konjonktür
-
bir memleketin sosyal ve siyasi yapısının bağlı olduğu unsurlar.
-
iç veya dış siyasetin, tarihteki kişi veya olayların tartışıldığı ortamlarda, nadiren bir hakikate tekabül etse de, genellikle her türlü tutarsızlık, iki yüzlülük, haksızlık, taviz ve gayrı ahlakiliğin meşrulaştırılmasında kullanılan temel malzeme.
-
varolan (herhangi)bir durumu incelerken, durumu etkileyen degiskenlerin konstelasyonuna denir.
-
cemil koçakın kullanmayı pek sevdiği kelimelerden biri.
-
bülent ecevit'in favori kelimelerinden birisi.
-
darboğaz, kriz dönemi.
-
ulusal gelir düzeyindeki dalgalanmaları ifade eder.
-
türkçe karşılığı toplu durum olarak verilmiş sözcük.
-
üst düzey bürokratindan simitçisine, mafya özentisi gençlerinden orta yasli tv izleyicisine kadar herkesin agzina sakiz olmus sinir bozucu, yabanci kökenli kelime. yine türkiye'ye özgü bir durum ki; bu kelimeyi cümle arasina sikistirip dost meclislerinde prim üstüne prim yapanlarin birçogu kelimenin anlamindan bihaber olmakla beraber; kelimenin, konjünktür, konjenktür, koncünktür gibi deforme kullanimlarina rastlandiginda, insani kendisinden daha bir tiksindirir. halki birseyler bildigine inandirmak isteyen politikaci, köse yazari vb. ibislerin, artistlik namina kullandiklar favori sözcüklerinden biridir.
(bkz: statüko)
(bkz: paradigma)
(bkz: daha gider bu) -
özellikle yapısalcı marxistlerin, belirli bir anda bir toplumda ve o toplumun belirli bir anında siyasal iktisadi ve sınıfsal ilişkilerin somut durumunu anlatmak için kullandıkları terim.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap