• "saintbernard"ların [bildiğin senbernar], boyunlarındaki fıçıda da konyak vardır; soğukta iç ısıtır, insanı diriltir... ismini asıl üretildiği yer olan fransa'daki cognac belediyesinden alır. kanyak diye de bilinir. yemekten sonra hazmı kolaylaştırsın niyetiyle kahve yanında tüketmek ve sek içmek makbuldür, sodayla, limonla karıştırılabilir.

    cumartesi günü, gittim istedim alkolcü adamdan "hava soğuk değil ki" dedi... satmıyor manyak. versene arkadaşım, dünyaya geldim geleli üşüyorum ben...
  • konyak, brendi, alman brendisi ya da armangac, isimleri farklı da olsa hepsinin ortak özelliği ; anamaddelerinin bir ya da iki kere damıtılmış şarap olmasıdır. yine de herbiri farklı orjine, geçmişe ve tipik üretim yöntemine sahip olduğu için aralarında farklar vardır.

    konyak, sadece fransa'da bordeaux'nun kuzeyindeki cognag şehrinin içinde ya da çevsesinde üretilir. bu alan dışında üretilen içkiler ise benzer ürünler olsa da kesinlikle ve kesinlikle gerçek konyak değildir. çünkü konyak fabrikasyon olmaktan çok hava şartlarına, toprağa vesaireye de bağlı bir içkidir. ülkemizde mesela kanyak denir alternatifine. cognag bölgesinde deniz yakın, sıcaklık ideal ve toprak üzümleri en iyi şekilde üretilebilicek şekilde tebeşirlidir. dolayısıyla bu üzümler dünyadaki en iyi brendinin içine girmek için mükemmel bir altyapıyı oluşturur. yeri gelmişken belirtmekte yarar var ki her konyak aynı zamanda bir brendidir ancak her brendi aynı zamanda bir konyak değildir.

    tarihsel olarak baktığımızda ise konyağı sanılanın aksine fransızlara değil hollandalılara, şansa ve ingilizlere borçluyuz. 1638lerde onlar tarafından kullanılan yöntemlerin fransızlar tarafından tekrar gözden geçirilmesiyle konyak bugünkü halini aldı.

    üretim tekniklerine gelince, aoc ( appellation d'origine controllee, 1938' den beri yasal üretim bölgesi) olan konyak üretimi için çok katı kanunlar bulundurmakta ve üretimi için sadece folle blanche, ugni blanc ve colombard denilen üzümlerin kullanılmasına izin verilmektedir. şarap üretilirken şeker karıştırmak kesinlikle yasaktır ve bu üzümler charentaise yöntemiyle (yapay preslerle) sıkılır. damıtımı sadece kasım ve mart sonunda ve sadece tipik bakır imbiklerle 2 kere yapılır. viski de olduğu gibi baş ve kuyruk, yani damıtımda elde edilen ilk ve son alkol kalbinden (göbek-ortadan alınan alkol) ayrılır ve sadece alkolün 'kalbi' kullanılır. yapımında kullanılan fıçıların bile limousin ya da tronçais gibi özel bölgelerden getirildiği konyak 270-450 ltrelik fıçılarda yıllandırılır. işte konyağın asıl rengi ve aroması da bu fıçılardan geçer. yıllandırma en az iki yıl yapılır, en iyi konyaklar ise onlarca yıl dinlendirilebilirler.en fazla 60 yıl yıllandırılabilinen konyak eğer bu fıçılarda daha fazla tutulursa ahşaptan konyağa çok fazla aroma geçer ve bu da içkiyi öldürür. bu dinlendirilmeler sonucu oluşan buharlaşma ise her yıl neredeyse 20 milyon şişeye eşdeğerdir. buna da '' angel's share'' yani meleklerin payı denir.

    son olarak konyak şişeleri üzerinde yazan kısaltmalar değinmek gerekirse bu kısaltmalar konyağın yıllandırılmasıyla alakalı olarak bize değeri ve içimiyle alakalı ipuçları sunmaktadır. bunlar:
    vs (very special): en az 2,5 yıl yıllandırılmış
    vo ve vsop ( very old ve very superior old pale): açık renkli ve eski en az 4,5 yıl yıllandırılmış.
    xo (extra old): en az 6,5 yıl yıllandırılmış konyaklardır.

