• gustave le bon'un kitleleri ele aldığı kitabı. çalışmam için okumaya başladım. kitle psikolojisi ve hareketlerini anlamak için daha iyi bir kaynak varsa önerilere açığım.
  • koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen
    balıktan da tuhaf.
    *
  • geçmişten gelmesine rağmen günümüzü anlatan gustave le bon 'un kitabıdır. okullarda ve ilgili bölümlerde oldukça söz edilir bu kitabından. ıcindeki sosyolojik ve psikolojik çıkarmaların harmanlanmasi kitabı her çağın eseri yapıyor zaten. toplum zor değişen bir oluşum çünkü.
  • haklı olarak pek çok kimse çeviriden ötürü sitem etmiş. bir de iyi çeviri yazılmamış diye sitem edilmiş. iyi çeviri olarak koridor yayınlarına rastladım. okuması kolay. arayan varsa deneyebilir.
  • kitle, liderden hiçbir zaman vazgeçemeyecek köle ruhlu bir sürüdür. -g. le bon
  • kitle, hiçbir zaman hakikate susamamıştır. keyfini kaçıran kanıtlarla karşılaştığında, başını başka yöne çevirerek yalanı ilahlaştırmayı yeğ tutar. kim ki onu yanıltmayı bilir, kolaylıkla onun efendisi haline gelecektir; kim ki onun gerçeği görmesini sağlar, daima kurban edilecektir. -gustave le bon
    bu sözler o kadar bizi anlatıyor ki. gerçekten de kitle psikolojisi ne şartlarda, hangi coğrafyada, hangi yüzyılda olursa olsun hep aynı.
  • say yayınlarından veya elif kanur çevirisinden okunmaması gereken kitap.
    çevirmenin hayatına bakmadım kaç yaşındadır bilmiyorum ama aynı anlama gelen kelimelerin olabildiğince en az kullanılanını alıp yerleştirmiş her cümleye.

    kitap konusunda ise yüksek beklentiden dolayı mı oldu bilmiyorum ama tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. yazıldığı zamanda çok değerli bilgiler vermiş olabilir ama günümüzde yaşayan birazcık okuma alışkanlığı olan, azcık akıl yürütebilen herkesin kolaylıkla farkedebileceği veya öngörebileceği bilgilerden fazlası yok kitapta.
  • (bkz: gustave le bon) un (bkz: gabriel tarde), (bkz: hippolyte taine) ve (bkz: scipio sighele) nin görüşlerini alarak aşırı basitleştirmiş ve (bkz: psychologie des foules) orjinal adı ile sunduğu kitaptır.

    le bon'a göre kalabalığa katılan bir kimse kendi bireyselliğini bir kenara bırakmakta ve kalabalıktan bir parça "kalabalığın ruhunu" ödünç almaktadır. bu durum ancak insanlığın ilkel bir zihinsel konumuna hipnozda olduğu gibi gerilemiş olmakla açıklanabilirdi.
  • kitabın içinde bazı kavramlar köhne kalmış olsa da, kitle psikolojisi adına daha önce bir şey okumamış biri olan bana birçok konuda fikir verdi. mutlaka okunması gerekenlerden.

    çokça anektod kaydettim bu kitaptan, bazılarına aşağıda yer veriyorum (bir kısmı o kadar tanıdık ki...):

    "düşünmeye ve değerlendirmeye pek az yetenekli oldukları halde, kitleler, fiil ve harekete oldukça yetenekli görünmektedirler."

    "vergiyi direkt koyma vs. yedirerek alma: "örneğin bir kanun yapıcısı yeni bir vergi koymak isterse, nazari olarak en adaletli olanını mı seçmelidir? hiçbir zaman. vergilerin en haksızı, eğer dikkate az çarpar ve görünürde az ağır olursa, kitleler için pratik bakımdan her zaman iyi karşılanır. her gün tüketilen mallar üzerine, kuruş kuruş hesaplanan vergi, halk tabakalarının alışkanlıklarını sarsmaz, pek az etki eder. bu verginin yerine, gündeliklere veya başka bir gelir üzerine nisbi olarak ve bir defada ödenecek bir vergi koyunuz. bu vergi ötekinden on kat daha az olsa bile genel protestolara neden olur.""

