• zamanla hepimiz kaybetmiş olsak gerek ki, kimse bi halt yazmamış başlığına.
    yitirilen, özlenen kavram.
  • dünyanın her yeri, bütün şehirleri, semtleri ve mahalleleri için değişmez tek bir kuralı olan ilişki çeşidi.
    "rahat etmek ve iyi ilişkiler içinde olmak istiyorsanız, suratsız, şirret, terbiyesiz ve acımasız olmanız şarttır." bundan başka çare yoktur.
    "yok canım iyi davranan her zaman kazanır" diye düşünüyorsanız, ya fazla komşunuz olmamış, ya da şansınız yaver gitmiş demektir.
    öyle biri olmasanız bile, öyle görünmeyi ögrenmek zorundasınız. ilk başlarda kendi söylediklerinize, kendi ses tonunuza yabancılaşacak, söylediklerinize siz de inanmayacaksınız belki. samimiyetsiz bir gövde gösterisi gibi gelecek bu size. her şeye rağmen devam etmek, rolünüzü içselleştirinceye kadar sabretmek zorundasınız, zira oluşturduğunuz bu ikinci yüzünüz, şaşırtıcı şekilde işinize yarayacak.
    komşunuzun gerçekten terbiyeli ve iyi biri olduğunu farkederseniz, o zaman kendi halinize dönebilirsiniz. bunun dışındaki herkese, sabırla suratsız olmaya, güleryüz gösterip sıcak davranmamaya, her fırsatta şirretlik yapmaya hazır saldırgan bir yapı sergilemeye özen göstermelisiniz.
    defalarca denenmiştir !!
  • yaptıkları gürültü ile kafa sikmeye yönelik evrilen ilişkilerdir. çok başarılılar bu konuda. buradan tebrik ediyorum her birini.
  • onumuzdeki gunlerde benim icin sirtlarinda sopa kirmaktan oteye gitmeyecektir.

    oyle ust komsu gelsin bi cayimizi icsinmis, cok beklerler. 50 cm'lik 3 ceyrek dogalgaz borusu*yla öpüştürcem at ağızlıyı.
  • bayramlarda iyice vıcık vıcık samimiyetsiz hal alandır
  • istanbul'un bazı semtlerinde öyle bir hal alır ki ölüyorum deseniz koşanınız olmaz. aklıma pis, dağınık bir evde ölüp 2-3 gün sonra komşuları tarafından cesetleri bulunan tiyatrocular geliyor sözlük. korkuyorum.

    meraklanmayın benim ev pis, dağınık olmaz. ama cesedi bilemem.
  • ilkokul yılları(1986 falan);
    okuldan eve geldiğim zamanlarda beni çağıran komşunun kim olduğuna aldırmaksızın karnımı gönül rahatlığıyla doyuran, bu yetmez evladım haftasonu da arka bahçede mangal yaparız demesiyle şimdiki beton yığınları arasında ki gudubet komşuların ilkokul çocuklarından öcü gibi kaçtığı ilişkilerdir.

    bahçelievler seni çok özlüyorum.
  • üst komşum hemen her gece gürültü yapıyordu. evim 1+1, dolayısıyla onunki de aynısından ama o göt kadar eve kaç kişi sığdırıyorsa artık kahkahalar, bağrışmalar, yüksek sesli müzikle birleşince sanırsın bütün sınıfı eve toplamış. evden vuvuzela sesi bile geldi lan gecenin ikisinde.

    bir gece dayanamadım artık, ertesi gün işe gidicem ama bunların gürültüsünden uyumak mümkün değil. site içerisinde dahili telefon hattı var, aradım bi kız çıktı telefona;

    + merhaba ben alt komşunuzum, gürültünüzden uyuyamıyorum ve bu sürekli olmaya başladı, lütfen biraz daha sessiz olur musunuz?
    - aa tabi, kusura bakmayın, farkında değiliz, ben sustururum şimdi onları.
    + tamam teşekkür ederim.

    diyerek telefonu kapattım ve üst kattan gelen "susun laaaan komşular şikayet ediyo!" sesini de duydum. hakkaten hatun susturdu hepsini ama sadece o gece için.

    ertesi gece aynı durum devam etti, sanki evvelki gece muhabbeti orda kestiler ve o akşam kaldıkları yerden devam ediyorlar. neyse bu sefer bi şey yapmadım kulağıma pamuk tıkayıp uyudum.

    ertesi gün işten geldikten sonra makul bir saatte kapısını çaldım. karşıma çıkan kızın güzelliği birkaç saniye afallatsa da hemen konuya girmem gerektiğini fark ettim çünkü kız haklı olarak meraklı gözlerle suratıma bakıyordu;

