• istanbul devlet tiyatrosu‘nda bu gece prömiyerine gidebilme şansına sahip olduğum tiyatro oyunu.

    konusu itibarıyla dram ve trajedinin yoğunlukta olacağını, belli bir modda ilerleyeceğini düşünüyordum; fakat beklentimin aksine oldukça keyifli, sosyo-ekonomik ve politik olayları ironiyle karışık sahnelemeleri eğlenceliyken aynı zamanda savaş dönemi, peer’ in oradan oraya savrulan hayatı, annesiyle olan ilişkisi de hüznü fazlasıyla hissettiriyordu.

    dekor, sahne, müzik ve oyunculuk tam manasıyla eksiksiz bir uyum içerisindeydi.

    ayrıca;
    prömiyer olması sebebiyle oyun sonunda sahneye çıkan yazar yeton neziray ve çevirmenin yanı başımda oturduklarını son anda fark etmek de keyifli bir rastlantı oldu.*
  • bu yıl izlediğim ve en çok beğenmediğim devlet tiyatrolarından çıkmış oyun.

    akmıyor efendim. oyun bir türlü akamıyor. tam bir şey olacak olamıyor. aslında oluyor da sahneye yansımıyor.

    yönetmen bunu fark etmiş olacak ki etkileşim alanları eklemiş. bunları eklerken de kendi özeleştirisini yapmış. oyun epik mi drama mı anlamak güç. kendisi de tam olarak bu kelimeler ile ifade ediyor.

    sanata beğenmedim demek pek adetim değil ama gerçekten beğenmedim.
  • oyuna interaktif bir hava katmak istemişler, fakat kendi açımdan bu hoşuma gitmedi. arada bir kesilmelerden ötürü dikkatim dağıldı. duman konusunda bir sıkıntı yaşamadım.
    avrupa ülkelerinin kabulleri reddetmesi ve bununla birlikte kararların açıklanması sırasında çalan müzikler çok hoşuma gitti.
    alman sisteminin kurallara bağlı olarak hareket etmesi, balkan kültür sisteminin söze ve geleneklere bağlı olarak hareket ettiği çok iyi bir şekilde yansıtılmış. kısacası doğu batı kültür çatışması esprilerle iyi harmanlanmış, mesaj açık şekilde verilmiştir.
    bence bu oyun izlenmelidir.
    merakımdan ve bu ikinci olduğu için soruyorum: devlet tiyatroları neden balkanlardaki problemlerle alakalı oyunlar çıkarıyor?
  • oyunculuk, dekor, müzikler gerçekten epey başarılı, keyifle izlenecek bir oyun. tavsiye ederim, izleyin.

    --- spoiler ---

    oyunda bulduğum tek kusur, oyun bir bütün halinde gayet güzel giderken bir anda 4. duvarı yıkıp oyun seyrini değiştirmeleri oldu. bütün halinde güzel giden bir oyunda yapılmasa daha güzel olurdu diye düşünüyorum.
    --- spoiler ---
  • istanbul devlet tiyatrosu'nun 2018-2019 sezonu yeni oyunlarından biri olan oyun 27 aralık 2018 akşamı cevahir sahnesi salon 2'de prömiyerini yapacaktır. oyunun diğer gösterim tarihleri ise 28-29 ve 30 aralık 2018'dir.

    yeton neziray'ın yazdığı ve saydam yeniay'ın yönetmenliğini yapacağı oyunun oyuncu kadrosunda erşan utku ölmez, fatma öney, yener sezgin, hakan şahin, volkan ışılay, duhan şahin, yusuf can sancaklı, nurhayat boz ve ozan dağara yer almakta.
  • bugün öğlen cevahir salon 2'de izlediğim, istanbul devlet tiyatrosu'nın bu sezon sahnelenmeye başlanan yeni oyunu.

    oyun, 1990-2014 yılları arasında ülkesindeki olumsuzluklardan kaçıp diğer avrupa ülkelerinde yaşamını sürdürmeye çalışan genç bir insanın dramatik serüvenini gerçekçi-şiirsel bir dille anlatıyor.

    hayatta kalmak için avrupa'nın çeşitli ülkelerine sığınma talebinde bulunan bir kosovalı'nın hayatına odaklanan oyun, mülteci ve göç kavramı üzerinden avrupalı devletlerin sığınmacılara yönelik uyguladığı politikalara da göz atmanızı sağlıyor. açılış sahnesindeki müzikli ve renkli açılış oyunun ilerleyen dakikaları için küçük bir fragman niteliği taşıyor adeta. oyunun konusu ilk dakikalarda rayına pek oturmasa da ilerleyen dakikalar ile beraber seyircinin aklında yavaş yavaş oturmaya çalışıyor fakat bazı bölümlerdeki kopukluklardan dolayı net bir şekilde ritmini yakalayamıyor. konuyu ele alırken dram ve mizah unsuru arasındaki dengeyi kurmayı başaran oyunda mizahi kısımlardaki bazı ucuz esprileri bu oyuna yakıştıramadım. dekor olarak sahnenin ön kısmında seyirciye hiçbir şey sunulmasa da sahnenin arka planında yer alan platform tüm oyun boyunca sahne geçişleri başta olmak üzere başarılı bir görsellik sunuyor ve oyuna bir dinamizm katarak belirli noktalarda dekor ve yer yer mekan görevi de görüyordu. oyunda ışık kullanımının yanı sıra kullanılan başarılı müzikler ve aşırı yoğun sis kullanımı da dikkat çeken başka detaylardı. oyunda başrol karakteri erşan utku ölmez'in performansı oyunda en öne çıkan ve en iyi performansıydı. oyunun ilk perdesindeki senaryo ile ikinci perdesi arasında rahat görülen bir sıklet farkı olduğu için konu ikinci perde ile beraber yavaş yavaş dağılmaya başlıyor ve sonunun da sönük bir şekilde bitmesi ile kötü bir izlenim bırakıyor. oyun gereği interaktif ve doğaçlama olarak göreceğimiz bölümlerde bu oyun için fazla tutulmuş ve birinci perdedeki araya girilen ve oyunun bu şekilde olmayacağına dair oyuncuların sahnedeki küçük tartışma kısmı oyundaki en gereksiz kısımdı. ele aldığı konuda değindiği göç ve mültecilik kavramları ile avrupalı devletlere yönelik yer yer yapılan eleştiriler isabetli olsa da yer yer yalpalayan, ağır aksak ilerleyen ve dağılan yapısı ile oyun, bu sezon istanbul devlet tiyatrosu'nun zayıf halkalarından biri olarak hatırlanacak.

    oyun için verdiğim puan: 7
  • müzikleri ve sahne geçişleri güzel olan bir oyundu. lakin senaryo gereksiz uzatılmış ve bir sonuca bağlanamamış gibi geldi bana. hikaye yarım bir sona ulaşıyor ve ikinci yarıda çok fazla yalpalamaya başlıyor. ilk yarının yüksek dozuna yetişemiyor. yine de gidip izlenebilecek bir yapım, savaşın etkilerini güzel gösteren bir iş. favorim ülkelerin göçmen bürosu başkanını oynayan abimiz oldu.
  • oyun o kadar donuk ki, içi sıkılıyor insanın izlerken. asla akmıyor. akacak diye böyle resmen ıkınıyorsun ha gayret diye, katiyen akmıyor. bir de interaktif işi tam fiyasko olmuş ara ara ortama ısınıp kendimi kosova'da falan hissettiğim an interaktif saçmalığı başladı daha da soğudum.

    tiyatrocuların emeğine istinaden 1 vermem puan olarak.

    4/10, olmamış.
  • iki perde ve 15 yıllık(!) ara dahil iki saat 15 dakika süren oyunu tür olarak bir yere oturtmak çok zor. dram desek değil zira fazlasıyla mizahi bir anlatım tercih edilmiş. komedi desek ortadaki bavullara ayıp olur. besa gibi yerel unsurları çıkartırsak oyun gayet evrensel aslında. baskılar, protestolar, soğanlı direnişler, bir bavula sığdırılan umutlar, bir damgayla dağılan hayaller, ötekileştirmeler, kültür çatışmaları, tutunmaya çalışmalar, bir yere ait olamamalar… fakat işte anlatım tarzında bir olmamışlık var.

    sığınma taleplerinin reddindeki kara mizah bu oyun için yeterliydi diye düşünüyorum. zira anne-oğul sahnelerinin samimiyeti olmasa bütün hikaye, durduk yere canı sıkılan bir gencin avrupa macerasına atılması gibi hafif bir hava taşıyor. birazcık adapte olmayı başardığınızda da interaktif kısımlar devreye girip işi iyice zorlaştırıyor. oyunun orijinali de böyle mi yoksa bizdeki yorum mu bilmiyorum ama doğaçlama ve interaktivite çok ince bir çizgi ve başta dönem oyunları olmak üzere çoğu oyuna ya-kış-mı-yor. dolayısıyla bu oyuna da yakışmamış. eğer amaç sert bir eleştiri getirirken izleyiciye ”ama siz böyle yüzünüze vurulmasını sevmezsiniz, size daha yumuşak bir şeyler verelim” gibisinden bir ironi yapmaksa hatırlatırım ki tiyatro protest bir sanattır. yani verin küsküyü, elinizi korkak alıştırmayın. yüze vurma işini de oyundan çıkarak değil oyunun içinde, oyunun metniyle, kurgusuyla, diyaloğuyla, tiradıyla, oyunun bizzat kendisiyle yapın ki bu sanatın diğerlerinden farkı anlaşılsın.

    dekor ve ışık yönetimi başarılı. müzikler de iyiydi. sanırım çok tepki çeken sis azaltılmış zira normal kullanımın da altındaydı. (ve interaktif kısımlara tabi ki bu konu da eklenmiş.) oyunculuklarda peer karakteri tek başına hiç de sempati uyandıracak bir tip olmadığı için erşan utku ölmez elinden geleni yapmış diyebilirim. fakat anne fatma öney ile birlikte gerçekten uyumlu ve güzeller. aynı zamanda yıllar sonrasının oğul peer’i olacak olan ozan dağara, avrupalı memurlar olarak iyi iş çıkartmış.
  • ilk perdede çıkma terbiyesizliğini yapabileceğim kadar sevmediğim bir tiyatro oyunudur. kim seçiyor bu oyunları bilmiyorum ama gerçekten çok kötüydü. salonun boş olmasından bile bunu anlayabiliriz.

    3/10, hiç olmamış. burada hayatta gitmeyin diyenleri dinlemedim.
hesabın var mı? giriş yap