• 82 doğumlu bir vatandaşım, 89dan beri yani ilkokula başladığım dönemden beri lakers taraftarıyım.. bunca yıl bu kadar maç izledim, bu kadar performansa şahit oldum.. böylesini görmedim.. ne diyeceğimi bilemiyorum, nutkum tutuldu izlediğimden beri.. takım bayağı zayıf ve toronto karşısında staples center'da ezilirken bir asi ruhun çıkıp noluyor ulan diye maç alışını gördüm.. mj'den beri sahada böyle bir ruh ve dominasyon görmediğimi belirtmem gerek.. kelimeler kifayetsiz..

    şöyle bitirmek istiyorum staples'tan alıntı olarak..

    mvp!!!
    mvp!!!
    mvp!!!
    mvp!!!
    mvp!!!
    mvp!!!
  • 2004 final serisinde lakers'ın elenmesinden sorumlu olmayan insan.

    o final serisinde detroit daha iyi bir takımdı, özellikle de lakers'ın playoff kahramanı malone sakatlandıktan sonra. malone'un sakatlığı sadece malone'un sakatlığı anlamına gelmiyordu, horace grant'i de çok önceden kaybetmiş olan lakers'ın cook, walton (ki bu ikisinden biri uzun boylu 3 numara, diğeri de zaten 3 numaradır) ve medvedenko'yla devam etmesi anlamına geliyordu. malone'u kaybeden lakers, muazzam atlet detroit takımına karşı iyice çaresiz kaldı, detroit her maçta ribaunt dominasyonu elde etti. ben wallace her iki pota altında helikopter gibi uçarken lakers'ın bir çaresi yoktu.

    sadece pota altında değil, guard savunmasında da lakers kobe haricindeki ayaktan darbe alıyordu lakers. kariyerinin eski günleriyle alakası olmayan payton ve ayağı kırıldıktan sonra hep kötü bir savunmacı olarak kalan derek fisher'a karşı chauncey billups lakers'ı öldürüyordu ama büyük gm mitch kupchak yazın serbest kalan trenton hassell'i minimum fiyata takıma katmayı gereksiz görüp onun yerine 86 yaşındaki bryon russell'ı tercih edince lakers billups'a karşı da çaresiz kaldı. phil jackson ümitsiz bir denemeyle hamilton'la uğraşan kobe'yi billups'ın üzerine aldı ama olacaklar baştan belliydi: billups dururken bu defa tabii ki hamilton tozutuyordu.

    bütün bunların yanında bir de fisher, rush gibi şutörler seri boyunca önleri açık attıkları ceza atışlarında bile feci düşük yüzdeyle oynayınca lakers haliyle elendi. belki o lakers akıllarda payton'lı malone'lu lakers olarak duruyor ama payton'ın çok sıradan bir payton olduğunu, malone'un da oynayamadığını unutmamak gerekir.
  • öyle zannediyorum ki olay shaquille o'neal'a pas indirmekle açıklanacak kadar basit olsaydı phil jackson tarafından vakit kaybetmeden kenara alınacak oyuncu. shaq o kadar kudretli bir oyuncuysa ribauntları almayı da deneyebilirdi ama detroit her gelişinde fazladan bir hücum yapıyordu hücum ribauntları sayesinde.
  • attığı 81 sayıdan sonra hakkında halen daha "şahsi oynuyor, takım oyununu bozuyor" gibi yorumlar yapılmasının komik kaçtığı basketbolcu. lamar odom'ın şut sokamadığı (1/7 ile oynadı), devon george, kwame brown, sasha vujacic, luke walton gibi skor opsiyonlarının hepsinin tel tel döküldüğü maçta şut kullanmasın da ne zaman kullansın bu adam? patır patır üçlükleri sokarkan "ulan amma şahsi oynuyorum, dur biraz da devon'a pas vereyim, gerçi bugün şut sokamadı daha ama basketbol takım oyunudur" mu deseydi?
  • durumu en iyi phil jackson ozetlemistir.(her zamanki gibi)

    "i've seen some remarkable games but i've never seen anything like that before," added lakers coach phil jackson, who played against chamberlain and coached jordan. "it's just a personal challenge for him to attack the whole team. it was not exactly the way you want to win a game, but when you have to win a game, it's great to have that weapon to be able to do it. we rode the hot the hand."

    ayrica (bkz: michael jordan/#2333727)
  • attigi 81 sayinin hicbirinin oyle rahat oynanan bir macin herhangi bir yerine sıkıstırılmıs degil de, 15+ sayidan gelen bir comeback in, emegin, hirsin, ozverinin ugrasi oldugu unutulmamasi gereken sayilarin sahibi yaratiktir. 63-49 biten ilk yarinin sonunda ikinci yarida 55 sayi atmistir. hepsinden onemlisi de budur zaten. 81 sayi atmaktan ziyade o maci kazanmis olmak, winner kimliginin canlanisini gormek onu daha cok mutlu etmistir, eminim. zira kendisi suanda nbade oynayan oyuncular arasinda en fazla winner karakterine sahip kisidir. gercekten bir maci istediginde alamama ihtimali azdir, zira o azmistir ve onu durdurmak cok zordur.

    toronto savunmasinin buradaki rolu; sayinin 81 e ulasmasinin anlamsizligindadir. bir oyuncuya 81 sayi attirmak hakkaten sacmasapan bir savunma yapildiginin kanitidir. ama 81 sayiyi da oyle her oyuncu yapamaz. dikkat edilmesi gereken nokta da burada. kobe bu denli bir winner olmasa, maci kazanmak istediginde, bunun icin ekstra hirs yaptigi takdirde kazanabilen bir insan olmasa bu is de olmazdi. once toronto savunmasi degil, once kobe nin ne denli bir yaratik oldugu gelir bu nedenle. ne denli muthis bir basketbol yetenegine sahip oldugu ve bence daha da onemlisi nasil bir winner karakterini icinde barindirdigi..
  • 70 efficiency recap puanı toplayan yaratık
    (bkz: hayvansan kobe)
  • buyuk olma yolunda ilerleyen nba oyuncusu
    buyuk oyuncu olmak icin...
    sıkıysa efes pilsen e atsın 81 sayı
    (bkz: 10 mart 2005 efes pilsen benetton treviso maci)
  • çoktan en büyüklerden olmuş nba oyuncusu.

    kobe'yi ilk olarak seneler önce bir reklamda gördüm. dark city'den çıkmışa benzeyen bir yaratık "o bahsettikleri çocuk sen misin" diyordu - yeni draft edilmiş ve üstelik direkt liseden geldiği için daha o dönemde bir sürü tepki çekmiş olan - kobe'ye. eğer bir meksika şamanı olsaydım bu reklamdaki tuhaf yaratıkların kobe'nin kaderi olduğunu ve hep omuzunun üzerinde tünemiş durumda olacaklarını söylerdim herhalde. çünkü three-peat yaptıkları dönem dahil, 81 sayı attığı bir maçtan sonra bile geyik geyik eleştirilere maruz kaldı kobe. kendini bir türlü herkese sevdiremedi, buna kalkışmadı da zaten. artık herkesin bayıldığı bir mj olamayacağı anlaşıldı. üstelik nba'in en tartışmalı ve medyatik takımında oynuyor. çenesi de durmuyor. bu durumda kobe abartacak, sevmeyenler çatlamaya devam edecek. kobe'yi sevenler - sevmeyenler ayrımı da gazete - dergi - tv spor paketi vs vs sattırmaya devam edecek..
  • hakkinda bir gunde 81 entry yazilmasini haketmi$ oyuncu.
hesabın var mı? giriş yap