• evet efendiiiim. şu an evli erkekler için kerevizden kurtulma sanatı başlığında döktürülen entry lere bakarak; açıklamak, aydınlatmak ve feyz vermek farz oldu.

    öncelikle kocaların kereviz, enginar, kuzu kulağı, radika, karnabahar, kabak ve beş benzemezlerine verdiği tepki evrensel; "öğğğğkk" . biz işini bilir eşlere düşen görev ise, bu sağlıklı besinlerin kocalarımızın bünyesine kazandırılması ve dahi uzun yaşam sırrına beraberce vakıf olmak, bla bla bla...

    öncelikle güzel bayanlar şu "evde rakı içmek" olayına karşı duruşumuzu belirlememiz lazım. doğru bilinen yanlışların büyüğüdür bu; "evde kocanın rakı içmesine müsade etmeyeceksin." hayır efendim; eğer koca rakıya ya da benzer alkollü içeceklere meyilli ise, bu eylemi evde sürdürmesi en doğrusu ve en güzelidir. alkolü seven bünye ne yapıp eder o alkolü bünyeye katar. bunu kabul edeceğiz. ve eğer biz kocalarımızın evde içmesine karşı çıkarsak, o koca gider; evde bir haftada tüketeceği alkolü arkadaşlarıyla çıkacağı bir gecede içer gelir. tecrübeyle sabittir ve tecrübe yirmi yıllı kapsadığından mütevellit değer verilmelidir.

    evde hazırlayacağımız rakı sofrası onları sıkmasın, bu meret tek başına dinsiz imansız gitmesin diye de bir zahmet içmeyi öğreneceğiz. oturduğunuzda 4-5 kadehi yuvarlamanız şart değildir, bir kadehle bile usul usul ona eşlik ettiğinizde, huzur içinde en fazla 3 kadehçiğini içip, tatlı tatlı muhabbetini ettiğini göreceksiniz.

    gelelim sebze-i alinin bu sofradaki yerine; hazırlayacağınız bu sofrada tüm sebzeleri gerek sarımsakla, gerek yoğurtla, gerekse limonla kamufle edip yediremeyeceğiniz erkek yoktur. sizin güzel bi sofrada rakıları açıp kendisini beklediğinizi gören koca, bilin ki; sarımsaklı yoğurdu kaldırıp altında yatan sebze nedir diye bakmayacaktır.

    karnabaharı haşlayıp bol sarımsak limonla yatırın tabağa...kabağı rendeleyip sarımsaklı yoğurt ve cevizle harmanlayıp serin kayık tabağa özenle... kerevizin tarifini sayın alexander goygoyevic vermiş hali hazırda, o tarife ince kıyım dereotu da ekleyip koyun sofraya... enginarı haşlayıp pilava katın, limon,taze soğan ve dereotu eşliğinde... pırasayı ince ince doğrayıp bol zeytinyağında acı pul biber marifetiyle su katmadan kavurun, sürün önüne...

    bakın bakalım birine bile ağız burun kıvırıyor mu? zaten kurduğunuz ilk sofrada -hele de alışık değilse sizden böyle bir güzellik görmeye- ağzı bir karış açık kalır, ne yediğinin farkına bile varmaz. sonra kendisi gelir kapınıza mum olur; "karıcığım geçen mezeler yapmıştın, sofra kurmuştun, hadi bi daha"

    bu sistemle, bildiği sebze, ıspanak, patlıcan, patatesi geçmez, ankara'da doğmuş büyümüş kocaya, ege nin dağlarında ne kadar ot-çöp varsa yedirmiştir kardeşiniz, fikirlere itibar edin.

    haa derseniz ki; "illa rakı sofrası mı kurulacak kardeş, içmez benimki, ben ne yapsam?" , işte ona çok bi alternatifim yok. eğer sağlıklı yaşam zırvasına içmiyor ise kerevizden alacağı vitamin eksik kalsın, öyle de yaşar o, bırak yemesin, üsteleme. ya da öylesine "sağlıklı yaşam" diyerek yedirmek daha kolay olur, ne bileyim? benim anlattığım konu, bildiğim konu. kafamdaki tanım, vereceğim örnek budur.

    sonuç olarak kurun sofranızı, alın kadehinizi elinize; sonra gelsin kerevizler, gitsin enginarlar, sofranın baş köşeciğine kurulsun pırasalar...
  • hakikaten, bu "kadın" adını verdiğimiz türün bizlerden ne istediğini anlayabilmiş değilim.

    arkadaş, ben 32 yaşında bir adamım. sağlıklı yaşama adına yıllar önce sigarayı bıraktım. alkolle aram çok sıkı fıkı değildir. sporsa, onu da yapmaya gayret ediyorum. zaten yaşadığım yöre itibarı ile zeytinyağı manyağıyım. zeytinyağının fitilini yapsalar alır götüme sokarım. sülalemde en erken ölen, dedemin annesiydi, o da 101 yaşını gördü. hala sülalecek dedemin babası ölsün de mirasa konalım diye bekleşiyoruz. o derece.

    e, kereviz de yemeyivereyim arkadaş. enginar eksik olsun, tilki kuyruğu, kuşkonmaz, turp otu, anasısikilmemişçocukbokuotu eksik olsun. ben çiğ et yemek istiyorum, bütün kuzuyu kendi ellerimle kesip ateşte çevirmek istiyorum, erol taş gibi ısıra ısıra tavuk yemek istiyorum, çıplak ellerimle balık yakalayıp bütün halinde yutmak istiyorum.

