• otoparkı bildiğiniz mafyanın elindedir. girdiğinizde direkt olarak başınıza gelir ve baskı yapmaya başlarlar. ayrılırken de sanki bir halt yapmışlar gibi bahşiş peşinde koşarlar. bu sırada tehdit de edilebilirsiniz hakarete de uğrayabilirsiniz. avm yönetimi de bunlara müsade edip suça ortak olur. bu mafya oluşumdan uzak durun.
  • geçenlerde gittim. haline üzüldüm. dükkanların yarısı boş. diğerleri de gün ortası müşterisiz, sinek avlar vaziyetteler. sadece denizin dibindeki restoran aktif işliyor gibiydi.

    2000'lerin bu flaş mekanını kriz vurmuş. aradığımı bulamadım, ykm'ye git dediler, mecburen oraya yürüdüm sahilden sahilden.
  • caffe nero açılmış avm
  • 80 li yıllarda balık haliydi burası.okulu eker balık ekmek yemeye gider halin içini gezerdik, böyle koca koca torikler mercanlar...hey gidi günler.bu gün gezerken keşke hep öyle kalsaymış dedim kendi kendime
  • once upon a time in hollywood 21.10 seansına gittim lakin yarısında çıkmak zorunda kaldım. sadece ben değil sinemanın yarısı çıktı. klimayı çalıştırmamaları ve utanmadan şikayetlere rağmen kapalı tutmaya devam etmeleri nihai olay oldu. biletimi iade ettim ve umarım işim bir daha buraya düşmez
  • alsancak yönüne bakan kafelerinde iş çıkışı şarap içmesi çok güzel olan avm.
  • denize nazır bir şeyler yiyip içmek için izmirdeki ideal yerlerden biridir.
    ha 100km. gidiş 100 km. dönüş için toplamda 200 km. yol tepmeyi sorun etmezseniz kuşadasından çeşmeye kadar onlarca farklı opsiyonunuz da var tabii...
    şehrin içinde bulunması ve insan seli olmaması sebebiyle ayrıca güzel.
  • son bir kaç aydır 13 tl sinema ücreti ödediğiniz yere 20 tl otopark parası talep edilen yer, sırf bu sebeple artık gitmiyorum.
  • eiffel ve izmir gerçeği

    (izmir hakkında minik notlar - 018)

    "efsaneler şehri" izmir, efsaneler içinde var oluşundan bu yana, tarih içinde sayısız efsaneye/söylenceye sahne olmuş ve bunlar değerli yazarlar tarafından da kitap ve gazete/dergi yazılarında söz edilmiştir. bu satırların yazarının da "izmir efsaneleri" adlı bir çalışmasını bunlar arasında sayabiliriz.

    çok orijinal ve değerli öykülere sahip efsaneler şehri izmir hakkında özellikle son yirmi beş - otuz yılda birçok konuda "montaj ve uydurma" söylenceler yaratıldığını da görmekteyiz. meydanın boş bulunduğu dönemlerde üretilen bu "masallara" ne yazıktır ki, masal sever bir toplum olan izmirliler de uzun zaman inanmış ve sahiplenmiştir. üstelik o masallarda anlatılanlarla kalmayıp, dilden dile aktarılırken, minik minik başka uydurmalar da ekleyip (deyim yerindeyse) pireleri deve yapmışlardır.

    işte bu pek de hoşumuza giden uydurmalardan biri de xix. yüzyıl'ın önemli inşaat mühendisi olan alexandre gustave eiffel ile ilgilidir. 1832 - 1923 yılları arasında yaşamış olan ve adını taşıyan eyfel kulesi ile tanınan eiffel, aynı zamanda amerika birleşik devletleri'nin simgesi olan new york'taki özgürlük anıtı'nın armatürünü de tasarlar. işte gustave eiffel, bu yazıdaki "şehir efsanesi"nin kahramanıdır. çünkü izmir'deki üç yapıda imzasının bulunduğu iddia edilmektedir ve bu söyleme çok sayıda hemşehrimiz inanmıştır.

    bakalım gerçekler öyle mi?

    - - -

    eiffel'in izmir'deki varlığı ile ilgili üç yapı söz konusu edilmektedir. bunların başında konak pier ve ardından basmane gar'ı gelirken ve bu ikiliye yakın yıllarda santa maria kilisesi de katılır.

    öncelikle pier ile ilgili söz etmek istiyorum. bu konudaki varsayımda genelde şu açıklama kullanılmaktadır: "konak pier, 1867 yılında izmir'de gümrük binası olarak kullanılmak üzere inşa edilmiş yapıdır. binanın projesi fransız mimar ve inşaat mühendisi gustave eiffel tarafından çizilmiştir..."

    bu iddia, her nedense, günümüzde konak pier olarak adlandırdığımız eski gümrük kompleksinin, 1990'ların ortalarında başlayan restorasyon çalışmalarıyla birlikte ortaya atılır. önce şehirde, yine bir gazetecinin dillendirmesiyle yayılan bu konu, 1999 seçimlerinden sonra birdenbire alevlenir. o seçimlerden sonra onarımı sürdüren yapımcılarla büyükşehir ve konak belediye yönetimleri arasında anlaşmazlık çıkar ve iş yerleri ruhsat alamama sıkıntısı yaşamaya başlar. yapıma para yatıran sermaye grubu birden bire devreye istanbul'un ünlü bir gazetecisini sokar. o gazeteci sabah gazetesindeki köşesinde "konak pier, yan yatırılmış bir eiffel kulesidir" gibi sözlerle ünlü mimara ait bu yapıya ruhsat verilmemesini ağır bir dille ve özellikle 2002 - 2003 yıllarında sayısız kez dile getirir. "masal sever" izmirliler tarafından da heyecanla kabul edilir. bu bilgiyi duyduğumda hissettiğim kuşkuyu konuyu araştırdığım zaman içinde hep taşıdım. uzun bir araştırma dönemi sonunda da doğru olmadığını gördüm.

    henüz sabah gazetesindeki konuyla ilgili yazılar başlamamıştır ki, 90'ların ikinci yarısında bildiğiniz gibi restorasyon için yıkım başlar. o dönemde henüz çakabey rıhtımı'nı terk etmemiş olan deniz kuvvetleri'nin kullandığı bölüm hariç, tüm bina duvarları yıkılır ve tabanda döşeli seramik taşlar da sökülmeye başlanır. bunun üzerine tıpkı havagazı fabrikası onarılırken aldığım belçika damgalı tuğla gibi oradan da anı olarak bir taban seramiği almak için o günlerde pier'e gittim. şantiye şefi olan kişi beni kırmadı ve bordo renkli bir seramiği verdi. bu arada pier'deki tüm konstrüksiyonunun meydana çıktığını gördüm. aklıma eiffel konusu geldi. şantiye şefi olan kişiden orada bir hafta çalışmak için izin istedim, olur deyince de ertesi gün bir arkadaşın portatif açılır merdivenini de götürerek pier'de tüm konstrüksiyonu incelemeye başladım. bu inceleme tam altı gün sürdü. altı gün boyunca merdiven tepelerinde, tüm ayrıntıları ile ortaya çıkmış konstrüksiyon parçaları üzerinde logo ya da benzer bir işaret arayarak geçirdim. çünkü eiffel'in çizdiği ve/ya da firmasının ürettiği tüm benzer malzemelere üzerinde "g. eiffel & cie. incenieurs constructeurs. levallois-peret (paris)" yazılı döküm plaket konulması şirketin mutlak uygulamalarından biridir. sözünü ettiğim plaketlerden biri yazının başındaki fotoğrafa eklidir.

