• kremasyon uygulamasının mantığı cesedin kısa bir sürede (1-2 saatte) ateş ile yok edilmesidir. 50 kiloluk bir kişide 2.5 kilo kemik, 40 kilo su, 7.5 kilo yanabilen organik madde bulunur. doğal olarak organik madde bu kadar su bulunduğu için yanamaz. başlangıçta cesedin buharlaşıp kuruması için önemli ölçüde enerji şarttır. bu enerji doğal/geleneksel kremasyonlarda odun gibi doğal maddelerin yanmasıyla sağlanırken günümüzde ki kremasyonlarda petrol ya da doğalgaz kullanılır. kremasyon sırasında önce cesetteki su buharlaşır ve organik maddeler yeteri kadar kuruyunca ceset kendi kendine yanar, ilk başta odun/doğalgaz, sonra ise vücudun kendisi yakıt haline gelir ve yanmaya başlar. bu sırada beyindeki sıvı kaynadığından kafatası açılır ve patlar. bugün bu uygulama kapalı mekanda yapıldığı için kimse nasıl olduğuna bakmaz. geleneksel kremasyonlarda, kremasyonu uygulayan kişi belli zamanlarda sopayla cesetin kafasına vurup delik açarak patlamayı engeller (gizli yapar bunu). genelde insanlar yakmanın cesedi çok küçük parçalara ayırdığını düşünür, bu tümüyle yanlıştır. yanmadan sonra arta kalan kemikler daha sonra öğütülür ve küllere karıştırılır. bugün kapların içinde bulduğumuz küller bunlardır.
  • (gece gece bunlari derleyip topladigimdan “bambaska bir manyak” basliginda incelenmeyi hak ettigimi ben de biliyorum lakin bildiklerimi paylasma arzum her seyin ustunde)

    kremasyon genel olarak ataerkil dinlerin olum sonrasi icin uygun gordugu bir yontem cunku vucudun duman halinde cennetteki tanrilara (“father of deities”) ulastigina inaniyorlar bu yolla. anaerkil inanislar ise oluyu; bazen fetus posturunde gommeyi tercih ediyorlar ki bunu da doga anaya donus olarak yorumluyorlar.
    katolik kilisesi; kremasyonu yeniden dogusu fiziksel olarak reddetmek olarak gordugunden yasaklamisti lakin; 1963 yilinda bu yasagi kaldirdi. yine de kullerin savrulmasi veya evde saklanmasina izin vermedi.
    ortodoks kilisesi ise kremasyona tamamen karsi.
    protestanlar katolik kilisesinden evvel kabul ettikleri kremasyon icin su rasyonele dayaniyorlar: “eger tanri bir avuc topragi diriltebilecekse, bir avuc kulu de diriltebilir”
    zoroastrianism ise tamamen farkli bir nedenle karsi: atesin insan vucudunu yakmak icin kullanilmasinin atesi kirletecegini dusunuyor. freddie mercury ise bir zoroastrian olmasina karsin kremasyon talep etmisti.

    tum bunlar ilgi cekici bilgilerken; yahudilerin kremasyona bakisi aci bir gercegin yansimasi. yakilan kisinin ruhunun asla huzur bulmayacagina inandiklari icin kremasyona karsi olan yahudiler, holocaust kabusunu yasadiktan sonra kremasyonu tamamen reddediyorlar. bu inanca sahip insanlarin yakilmasi 2. dunya savasi ile ilgili soylenebilecek sozlerin ne kadar hafif kalacagini bir kez daha kanitliyor herhalde.bir de hitler'in yakildigi bilgisini eklerseniz ustune, olaylardaki matematige akil erdirmek gittikce zorlasiyor.
  • kremasyon süreci şöyle gerçekleşiyor; kişi öldüğünde ceset yakılmadan 48 saat bekleniyor ki kanuni izinler alınabilsin. aynı sürede cesedin kimlik ve dna örnekleri de kayda geçiriliyor. vasiyetine göre kadavradan alınabilecek organlar transplantasyon için alınıyor. ceset kremasyon için vücudunda bulunan bütün suni protez ve metal cihazlardan arındırılıyor. bu işlemden sonra metal bir kutuya veya krematoryum fırınına uygun bir tabuta ailesinin izni ve 3 şahit huzurunda yerleştiriliyor.

    kremasyon fırınını çalıştırmak için sıcaklığın önce 872 derece, sonra 1092 dereceye yükselmesi gerekiyor. ceset fırına konuyor ve yakılma işlemi yaklaşık 80-120 dakika sürüyor. işlem sonucunda ceset kül hâline gelmiyor. ardında yaklaşık 2.5-3 kilogram ağırlığında kemik kırıkları kalıyor. parçalar mekanik bir öğütücüden geçirildikten sonra toz haline geliyor ve bir kaba alınıyor. yakınları bu işlemi izleyebiliyor.
  • ölen insanın cesedini yakma işlemi ve geleneği..
  • kişisel olarak; yanma fikri bana oldukça vahşi geliyor, ateşin agresifliğinden.. gömülmekte bir sakinlik var. kendiliğinden doğaya karışıyor, toprak ve toprakta hayatını sürdüren tüm canlılarla kucaklaşıyorsun, doğal..
    zaten ölümün kendisi oldukça yakan bişi içsel olarak, öleni de kalanı da. o yüzden bir de kremasyondaki ateşin agresyonuna gerek yok gibi geliyor.

