş diye düşünmeye başlıyorsunuz. hemen aklıma zaman yolculuğu gibi ilgi uyandırıcı konu geldi. aha dedim zaman yolculuğuna değinilicek sonunda. öyle olmadı tabi. hiçbir bilgi verilmediği gibi gereksiz bir sürü şeyi okumuş oldum.

    hastanede geçen kısımlar ise yine kitabın sayfaları boyunca uzatıldıkça uzatılmış maksat sayfa sayısı çoğalsın gibi olmuştu.

    kitabın son kısımlarında ise elimde birkaç sayfa kalmıştı. bu kadar az sayfada "çözüm" bölümünün nasıl doldurulabileceğini düşünürken saçma sapan sonla biteceğini az çok tahmin ederek kitabı bitirdim. bomboş bakışlarla elimde öylece kitapla kalakaldım. çünkü gerçekten çok boş bir kitap. ilk defa bir kitabı okurken geçirdiğim zamana üzüldüm. kitabın sonu yok gibi birşey. hiçlik...

    birçok soru havada kaldı. ses neden ve nasıl zarar veriyor? sesle kemikler nasıl kırıldı ve neden aynı zararı vermedi? eski asker ve eşyalar ne iş? ilk piyanocu orada ne yapıyor ve yakaladıklarına ne deneyi yapıyor? uzar gider böyle. okumayın. buraya kadar yazımı okuduysanız kitabı okuyup birşeyler anlamaya gelmişsiniz demektir. anlayacak birşey yok boşver uğraşma.
  • kafes'i okuduktan sonra oluşturduğu beklenti ve kitabın vaatkar konusu ile okuduğum ve sonuç olarak okumadan ölünmesi gereken kitaplar listemde ilk sırayı hakederek kazanan kitap.
    yazarı bulursam bu kitabı okurken harcadığım zaman yüzünden bana borçlu olduğunu söyleyeceğim.
    sana laflar hazırladım josh..
hesabın var mı? giriş yap