    kaliteli konyakların yaşları, tüm bu minimum yıllandırma yaşlarının çok çok üstünde olmakla beraber her firma yüksek kalitesini devamlı olarak garanti eder. fine denilen konyak ise sadece %100ü belli bir bölgeden gelen konyaklara denir.

    ve en son son olarak ünlü konyak üreticilerinden camusnün şirket başkanı jean-paul camus'nün şu sözleriyle konyak konusunu noktalamak istiyorum: mükemmel bir konyak yapmak zor değildir. bunun için tek ihtiyacınız büyükbüyükbaba, büyükbaba ve babanızın hayatını bu amaca adamış olmasıdır.
  • bir de türküsü vardır kahveyle iyi giden bu güzel içkiyle alakalı:
    bursalı mısın kadifeli gelin çaydan mı geçtin / yanakların al al olmuş konyak mı içtin
  • bütün alkollü içkiler içerisinde şarap ile beraber en sofistike tatları barındıranı olabilir konyak. iyi bir konyak, hele xo (ve üstü) konyaklar, her yudumunda başka aromalar ve lezzetler tatmanızı sağlar.

    konyağın gerçekten kendine has bir adabı var. öyle kadeh kadeh, arka arkaya içilecek türden bir içki değil. zira hem bilhassa ortalama türk tüketicinin bütçesine göre pahalı, hem de sarhoş olduktan sonra lezzetini almakta ve tadına varmakta zorlanacağınız bir içki olduğundan günlük az miktarlarda tüketilmesi tercih edilmeli.

    konyak yapımında çeşitli bölgelerden gelen üzümler önce şaraba dönüştürülüyor (ancak içmekten keyif alınacak bir şarap olmadığı ve çok keskin olduğu söylenir, şahsen denemedim). daha sonra bu şarap "damıtılıyor" ve içindeki suyun buharlaşması sonucu alkol oranı artmış bir sıvı ile karşılaşıyoruz. bu sıvı meşe fıçılarda belli sürelerde dinlendiriliyor. farklı bölgelerin üzümlerinden oluşan sıvılar karıştırılıyor ve ortaya konyak çıkıyor. eğer bir karışımdaki en az dinlendirilmiş unsur iki yıla kadar düşüyorsa bu konyağın notu vs oluyor. dört seneye düşüyorsa notumuz vsop, ve eğer altı seneye düşüyorsa notumuz xo' olarak belirleniyor(xo seviyesi konyaklarda kullanılan minimum dinlendirme süresi 2016'da on seneye çıkacakmış). ancak tüm seviyelerde aslında konyağın "ortalama yaşı" bu rakamların hep üzerinde. değerlendirme en genç unsur üzerinden yapılsa da...

    konyakta kullanılan üzümler cognac'ın altı farklı bölgesinden elde edilebiliyor. bunlar grande champagne, petite champagne, borderies, fins bois, bon bois ve bois ordinaire. burada geçen champagne'ın şampanya içkisi ile de fransa'nın champagne ile karıştırılmaması lazım zira alakaları yok, tamamen isim benzerliği.

    bu bölgeler arasında en küçüğü borderies. dolayısı ile bu bölgenin üzümlerinin kullanıldığı konyaklar iyice makbul sayılıyor ancak hep tekrar edeceğim gibi tamamen zevk meselesi.

    seviyelere geri dönersek...vs konyaklar genelde "fresh" ve meyvemsi bir tat verir ve sek içilmekten çok kokteyllerde kullanılır. sek de içilebilir elbet, güzeldir.

    vsop günlük sek tüketim için en uygun seviyedir fiyat/kalite bazında. olgun bir içki içtiğinizi anlarsınız, aromalar daha güçlüdür ve bütçenizi çok vurmaz.