    "seçkin ve değişik alanlarda uzmanlık sahibi kimselerden kurulan bir meclis tarafından alınan genel öneme haiz kararlar, bir ahmaklar topluluğunun vereceği kararlardan hissedilir derecede farklı ve üstün değildir. zira bu topluluklar ancak herkesin sahip olduğu bu orta derece özellikleri birleştirebilir."

    "kitleler isimsiz ve dolayısıyla mesuliyetsiz oldukları için fertleri, daima, her yerde kuşatıcı rol oynayan kendi sorumluluk duygularından bütünüyle uzaklaştırırlar ve onları içgüdülerine daha kolayca bırakırlar."

    "üyelerinden her birinin kişi olarak uygun bulmayacağı hükümler veren jüriler, üyelerinden her birinin ayrı ayrı reddeceği kanunları kabul eden millet meclisleri görülmüştür."

    "istediklerini çılgınca bir şiddetle elde etmeyi arzu eden kitleler, bunları uzun süre istemezler. devamlı düşünceye yeteneksiz oldukları gibi devamlı bir iradeye de yeteneksizdirler."

    "akli etkilerin yardımından mahrum bulunan kitleler, fazla bir safdillik ve her şeye kolay inanırlık gösterir. onlar için olmayacak hiçbir şey yoktur. en garip ve akıl almaz hikayelerin, masalların kolaylıkla uydurulup yayıldıklarını anlamak için bu durumu hatırlamak gerekir."

    "nehirde boğulup çıkarılan iki küçük kızın hikayesi: "bu çocuklar önce oniki şahit tarafından kesin olarak tanındı. bu kadar birbirine uygun tasdikler sorgu hakiminin zihninde hiçbir şüphe bırakmadı. fakat cenazeler gömülmeden boğulmuş sanılan kızların hayatta oldukları ve ölü kızlara ancak pek uzak bir benzerlik arzettikleri bir tesadüfle anlaşıldı. bir hatanın kurbanı olan ilk şahidin iddiası bütün öteki şahitlere aynı kanaati telkine yetmişti.""

    "kitleler ancak şişirilmiş ve aşırı duygulardan etkilendiklerinden, onları etkilemek ve elde etmek isteyen hatibin, şiddetli iddialar, ateşli ifadeler sarfetmesi gerekir. abartılı konuşmak, tekrar tekrar iddia etmek ve hiçbir şeyi kesinlikle akılcı bir yargılama yoluyla ispata kalkışmamak... işte halk topluluklarına hitap eden hatiplerin alışmış oldukları, ortaya atılan iddiaları ispat usülleri."

    "kitleler güce karşı saygı beslerler ve zayıflığın bir şekli gibi algıladıkları iyiliğe karşı pek az ilgili görünürler. kitlelerin eğilim ve sevgisi hiçbir zaman iyi hükümdarlara değil, kendilerini şiddetle baskı altına alan baskıcılara karşı olmuştur. kitleler, en yüksek heykelleri her zaman bunları için dikmişlerdir. yıkılan baskıcı kişileri kitlelerin çiğnemesi şundandır ki, baskıcı makamından düşünce gücünü kaybettiğinden, onların hor gördükleri ve korkmadıkları zayıflar bölümünün içine girer."

    "hatip, kitlelere etki etmek için bir takım hayalleri canlandırmasını iyi bilir. eğer bunda başarı göstermiş ise amaç yerine gelmiş demektir. koca bir cilt oluşturacak uzun bir nutuk, kendisine hitap edilen zihinleri etki altında bırakmaya başarılı olan birkaç kısa cümleden daha kıymetli değildir."

