• bir hafta önce bitirdiğim kitap.
  • okumaya basladigimdan beri bitene kadar elimden dusuremedim. cok etkileyici bir hikaye ve insani icine cekiyor.
  • kenanda son ana kadar fadinin kıymet bilmez bir sürtük olduğunu düşünüyordu. aslında bakacak olursanız fadi veya handan veya başka bir kadın kim olursa olsun kenan terk edilmişlik hissine bu yanıtı verecekti. çünkü daha önceden biliyordu bu hissi o ama bu insan annesi olduğundan tepkisini dışa vuramamıştı aksine garip bir bağlanma yaşamışlardı. o yüzden hangi kadın olursa olsun karşısındaki annesine duyduğu nefreti, öfkesini ondan çıkaracaktı. fadi yoluna çok güzel gitti aklım hep handan da kaldı. kenan ah kenan mezarının yerini bilsem bir sarı gülde ben koyarım mezarına, keşke kendini gerçekten sevebilseydin her şey farklı olurdu.
  • --- spoiler ---

    "bir insanı kaybetmek istiyorsan tıpkı senin gibi, onu çok ama çok sevmen gerekiyor. işte o zaman kendiliğinden gider zaten" diyorum içimden ama bunu ona söyleyemiyorum.
    --- spoiler ---
  • gülseren budayıcıoğlu'na ait bir roman.
    kitabı alt kat komşumun ısrarıyla ve biraz da kafamı dağıtmak için okudum. ilk önce roman sonra da yazarı hakkındaki düşüncelerimi yazmak istiyorum.
    kitap tek kelimeyle berbat. bir psikiyatrist tarafından yazılmış olmasına rağmen derinlikten çok uzak. tamam, kimse kendisinden edebi bir şaheser beklemiyor; sonuçta bir edebiyatçı değil, ancak yine de yarı roman - yarı otobiyografik bu kitaptan - hele ki çok tanınmış bir psikiyatrist tarafından yazılmışsa- bir tat bekliyor insan. ancak sürekli tekrarlanan cümleler, aynı duyguyu ve durumu döndürüp döndürüp bir daha anlatmalar, yazarın kendi özel yaşantısını allandırıp pullandırıp araya sıkıştırması gibi nedenlerle kitap çok yavanlaşmış. örneğin, kenan bey' in, fadi'nin veya handan hanım'ın ne giydiği, ne taktığı gibi detaylar defalarca anlatılmış. yukarıda bir yazar arkadaşın belirttiği gibi sanki kitabı pek de inandırıcı olmayan mutlu bir sonla bitirebilmek için kenan bey' in artık insanın içini bayan maceralarını anlatmak için sayfalar harcanmış. kitap bundan iki yüz sayfa az olsa yine de derinlikli bir kitap olmazdı ama en azından daha az yorucu olurdu!
    gelelim psikiyatrist olan yazara. ankara' da yaşıyorum. madalyon psikiyatri kliniğinin önünden binlerce kez geçmişimdir. hatta bir keresinde randevu almaya çalışmış ama alamamıştım. sonra burası hakkında değişik zamanlarda ve kişilerden olumsuz yorumlar duydum hep. şimdi bu kitabı okuyunca iyi ki gitmemişim diyorum. satır aralarında gözlemlediğim - pek de gizlenmemiş- kibir fazlasıyla canımı sıktı. amatör bir psikoloji okuru olarak yıllardır bu alanda yazılmış teorik, uygulamalı, gerçek veya kurmaca vakalardan derlenmiş onlarca kitap okudum ve bu konuda fazlasıyla düşündüm. şayet kitaptaki diyaloglar gerçekten gerçek bir vakadan alınmış ve aşağı yukarı bu şekilde kurulmuşsa, inanılır gibi değil. danışanlarına bir türlü doğru soruları soramayan, onlara acımaktan veya empati/sempati kurmaktan gerekli yönlendirmeleri yapamayan, bir psikolog- danışan ilişkisinde en tehlikeli durumun karşı aktarım olduğunu bilmesine rağmen gerekli sınırı çizemeyen ( fadi' nin hediye ettiği altın kolyeyi geri vermemesi), fadi' den sonra kenan bey'in danışmanlığını kabul eden( ki bu ciddi bir tabu ve yanlıştır; bunu öğrendiği anda kenan bey'e durumu anlatmalı ve onu başka bir psikiyatriste yönlendirmeliydi çünkü fadi'nin anlattıklarından etkilenmiş olduğundan kenan bey'e önyargısız yaklaşamadı ve güvenini kötüye kullandı) evlerden ırak bir psikiyatrist tablosu var kitapta. bütün bunlara ek olarak yazarın kendisinin de narsisistik kişilik bozukluğundan muzdarip olduğunu düşünüyorum. aralara sıkıştırdığı ' bakın benim ne kadar yakışıklı bir kocam, süper çocuklarım ve düzgün bir yaşamım var' bölümleri, gereksiz ve üstten bakan bir tutumdaydı. azıcık psikoloji biliyorsanız sizin bile yapabileceğiniz çıkarımlar, çağdışı kalmış yaklaşımlar da cabası.
    kısacası baş roldeki psikiyatristin mutlu sonuyla biten ama asla gerçekçi olmayan kitabını okumak istiyorsanız, buyrunuz efenim.
  • bir (bkz: gülseren budayıcıoğlu) romanı. --- spoiler ---