    çok şey mi istiyorum arkadaş, ne kerevizi, ne sanatı allaşkına..
  • hanımlar tarafından uygulanması esasında oldukça kolay olsa da, sonuçları tamir edilemez yaralara yol açabilen bir sanattır.
    tavada tavukla , kremayla, baharatla görünmez hale getirdiğiniz pırasayı bir güzel yedikten sonra "hahahahah pırasa vardı onun içindöööö" diye güldüğünüz 110 kiloluk hassas oğlanın dudağı titreyerek "artık sana güvenmiyorum" dediği bizzat tecrübe edilmiştir.
    hassaslaşabiliyorlar.
  • (bkz: kereviz yiyenler daha iyi yapıyormuş)

    (bkz: kereviz cinsel gücü arttırırmış)

    (bkz: kereviz yerken çok seksisin)

    (bkz: yaptığım kerevizi yersen bu gece veririm)

    ya da

    kerevizi haşlayın. iyice ezip kavurduğunuz un yağ karışımına katıp sıcak et suyunu ilave edin. içerisine dereotu doğrayıp, limon sıkın. sebze çorbası deyip önüne koyun. kesin yiyiyorlar. hatta eş dost arkadaş konu komşu da anlamadan yerler, gıkları çıkmaz.

    not: kocada etkili mi bilmiyorum ama sevgili, arkadaş ve aile efradında çok etkili.
  • askerliktir efendim.

    askere gidinceye kadar hayatım da kereviz ve pırasa yemedim. bu yemeklerin kokusuna bile tahammülüm yoktu.

    bu alışkanlığım askerliğimin ortalarına kadar da sürdü, annemin yaptığı pırasayı,kerevizi ağzına sokmayan ben askerde ki mevlam affetsin kusmuk gibi pırasayı mı yiyecektim.

    ta ki bir haftalık bir intikalin neticesine kadar.

    bir hafta boyunca sürekli konserve yedik haliyle, bu intikallerin dönüşü planlı olduğundan birliğe geri geldiğimizde harika yemekler olurdu. afiyetle yerdik hem yorgunluk hem de sıcak bir şeylerin mideye inme arzusu kurt gibi yedirir insanı.

    ama bu sefer öyle olmadı, plansız bir dönüş sonrası yemekhanede sadece pırasa bulduk. yanın da hiç bir şey yoktu. sıcak suya ekmek banıp yiyecek bünyem tabldotun dört yerine de pırasa koydu.

    inanılmaz bir iştahla yedim.

    aklıma annemin yaptığı zeytinyağlı portakallı kerevizler, zeytinyağlı havuçlu pırasalar geldi.

    ben o gün bu gündür önüme pırasa ve kereviz geldi imi gömülürüm abi hiç sorgulamam.

    eşim yoğurtlu,cevizli kereviz salatası yapıyor yerken kendimden geçiyorum.

    pırasa,kereviz mi dünyanın en mükemmel yemekleri.
  • kolaydır esasen:

    - şu kerevizden 1 lokma yersen steakhouse burger alacağım sana, hem de iki tane!
  • bu sanata bi kere vakıf olmuş olmuş insan sadece kocaya değil, istediği herkese yedirir kerevizi, bunu anladım..

    portakallı kereviz yapmış teyzem dün.. hepimizi sofraya oturtup bunu "gık" demeden yedirecek otoritesi de vardır.. yedik netekim..
    zeytinyağlı bi şey, fazlaca hafif.. bırakın doyma hissini, o öğüne dair en ufak bi tatmin yaratmayacak türden.. tabağımdakini, arkasından gelecek yemek için sabırsızlanarak yedim bi şekilde.. bunu yediğimize göre, teyzem arkasından kuzu çevirme servis edecek diye düşünüyodum, hatta pilavımın üstüne de etin yağından alırım biraz.. ohhh mis.. derken bi baktım, bişey daha geldi yoğurtlu, içinde de brokoli var..

    bu kadarına dayanamazdım artık.. cümle terbiyesizliğimi takınıp "afiyet olsun size!" dedim kalktım sofradan.. trip yaptım kendi kendime, suratımı astım oturdum.. kimse anlamadı, yoğurtlu brokoliden bir iki çatal alıp doydu herkes, kalktı sofradan.. mutsuz mutsuz oturduk.. mineral sıva yapıyolarmış teyzemlerin evin cephesini onu konuştuk..
  • bir de böyle deneyeceğim -ki biraz önce bi arkadaşta denedim süper sonuç aldım-;

    elimde koca bi bıçak, sırtımda azrail kukuletalı siyah pardesü ve davudi bi sesle söylüyorum, derinden, dinle bak;

    -yiyeceksiniiiiiiiiiz!!!!!!!

    bu kaddar basit. altı yaşında oğlumu olası gelinime hazırlamak için şimdiden çalışıyorum. henüz başarmış değilim ama olacak. yiyecek ve sevecek. yaşasın sebzeler, yaşasın sebzesever hemcinslerim, yaşasın mutfakta zafer kazanmış kadınlar...

    tekrarlıyorum ister sanat deyin ister zanaat biz bunu başarırız. eylemler sürecek...
hesabın var mı? giriş yap