    "birkaç haftada 5 bin kişiyi öldüren enflüeanza hastalığı kitle üzerinde az bir etki yaptı. bu gerçek haftalık istatistiklerle halka bildiriliyordu. eğer bu 5 bin kişi yerine bir meydanda ve mesela eyfel kulesinin yıkılması gibi herkesin o anda görebileceği bir terde 500 kişi ölmüş olsaydı, hayal güçleri üzerinde daha derin etkilerde bulunurdu."

    "kitleler için ya bir ilahsınızdır ya da bir hiç. ortası yok."

    "akla karşı olan sonsuz savaşında duygular hiçbir zaman yenilmemiştir."

    "kitlelere bir din lazımdır: "küçük kilisesinin mihrabını süsleyen ilah ve azizlerin resimlerini kırdı ve mumlarını söndürdü. biraz sonra da o resimlerin yerine bazı tanrı tanımaz filozofların resimlerini koydu, mumları tekrar yaktı. dini inançların konusu değişmişti, fakat dini duyguların da değiştiği söylenebilir mi?""

    "okul çöptür: "hayatta başarılı olmanın ana şartları, muhakeme, tecrübe, girişim ve karakterdir. bunlar ise kitaplardan öğrenilmez. kitaplar, lüzumu halinde baş vurulmaya yarayan sözlüklerdir ki, orada yazılı uzun parçaları kafaya doldurmak, boşuna bir gayrettir. düşünceler ancak doğal ve alışılmış çevrelerinde oluşurlar. fikir tohumlarının serpilmesini sağlayan şey, genç adamın her gün atölyede, madende, mahkemede, avukat yazıhanesinde, gemi tezgahı üzerinde, hastanede ve işçilerin, çalışmanın iyi veya kötü yapılmış, kârlı veya zararlı işlerin manzarası karşısında aldığı sayısız duygusal izlenimlerdir. gözlerin, ellerin ve hatta burnun aldığı küçük algılayışlardır ki irade dışında, kendiliğinden birikerek, er veya geç onay yeni bir şey hazırlama, sadeleştirme, ekonomi, ıslah veya keşfetme gibi yetenekleri hazırlar. oysa mevcut sistemde sınıf geçme için sandalye üzerinde en verimli çağlarını geçirirler. ortaya yetişmiş bir adam çıkar ama bu adam bitmiştir artık. bir işe yerleşir, evlenir ve bir çember içinde biteviye dönmeye razı olur. vazifesinin başına geçer ve dürüst bir halde çalışır, işte o kadar. bu eğitimin sonunda, gelir gideri karşılamaz..""

    "kavramlar farklı şeyleri ifade eder farklı zaman/toplumlara: "yunan kurumu olarak cumhuriyet, egemen küçük baskıcıların toplanmasından oluşmuş aristokrat bir kurumdur. yine bu dönemde düşünme özgürlüğü akla gelmez: ilahların, kanunların, adetlerin sorgulanmasından daha büyük bir suç bulunmaz. vatan kelimesi bir atinalı veya spartalı'nın ruhunda atina veya sparta sevgisi idi. birbirleriyle savaşan rakip kabilelerden toplanma bir "yunanistan sevgisi" anlamı yoktu."

    "devlet adamlarının en önemli görevlerinden biri, eski adlar altında halkın nefret ettiği şeyleri, sevdiği, hiç olmazsa tarafsız kelimelerle isimlendirmekten ibarettir. kelimelerin gücü o kadar büyüktür ki, en iğrenç şeyleri kabul ettirmek için iyi seçilmiş kelimeler amaca ulaştırır: jakobenler o zaman halkın çok tuttuğu özgürlük ve kardeşlik kelimelerinden faydalanarak uygun bir baskı, engizisyon mahkemesi gibi bir mahkeme ve eski meksikalılarınkine benzer insan mezbahaları kurdular.""

