• kızınca esip gürler öfkeni atarsın, kırılınca içine atıp ağlarsın. kızınca beş dakika sonra bile kızgınlığın geçer, kırılınca içinden atamazsın. kızınca bir özür yeter yatışmana, kırılınca gönlün alınmadan geçmez kırgınlığın. kızınca karşındakine zarar verirsin, kırılınca sen zarar görürsün.

    kızmak öfkedir, kırılmak hüzün.
  • kızmak iki kişilik, kırılmak tek kişiliktir. kızmaktan korkulmaz, kırılmaktan korkulur. kızınca koşarsın delice, kırılınca ilk adım atma hamlesinde göğsünden kocaman bir el çıkar, tutar ilerleyemezsin. kızmak öfkeden yanaklarını yakar, kırılmak gözlerini. kızmak haklı hissettirir, kırılmak hak hukuktan anlamaz.
  • kızmak öfkeden*, kırılmak sevgidendir**
  • kizmak bagirtir, kirilmak aglatir.
    kizmak konusturur, kirilmak susturur.
    kizmak döker saçar, kirilmak biriktirir.
    kizmak acitir, kirilmak kanirtir.
    kizmak isitir, kirilmak sogutur.
    kizmak terletir, kirilmak üsütür.
    kizmak aciktirir, kirilmak tok tutar.
    kizmak toplar, kirilmak dagitir.
    kizmak açar, kirilmak kapatir.
    kizmak sürelidir, kirilmak süresiz.
    kizmak kalabaliktir, kirilmak yalniz.
    kizmak gider, kirilmak kalir.
    kizmak iyidir, kirilmak kötü.
  • gerçekten değer verdiğiniz insanlara kırılırsınız. bu hayal kırıklığıdır. etkisi uzun sürer hata bazen hiç geçmez.

    zerre sikinizde olmayanlar bile sizi çileden çıkarabilir. bu düz öfkedir. geçicidir.
  • kızmak, tepkidir;
    kırılmak, tepkisizlik.
  • sevgili okuyucu, diyelim ki, kavga ettik ve sen bana çok kızdın. yarım saat sonra elimde kocaman bi' tepsi patates kızartması, patateslerden 'özür dilerim' yazmış şekilde gelip 'bak canım yemezsen ketçabı üzerine sıkarım, sonra kabuklarını çöpten alır ağzına sokarım, sen uyurken de mayonezi parmağıma sıkıp parmağımı da burnuna sokarım..' filan dersem, dışından 'salak' der, önce gülümser, sonra gülersin. gülmezsen saçını çekebilirim, bu sefer kesin gülersin. çok inatçı biriysen mesela, 'e yeter ama artık, özür diledim ya işte' filan der, mayonezi parmağıma sıkar burnuna sokmaya çalışıyomuş gibi yaparım ya da daha önceden böyle durumlar için ayırdığım bi adet patates kabuğunu getiririm -ki çok zorlarsan bu alet edavatları ağzına burnuna sokmaya çalışabilirim de gerçekten-, gülmezsen yuh zaten artık. komik yani çünkü bence, gözünde canlandırabildiysen tabii.
    ama ben benden hiç beklemediğin bişi yaptıysam, yanlış bişi sölediysem filan, çok kırdıysam seni; patates kızartması filan bi' işe yaramaz. zaten ben de ağzına kabuğu sokmaya cesaret edemem o zaman. sen gülümsersin, hatta yersin belki, ama sessiz geçer o yemek. televizyonda hasan çiftçi 'ben çok severim saygısızlığı, lütfen yapın. saygısızlık benim hobimdir.' der, biz güleriz yine ama, yerlere yatıp gülemeyiz. kolanın asidinin sesiyle ketçabın az kalmasının neden olduğu 'foşk foşk' tınılarıyla geçer zaman. sen ketçabı üstüne başına sıçratırsın, ben sana gülerek 'beceriksiz!' bile diyemem, koşup peçete getiririm hemen çok ciddi bi' problem varmış ortada gibi. sonra sen üstünü silersin, ben de sana kola koyarım, konuşmayız.
  • kızmak gürültülü, kırılmak sessizdir.
    kızgın olduğunuzu herkes, kırgın olduğunuzu arif olan anlar. o da anca biraz belli ederseniz...
  • kızmak dışa dönük, kırılmak içe dönüktür.
  • insan kızınca bağırır, kırılınca ise susar.
hesabın var mı? giriş yap