• ing. herd immunity. türkçe kaynaklarda genelde bu şekilde çevrilmiş.

    aşı karşıtlarının "çocuğumu ister aşılatırım ister aşılatmam. bundan kime ne?" derken ıskaladıkları fenomen.

    aşılanmamış her birey toplum sağlığı için potansiyel bir tehlikedir.

    her toplumda belli sebeplerden aşı olamamış çocuk veya yetişkinler vardır (yaşın çok küçük olması, bağışıklığın zayıf olması, aşı olunacak sırada hamile olmak vs.). bulaşıcı hastalıkların aşı olamayan bu kişilere zarar vermemesi için toplumun belli oranda bir kısmının aşılı olması gerekir. bu orana "kritik eşik" denir. eğer bir toplumdaki aşılı kişilerin oranı kritik eşiğin altındaysa hastalıkların salgına dönüşerek aşı olamayanları da hasta etme riski vardır. kritik eşik oranı kızamık için %92-95, boğmaca için %92-94, difteri için %83-86 şeklinde gider. (oranları wikipedia'dan aldım, ilgili kaynak orada var.) eğer bu oranları tutturabilirseniz görülen hastalıkların salgına dönüşme ihtimali pek azdır.

    tabii bunlar ciddi oranlar ve bu oranları tutturmak ancak sıkı takiple mümkün. zira bu oranı sadece genelde değil, aynı zamanda yerel komüniteler bazında da yakalamak gerekiyor. istanbul üzerinden bir örnek vereyim: diyelim ki bağcılar'da yaşayanlar hariç herkesi kızamığa karşı aşılamayı başardınız. istanbul geneli için %95 oranını tutturursunuz. ama bağcılar'da yaşayan insanlar hala risk altındadır. zira o komünite için kritik eşik aşılamamıştır. istanbul'a bir grup kızamıklı mülteci gelse hastalık bağcılar'da kısa sürede yayılır, aşı olmamışların yanında aşı olamamışlar da zarar görür.

    bkz: https://en.wikipedia.org/wiki/herd_immunity
  • uk'nın uygulamaya başladığı strateji. açıkçası ise yarar bence. bakın iran ve italyanın farkı ortada. iran'ın umrunda değil ve hasta sayısı daha düşük.
  • prof dr tamer kaya'dan

    virüs salgını ve evrim;
    evrimi yıllardan beri araştırıyorum. bu konunun çok iyi bilinmesi, insan sağlığı açısından önem arz ediyor. bu corona virüsü salgını dolayısıyla sürecin başlangıcını, devamını ve olası gerçekleşecek senaryoları evrimin ışığında nasıl algılayabiliriz bu konuda bir şeyler yazmak istedim.
    yazının sonuna da çevrecilik adına çıkarılacak bir mesaj ilave ettim.