    "kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamamıştır!! hoşlarına gitmeyen mantıksızlıklar karşısında, gerçekdışı eğer kendilerini çekerse, bunu ilahlaştırarak buna yönelmeyi daha üstün tutarlar. onları hayallere çekmesini bilenler onlara hakim olurlar ve hülyalarını ortadan kaldıranlar da onların kurbanı olurlar."

    "kitleleri inandırmak için önce besledikleri duyguları anlamak, bu duygulara katılır görünmek gerekir."

    "önder aydın değil, yarı aydındır. aydın olmak genelikle tereddüte ve hareketsizliğe yönelttiğinden tam aydın olamazlar. nevrozlular, yarı deliler, yaratılışça heyecanlılar arasından çıkar önderler. savundukları düşünce ne kadar saçma olursa olsun onların düşüncelerine karşı her yargılama yargısız kalır. hakaret ve tecavüz onları daha çok harekete ve heyecana getirmekten başka işe yaramaz. kişisel yarar, aile, hepsi feda edilmiştir. nefsi korumak içgüdüsü bile onlarda kaybolmuştur. öyle ki, çoğu zaman istedikleri tek şey şehit olmaktır. imanın şiddeti, sözlerine büyük bir telkin gücü verir. halk güçlü iradeye sahip adamı daima dinler. kitle halinde bulunan bireyler iradelerini kaybettiklerinden, iradeye sahip olan kimseye içgüdüsel olarak dönerler."

    "sahte önderler: çoğu zaman yalnız kişisel çıkarlarını izleyen, içgüdüleri okşayarak karşısındakileri kandırmaya çlışan kurnazlardır. bunların kitle üzerindeki etkileri çabuk geçer. kitlelerin ruhunu coşturan büyük kandırıcılar, önce bizzat kendileri bir inanca hükmü ve nüfuzu ile büyülenmiş olmadıkça, kitleyi büyülemeyi başaramamışlardır."

    "kitlenin ruhuna daima hakim olan özgürlük gereksinimi değil esirlik gerekliliğidir. bağlılığa susamış olmaları, kendilerinin yöneticisi olduğunu söyleyen kimseye içgüdüsel olarak onları bağlar."

    "iddia-tekrar-sirayet: her türlü kontrolden, ispattan uzak, saf ve sade iddia… kitlelerin ruhuna bir fikri yerleştirmek için en emin araçtır. iddia ne kadar açık ve deliller ne kadar sade ve ispattan uzak olursa, yargı ve etki de o nispette büyük olur. bütün çağların din kitapları ve yasaları daima böyle sade iddialar ortaya koymuşlardır."

    "idianın gerçek bir etki meydana getirmesi için mümkün olduğu kadar aynı kelimelerle tekrar edilmesi gerekir. napolyon "biricik ciddi söz sanatı tekrardır." demiştir. böylece sirayetin güçlü mekanizması işe karışır: bir atın aynı hareketleri sık sık yapması, ahırda bulunan diğer atlara da sirayet ederi onlar da bu hareketi yapmaya başlarlar. bir veya birkaç koyunun bir şeyden ürkmesi derhal öteki koyunları da ürkütür. heyecanların sirayeti, paniklerin sebepsiz meydana gelmesini izah eder. delilik gibi daimi bozukluklar bile sirayet yoluyla yayılır."

    "taklit, gerçekte sirayetin eserinden başka bir şey değildir: hayvanlar gibi insanlar da yaradılıştan taklitçidirler. taklit, insan için bir ihtiyaçtır, şu şartla ki, taklit kolay olsun, mesela modanın yayılması bu ihtiyaçtandır. ister düşünceler, ister sonsuz eserler, yahut sadece kostümler söz konusu olsun, modanın etkisi dışında kalmayı başaran kaç kişi vardır?"