    pier onarımı sırasında öğrenmeye çalıştığım bir başka gerçek ise "rıhtımdaki babaların ters çevrilerek gömülmüş top olduğu ve bu topların kadifekale'den getirildiği" söylemi idi. o altı günlük çalışma sonucunda ikinci aradığımla ilgili bilgiyi buldum. mendirek içi kıyısındaki bir babanın çevresindeki taban malzemesi açılmış ve babanın zemine gömülü kısmı da açıkça ortaya çıkmıştı. iddia edildiği gibi "gömülmüş bir top" değil, doğrudan baba olarak imal edilmiş parçaydı. onun da fotoğrafını eklidir. bu şekilde izmir ile ilgili "rıhtımdaki babalar" söyleminin de "uydurma" olduğu ortaya çıkmıştı. ve elbette incelediğim tüm konstrüksiyonda eiffel ile ilgili tek bir iz dahi yoktu. ne plaket, ne logo ne bir yazı ya da bir işaret yoktu. ancak bu varsayımı ortaya atanların da "eiffel yaptı" cümlesini kullanmanın dışında zaten bir kanıtları ya da belgeleri yoktu.

    öte yandan gümrük binaları ile eiffel'i ilişkilendirmeye çalışanların tarih bilgileri de yeterli olmadığından önemli bir ayrıntının da farkında değillerdi. onların mantığına göre gümrük binalarını eiffel yapmıştı ya da tasarlamıştı... yani tek kalemde... ama farkında olmadıkları bir gerçek vardı; günümüzde konak pier olarak söylediğimiz o yapı izmir rıhtımı tamamlanırken "tek seferde" değil, çok farklı yıllarda üç ayrı seferde günümüzdeki biçimini almıştır. gümrük binaları ilk aşamada fransız gümrüğü olarak inşa edilir ve 1880 yılında hizmete girer. küçük bir bölüm konstrüksiyon bu alandadır. derken ilk on yıl içinde binalara osmanlı gümrüğü yerleşir ve yeni bir bölüm daha eklenir. burada da küçük bir bölüm konstrüksiyon vardır. ancak yapı o haliyle ticaret hacmi her gün genişleyen izmir limanı için yetersiz kalınca 1909 yılında çok daha büyük bir ek bölüm yapımına girişilir. mevcut dolgu alanın güney batı yönü bir kez daha doldurulur ve kazanılan büyük alanın tamamı çelik konstrüksiyonla kaplanır. o ana kadar mevcut yapı grubunda birbirine paralel üç dilim çatı dizisi varken yeni bölümün çatı dizisi sayısı dörttür. bu bölümün planlarını istanbullu, fransız asıllı levanten mimar ve sanayi-i nefise mektebi mimarlık bölümü kurucusu aleksandre vallaury çizmiştir.

    bu durumda eiffel ilk rıhtımla birlikte ilk bölümü inşa etti ise... hâlâ sağ olduğu bir dönemde ikinci ve üçüncü bölümleri neden o kadar ünlü bir mimara yaptırtmadılar? üstelik son bölüm için yine fransız asıllı bir mimarın kapısı çalındığında "vatandaşım eiffel'in başlattığı bir işi neden ben tamamlayayım?" demedi? bu arada bu iddiayı ortaya atanlar iki yabancı yayını da kanıt olarak gösteriyorlar. araştırdığımızda o dergilerin de 2003 yılından sonraki yıllarda basıldığını ve türkiye'deki asılsız iddiadaki söylemleri kopyaladığı açıkça görülüyor.

    bu konuda son olarak şunu söylemek isterim: bölge müdürlüğü yaptığım dönemde, 2006 yılında ankara'da bağlı bulunduğum bakanlığın koordinasyon toplantısı sırasında, o dönemde ankara'ya gelmiş olan fransız bilim adamları ve mimarlar ile bir yemekte birlikte olduk. bu konu henüz tazeydi ve onlara sorduğumda gülerek "biz de bunu duyduk. fransa'da bununla ilgili hiçbir bilgi ve kayıt yok, sizde varsa siz bize gönderin de biz de öğrenelim" şeklinde gülerek cevap verdiler.

