• 20'sinde kantin solcusu, 30'unda cihangir sosyalisti, 40'ında chp milletvekili adayı ekolünün son temsilcilerindendir.
  • bir kaç ay içinde sosyalist akademisyenlikten 'embedded' gazeteciliğe doğru evrilmiş şahsiyet:

    "siyaset bilimciyim. yıllardır devlet nedir onu anlatıyorum, anlamaya çalışıyorum. literatürde kim ne yazmış sınavlarda soruyorum. bugün devletin daha önce hiç görmediğim bir yüzüyle karşı karşıyayım. abdullah gül’le."

    "gül yanıma geldiğinde beni tanımasına şaşırıyorum. ortadoğu politikasından, son çıkan kitabımdan bahsediyoruz. sohbetimize bülent arınç katılıyor."

    "cumhurbaşkanı’na dönüş yolculuğu sırasında “diyarbakır’da da sana’da da halkın içine rahatça karışabiliyorsunuz. seviliyorsunuz, rahatsınız” dedim. gülümsedi. söyleyeyim mi söylemeyeyim mi diye düşündü önce, sonra “evet” dedi."

    edit: şimdi bir de tunus üzerinden ortadoğu'daki siyasal islamcı demokrasileri desteklemeye çağırmış bizleri. alternatifi ya askeri diktatörlük ya şeriat devletiymiş. hmm... acaba bu destek çağrısını türkiye'ye uygularsak kimi desteklememiz gerekir?
  • az önce cnnturk'te, 'türkiye siyasetinin en önemli aktörleri imralı'da bir mahkum, pennsylvania'da bir din adamı, öbürü de bir troll (fuat avni)' diyerek yüzümüze buruk bir gülümseme oturtmuştur.
  • <<güzeller güzeli karım melis ve 9 buçuk yaşındaki sepsevimli oğlum (hep pekiyi getiriyor akıllı oğlum benim) sarp toyzar ile teşvikiye café'de oturuyorduk bu pazar. ben bolognese sauced rigatoni yiyor yanında dom perignon'umu yudumluyordum. 3 yaşından beri piyano virtüözü olan yakışıklı oğlum toyzar ise sadece çilekli milkshake içiyordu. melis de bir yandan hellim peynirli salatasını yiyor, öbür yandan avrupa birliği otizmli çocukları destekleme fonu'ndaki iş arkadaşı isveçli gustav eklund'un cinsel şakalarından tebessümle bahsediyordu. o esnada hesabı istemek için çağırdığım kürt-alevi-transseksüel-vicdani retçi genç garson geldi. sordum, "foucault'yu bilir misin?". mağrur bir tavırla, "biz ezel ebed fukocuyuz ağabey, ayrıca tck 301 meselesini de bu kontekstte tartışmak lazım" dedi ve beni işaret parmaklarından tırnak işareti yaparak selamladı. "işte" dedim içimden, "post modernitenin yeni sınıf söylemi bu olmalı". sonra washington konsensüsüne ve bunun türkiye'deki yansıması olan 24 ocak kararları'na küfürler etmekten geri durmadım. melis, "bey, sence de biraz cinsiyetçi olmuyor musun? dilde seksizme hayır" dedi. içimden hak vererek sustum ve dom perignon'umdan bir yudum daha aldım.>>
  • açıklamalarını izleyince çok güldüğüm adam. bak ılıcak biliyor işi. bu kadar kesin konuşma diyor. sonra koyarlar diyor önüne bu görüntüleri.
  • suya sabuna dokunmayan etnik romantizme, folklorik sevgiye yeni bir boyut katmis bugunku yazisiyla.

    http://www.radikal.com.tr/…16.09.2011&categoryid=97

    ama en guzel kisim su: "kuliste arto tunçboyacıyan’la karşılaşıyoruz. hrant dink kadar kocaman sarılabilen tek insan." arkadasim hrant demek kesmiyor artik, hrant gibi sarilmak da katildi vicdan aklama literaturune. ne hikmetse, bir ermeni'nin guzel sarildigini anlatmak icin akla baska bir ermeni geliyor, yani duble vicdan aklama. zaten ne demisler: french kiss'ten guzel bir sey varsa o da armenian hug'dir.

    kardes turkuler konseriyle umudu tamir olmus kendisinin. kardes turkuler 20 yildir caliyor abi. umut konsere gitmekle tazelenir tazelenmesine de, mesela terorle mucadele kanunu'na karsi bir muhalefet olustursan anaakim medyanin etkin bir kalemi olarak, soyle siklikla yazsan bunu, sanki umut daha fazla tazelenir, ne dersin?
  • 19 ocak 2011 tarihli yazısında, tunus'taki ayaklanmaya "hareket değil, galeyan" diyerek isim/ vaftiz babalığı yapmaya soyunmuş, tespitperver yazar. yazıda doğru tespitler yok desem, hem yalan, hem haksızlık. amma velakin, o sözümona sakinlikte, masa başında savrulmuş bir -açıktan söylenmese de kendini hissettiren- "bu ne ki canım?" beğenmemezliğinde, olması gereken konusunda hiçbir tereddüt barındırmayan tanımlamacılığında, dimağı kaplamış, kafa karıştırıcı kalın bir sis perdesi var sanki. o sis-pus da genzime kaçıveriyor. bu ve benzeri yazılardaki soğukkanlılığa davetin yahut "bekleyelim, görelim" tavrının, suya "100 derecede değil de, 75 derecede kayna; ha madem 100'de kaynadın, o zaman şu kadar vakitte, sadece yüzde şu kadar buharlaşarak soğu" diye akıl vermekten farkı yok. hem, biz ne akıl, ne tanım buyurursak buyuralım, tunuslu diyor diyeceğini: "bu bizim devrimimizdir!"
    yazı şurada:
    http://www.radikal.com.tr/…19.01.2011&categoryid=99

    bir de kenny arkana "galeyan" türküsünü söylesin yine yeniden: http://www.youtube.com/watch?v=lyuk9soex2e
  • dersim üzerinden oynanan oyunun farkında olan akademisyen. bir iktidar ve onun yandaşlarını düşünün. roboski diyorsunuz susuyorlar, gezi'de öldürülen gençler diyorsunuz susuyorlar, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler diyorsunuz susuyorlar, reyhanlı katliamı diyorsunuz susuyorlar.

    ama dillerine dersim'i dolamışlar chp'yi ve atatürk'ü mahkum etmeye çalışıyorlar. bu tavır art niyetli değildir de nedir? sen bugünün hesabını vermeyip 70-80 yıl öncesinin hesabını sormaya kalkarsan koray çalışkan ne yapsın?

    önce bugünün hesabı verilecek sonra geçmişte yaşananlar bilimsel yöntemle, tarihçilerin araştırmalarıyla aydınlığa kavuşacak. dersim'de yapılan yanlışlar varsa bunlar da açık yüreklilikle dile getirilir kimse merak etmesin. ancak iktidar yandaşlarının dersim üzerinden chp kanadını mahkum etme çabasına hele de bugün yaşananları görmezden gelerek yürütülen sistematik karalama kampanyasına katiyetle taviz verilmemelidir.

    haliyle koray çalışkan doğru olanı yapmıştır.
  • 31 gencecik insanın öldüğü bugünde cnntürk'te akp'li pisliklere ağzının payını güzel vermektedir.
hesabın var mı? giriş yap