• şimdilik dorock bar’da her pazar dinleyebildiğimiz thrash metal grubu mekanik’in, tüm parçaları türkçe olan ilk albümü.

    1. cehennem gibi
    2. sır
    3. son adam
    4. çelik tadında
    5. vahşi ve eski
    6. seçilmiş hiç
    7. üniformalı azrail
    8. onursuz emanetçi
    9. günahı kim yazacak
    10. 1986

    http://tr.myspace.com/mekanikofficial
    http://www.reverbnation.com/mekanik
    http://www.twitter.com/mekanikofficial
    http://www.formspring.me/mekanikofficial
    http://www.facebook.com/mekanikofficial
  • şu dönemde, 2019-2020-2021 ve devamında 2022 yılları içerisinde, türkiye'de yaşadığımız genel olumsuz ruh hali, umutsuzluk, ve (bkz: anhedonia) belirtileriyle içerisinde bulunduğumuz durum.

    kitlesel diyorum çünkü pandemi, ekonomik instabilite, ayrıştırıcı siyasi söylemler, kadın cinayetleri, çocuk ve hayvan tacizleri/tecavüzleri etkisiyle halkımızın büyük çoğunluğu bu ruh haline girdi. şu anda bunu anlamakta veya genel bir ifade koymakta zorlanabiliriz ama bundan beş on yıl sonra, tüm bu sorunları atlattığımız zaman, geriye dönüp baktığımızda anlayacağız.
  • artan nüfus başta olmak üzere sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile beraber psikolojik bir çok öğenin artık sosyolojik öğe olmaya başlamasına sebep olmuştur.

    psikolojiden, sosyolojiye kayan tüm bu eylemler, durkheim amcanın tabiri ile öykünme ile yaşanıyor. bu yüzden, bugün bireysel mutsuzluktan söz etmemiz pek mümkün değil. çünkü ortak konularda kaygı sorunları yaşıyoruz, ortak konular çerçevesinde intiharlar ediliyor, ortak konular çerçevesinde umutsuzluğa düşüyoruz.

    bunun sebebini sadece siyasete bağlamak pek doğru değil aslında. birileri çok kolay yoldan zengin olup, hayal ettiğimiz hayatı yaşaması ister istemez başta kişisel sonra da toplumsal oladak "hak etmediğimiz hayatları yaşıyoruz" düşüncesine sevk ediyor.

    kısacası, bu kuyunun bir sonu yok. birileri mutlak yükselişin tadını çıkarırken, diğer büyük bir kısmı düşüşün o sonsuz korkusunu yaşayacak.
  • şu anda ülkemizde, kalbi ve cebi kötülükle beslenen insanlar dışında mutlu olan birinin olduğunu sanmıyorum. pandemi, orman yangınları, terör saldırısı, ekonomik krizle gelen fakirleşme derken deprem felaketi ile de son darbeyi almış olduk.

    müthiş bir kaygı duyuyoruz bir kere; bulunduğum ev bana mezar mı olacak? ay sonunu getirebilecek miyim? ev sahibim kiramı ne kadar yapacak? çocuklarımın geleceği güvende mi? yolda yürürken bir terör saldırısıyla bacağım, kolum kopacak mi?

    peki bu kaygıları kontrol etme, yön verme gücüm var mı? yok!! işte teşhisi de bu noktada koyabiliriz. bireysel depresyonda tedavi ile gücü eline alma imkanın varken; kitlesel depresyonda devletinin vicdanına kalıyorsun.

    bugün siyasetçilerden biri " orada diyanetin ne işi var? psikolog gönder psikolog" diye naralar atıyordu. felaketin şu aşamasında yapılan en iyi tespitlerden biriydi belki. ama eksik; öncelikle devleti yönetenlerin bu konuda ciddi bir bilinç edinmesi ve ardından eğitim alması gerek. eğer şanslıysak önce deprem bölgesindekilere sonra da bizlere yardımları dokunabilir...
  • “vahşi ve eski” adlı parçada çok sağlam bir “blackened” esintisi var gibi gibi.
hesabın var mı? giriş yap