    xo (ve üstü özel sınıflar) konyağın hasıdır elbette. içince neden bu kadar kıymetli olduğunu anlarsınız ( ya da bu kadarını bilmem ama en azından kıymetli olduğunu). eğer bunu haftada bir şişe tüketebilecek (bir kadehte 50-60 ml civarı içildiği düşünülürse standart 0,7 litrelik şişeler bir "konyaksevere" ancak bir hafta gider) mali durumunuz varsa zaten çok tavsiyeye veya yoruma ihtiyacınız yok. ancak daha orta halli bütçeye sahip konyak sever için haftada bir-iki kadeh tüketimi borç harca girmeden yaşamınızı sürdürmenizi mümkün kılabilir.

    neden mi? çünkü aynı markanın vs ile vsop konyakları arasındaki fiyat farkı %20-30'larda oluyor genelde. ancak gene aynı markanın xo seviye konyağı genelde vs konyağının 3 katı bir fiyatla satılır.

    yukarıda anlattığım üretim şekli aslında bütün brandy sınıfı içkiler için geçerli. konyak da aslında bir brandy. sadece fransa'nın cognac bölgesinde üretilen üzümlerden yapılan brandy'e konyak denilebiliyor. yani tüm konyaklar brandy, ama tüm brandy'ler konyak değil. örneğin bir başka ünlü brandy olan armagnac da aynı konyak gibi fransa'nın armagnac bölgesinde yapılan üzümlerden yapılan versiyonu ancak genel kanı ve fiyatlama gösteriyor ki armagnac, konyak bulamadığınızda içeceğiniz bir brandy.

    şimdi gelelim marka bazında "en iyisi x" kısmına. bu konu elbette kişisel zevke bakar. ben sadece ve mümkün olduğunca "objektif bilgiler vereyim.

    konyak fransa'nın o bölgesinde yetiştirilen üzümden yapıldığına göre, doğal olarak tüm üreticileri de bu bölgede ve fransız kökenli. günümüz global ekonomisinde sahipleri başka multinational şirketler olsa da...

    en ünlü konyak üreticilerinin hemen hemen hepsinin kuruluşları 1800'lü yıllara dayanıyor.

    dünyada en ünlü konyak markası hennessy. pazarın da %40'ına sahip olduğu tahmin ediliyor. sahiplerinden biri dünyanın en büyüklerinden ingiliz diageo diğeri ise hepimizin bildiği çantacı louis vuitton(bu ikincinin etkisi bazı şişe dizaynlarında hissettiriyor). marka adı o kadar güçlüdür ki, amerika'da içkinin adı konyak değil hennessy olarak geçer çoğu zaman. belki bu güçten de kaynaklanır şekilde de aynı seviye konyakları diğer ünlü markalar arasında hep %10-20 civarı daha pahalıdır. türkiye'de vs-vsop-xo olarak bulunabilen bir markadır.

    sanırım en ünlü ikinci konyak markası courvoisier'dir. napolyon'un konyağı olarak biliniyor (tarihi ve haklı sebepleri var ama girmeyeceğim) ve logosu da bunu yansıtıyor. bunun da sahibi ilginçtir ama japon suntory holdingi. türkiye'de vs ve vsop'u var ancak xo'suna rastlamadım.

    bundan sonraki en ünlü markalar remy martin ve martell. her üçü de türkiye'de bulunabiliyor ( en azından vs ve vsop)bence bu listeye camus de eklenmeli ancak onun türkiye'de satılmadığını zannediyorum.

    her marka konyağın tadı farklı oluyor çünkü hepsinin cognac'ın yukarıda bahsettiğim bölgelerinde farklı farklı kendi üzüm bağları var ya da üreticiler ile anlaşmaları. ayrıca karışımlarındaki oranlar da farklı. bu yüzden de iki markanın aynı seviye ve aynı fiyat konyağından hangisinin sizin için daha iyi olduğunu söylemek zor, tamamen zevk meselesi.