    evrim gözle görülecek kadar hızlı değildir. ancak virüsler söz konusu olduğunda bu değişir. inanılmaz bir süratte evrilirler. bir canlının üreme ve çoğalma sürati ne kadar fazlaysa o canlı o kadar hızlı evrilir. virüs bir kişinin vücudunda çoğalırken, başkasına bulaşmadan önce bir evrimsel dönüşüm geçirebilir. bu hızlı dönüşümler, aşı ve tedavi için ciddi anlamda sorun oluşturur. çünkü aşı üretildiğinde virüs değişmiş olacaktır.
    virüsler tüm canlılarda görülebilir. canlı türlerine göre farklı virüs türleri vardır. bulaşma tür içidir. bir virüs genellikle ait olduğu canlı türüne bulaşır. ancak nadiren başka bir türe de bulaşabilmektedir. bu durum sars ve mers gibi geçmişte yaşadığımız salgınlardaki endişe verici boyutların ana nedenidir. ilkinde misk kedisi ikincisinde tek hörgüçlü deve bulaşma kaynağıydı. son yeni corona virüsü salgınında ise kaynağın yarasa olduğu düşünülüyor.
    virüsler yaşayabilmek için canlılara ihtiyaç duyar ve bir parazit olarak onları kullanarak varlıklarını devam ettirir. virüsün canlılığını devam ettirebilmesinin en önemli yolu bir bireyden diğerine geçebilmektir. bulunduğu canlının ölmesi, virüsün bu bulaşmayı sağlanmasını engeller. bir virüs, eğer bulunduğu canlıyı öldürüyorsa bu kez başka bir canlıya bulaşma şansını kaybedecektir.
    doğal seçilimle evrimin temel prensibi, uyumlu olmayanın yok olmasıdır. varlığını devam ettirebilmenin yolu ise dönüşümdür. burada virüs için uyumlu olmak, üzerinde yaşadıkları canlıyı öldürmek değil yaşatmaktır. bu nedenle virüsler bulundukları canlıyı öldürmeyecek şekilde evrim geçirmeye zorlanır. bu sayede kişiden kişiye bulaştıkça öldürücü etkileri azalır.
    yarasada ona zarar vermeyerek yayılacak şekilde evrilmiş olan bir virüs, tesadüfen insana geçtiğinde aşırıcı öldürücü etkisi ile kendini gösterebilir. insan için büyük sorun yaratan virüslerin hayvandan geçenler olmasının nedeni de budur. çünkü bu virüsler yarasalara uyumlu bir evrim geçirmiş ve onları öldürme oranları çok düşüktür. insana geçince virüs artık yaşam amacının çok dışında bir ortamdadır. bir tesadüf olarak çok öldürücü bir özellikte olabilir.
    virüs insandan insana bulaştıkça bu kez insana zarar vermeyerek yayılacak bir dönüşüm geçirerek varlığını sürdürecektir.
    çindeki corona virüs salgınının ülkemize eninde sonunda geleceğine şüphe yoktur. ne kadar geç gelirse o kadar iyi olacaktır. böylece ülkemize geldiğinde virüsün, insan sağlığını daha az tehdit eden bir şekilde dönüşüm geçirmiş olacağı çok yüksek olasılıktır.
    virüs salgınlarında önerilen hijyene dayalı koruyucu önlemlerin çok ama çok önemli yeri vardır. ancak hastalığın yavaşlamasının tek nedeni hijyen değildir. aşısı ve ilacı bulunmadığı halde böyle ağır ve öldürücü bir salgının zamanla etkisinin azalması, temel olarak virüsün bu şekildeki evrimi ile ilgilidir.
    .....
    yaşat ki yaşayasın;
    onlar, üzerinde yaşadıkları canlıları öldürmeyecek şekilde dönüşüyorlar. bizler de virüsler gibi üzerinde yaşadığımız dünyayı yok etmemek için evrilmeyi mi bekleyeceğiz.
    bunun insanlığa bedeli çok olacaktır. virüsler yaşattıkça yaşıyor. öldürdükçe kendileri de ölüyor.
    bizler, yaşam alanımız olan dünyayı, zorunda kaldığımız için değil, bilinçli ve planlı olarak korumalıyız.
    t kaya 26/2/2020
  • şu son coronavirus salgınında ingiltere ve almanya'nın uyguladığı yaklaşım.

    sanki bu daha doğru gibi görünüyor.

    sonucunu zaman gösterecek.

    https://news.sky.com/…19-for-herd-immunity-11956793
  • bu sağlık politikasını uygulayan boris johnson'a birleşik krallık'ta büyüyen bir tepki olduğu ve bu tepki yüzünden johnson'ın geri adım atacağı söyleniyor.

    bizde de sağlık bakanlığı'nın adı konmasa da benzer bir sağlık politikası güttüğü anlaşılıyor. en azından ingiltere' de hayatını sürdüren erhan baştürk moonstar'da bu şekilde yorumluyor.

    boris johnson'ın eleştiri almasının sebebi ise; bu sağlık politikası işe yarasa bile, hayatını kaybedecek insan sayısının fazla olacağına yönelik taşınan endişeler.
  • corona salgını ile ilgili olan tartışma yara bandını hızlı mı çekseniz daha çok acır yoksa yavaş mı gibi bir şey sanırım. (bant ile olanının cevabı yavaş çekmek ama tabii direkt bağlantısı yok konuyla)

    virus kaçınılmaz olarak yayılacak. öyleyse hemen yayılsın bitsin. mantıklı mı? şöyle sorunlar var:
    1. sağlık sisteminin kapasiteye yetişememesi en büyük sorun. virüs çabuk yayılır ve insanlar hastanelere yığılırsa çoğu tedavi edilemeyecek ve ölüm oranları çok artacak.
    2. zamana yayılırsa malzeme (maske, solunum cihazı vs.) üretmek için zamanımız olur.
    3. zamana yayılırsa tedavi yöntemleri gelişir, belki ilaç bulunur.

