• tokat yöresinin halk ozanı aşık ali, 42 yaşındayken traktörle kazası geçirir ve hayatını kaybeder. eşi gülbahar 8 çocuğuyla dul kalır, üstelik hamiledir ve doğum yapmak üzeredir. aşık ali'nin ölümünden tam 37 gün sonra (11 ekim 1968) dokuzuncu çocuğu dünyaya gelir. bu çocuğa, dedesi tarafından, ölen babasının adı "ali" ismi konur.

    ali, çocukluğunda çobanlık ve çiftçilikle uğraşır. koyun güderken, köy işlerinde çalışırken, yürürken hep türkü söyler. babasından gelen gen, onu türküye itmektedir. bağlama çalmayı köyün ozanı mahmut kaya, köy dedesi sadık körpeci ve ilkokul öğretmeni fevzi küpeli'den öğrenir. diğer kardeşlerine göre müzikle çok içli dışlıdır. ne var ki, diğerlerinin aksine babasını görmeyen tek evlattır.

    gülbahar hanım, ali'nin boşluk bulduğu her anda evlerinin yakınındaki bir kayalığa çıkıp türküler okumasından ve okurken dalıp gitmesinden anlar ki kocası aşık ali'nin saklanan yadigarı artık oğlu ali'ye nasiptir. babasından kalan saz ali'ye verilince daha da aşka gelir ali.

    memleketinde kahvehanede, cemevinde türküler söyler ancak aşık tarzında söylemediği için dışlanır. beğenilmez. çünkü müziği farklı bir tarzda icra etmektedir. ağabeyi, ali'yi istanbul'a götürür. kasımpaşa'da bir saz evi ve yapım atölyesinde çalışır. 1983'te bir ses yarışmasına katılır ve aşıklamada birinci olur.

    bu dönemi şöyle anlatır: "1968'de tokat'ın turhal ilçesinin erenli köyünde doğdum. babamı hiç görmedim, ben doğmadan 37 gün önce bir kazada vefat etmiş. dokuz kardeş yetim büyüdük. ben en küçükleriyim, yani annemin de dediği gibi ailenin en güccüğü. ilkokuldan sonra maddi imkansızlıklar ve yetersiz koşullardan dolayı okul hayatıma son vermek zorunda kaldım. işte böyle başlayan öyküm, büyük abim sadık'ın da desteği ile 1983'te beni istanbul'a kadar getirdi.”

    müzik eğitimi almaya başlar. ancak eğitim masraflarını karşılayamadığı için eğitimini yarıda bırakır ve konfeksiyon atölyelerinde çalışır. düğün salonlarında ve gece kulüplerinde çalışır. bu dönemde gür ve kıvırcık saçları olduğu için ona "kıvırcık ali" lakabını takarlar. yıllar onun gençliği gibi saçlarını da alır.

    bazı çevrelerin ilgisini çeker. 1996'da devran kasetçilikten grupla beraber ilk albümünü çıkararak serüven başlar. ardından iki albüm daha gelir. ama asıl çıkışını 1999'da yaptığı ilk solo albümü "gül tükendi" ile yapar. bir anda şöhrete kavuşur.

    kalan müziğin kurucusu hasan saltık o dönemde şöyle bahseder ali'den: "büyük şirketlerin patronlarının önüne bandrol rakamları geldiğinde herkes en üst sıralarda kıvırcık ali ismini görüyor ama kimse hakkında bir şey bilmiyor. ismi biliniyor ama kendi bilinmiyor. tarkan'dan sonra korsanı en çok yapılan kişi o. tuhaf bir dinleyici kitlesi var, popülaritesi inanılmaz, sağcısı da solcusu da onu dinliyor."

    sonrası 11 sene süren bir dönem... tanınan türküler, çok satan albümler... ama bu şöhret onun kısa hayatının sadece bir döneminde kalır. 11 ocak 2011 tarihinde, ankara'da katılacağı trt 1'de yayımlanacak bir programa gitmek için atatürk havalimanı'na doğru evinden yola çıkan ali, 05.30 civarında tepecik, büyükçekmece'de "ölüm virajı" olarak bilinen yolda kendi aracıyla geçirdiği bir trafik kazasında babasıyla aynı kaderi paylaşarak maalesef hayatını kaybeder.

    tel tükenmiş, söz tükenmiştir. özü, sözü temiz ali özütemiz namıdiğer kıvırcık ali onu ve eserlerini tanımaya başladığımız, hatta en verimli olabileceği dönemde aramızdan ayrılmıştır.

    ruhu sad olsun!

    "ateş-i aşkına yaktın özümü / halil ibrahim'le nardan gelirem / ab-ı kevser ile yudum özümü / kırkların bezminde dar'dan gelirem" *

    ölümünden sonra yayınlanan "onbir bir ikibinonbir veda" albümde yer alan ve yıldız tilbe'yle beraber seslendirdiği "al ömrümü" şarkısını buraya bırakıyorum: youtube linki
  • 2000 yılında bir gece yarısı, bolca içtikten sonra yurt odasına sığışamamış kafası güzel 7-8 öğrenciyiz, dışarı attık kendimizi... avcılar kar altında... güçlerimizi birleştirip bi paket öğrenci malborosu * ve koca bir şişe kanyak alıp parkın birinde muhabbete devam ediyoruz. avcılar kar altında... biz yanıyoruz. üstelik türlü türlü de dertlerimiz var, herkes gibi, ama haberimiz yok ki, her birimizinki en büyük... dilimizde türküler. sonrasında parsellerde bir işkembe salonuna giriyoruz şarkılar türkülerle. alışmışlar şamatamıza, üstelik depremde yurt öğrencilerinden ne çok yardım görmüşlerse, parseller bizi bağrına basmış, ne yapsak kimse kızmıyor. arka masada üç abi var, birinin sırtı dönük, tebessümle izliyorlar, onlar kendi aleminde... çorbalarımız gelince bi sessizlik oluyor, yemeğe dalıveriyoruz. o sessizlikte, noldu gençler sustunuz, diyor sırtı dönük abi. sonra elinde farkettiğimiz bağlamasının teline vuruyor. sonrasında masalar birleşiyor, iki demlik çay, yine türküler, yine muhabbet...