    + ee merhaba ben alt komşunuzum, daha önce telefonda da konuşmuştuk sizinle. ben 6 aydır burada oturuyorum ve taşındığımdan beri sizin gürültünüze maruz kalıyorum.
    - yaa kusura bakmayın lütfen, işte arkadaşlar geliyo arada ben engel olmaya çalışsam da gürültü oluyo bir şekilde, çok mu geliyo ses?
    + yani ben de yalnız yaşıyorum çok rahatsız olmam aslında ama en azından haftaiçi gece 12 den sonra biraz daha dikkat ederseniz sevinirim. onun dışındakiler sorun değil, öğrencisiniz sanırım? biz de yaşadık eheh (bok yaşadın aq, onun evine bir gecede gelen toplam kız sen öğrenciyken evine bir yılda gelmiyordu, neyse.)
    - evet öğrenciyim, tekrar çok özür dilerim bu kadar rahatsızlık verdiğimin farkında değildim.
    + neyse canım vesileyle de tanışmış olduk, ben dublu bu arada
    - ben de dilara çok memnun oldum (gerçek ismini vermiyorum)
    + ben de, görüşmek üzere dilara.

    görüldüğü üzere sözde şikayete giden ben, kızın güzelliği ve nezaketi karşısında dayanamadım ve anında yazmaya başladım.

    neyse efendim ertesi akşam yine aynı saatlerde bu sefer benim kapım çalındı, gözden baktım ve dilara'yı gördüm;

    + ya ben çok üzüldüm size 6 aydır rahatsızlık verdiğim için ve size kendi ellerimle pasta yaptım, umarım tefisilur...

    dedi ve elime tabağı tutuşturmasıyla kaçması bir oldu. sanırım en son "telafisi olur" diyordu. lan dedim noluyo çadırı mı kurduk yoksa, hatun konuşurken korkup kaçtı ya la diye düşündüm. kontrol ettim her şey normal. kıza tek kelime edemeden gitti, var bunda bi iş ama neyse dedim. zaten karnım da açtı, bi güzel yedim muzlu pastayı. tipinden beklenmeyecek derecede güzeldi, bunda da bi iş var dedim, neyse çözeriz elbet dedim.

    hmm bir baktım elimde boş bir tabak, ama tabağı boş götürmek olmaz. ertesi gün tabağın içine çikolata doldurdum, üzerine de küçük bir kağıda "bir kahve içer miyiz?" notuyla kapısını çaldım;

    + merhaba dilara, nasılsın?
    - iyiyim dublu, sen?
    + ben de iyiyim. pasta gerçekten çok güzel olmuş ellerine sağlık. ama benim malesef mutfakta böyle hünerlerim yok o yüzden içine çikolata koydum, bir de notum var.
    diyerek tabağı uzattım. aldı notu okudu;
    - hmm ben çikolatayı çok severim, bu da en sevdiğim. kahve tabi ki içeriz ama şu an annem bende, daha sonra içeriz olur mu?
    + tabi ki olur, görüşmek üzere.
    - görüşürüz canım.

    tamam oğlum dublu dedim, bu kızla bi şeyler olur. olmadı aq. aylar geçti hiç diyaloğumuz olmadı. ulan hani kahve içecektik.

    buraya kadar okuduysanız sakın vazgeçmeyin asıl hikaye şimdi başlıyor.

    günlerden bir gün işten geldim ve apartmanın önünde 35 yaşlarında, işten geldiği kıyafetinden belli olan, seksi bir kadınla bir adam konuşuyor. adamın ellerinde market poşetleri var. anladığım kadarıyla adam kadının poşetlerini taşımış. kadın tam avrupa yakasındaki fatoş.

    + çok teşekkür ederim zahmet oldu size de
    - rica ederim, tanıştığımıza memnun oldum
    + ben de aynı şekilde, hoşçakalın.

    adam burda numarasını istedi ama kadın vermedi, neyse. adam gitti ben de kadına kapıyı açtım, yol verdim falan. asansör beklerken kadın diyaloğu başlattı;

    + burda mı oturuyorsunuz?
    - evet, siz de burda oturuyorsunuz sanırım.
    + evet ama taşınıcam yakında, bu siteden hiç memnun kalmadım
    - aa neden ki ben gayet memnunum.
    + burda kimse kimseye selam vermiyor, koca sitede bir kere bile merhaba diyen olmadı.
    - eheh o zaman ben diyeyim, merhaba.

    bu sıra asansöre bindik kadın burda yalnız yaşadığından ama antalya'ya taşınacağından falan bahsediyor, muhabbet güzel ama onun katına geldik;

    + iyi akşamlar, çok memnun oldum, ya bi şey söyliycem ama bi dışarı çıkar mısınız?

    aha dedim noluyo ama bunları derken çıkmıştım bile.

