• bir bebek hiçlik aleminden nasıl hiç korkmadan hiç bilmediği bir alemin içine doğuyorsa bilmek için, çırılçıplak ve sadece sevgiden ibaret kendi olarak; hayatın ve tabiatın kişinin karşısına çıkaracağı türlü oluşlar da, kainat meyvesinin olgunlaşması amacından başka neye hizmet edebilir ki? hâl böyle olunca ve üstelik insan tıpkı geldiği gibi bir kapıdan gidiyorsa bir başka kapıdan çıkarak mutlaka, kim olduğunu bilemeden gitmekten başka korkacak ne var ki? ancak elbette bir hâldir bu, gelirken, üzüntü gibi, isyan gibi kendi cümbüşüyle gelen… kör olmamak, uyanık olmak, ilahi sıfatlarla sıfatlanmak gerek ki tecellisi olduğunda bir ismin, ner’den niye bilmeli… bir oluş-yıkılış alemidir bu alem, aynadaki görüntüdür… velhâsıl bu kadar planlı, programlı ve de mükemmel bir düzenin eksik bir yanı olduğunu düşünmek ve olana olacağa isyan etmek abesle iştigal olmaz da ne olur? olan olmuştur, olacak olan bellidir.
  • "...onlar için hiçbir korku yoktur, onlar tasalanmayacaklardır da..." (ahkaf-13) ayetine mazhar olmak.
  • her zaman cesaretle ilgili olmayıp bilmediğini öğrenmekle de ulaşılabilecek mertebe.
  • bilmektir. zira en çok korkulan bilinmeyendir.
  • ölüme sebebiyet verebilecek anormal insan tavrı.
  • böyle bişi yoktur

    olsa olsa şöyle bişi vardır
    (bkz: korktugunu belli etmemeye yönelik davranışlar)
  • bütün oto kontrol mekanizmalarından azat olup gözü kan bürüdüğü an içinde bulunulan durum.
  • sonu nereye varır bilemediğim bir his, en fazla ne kadar korkmayabilir insan? einstein demiş ya 'en fazla ölürüm' en fazlasının bu olduğuna inanmak ne getirir ne götürür bilemiyorum. yaşayıp göreceğiz. dünya.... o kadar da işlerin garip.
  • "yani bizim hiç korkmadığımız şeyler
    doğrusu en çok korktuğumuz şeylerdir gerçekte."

    [edip cansever / tragedyalar iii]
  • ellerim yanmış, su toplamış avuçlarım, haşlanmış mıyııımmm, kavrulmuş muyuummm, öyle su içinde, yanık. ama ellerim yani, görüyorum.
    ama acımıyor ki. hırçın çocuk inadı gibi değil ama. gerçekten.

    dışarıda tabi, görüyorum.

    bakıyorum, acıması lazım, ntcık yok acımıyor.

    "tamam!" diyorum sonra.
    demek ki görünce... tabi ya...

    e insanın yüreği ne kadar olsa karanlıkta. içim sanki ışık mı alıyor? işte gözümün karanlıkta gördüğü kadar.

    velhasılı, acıyı görünce korkmuyorum ben, görmeyince acıyor, yanıyor diyorum için için, içim içim.

    mesele hepi topu yine karanlık yani. aydınlıkta sorun yok. korkacak bir şey yok.

    karanlıktan korkmak öyle içte, kadim. korkmayınca-dıkça özgürlük de.
hesabın var mı? giriş yap