    kenan kendi sevgi eksiğini başka kadınlarda kapatmak istemektedir. annesinin onu hastahanede terk edip aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra gelmesi kadınları cezalandırmasındaki en önemli neden olabilir.
    --- spoiler ---
  • kitabi storytelden dinleyerek yeni bitirdim. kirmizi odada karisini aldatan bir adamin ogkusu vardi bu hafta. aceba o kenanmiydi merak ediyorum.
    ah kenan keske aklin basina daha erken gelseydi. fadiyle nihalle yada baska bir kadinla bu dunyada cenneti yasayabilirdin. ama sen onlarinda hayatini cehenneme cevirdin. tatli sozlerle kandirip hemen yataga attigin bir daha aramadigin kadinlarda ne cok yaralar actin ahini aldin onlarin. dogrusu ben boylesine bir cokus beklemiyordum. hicbir uyariyi dikkate almadin. arkadaslarinin esinin metresinin herhangi birinin uyarisini dinlesen hersey farkl olurdu. hayatta boyle iste. herkes gorur soyler bazen ama icinde yasayan anlayamaz. bilincaltina olan merakim her gecen gun artiyor. gulseren budayicioglu bilincaltini herseyi yazan omzumuzdaki meleklere benzetmis. demek verilen sacma sapan kararlar hep bilincaltinin sucuymus. keyifle dinledim guzel bir yasam ogkusu. ibretlik
  • kapak tasarımını başarısız bulduğum fakat yine isteyene derslerle dolu kitap.
    psikiyatrist olarak hastanın hayatında iyiye ve kötüye dönüşümünde bu kadar etkili rol sahibi olduğundan , sahip olunan sorumluluğun doktoru zaman zaman korkutup korkutmadığını merak ettim okurken.
    geldiğinde zaten yardıma muhtaç durumda oluyor fakat çoğu insan da yakınlarının ısrarı üzerine gidiyor ve çoğu zaman tedaviye açık değil. bu kitaptaki karakter de gerçekten zor ve bir o kadar da enteresan bir insan. okudukça nerden nereye dedirtiyor.
  • bir gülseren budayıcıoglu kitabi. hemencicik bitti çünkü kendisini gayet sevdiriyor merakını kamçılıyor insanın. budayıcıoğlunu tanıyarak aldim kitabı fakat ilk başta aşk roman okuyor gibi hissettirdiği için panikledim biraz. hiç sevmem de roman okumayı. doktor odasına geçince ferahladım ama *

    geçmişin her şey olduğunu ufak gözüyle baktığımız durumların hayatımıza nasıl yön verdiğini bir kez daha anlamama sebep oldu kitap. psikolojiye ilgisi olanların vaka okumayı seven insanların okuması gereken bir kitap.
  • spoiler içerir —

    hayata fiziksel olarak avantajlı gelmiş olmanın özellikle kontrol altına alınması ve insanın kendisini eğitmesini gerektiren diğer türlü lanete dönüşecek bir durum olduğunu ince ince anlatmış. kenan bey’in sürekli benden iyisini nereden bulacak, iki gün küser zaten barışır, benden zaten vazgeçemez bunlar, tabi ki en öncelikli ben olacağım, tabi ki bana hizmet edilecek vs. diye uzayıp giden hayatta herşeyin kendisinin hakkı olduğu ve herkesin kendisini ona beğendirmek, onu rahat ettirmek için çırpınmasını nasıl doğal bularak yaşadığı bölümlerde ben dedim kenan senin başına gelecek var. her erkeği rakip her kadını kendisine aşık olacak bir varlık gibi görerek yaşamasını akıl almasada, tanıdıkça yalnızlık korkusunu içinde ki boşluğu insan anlıyor. aslında herşey ayağına sunulduğu için pek birşey yapma şansı verilmemiş adama ya da o kadar gerek görmemiş ki hayatı boyunca, belki de gerçektir bu yazılan son diye düşündüm. nihayetinde silahları elden gidince durup kaldı, bende insanım herkes gibi diye düşündü, itilmeyi gördü. klasik çok kadın hiç kadındır hikayesi belki ama kendi kaderini düşünmek için bir yerinden bence iyiydi.
hesabın var mı? giriş yap