    ruhun şad olsun ali abi.
  • tokat ta büyükler onu kapıdan kovardı, bacadan girerdi. aşık tarzı söylemezdi türkülerini. o yörenin mahali sanatçılarına da benzemiyordu. büyükler pek rağbet etmezdi. ama biz çocukları etrafına toplar türküler söylerdi. yine de vazgeçmedi. kaç kere kahveden kovulduğuna şahit olmuştur köylü. ben hala inanamıyorum öldüğüne. inatçıdır bu adam. gitmemiştir. inanmıyorum.
  • düzgün adamdı. ve takip ediyorum, düzgün adamlar bir yerlerde toplanıyorlar.
  • eğer ki vefat ettiyse "içim yanıyor".
  • sıradan bir gündü.
    8 ocak 2011, cumartesi.
    saygıdeğer bir arkadaşımla, oturmuşuz bilgisayarın başına. türkiye'de protest müziğin tarihçesine şöyle bir göz gezdiriyoruz. emek verenleri, ucundan köşesinden adam gibi müzik yapma gayreti gösterenleri yad ediyoruz. aklımızın ucundan bile geçmiyor kıvırcık ali. devam ediyoruz dinlemeye. kimler dinlenmiyor ki; "arif kemal diye birisi vardı" diyor, arkadaşım. "bu memlekette bu adamı benden başka yüz, bilemedin yüz elli kişi bilir" diyor. açıyor bir parçasını, "gece gelen konuk". güzelmiş diyorum. "şimdi suudi arabistan'da müzik öğretmenliği yapıyormuş, çok değişmiş" diyor. sonra grup çığ'ın yeniden yorumladığı versiyonunu dinliyoruz "gece gelen konuk"un. ardından çok daha başka eserler, dinliyoruz; çok daha başka sanatçılardan. aklımızın ucundan bile geçmiyor kıvırcık ali. aralarda umut sarıkaya karikatürleri geçiyor bilgisayarda. eğleniyoruz işte, sıradan. sonra ekşi sözlük'te hayatını kaybeden yazarların hayat hikayelerini okuyoruz, dramdan. garip bir tüy dikeliyor, sıradanlığımızdan. çok sıradan bir gündü o cumartesi. türkçe dinliyoruz, kürtçe dinliyoruz, fransızca dinliyoruz. aklıma bir bıçak gibi saplanıyor sonra. bir gök gürültüsü gibi iğneliyor bir şey içimi. "abi, "yaşamdan ölüme" dinleyelim mi bir de?" diyorum çok anlamsız. arkadaşım "olur" diyor, biraz da isteksizce. ne konsepte uygun kıvırcık, ne birbirimizin bilmediği bir şey. dinliyoruz; dinlerken, parça çalıyor kendi kendine. biz çok sevdiği bir yazarın vefatına acı dolu sözler döken bir yazarın; o çok sevdiği arkadaşından bir ay sonra vefat ettiğini görüyoruz gri planda. sızlıyoruz hissettirmeden, ama parçadan değil aslında. parça çalıyor arkada, simge durumunda. gizliden öbekleniyor bilinçaltımıza. sonra yine eski şarkılara dönüyoruz. arkadaşım da belki "bunu niye dinledik ki şimdi?" şaşkınlığı, ben de "bunu niye söyledim ki?" sırrı. ne diğerleri kadar protestti, ne diğerleri kadar gizemli. ama 'gece gelen bir konuk'tu işte. çok sıradan bir gündü o cumartesi.

    işte o gün gürleyen gök, boşalttı sağanağını.
    ne metafiziğe sığınacak dermanım, ne acıklı hikayeler döktürecek kelâmım var şimdi.

    ısırgan otu gibi, dokunduğunda değil; sonradan çıkarmış acısı meğer.
  • hakka yürüdü dün, içimi yaktı. gün boyunca sesi zihnimde çınladı, ohohoyyyyyy canerim oyyyy diyen ağıtıyla.

    devri daim olsun, ruhu hakka varsın.
  • "bu, sensiz ikinci bayram ali
    sensiz her şey ikinci ali"
  • ankara'da yaşadığım yıllarda ortak bir tanıdığımız vasıtasıyla ahbaplığımız olmuştu kendisiyle. çok iyi niyetli ve hoş sohbet bir insandı. üzerinden 4 sene geçmesine rağmen hala kabullenemiyorum ölümünü. allah tekrardan gani gani rahmet eylesin. mekanın cennet olsun ali abi.
  • çoğu insan için günün kötü başlamasına neden olmuş sanatçı.

    öyle etliye sütlüye karışmadan işini yapan birinin artık olmadığı gerçeği bile insanı derinden yaralıyor.

    allah rahmet eylesin.
hesabın var mı? giriş yap