    ama en önemlisi yaşlıların ve risk altındakilerin durumu. hastalık yayılsın demek bu kişiler ölsün demek bir yerde. değilse de bu kişilere özgü tedbir alınması gerekiyor. hastalık gençler arasında hızla yayılsın ama yaşlılar arasında yavaş yayılsın gibi bir seçenek mümkün değil gibi. dolayısıyla ekonomik kaybı göze alıp bandı yavaş yavaş çekmek herkes için en iyi çözüm gibi görünüyor.
  • bu çok faydacı bir önlem. tam siyasetçi işi. duygusuz.
    aynı zamanda devasa bir kumar. sağlık sistemini çökertebilir de. ayrıca bir kere korona olan tekrar olabiliyor. ilkini atlatan ikincisini de kesin atlatır denemiyor.
    şu kadar sürede kesin atlatırız da denemiyor. dolayısı ile virüsü aktif tutma uzunluğundan dolayı dünya açısından da risk.
    virüs hakkında bilgi az iken bu kadar büyük risk alınmalı mı? ingiltere'de çok sayıda doktor bu uygulamaya karşı olup, önlem alınmalı diyor.
  • son olarak hollanda' nın da coronavirus salgınına karşı yaklaşımı budur.
    ülkenin sınırları kapatılmıyor. sokağa çıkma yasağı gibi önlemler alınmıyor. çünkü bu önlemler alınsa da ne kadar süreceği bilinmiyor.
    nüfusun yarısından fazlasına bulaşması öngörülürken, bu tutumla süreci daha hızlı bir şekilde yaşamış olacağız. herkes virüsle kendi mücadelesini verecek ve bağışıklık kazanmış olacak. böylece, hayat daha hızlı bir şekilde normale dönmüş olacak.
    mantıklı bir karar olup olmadığını zaman gösterecek.
  • bu kadar kolay yayılabilen, inkübasyon periyodu bu kadar uzun olan ve yanı sıra vücuttan tam atılma süresi de yine bu kadar uzun olan bir virüs tipi için şahsen benim aklıma daha fazla yatan bir yaklaşım bu. bir bölge/ülke kendi toprakları içindeki tüm virüs popülasyonunu atıyorum 1-1,5 aylık bir tam kilitlenme ile yok edebilse dahi, o tam kilitlenme hâli gevşetildikten sonra o virüs dış kaynaklı olarak tekrar bölge/ülkeye giriş yapabilir. çünkü ülkelerin sağlık sistemleri birbirine denk değil ve sen tüm virüsü yok etmişken, senin komşun bunu becerememiş olabilir. teyakkuz sona erdikten aylar sonra aynı mevzunun yeniden tetiklenmeyeceği meçhul. bu noktada eldeki tüm para, etkili tedavi/aşının ikinci dalga gelmeden önce bulunabileceğine basılmış gibi duruyor.

    kitle bağışıklığı yaklaşımında ise etkili tedavi/aşının ne zaman bulunacağına bel bağlanmamış oluyor. ayrıca önleyici tam karantina hâlinin getireceği mali yükten de kaçınılıyor.

    şimdi aynı goygoy öne sürülecek: insan hayatıyla para karşılaştırılır mı, vb. ancak bu tam kilitlenme hâli ekonomisi zaten sallantıda olan ülkelerde çok uzun sürerse, zaten gerek intihar, gerek suç patlaması gibi nedenlerle doğrudan insan hayatına mâl olacak. ayrıca muhtemel yetersiz beslenme durumundan dolayı başka hastalıkların mortalitesi de artacak. yani totalde süreç sonunda daha fazla ölü verilmesi epey olası.

    elbette kitle bağışıklığı hususunun da büyük bir açmazı var: bu virüsün kalıcı zararları konusunda bir bilgimiz yok. belki de hastalığı geçiren insanların ömürleri ciddi ölçüde kısalmıştır. öte yandan bu virüse bağışıklık kazanabileceğimiz de garanti değil, ki aksine işaret eden bazı vakalar da var (elbette belirtmek gerekiyor ki, bu vakaların relaps vakası mı yoksa yeniden enfeksiyon vakası mı olduğu şu an için net değil. relaps = virüs vücuttan tamamen atılmadan, bir anlamda dormant/uyku halindeyken hastanın taburcu olup daha sonra tekrar hastalık belirtileri göstermesi. yeniden enfeksiyon= hastanın virüsten tamamen arınmış olmasına rağmen daha sonradan virüsü tekrar edinip tekrar hasta olması). tüm bunlar bir yana, virüsün bu kadar rahat yayılabilmesi de aslında bu yaklaşımın açmazlarından biri. yayılma hızının gerektiğinde dizginlenebileceği düşüncesi epey iddialı geliyor kulağa.

    edit: son cümlede belirttiğim husustan dolayı ve gkore/singapur/tayvan'ın başarıları devam ettiğinden ötürü tamamen uzaklaştım bu fikirden. bi de virüsün insanlara bulaştıkça mutasyon ihtimalinin artması ve daha kötü bir versiyonunun ortaya çıkma ihtimalinin oluşması gibi düşünceler bu fikirden iyice uzaklaştırıyor insanı.
  • eğer mevcut koronavirüs salgını için bir tedavi geliştirilmezse, sanırım biz istemesek bile bu politika izlenecektir.

    sonuçta bir yere kadar evde saklanıp önlem alabiliriz ve anladığım kadarıyla bu virüs eninde sonunda birçoğumuza zaten bulaşacak. bazılarımız için yıkıcı olacak, bazılarımız içinse grip gibi geçecek.

    edlt: imla
hesabın var mı? giriş yap