    "hristiyanlığın ilk kurucuları, düşüncelerini meyhaneden meyhaneye yayan sosyalistler işçilere benzer. yüz yıldan uzun süre yalnız en basit halk tarafından kabullenilmiştir. sirayet, basit hak arasında etki yaptıktan sonra toplumun yüksek tabakalarına geçer. bu yüzdendir ki halk arasında tutunmuş bir düşünce, ne kadar saçma da olsa sonunda toplumun yüksek tabakalarına da kendini kabul ettirir."

    "bir inancın sahipleri eski ilahlarının heykellerini daima şiddet ve hınçla kırarlar."

    "münakaşa edilen nüfuz artık nüfuz olmaktan çıkar. uzun zaman nüfuzlarını koruyabilmiş olan insanlar münakaşa konusu olmaya asla katlanmamışlardır. kitlelerin hayranlığını kazanmak için onları kendinden daima uzak tutmak gerekir."

    "her genel inanç, hemen hemen bir uydurmadan ibaret olduğu için incelemeden kurtulmak ve kontrol edilmemek şartıyla yaşayabilir."

    "bazı genel inançların felsefi bakımdan saçmalığı hiçbir zaman onların zaferlerine engel olmamıştır. hatta bu zafer, bahsedilen inançlarda sırlı bazı saçma öğeler bulunmadıkça imkansız görünür."

    ""dini inançların adadığı mutluluk ideali ancak ahirette gerçekleşeceğinden buna kimse itiraz edemiyordu. sosyalist mutluluk idealinin ise yeryüzünde gerçekleşmesi gerektiğinden, bu mutluluğu meydana getirmeye girişir girişmez vadedenlerin yalanı ortaya çıkacak ve yeni inanç aynı zamanda bütün nüfuzunu kaybedecektir."" (yazıldığı sırada sosyalizm henüz çökmemişti.)

    "seçim: rakip adaya gelince, onun en rezil bir kimse olduğunu, birçok cinayetler işlediğini, bunların herkesçe bilindiğini, iddia, tekrar ve sirayet yollarıyla ortaya koyarak seçmenler karşısında itibarını kırmalıdır. ispata veya delile gerek yoktur. iftiralar oranında sözler sarfedeceği yerde, bir takım ispatlarla karşılamaya kalkarsa, o andan itibaren kazanma şansını kaybetmiş olur."

    ""sefil sömürücüler, mükemmel işçiler, servetlerin ulusallaştırılması" gibi sözler biraz bayağılaşmış olmakla birlikte daima aynı etkiyi meydana getirirler."
  • yuzlerce yil once yazilmasina ragmen yazarin tespitleri, gunumuz turkiye'sinde guncel ornekleri cok fazla cagristirdi. aysun kayaci'nin anlatmak istedigini cobanin oyu ile egitimli vatandasin oyunun neden denk oldugunu konunun uzmanindan okuyorsunuz. insanlarin bireysel olarak yanlis bulduklari eylemleri bir kitleye mensup olduklarinda rahatlikla yapabilmesi, kitle ruhunda bilincli kisiligin kaybolmasi, kisinin bu davranislari kitle yapiyormus gibi hissetmesini okurken gozlerinizin onuden film seridi gibi pek cok aci olay geciyor. zeki veya kulturlu kisilerin bile kitle icerisinde yer alinca bireyselliklerini kaybettiklerini "kitleler zekayi degil, vasatligi biriktirir." sozuyle aciklayan kitabi herkesin okumasi, okullarda okutturulmasi gerekiyor.
    "canli varliklardan birkaci bir araya gelir gelmez, bunlar ister hayvan ister insan kalabaligi olsun, icgudusel olarak bir reisin, yani bir onderin emri altina girerler. insan topluluklarinda onderlerin buyuk bir rolu vardir. onun iradesi, fikirlerin gerceklestigi bir kaynak olur. kitle, cobanina sadik bir surudur."
hesabın var mı? giriş yap