• 1000ali yıldırım tarafından an itibarıyla duyurulan gelişme. kredi kartına genel taksit sayısı 12'ye çıkartıldı.

    peki kardeşim bunu düşüren de siz değil miydiniz?! ne değişti de tekrar taksit sayısını yükselttiniz şimdi? hani ekonomi çok iyiydi?!! ortamlarda iyi dersiniz, kim bilecek!
  • vatandaşta para kalmadı harcama yapamıyor. kapitalizmin krizi, arzın fazla olmasına karşın talebin olmamasıdır. kredi kartı taksit sayısını artırarak talebi artırmaya çalışıyorlar. oysa kredi kartı limitleri dolmuş durumda.

    bir ilerki aşama işçi çıkarma, daha sonra ise stoklar eriyene kadar işyerini-fabrikayı kapatmak olacak.

    kriz kapıda. bu uygulamalar öncü sarsıntılar.
  • bu demek oluyor ki ekonomimiz akmıyor. insanlar harcama yapabilsin de çark dönebilsin diye türlü türlü yollar deneniyor ama bunlar yemez. yıllardır söylediğim bir şeyi tekrar söyleme ihtiyacı duyuyorum.

    ' ak parti ne darbeyle gider ne atom bombası atılsa gider. tek gidişi ekonomik sebeplerle olur '
  • "türkiye orta gelir tuzağından nasıl kurtulur?" konusu üzerine makale, yüksek lisans/ doktora tezi yazan akademisyen ve araştırmacıları kahrından ağlatacak fikir.

    aslında bu öneri bile ekonomi yönetiminin ne kadar sıkıştığının bir göstergesi. fakat artık atilla yeşilada'nın da dediği gibi hayvan ciddi anlamda terli.

    büyümenin kompozisyonuna bakalım.

    2016 ikinci çeyrek büyüme oranımız (sabit fiyatlarla) %3.1 olmuştu. büyüme kompozisyonu ise şu şekilde,

    hanehalkı tüketim harcamaları %5,2
    devletin tüketim harcaması %15,9
    gayrisafi sabit sermaye oluşumu (-) %0,6
    ihracat %0,2
    ithalat %7,7

    ilk bakışta da anlaşılacağı üzere bu yapı sağlıklı ve sürdürülebilir değil. şimdi de bu bileşenlerin kendi içerisinde değerlendirelim.

    hanehalkı borçlanması giderek yükseldi ve ekonomi yönetiminin yönetiminin de bel bağladığı üzere faizlerin indirilmesi, ihtiyaç kredisi ve kredi kartı harcaması musluklarının açılması ile bu borçlanma daha da teşvik edildiğini görüyoruz. bu bir nevi yangına körükle gitme durumu. darbe girişimi ve sonrasında tüketici güven endeksinin de çakıldığını ekleyelim. tasarruf eğilimini arttırmak için zorunlu bes sistemi icat edildi, etkilerini orta-uzun vadede göreceğiz ama ben bundan da hayırlı çıkacağına pek inanmıyorum.

    devletin tüketim harcamaları almış başını gidiyor ve görünen o ki gitmeye de devam edecek. kamu bütçesi, tek seferlik (özelleştirme, kamu bankalarından gelen temettüler vs. gibi) gelirler ile denkleştiriliyor. imf tanımlı faiz dışı fazla dengesi de bozulmayı net bir biçimde ortaya koyuyor.

    uzun dönemli büyüme trendini görebilmek adına belki de en önemli kaleme geldik, sabit sermaye yatırımları. özel sektör artık sabit sermaye yatırımı yapmıyor. neden? bir nedeni, ülkede verimlilik artışı olmaması. oecd'de standart sapmayı yükseltmeyi kendine görev edinmiş ülkemiz, söz gelimi işgücü verimliliği alanında dipte. mülkiyet hakkı ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlara gösterilen hassasiyet ortada. kamu kurum ve kuruluşlarının kapsayıcılığı malum. ee haliyle yılların sanayicisi bile oldu bize laz müteahhit. hâlihazırda kısıtlı olan tasarrufumuzu da betona yatırır ve dökülen betona tapar olduk.

    var olan pazarlarımızın siyasi nedenlerle bu kadar daraldığı bir ortamda yüksek katma değerli mal da üretemediğimizi düşünürsek ihracattaki binde 2'lik daralma şaşırtmıyor. ihracatçıların önümüzdeki dönemde de işleri yine zor gibi.

    yerli olduğu iddiasındaki elektronik üreticilerimizin, açma-kapama tuşunu dahi uzak doğu'dan satın aldığı ortamda ise ithalat, az bile artıyor.

    çok kaba bir özet ile durumumuz bu. geçici çözümlerle literatürü eğip büküp, rakamları makyajlamaktansa yıllardır bu konuda dirsek çürüten, kafa patlatan insanların çalışmalarından feyz alıp, önerilerine kulak versek sonuç muhtemelen daha iyi olacak derim.
  • tüketime dayalı ekonomik yapının çöküşünü geciktirme çabalarından biridir.

    iktidar, önce tüketimi azaltıp tasarrufları arttırmaya çalıştı. çünkü sıcak parayla dönen ekonomiye sıcak para girişinin devamını sağlayabilmek için kasasında bir miktar para da olması gerekiyor. züğürt adama kim, niye borç versin değil mi? fakat başta söylediğimiz gibi tüketim odaklı bir ekonomi modelini ısrarla uygulamaya çalıştığı için kasa boşalmaya başladı. boşalan kasayı tekrar doldurabilmek için de başta gss ve bes gibi ucube uygulamalar icat etti, taksit sayısını düşürdü, özelleştirdi, sattı, halkın üzerindeki vergi yükünü arttırdıkça arttırdı vs. bu arada kendisi bol keseden harcamaya devam etti çünkü arkasındaki desteği, yandaşlarına yedirdiği paraya ve çeşitli şekillerde piyasaya sürdüğü sıcak parayla yarattığı suni zenginliğe borçlu.

    şimdi istiyor ki insanlar hem harcamaya devam etsin hem de para biriktirsin ama olmuyor. çünkü halk tasarruf etse tüketim olmuyor tüketim olsa tasarruf olmuyor. ekonomiyi tüketime göbeğinden bağlı hale getirdiği için dengeyi de bir türlü tutturamıyor. çaresizlik içinde bir uygulama icat ediyor bir süre sonra değiştiriyor veya vazgeçiyor. bir o yana bir bu yana kıvranıp bir şeylerden medet umuyor ama kaçınılmaz sonu geciktirmekten başka bir şey yapamıyor.
  • bilgisayar gibi elektronik urunlerde taksit sayisinin 6 ile sinirlandirilmasina sebep olmustur. ayrica cep telefonuna taksit yasagi da devam etmektedir.
  • hedeften düşük gelmesi beklenen gdp büyümesini özel tüketim harcamalarını arttırarak desteklemeyi amaçlayan bir önlem. tabii klasik yan etki ise pek kimsenin sallamadığı enflasyonun yükselmesi olur.
  • alt limit de 5200 tl olacakmış. acaba bizim 500 lira limitli kredi kartlarının da limiti 5200 lira olacak mı merak etmekteyim.
  • ayrıca ihtiyaç kredisi azami taksit sayısı da 48'e çıkarılmıştır. türkiye ekonomisinin pek de tıkırında olmadığını gösteren karar. umarım bu küçük adımlar biraz hareket getirir, kiminle konuşsam borç, durgunluk.
  • talebi artırma girişimi. talebin artması gelir artışına bağlı olmayınca işin sonu ne olur bilin bakalım?
hesabın var mı? giriş yap