ailemizin 3
kuşak erkeği de aynı faullü noktadan sik sallandırarak işerdik. tabii özellikle geceleri.. yoksa işediğimiz yönün karşı yamacında komşu evi vardı,
teşhirciliğe girerdi. birinci dedem, ikinci babam, üçüncü ben. benim kuşaktan mustafa'nın aynı şansı oldu mu, gelenek sürdü mü bilmiyorum, o bana göre 5 yıl
rötarlı. işeme üssümüz
ırbık ve
güğümlerin toplu konduğu köşenin kenarındaki
trabzanlar. yani tahta perde, ki boyu anca erişkin adam dizini geçer, belini bulmaz. o
güvensizlikte bir tahta perde biz çocukları nasıl atlamaktan, düşmekten korudu bilmem. güğümlüğün yanı olmasıyla işeme köşesi resmen
suç mahalli gibiydi. fikri kötü. nasıl
bu kadar eksantrik ve
kuralsız olunabilir? dedem yani aile liderimiz bize zaten evin doğu duvarına eklemli
hamamlıkta (
tuvalet deliği hamamlığın içindeydi) işeme
sıçma izni vermezdi. oralar sadece misafir kullanımı içindi. belki kendine de yasak, bilmem. bir yalağa,
fosseptik depoya gitmiyordu tuvaletimiz, tahta zemindeki delikten gene yeryüzüne, hatta bahçe sulama
arkının üstüne uçarak konuyordu. orası belki binde bir kaçak olarak, bir de ishal olunca zorunluktan kullanılabilirdi. aslında
düşünüyorum da, işemek için oraya gitmek gerekliymiş,
işemek bok kadar fena ev çevresi kokusu yapmazdı, bizim yaptığımız yer daha üstün ve
kokusuz yer değildi. (bkz:
gece korkusu/@ibisile)
(bkz:
korkusuz)