• fransız melankolizmini ve bulanıklığını hissettiren eserlerden. ilk çıktığı dönemdeki diliyle basılmış bir kitabını incelemiştim. fransızca değil latinceydi resmen.
  • "x
    düşman

    gençliğim karanlık bir fırtına, boran oldu,
    ara sıra ve yer yer parlak güneşler açan;
    bahçemde birkaç tane kızarmış meyve kaldı,
    yıldırımla yağmurun getirdiği yıkımdan.
    işte sonbaharına vardım düşüncelerin,
    kullanmak gerek artık küreği ve tırmığı
    taşkın görmüş toprağa bir düzen vermek için,
    suyun mezarlar kadar büyük çukur açtığı.
    kim bilir düşlediğim yeni çiçekler burda
    bulacak mı sellerin yıkadığı toprakta
    o gizemli besini güç kuvvet kazandıran?
    - ey acı! ey acılar! zaman hayatı yiyor,
    ve yüreği kemiren göze görünmez düşman
    yitirdiğimiz kanla büyüyüp güçleniyor! "
  • buram buram pesimizm kokan klasik bir (bkz: charles baudelaire) şiir kitabı. çok beğenmesem de eseri, zaman zaman kendimi bulduğum şiirler vardı.

    "hiçbir şey bilmemek, hiçbir şey öğrenmemek, hiçbir şey duymamak, yalnızca uyumak, uyumak hep, bu gün tek dileğim bu.
    evet, utanılacak, rezil bir dilek, ama yürekten."
  • "aylak ruhum gitti gider
    uzak bir göğe."
  • cehennemlik kadınlar

    dalgın bir sürü gibi kumsalın üzerinde,
    bakışlarını deniz ufkuna doğrulturlar,
    şaşkın ayaklarında, sokulgan ellerinde
    tatlı baygınlıklar ve acı ürperişler var.

    bir kısmı, uzun uzun sır vermeye sevdalı,
    koruların dibinde, orda ırmaklar çağlar,
    heceler durur ürkek bir çocukluk aşkını,
    genç fidanların yeşil koruluğunu oyar.

    ötekiler, kız kardeş gibi, ağır ve ciddi
    yürürler hayaletle dolu kayalıklardan,
    gördü ermiş antonius çıkışını lav gibi
    çıplak göğsün ve kendi eğiliminin, ordan.

    akışkan reçineler ışığında, birçoğu,
    ve dilsiz kovuğunda putperest mağraların
    azgın arzularının yardım çağrısıdır bu,
    bakkhos, uyutucusu en eski azapların!

    boynu şaldan hoşlanan bir başka bölümü de,
    bir kırbaç saklayarak giysileri altında,
    karıştırır loş orman ve ıssız gecelerde,
    arzunun köpüğünü acının gözyaşına.

    ey şeytanlar, ejderler, bakireler, kurbanlar,
    gerçeği hakir gören o çok büyük fikirler,
    dolu dolu çığlıklar ve gözden akan yaşlar,
    sonsuzu arayanlar, sofular ve satirler,

    ruhum izledi sizi cehennemlerinizde,
    zavallılar, seviyor ve acıyorum, bilin,
    dinmemiş susuzluklar, kasvetli acılar ve
    kalplerinizle dolmuş aşk testileri için!

    charles baudelaire
    kötülük çiçekleri
  • (bkz: charles baudelaire)'in orijinal ismi (bkz: les fleurs du mal) olan ve ilk baskısı 25 haziran 1857'de yayımlanan şiir kitabı. baudelaire yazdığı bir mektupta kitaptan şöyle bahseder;