    özetle herhangi bir kanıtı ortaya çıkmadıkça konak pier'in gustave eiffel'in eseri olduğuna iddiası uydurma bir bilgi olmaktan öteye gidemez. gidememiştir de...

    - - -

    gelelim basmane garının eiffel tarafından inşa edildiği iddiasına. söylenen şudur: "gar binası, ünlü fransız mimar gustave eiffel tarafından klasist tarzda tasarlandı ve régie générale adlı fransız firma tarafından inşa edildi. bu bina yine aynı tarihlerde aynı firma tarafından inşa edilen fransa’daki lyon garı'nın ikizidir." bu cümleler de muhteşem bir palavradır.

    basmane garı asla fransızlar tarafından yapılmaz. izmir - kasaba (turgutlu) demiryolu hattının imtiyazını alan ingiliz sermaye grubu tarafından inşa ettirilir. bu imtiyaz 1863 yılında edward price adlı bir ingiliz tarafından alınır. o dönemde ticari açıdan fransa ile ciddi bir çatışma içinde olan ingilizler kendilerine ait bir hattın ana binasının yapımını neden fransızlara versinler? ayrıca bu bina farklı şekilde inşa edilir ve zaman içinde günümüzdeki şeklini alır. izmir'deki iki demiryolu hattının da ingilizler tarafından işletiliyor olmasını hazmedemeyen fransa, uzun yıllar saraya yaptığı baskı sonucu ancak açılışından otuz yıl sonra bu hattın işletmesini ingilizlerden satın alır. o dönemde de hattın büyük bölümü zaten çalışır durumdadır. fransızlar sadece soma bandırma ve alaşehir uşak bağlantısını hizmete açarlar. öte yandan régie générale şirketi izmir - kasaba hattının değil, samsun - sivas demiryolu hattının yapımını üstlenir.

    ayrıca internette ve birçok kaynakta gar binasını fransızların yaptığı yalanının yanı sıra "modelinin lyon garı örnek alınarak yapıldığı" palavrası da eklidir. fransa'da iki "lyon garı" vardır. ikisinin de basmane'deki bina ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. lyon garının fotoğrafını da ekliyorum. bakalım "benzer" yanını görebilecek misiniz. bir ara durumu fark edip "dışı değil ama iç planları benziyor" diye bir şey de uyduruldu. lyon garlarının ikisini de gördüğümde "uydurmanın bu kadarına da pes" dedim. çünkü ne içi ne dışı, hiçbir yerleri benzemiyor.

    - - -

    bunlar üzerine çalışıp araştırırken birkaç yıl önce pasaport'taki santa maria kilisesi'nin giriş kapısının iki yanına birden asılan tabelalarda, kilise hakkında verilen kısa bilginin içinde şu cümle yer alır: "tavan, 1891 yılında mühendis gustave eiffel tarafından restore edilmiştir."

    restore edilmiştir denilen tavanda eiffel'e atfedilen şey ise yarım daire şeklinde döşenmiş, çift sıra profil ve bağlantılarından oluşan iki tane kemer. üstelik basit de bir işçiliği var. hem yazıyı hem de o konstrüksiyonu gördüğümde söyleyecek söz bulamadım. oradaki görevliye tabeladaki bilgiyi nereden aldıklarını sordum; bilmediğini söyledi. kilise ileri gelenleri koydurmuş.

    - - -

    özetle ve bir kez daha söylemek gerekirse; gustave eiffel'in izmir'de kendisinden ya da adını taşıyan ofisten çıkmış hiçbir yapı/yapım yoktur. günümüze kadar kanıtlanmamış, ardında ticari bir kaygıyı destekleme nedeniyle uydurulmuş müthiş bir şehir efsanesidir.

    gelelim bu yazının can alıcı noktasına.

    peki, eiffel'in izmir'de bir eseri yoktur da, ülkemizin başka yerlerinde bir eseri var mıdır?