    bir şarapseverseniz, potansiyel bir konyakseversiniz de...
  • rom zannedip içenleri gördüm.. sonra soyundular falan...
  • hasta oldukça iyileşmek için annemle karşılıklı birer tane içtiğimiz içki. işin enteresan tarafı işe de yarıyor ha.
  • adını fransa' nın charente bölgesinin "cognac" kasabasından alan içkidir. bölgede yetişen 'folles blaches', 'picboul blach' üzümlerinden elde edilen beyaz şarabın destilasyonu ile elde edilir. alembic denilen destilasyon kazanı ilk ürünün toplandığı bölümdür. genelde saf olarak işleme girer. bazı türlerine çok az karamel ve şeker katıldığı olur. destilasyon cihazı bir ön ısıtıcı ile donatılmıştır. içine taze şarap konduktan sonra çıkan alkol buharı yılan şeklinde bir borudan geçirilerek alembic' te soğutulur. bu işlem 3 kere tekrar edilir. her defasında destilenin dışında kalan kısmın üstüne taze şarap ilave edilir. ilk elde edilen kısma premier brouili, ikincisine deuxime brouili, üçüncüsüne troisieme brouili adı verilir. daha sonra elde edilen beyaz renkli taze cognac meşe özünde cognac' a geçer. -örneğin, 25 yıl beklemede 500gr- bu da tat ve kokuyu değiştirir. bu süre içinde destileden 700cl. çıkan cognac normal içim derecesine düşer.
  • ilk kez fransanın charente bölgesinde, 16. yüzyılda üretilmiştir. şarap özünden üretilen değişik brandyler, limousin ormanına özgü meşelerden üretilen fıçılarda yıllandırılır. sonra charente nin 7 bölgesinden elde edilen değişik şaraplar dikkatle karıştırılır ve kendine özgü tadı, kokusu, kehribar rengi ve aromasıyla cognac elde edilir. konuyla ilgili olarak " her konyak bir brandy'dir ancak her brandy bir konyak değildir" deyişi kullanılabilir.
  • şimdi öncelikle bu işe gönül vermiş, gurmelerden özür dilerim.

    son 2 yıldır konyakla amatör bir şekilde ilgileniyorum. çünkü yaşadığım yerde hava -40 ları buluyor. bütün gün üşüdükten sonra, içinin ısınarak çakırkeyif olmanın tadını hiç bir şeyden alamadım henüz.

    çeşitli konyaklar denedim. hennessy ve remy martin'in v.s.o.p larından tut, camus'lere, ararat'lara kadar. fakat nedense içimde hala iflah olmaz bir öğrenci ruhu var. gurmelerden özür dileme sebebim, bu harika konyakları sek içmek yerine, aldığım gayet ucuz bir v.s.o.p konyağı, english breakfast tea ve earl grey karışımına karıştırıyorum. çayın verdiği sıcaklık konyakla birleşip dışarıdaki kutup havasını nötrlerken, earl grey ve english breakfast karışımı ile konyak aromasının birleşimi müthiş bir tad bırakıyor damakta. hele yanında iyisinden bir bitter çikolata varsa demeyin keyfime. 2 büyük fincanla çakırkeyif olmak da cabası.
  • şu ana kadar hiç içmediğim, tadını aromasını deli gibi merak ettiğim içki.

    karamazov kardeşler romanında fyodor pavloviç karamazov yemeğini yemiş, kahvesini içmiş konyak keyfi yaparken "bu kadar yeter" diyen oğluna, "bundan sonra bir kadeh daha, sonra bir kadehçik daha içeceğim o zaman tamam olacak" diyor.

    ben ruhi bey nasılım şiirinde

    "markiz'e uğradım, dört mevsimden süzülmüş bir konyak içtim
    düzeltip arada bir bıyıklarımı
    uçları hafifçe ıslak"

    gibi bir bölüm var. işte bu kadar yazar, şair zevksiz olamaz diye düşündüğümden bir merak oluştu bende.

    kendisiyle en yakınlaştığımız an, bir arkadaşımın düğün kokteyli oldu. sınırsız yerli ve yabancı içki arasında konyağı görünce "hah" dedim. standa gittim ve garsona bir kadeh konyak rica ettiğimi söyledim. cevabı:
    "efendim, konyak, yemekten sonra içilir." oldu. "ben yiyip geldiydim" diyemedim, karaktersiz gibi "temem bana bi fişne fotka ver o zaman eha eha" dedim.

    böyleyken böyle işte sevgili sözlük okurları.

    bir gün tadacağım seni, benim olacaksın konyak. o zamana kadar bekle beni.
hesabın var mı? giriş yap