• kitabın içini açıp koklamak !

    bundan iyi ortak özellik varsa gelin beni bulun.
  • büyük çoğunluğu için, 'dinlemek' bir nezaket kuralı değil, iletişim edimidir.

    büyük çoğunluğu bağlaç anlamında 'de/da' kullanımını doğru yapmak için özel bir çaba sarfetmez.
  • 30lu yaşların ortasına kadar kafalarının karışık olması.

    6 ay görüşmeseniz, 6 ay öncekinden farklı şeyleri savunduğunu fark edebilirsiniz ya da 6 ay önce savunduğu şeyi eleştirmeye başlamış olabilir.

    kaliteli kitap okuyan adam yanılmaktan korkmayan, savunduklarını başka tezlerle sınayan adamdır çünkü. en büyük cesaret belki de budur.

    eğer kaliteli bir okuyucu değilse, sadece kendi fikirlerini desteklemek için, bir nevi kendini tatmin için benzer adamların benzer kitaplarını okuyorsa, bu okuyucu, asla fikir değiştirmez, buz gibi donuktur.

    belli bir yaştan sonra ise tezlerini sınama dönemi bitecektir. o noktadan sonra artık olgun bir okurdur. işte o adamla muhabbet lezizdir, harikadır.
  • geniş hayal gücüne sahip olma isteği, hiç tanışmadığı dostlar edinmek, bambaşka diyarlara ve serüvenlere dalmak, kelime haznesini geliştirmek, hayata bakış açısını genişletmek. bazı satırlar insana gitmediği görmediği diyarlarda elleri cebinde gezer gibi hissettiriyor ya en çok onu seviyor insan.
  • etrafımdaki okurları kendi içinde 3'e ayırıp özelliklerini sıralayabilirim:

    1. skor için okuyanlar: bu güruh sürekli istatistik verir. ayda şu kadar kitap okudum. maaşın/bursun yarısı dergiye-kitaba gitti. haftada 2 kitap bitirdiğim oluyor. her gün kesinlikle 100 sayfa okurum. günde 2 saat okumazsam rahat edemem... gibi türlü bilgilerle kitap okuduğunu ifade eder. ne okuduğunu, ne anladığını hiç bilemeyiz bu grubun. ufak tefek gözlemlere dayanarak diyebilirim ki bu insanlar rahat ve hızlı okunan romanları tercih ederler. tabi çok net bir genelleme yapamıyorum.

    2. romandan öte öğretici ve bilgi verme yönü ağır basan kitaplar okuyanlar: bu arkadaşlarımın en belirgin özelliği ise ayaklı bir google'a dönüşmeleridir. didaktik yönleri o kadar ağır basıyor ki her ortamda, her konuda konuyla ilgili bilgi verme ihtiyacında bulunurlar. karşılıklı bira içersin sana tahılın insanlıktaki önemini anlatır. şarap kadehi tokuşturursun fransa tarihini anlatmaya başlar. meşe fıçılarından söz eder. bir söz söylersin, hemen "bu söz japon imparatorluğu'ndaki bir olaydan sonra dillerimize yerleşmiş." der.
    didakliğin dozu kaçınca sıkıcı olurlar. anlatım yeteneklerine bağlı olarak ya ilber ortaylı'yı dinler gibi dinlersin ya da sıkıcı bir lise hocasının dersinde uyuklar gibi uyuklarsın.

    3. başka dünyalara kaçmak için okuyanlar: bu arkadaşların kitap okuduğunu onlarla çok konuşunca anlayabilirsin. kitabı daha çok araç olarak kullanıp sizden, bulunduğu ortamdan kendisini yalıtmak için kullanırlar. okuduğu kitaptaki dünyayı konu açılırsa ve size güvenirlerse uzun uzun anlatırlar. ortak kitap yakalanırsa güzel bir sohbet çıkabilir.

    not: bu üç kümenin kesişimleri de olabilir tabi ki. iki ve üçüncü kümenin güzel bir karışımı en iyi arkadaştır.
  • hayal dünyalarının geniş olması.
    anlama kabiliyetlerinin yüksek olması.
    her şeyin güzellik ve çirkinlik kavramından ibaret olmadığını bilmeleri.
    kültürel olarak okumayanlara göre daha üstün olmaları.

    (bkz: daha sayayım mı amk)
  • burada yazılanları da okuyorsa mesala, ilk entry'den itibaren tamamını okurlar. belki ilginç birşey vardır, öğrenirim diye.

    her ne kadar yarısının geyik/espri olduğunu bilse de umut etmeyi öğrenmiştir.
  • kahveyi sade severler.
  • yaşadığı gerçek dünyadan soyutlanma isteğidir.
hesabın var mı? giriş yap