    ülkemizde başka bir şehirde de eiffel'e ait bir eserin varlığı bilinmemektedir. ancak eiffel'in ülkemizde tasarlayıp yapmak istediği bir iş vardır. işte bu işle ilgili bilgi ve çok değerli bir belge ilk kez bu yazı ile paylaşılmaktadır. bir demiryolu hattı yapımı ile ilgili bu belgeyi açıklamadan önce ülkemizdeki demiryolu yapımına kısaca bir göz atmakta yarar var.

    1830 yılında ticari olarak işletilmeye başlayan demiryollarının tarihi; modern dünyayı şekillendiren bir süreci karşımıza çıkarır. demiryollarının tarihine baktığımızda küresel anlamdaki muhteşem etkilerini görmek olasıdır. demiryolu ağının gelişimine bakıldığında, insan hayatını önemli ölçüde değiştirmesi yanı sıra ve diğer birçok değişimin de nasıl öncüsü olduğu açıkça görülür. demiryolları, yeryüzünü xix. yüzyıl'ın ilk ve son çeyrekleri arasında, insanların neredeyse köylerinden bile çıkamadığı ya da en yakındaki kasaba pazarının ötesine geçemediği bir durumdan, kıtaların birkaç gün içinde aşılabileceği bir duruma dönüştürmüştür.

    osmanlı devleti’nde demiryolu yapılmasına dair ilk düşünce de bu dönemde gelişir. liverpool - manchester treninin çeşitli fotoğraflarını gören sultan abdülmecid, ülkede de aynı trenlerin yapılmasını arzu ettiğini dile getirir. ayrıca aynı dönemde avrupalı sermaye gruplarının da yapım ve imtiyaz başvurularına başlaması osmanlı devleti'nde demiryolu inşasını gündeme getirir. sultan abdülmecid demiryolu yapımını arzu eder; çünkü demiryolu demek merkezin taşraya hâkim olması, eşkıyalara karşı güvenliğin daha kolay sağlanması ve vergilerin daha teşkilatlı biçimde toplanması anlamlarına gelmektedir. ayrıca payitahtın uzak eyaletleri kontrol edebilmesi için de gereklidir. öte yandan demiryolu ile asker sevki kolayca gerçekleşirken, anadolu'da üretilen mahsul istanbul’a, orduya ve cepheye taşınabilecektir.

    sonuçta anadolu insanı, buharlı lokomotifin yeryüzünde ilk kullanımından otuz üç yıl sonra 1856 yılında demiryolu ile tanışır ve 23 eylül 1856 tarihinde inşasına başlanan izmir-aydın hattı bu coğrafyanın sosyal, kültürel ve ekonomik olarak şekillenmesinde de bir milat olur.

    günümüz türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk iki demiryolu hattının izmir başlangıçlı olmasına karşın osmanlı devleti'nin özellikle güneydoğu anadolu ve kutsal topraklar bölgesinde de demiryolu yapımına büyük önem verdiği görülür. bunlardan en önemli ikisi; 1900-1908 yılları arasında şam ile medine arasında inşa ettirilen 1322 km. uzunluktaki hicaz demiryolu hattı ile yapımına 1903 yılında başlanan ve "berlin - bağdat demiryolu" olarak da bilinen bağdat demiryolu hattıdır. konya'dan bağdat'a ulaşmak üzere planlanan 3205 km. uzunluğundaki bu hat ancak 1930'ların sonunda tamamlanabilir ve istanbul'dan bağdat'a kalkan ilk tren 1940 yılında yola çıkar.

    işte sosyal, stratejik ve dinsel nedenlerle önemsenen güneydoğu bölgesi demiryolu hattı yapım projelerinden biri de iskenderun - şam demiryolu hattıdır. iskenderun iskelesi'nden antakya üzerinden, halep ve humus yoluyla şam'a uzanacak olan demiryolu inşası imtiyazı için birçok yabancı kişi ya da firma istanbul'a başvuru ve teklifte bulunur. bunlardan biri 1889 yılında başvuruda bulunan sabuncu matran adlı girişimcidir. bir yıl sonra yapılan başvurulardan biri ise hiç beklenmedik bir kişiden gelir: gustave eiffel.