    birinin küllerini kolyede yada farklı objelerde saklama çabası oldukça metaryalist bir bakış açısı gibi geliyor bana. sonuçta ölüm zaten dünyanın gerçek olmadığını tokat gibi yüze vuran ve madde dünyadan uzak bir durum, giden gitmiş oluyor. taşımak boş teselli gibi geliyor bilemedim
  • bana oldukça yanlış ve çirkin gelen işlem. şöyle ki; modern dünya insanını görmezden gelirsek eğer, canlılar yaşamı boyunca gerek duyduğu tüm organik bileşikleri doğadan cömertçe alıyor. mis gibi yiyorsun içiyorsun. bunun yanında insanlar ısınma ve barınma ihtiyaçları doğrultusunda doğadaki organik bileşikleri yakıyor, ağaçları kesiyor biçiyor. yemek yemek için bile ateş yakıyor. bu organik maddelerin bir kısmı bir şekilde canlı vücudunda birikiyor. her yaptığımız şey karbon ayak izimizi bir şekilde artırıyor. buna bir de ölünce yakıldığını eklersen sen bu dünyaya safi zararsın kardeşim. o fırın için kullanılan fosil yakıtlar, senin doğaya dönmesi gereken maddelerin. hepsi yanıp gidiyor. hava kirliliğini artırıyorsun, enerji fazlası olup küresel ısınmaya sebep oluyorsun. zaten yaşarken kimseye beş kuruşluk faydan yok. bu hesapla düşünürsek corona aşısını bulanın da faydası yok. çünkü doğanın umrunda değilsin. insan cinsi dünya için patojen olmaktan ileri gidemiyor.
    ölünce gömülmek öyle mi, doğayla kacaklaşıyorsun. neredeyse seninle aynı organik madde ve mikrobiyal canlı oranlarına sahip bir şey toprak. direkt alıyor seni kabul ediyor sarmalıyor. vücudundaki tüm organik maddeler, mineraller vs bir şekilde doğaya geri dönüyor. islami usullerce gömülmenin bir de şöyle faydası var. gömünce mezarda bir miktar hava bırakıp kefenin kenarlarını açıyorlar. böylece toprak ile de temasın oluyor. her şekilde doğa için sağlıklı olan senin o döngüye dahil olman.
  • gereksiz bir harekettir. dünyada yer kaplamayım derken atmosferin fazladan amına komayın. sade betonu taşı olmayan bir mezara gömülmek en çevrecisi. ha sikmişim çevreyi ben ölmüşüm derseniz sorun yok tabi. yer kaplamayım diye düşünen duyarlı arkadaşlara yazdım.
  • anadolu'daki bilinen en erken kremasyon uygulaması gaziantep ili sınırlarındaki gedikli - karahöyük'tedir ve erken tunç çağı'nın sonlarına tarihlendirilmektedir. anadolu arkeolojisinde kremasyon uygulaması daha çok hint-avrupalı kavimler işe özdeşleştirilmiştir. buna paralel olarak hitit metinlerinde ölü yakmayla ilgili anlatılar mevcutken bazı mühür baskılarında da kremasyon sahneleri yer almaktadır. ölüler yakıldıktan sonra, küller urne olarak adlandırılan kaplara koyulmaktadır (urne belli bir kap formu değildir, bazen bir testi bazen de basit bir çömlek urne olarak kullanılmaktadır). m.ö 2. bin yılda urnelerin direkt olarak toprağa gömüldüğü örneklerin yanı sıra özel olarak oluşturulan odalara da yerleştirilen gömüler bulunmaktadır. antik çağlarda günümüzdeki fırın teknolojilerinin olmaması nedeniyle ölüler yüksek derecede ısılarda yakılamamaktaydı. bu nedenle urnelerin içerisinde küllerin yanı sıra kemiklere de rastlanmaktadır. ancak bu kemikler çoğu zaman küçük boyutlu ve yanmadan kaynaklı olarak renkleri maviye dönük şekilde ele geçirilmektedir. açığa çıkarılan bazı mezarlarda ölü hediyelerinin de cesetle birlikte yakıldığı görülmüştür.
  • doğaya borçlu olduğumuzu, ondan çalmaktır.

    yakım işlemiyle doğaya zarar vermektir.

    biyokütlemizi doğaya borçluyuz. işimiz bittiğinde ona geri vermeliyiz.
  • krematoryumda gerçekleşen hadise.
hesabın var mı? giriş yap