• orjinal adiyla, coulrophobia. doktorlar tarafindan niye boyle kabul ediliyor bilmiyorum basitce palyaco korkusu ve ya clownphobia denilebilirdi. ancak isminin originini biraz arastirdim, soyle bi bilgiye rastladim, bu coulro kelimesinin origini koulon. koulon eski yunancada yanilmiyorsam stilt veya stilt walker anlamina geliyor, ki bu stilt de turkce bu palyacolarin uzerinde yurudugu cubuk demek haliyle de o cubugun uzerinde yuruyen demek oluyor. yani ismine bulabildigim en yakin aciklama bu.
  • nasıl edindiğimi hâlâ hatırlayamadığım, yaşadığım hiçbir şey ile bağdaştıramadığım korkum.

    gördüğüm palyaçolardan kaçmaktan tutun da palyaço olabilecek etkinliklere yaklaşıldığında bile kilitlenip kalmaya kadar her türlü tepkiyi verebiliyorum sayesinde. o renkli burunları, saçma sapan perukları, sekiz ayak sığdırılabilecek devasa ayakkabıları ve parlak kıyafetleri kendi başlarına gayet komik görünseler de; bol makyajlı bir suratla birleştikleri zaman ölümcül olabiliyorlar, en azından şahsım için.

    bir zamanlar; dgs için ders çalıştırdığım kuzenimi evine dönmesi için otobüs durağına bırakırken, durağın karşısında açılan bir yerin palyaçolar tarafından tanıtıldığını görmemle geldiğim yoldan geri dönememem ve evine bırakmak için yola çıktığım kuzenim ile otobüste iki durak beraber gitmemiz sonucunda onun beni evime bırakmış olması, muhtemelen bu korku için size somut bir örnek oluşturacaktır.

    yazarken bile gerildim, düşük cümleler ve yersiz kelimeler de sizin için ikinci bir kanıt olabilir aynı zamanda.
  • yine psikoloji dersinden gelip buraya damladım. hiç sözlerimi uzatmadan anlatmaya başlıyorum. şimdi bazı insanlar palyaço gördüğünde koşup eğlenip fotoğraf çektirirken bazıları ise onları görür görmez kalplerini tutup fenalaşıp bayılabiliyorlar. buna da palyaço fobisi denilmiş. çocukların koşa oynaya gittiği palyaçolardan neden bazıları fenalık geçiriyor diye araştırılmış.

    - maske. insanın suratını boyaması, suratını maskeleyip palyaço olması bu insanlar tarafından hiç hoş karşılanmıyor. bir kötülük yapacak ki ondan maskelemiş kendini diyor.
    - abartı.bildiğimiz üzere palyaçonun yüz boyalarından tutun giydikleri kıyafete kadar hepsi abartıdır. günlük yaşamda bu kadar abartıya maruz kalmayan bu insanlar, bu abartı görünümün altında başka sebepler arayıp bundan rahatsız oluyor.
    - algı. özellikle günümüzdeki medya sektörü palyaçoları kullanıp olumsuz algılar yaratabiliyor. palyaço testere ile öldürme sahneleri, şakaları gibi olaylar insanlarda olumsuz izler bırakabiliyor.
  • (bkz: coulrophobia) palyaçolardan korkma durumu. çocukluğumda iliklerime kadar hissettiğim ve üzerimde hala travmatik etkileri olan fobi.
  • ayrica p.diddy'nin de muzdarip oldugu fobi.

    (bkz: #18179107)
  • bir kim milyoner olmak ister sorusudur.
  • hakkında yazması bile zor olan fobi. bıktım, bezdim, yıldım. o kadar yıldım ki kendime yılan diyesim var.*

    insan gündüz bir şekilde aşıyor bu durumu. mesela oldum olası açılış yapan mekanlardan uzak dururum. bangır bangır müzik ve gereksiz balon yığınları benim için muhteşem bir uyarı sistemidir. "bu tantananın bir köşesinde kesin anlamsız bir neşeyle dans eden palyaço vardır. uzayayım." düşüncesi otomatik pilottadır. abartı gürültü ve renk varsa ortaya çıkar, hayatımı kolaylaştırır.

    ama gecenin çaresi yok maalesef. kaç zamandır deliksiz uyku uyumadım. kısa sürelerle uyuyor ve acayip acayip rüyalar görüyorum. rüyalarımdan taze bir örnek paylaşayım.

    - karanlık bir yerdeyim. duvarlar ve zemin var ancak çok net değil. zemin simsiyah, genelin aksine oldukça parlak. zemini net şekilde seçebiliyorken duvarlar için aynı şeyi yapamıyorum. bu yüzden bazen çok sıkışık, bazen uçsuz bucaksız bir genişlikte hissediyorum kendimi. çoğunlukla dar ve karanlık bir koridorda yürüdüğümü hissediyorum. çok yavaşlarsam veya koşmaya başlarsam zemin beni içine çekmeye başlıyor. bataklık gibi değil de gergin ve sert yüzeyin esnemesi gibi bir durum bu. şişmiş bir balona parmağınızla bastırdığınızda oluşan görüntüye benziyor. o nedenle hep sabit bir hızda yürüyorum. biraz sonra duvarlardan birilerinin bana dokunduğunu hissediyorum. ne olduğunu seçemiyorum. bu arada bilincim açık, rüyada olduğumun farkındayım. kendimi uyandırmaya çalışıyorum, "hepsi bitecek, rüyada saçma şeylerin olması normal." gibi şeyler söylüyorum. arada duvarlarda loş bir aydınlık oluyor. sırayla dizilmiş porselen oyuncak bebekler görüyorum. korkunç gülümsemeleri var. bana dokunan onlar. kahkaha falan atıyorlar. içim sıkılıyor, onlardan hoşlanmıyorum ve yürümeye devam ediyorum. önüm aydınlanmaya başlıyor. palyaço, bir sandalyede oturmuş sırıtarak beni bekliyor. yavaşlıyorum, zemin beni almaya başlıyor. kenardaki bebekler saçlarıma ve yüzüme dokunuyor, bazıları kollarımı çiziyor. bu cendereden çıkmanın tek yolu palyaçoya yürümek. sonra aklıma palyaçoya ulaştığımda rüyanın biteceği fikri geliyor. sakince yürümeye başlıyorum. ama bu sefer bebekler bana dokunmaya devam ediyor ve sanki bir yürüyüş bandında yürür gibi oluyorum. hareket var, ilerleme yok. olduğum yerde yürüyorum ve palyaço bana bakıp tiksindirici bir şekilde gülümsüyor.

    korkumu ne tetikledi, bunu nasıl aşabilirim bilmiyorum. birkaç kişiyle konuştum, stres kaynaklı olabileceğini söylediler. mantıklı geliyor ama yorgunluğum tarifsiz. süreç o kadar uzadı ki artık bu uykusuzluk hali algılama sorunları yaşamama neden oluyor. sorduğum soruyu 2-3 dakika sonra tekrar sorar ya da insanların anlattıklarını çok çabuk unutur oldum. şu entry'i bile yazmak 2 saatimi aldı. düzgünce cümle kuramaz hale geldim resmen. rahatça uyuyabilmeyi, rüya görmemeyi ve dinlenmiş şekilde uyanmayı o kadar isterdim ki...

    palyaço fikri neden bu kadar tuttu ve hemen hemen her kültüre yayıldı asla anlayamayacağım.
hesabın var mı? giriş yap