    "...size bu acımasız kitaba bütün yüreğimi, bütün sevdamı, bütün inancımı, bütün kinimi koyduğumu söylememe gerek var mı?"
  • okunan makalelerden ve ders notlarından çeviri yaptım. emeğe saygı.
    baudelaire kötücüllükten güzelliği elde etmeye, meydana çıkarmaya çalışır bu kitapta. duyguları iletmek için, doğal dünyanın dingin - huzurlu güzelliğine dayanan geleneksel şiirden farklı olarak baudelaire, modern şiirin yaşamın yapay ve paradoksal yönlerini uyandırması gerektiğini düşünüyordu. baudelaire güzelliğin doğadan bağımsız olarak kendi başına gelişebileceğini ve hatta günah tarafından körüklenebileceğini savunuyordu.
    kitapta "spleen" (¹dalak ve ²bunalım - huysuzluk - sıkıntı anlamları var. biz burada -sıkıntı- olarak ele alalım) ve "ideal" kavramları iki karşıt dünya olarak durur. spleen dünyada yanlış olan her şeyi ifade eder: ölüm, umutsuzluk, yalnızlık, cinayet ve hastalık.
    "ideal" kavramı ise sevginin mümkün olduğu ve duyuların zevkte ve esrimede birleştiği, spleen'in sert gerçekliği üzerinde bir aşkınlığı temsil eder.
    ideal; şarap, afyon, seyahat ve tutku yoluyla gerçekliğin kaçışıdır. kişinin başarısızlığının ve pişmanlıklarının sert etkisini hafifleten ideal, zamanın ve ölümün yeri olmayan hayali bir mutluluk, esrime ve şehvet halidir.
    baudelaire idealin ateşli hissini iletmek için genellikle erotik imgeler kullanır. fakat spleen tekrar saltanatını devraldığı için sürekli hayal kırıklığına uğrar. ölüm korkusuyla, iradesinin başarısızlığı ve ruhunun boğulmasıyla sonsuz bir şekilde karşı karşıya kalır. yine de şair spleen tarafından engellense de, iki dünyanın yan yana gelmesiyle mükemmel bir şekilde ifade edilen tuhaf güzelliği meydana çıkarma girişiminden asla vazgeçmez. öyle ki, "carrion" (leş) şiirinde olduğu gibi, çürüyen etin sadece sanatsal değeri yoktur, aynı zamanda şaire onu güzelleştirmesi için ilham verir.
    kadınlar baudelaire'in ana sembolizm kaynağıdır ve genellikle ideal ile spleen arasında aracı olarak hizmet ederler. bu nedenle, şairin ideal dünyasını canlandırmak için ellerini bir kadının saçından geçirmesi gerekirken, daha sonra sevgilisini çürüyen bir hayvanla karşılaştırır ve kadına bir gün onun yerine solucanları öpeceğini hatırlatır. sevgilisi hem ilham perisidir, hem de geçici bir mükemmellik sağlar ve onu karşılıksız sevgiye ve erken ölüme mahkum eden bir lanettir. böylece kadınlar, hem baudelaire'in tanrı'ya doğru yükselme dediği şeyi hem de şeytan'a doğru kademeli iniş olarak adlandırdığı şeyi somutlaştırırlar. kadınlar onun hayal gücünün aydınlık rehberleri ama aynı zamanda spleen duygusunu yoğunlaştıran canavarca vampirlerdir. sonuç: ılımlı bir kadın düşmanlığıdır.
    baudelaire'in şiirinde bir başka tema saplantılı şekilde ölümün varlığıdır. "to a passerby" şiirinde muhtemel bir duygusal ilginin tehditkar bir ölüm olduğu ortaya çıkar. dişi şeytanlar, vampirler ve canavarlar da şaire ölümü sürekli hatırlatır.
    bununla birlikte, zamanın akıp gitmesi (özellikle yeni - yeniden inşa edilmiş paris'te) şairi izole eder ve toplumdan yabancılaşmış hissetmesine neden olur. bu yabancılaşma teması, baudelaire'i kendisinin korkunç tefekkürüne ve teselli edici bir ölüm umuduna bırakır. baudelaire, dini imgelere olan inancıyla ölümün yakınlığını daha da vurgular.
    şeytanın günlük eylemlerini kontrol ettiğine, günahı özgür irade ve nihai ölüm eksikliğinin iç karartıcı bir hatırlatıcısı haline getirdiğine ciddiyetle inanır.
hesabın var mı? giriş yap