    + sizi tanıdığım çok iyi oldu, apartmandan kimseyi tanımıyordum, belki arada görüşürüz siz hangi dairedesiniz?
    - e e elliiki, tabi çok iyi olur benim için de.
    + tamam tatlım kendine iyi bak.

    merdivenlerden yukarı çıkıp kendimi eve zor attım, noluyo lan dedim, kadın beni ayaküstü yiyecekti nerdeyse, işveler, tatlımlar falan, neyse dedim. üzerimi değiştiriyorum, pat dahili telefon çaldı;

    + komşum nasılsın, bu akşam işin yoksa bana gelsene bir şeyler içeriz.
    - ee şey tabi, gelirim bana 15 dakika ver hemen geliyorum.
    + tamam canım görüşürüz.

    ulan dublu dedim gün bu gündür, bak hatun burdan taşınıyo zaten, beni de beğendi demek ki, gitmeden beni kötü emellerine alet etmek istiyor. etsin aq canıma comcom. hemen duşa girdim, parfüm sıktım, saçımı düzelttim ve dediğim gibi 15 dakika sonra ding dong!;

    kadın kapıyı bornozla açtı. oha amınakoyim, olaylar iyice karikatürize gidiyo zaten, bi bu eksikti, girsem mi girmesem mi diye düşünüyorum çünkü bu işin ucunda böbrek.avi de var yani.

    + merhaba, ben geldim.
    - aa nasılsın tatlım, napıyorsun
    + napiyim işte, eve gittim üzerimi falan değiştirdim, sen napıyorsun?
    - napiyim canım, duşa girdim çıktım ben de kolileri doldurucam şimdi malum taşınıyorum.
    + aa evet taşınacaktın.

    ben içeri girsem mi girmesem mi diye düşünüyorum ama kadın beni davet etmiyor ki içeriye, öyle kaldım kapıda;

    - neyse tatlım, benim şimdi şu kolileri doldurmam lazım, daha sonra görüşelim olur mu canım.
    + ee şey olur tabi, kolay gelsin.

    aynı gün içinde ikinci kez kendimi nasıl eve nasıl attığımı anlamadım. rüyada falan gibiyim ya her şey absürt çünkü. böbreği kaptırmadığıma mı sevinsem, olayın saçmalığına mı kafayı yorsam, evine çağırıp içeri davet etmemesine mi kızsam. aslında hepsini ve daha fazlasını aynı anda yaptım.

    aradan birkaç gün geçti bu sefer cumartesi gündüz, yine dahili telefon çaldı;

    + komşum nasılsın, napıyorsun?
    - iyiyim, nolsun işte

    kadına trip atıyorum aq kısa kısa konuşuyorum, sinirlendirdi çünkü beni.

    + ben de bugün taşınıyorum komşum, her şeyi hazırladım, birkaç saate çıkıcam.
    - evet
    + yaa benim evde şaraplarım var da birkaç şişe, onları götürmeyeceğim, sana getireyim dedim müsaitsen.
    - haa öyle mi, yok bana getirme, istemiyorum.
    + aa neden, içki içmiyor musun yoksa?
    - hayır içmiyorum
    + iyi peki, atarım ben de çöpe

    diyerek kapattı suratıma telefonu. tabi bu kadar ters konuşmaya başka bi şey beklemiyordum da, o da beni kızdırmıştı yani, anlasın kızgın olduğumu istedim.

    neyse efendim o kadını bir daha görmedim, aradan iki ay falan geçti. yine bir akşam apartmana girerken bu sefer dilara'yı gördüm. o da apartmandan çıkıyordu. öylece yanımdan geçti yüzüme bile bakmadan gitti. haydaa diyorum içimden, görmemiş olamaz, niye selam vermiyor ki. seslendim arkasından;

    + dilara!
    + dilaraa!
    - efendim
    + yahu görmedin mi beni, bi selam vermeden geçiyorsun
    - ben seninle konuşmuyorum
    + nasıl ya, neden ki, ne yaptım ben sana?
    - ben geçenlerde seni çağırdım, gelicem dedin gelmedin, gece 12'ye kadar bekledim seni.
    + yok yahu ne zaman çağırdın, çağırsan gelirdim niye gelmiyim ki canım.

    buraya kadar gerçekten hiçbir şeyin farkında değilim, jeton hala düşmedi ya la.

    - hatta bana 15 dakika ver hemen geliyorum dedin

    dadaannnnnn. insanın başından aşağı kaynar sular nasıl dökülürmüş oracıkta gördüm. hayatı olmasa da bir bölümü gözünün önünden nasıl bir film şeridi gibi geçermiş yaşadım. toparlamaya çalışarak;

    + yok canım ya olmadı öyle bir şey, kim bilir kimi aradın, o da geliyorum diyip kim bilir kimin kapısını çaldı

    bak laflara bak hele, neyse.

    - nasıl ya ben başkasını mı aradım?
    + yani beni aramadığın kesin, bak ben sana cep numaramı veriyim, buna her zaman ben çıkıyorum, eheh.

    pişkinlikle numarasını da aldım ama eve kendimi nasıl attım bilmiyorum. gülme krizlerine giriyorum, yaptığım salaklıklara üzülüyorum, alt komşumu düşünüp utanıyorum.

    neyse birkaç gün sonra dilara aradı ve evine davet etti. gidince dayanamadım anlattım her şeyi...
hesabın var mı? giriş yap