    söz konusu evrak gustave eiffel tarafından 24 aralık 1890 tarihinde paris'te yazılarak dönemin sadrazamı ve "kıbrıslı" ön adıyla da anılan mehmet kâmil paşa'ya gönderilmiş bir mektuptur. tek sayfalık mektubun altında gustave eiffel'in imzası bulunmaktadır. fransızca olarak kaleme alınan mektupta şunlar yazmaktadır:

    "osmanlı imparatorluğu sadrıazamı

    kâmil paşa ekselanslarına;

    osmanlı imparatorluğu'nda yapılacak büyük eserlere katılma ve özellikle de asya türkiye'sinde planlanan demiryolları hatlarının kurulmasına katkıda bulunma isteğimizi bilginize sunmaktan onur duyarız.

    konuyla ilgili tecrübeli ve yetkili bir mühendis olan bay pressel'in görüş ve önerilerine dayanarak, görkemli majestelerinin hükümetinin takdir edileceğine inanarak, suriye'deki demiryolu hattının diyarıbekir bağlantısı ile antakya - şam arasındaki hattı da tamamlayarak taşımaya açmayı düşünüyoruz.

    bu hedefe ulaşmak için güçlü finansal gruplar gereklidir. öte yandan, tarafımızdan yapılmış olan çalışmaların yanı sıra şirketimiz için gerekli ve önemli olan organizasyon ve araçlar ile inşayı gerçekleştirmemiz için davet edilecek ortaklarla işbirliğinin kusursuz bir şekilde yürütülmesini de garanti edeceğimizi ve buna inandığımızı söyleyebiliriz.

    bay pressel'i, istanbul'a göndermekten memnun olurken, dileğimizi size sunmak ve bizim adımıza sorumlu olarak ön görüşmeleri tamamlamak için ilginizi göstermenizi dileriz.

    hattın tamamlandığında açılışları ve takdimini yapacak kişi olan majestelerinizin aydınlanmış ruhunun, gönderdiğimiz projeleri ilgiyle karşılayıp takdir edeceğine inanarak, şirketimizin benliğine yardımlar edileceğine güveniyoruz ve bunu umuyoruz.

    ekselanstan yüksek değerde önerimizi ve güvenceleri kabul etmesini isteriz.

    eiffel kumpanya ve şirketleri başkanı

    gustave eiffel"

    bu çok önemli bir belgedir. eiffel'in ülkemiz ile ilgili bildiğimiz tek iş talebi budur.

    sonuçta bu hatla ilgili imtiyazı eiffel'in alıp almadığını bilmiyoruz. bunu ayrıca araştırmayı sürdürüyorum. öte yandan eiffel, eğer izmir'deki işleri iddia edildiği gibi yapmış olsaydı, işi kendisine versin diye sadrıazama yalvarmaya varıncaya kadar, bu işleri referans olarak mutlaka yazardı. ortada olan gerçek şudur ki; izmir'de yapmış olmasıyla ilgili tek belge bulunmayan işleri eiffel'e mal eden masal üreticileri, adamın ülkemizde yapmaya talip olduğu tek işten de bu güne kadar haberdar değillermiş. okuyup bilgilenirlerse ne iyi olur...

    - - -

    kaynakça:

    t. c. cumhurbaşkanlığı devlet arşivleri başkanlığı

    nesrin kanberoğlu, "osmanlı devleti'nin ii. meşrutiyet dönemi demiryolu politikaları 1908-1914", https://dergipark.org.tr/…nload/article-file/555419

    yaşar ürük belgeliği
  • berbat bir sineması var sakın gitmeyin pranızada sinemayı izliceğinizde duyacağınız keyfede yazık olur
hesabın var mı? giriş yap