• hem ilahi olarak hem de insan olarak isa hakkında her şey;

    aynı zamanda, isa mesih*, celileli isa veya nasıralı isa olarak da adlandırılan, m.ö. 6–4 doğup beytüllahim'de ms 30'da ölen isa, dünyanın önde gelen dinlerinden biri olan hristiyanlıktaki dini liderdir. çoğu hristiyan tarafından tanrı'nın vücut bulmuş hali olarak kabul edilir.

    isim ve unvanları
    eski yahudiler genellikle yalnızca bir isme sahipti ve daha fazla özgünlüğe ihtiyaç duyulduğunda da isme babanın adını ya da doğum yerini eklemek gelenekseldi. böylece hayatı boyunca isa, yusuf'un oğlu isa (luka 4:22; yuhanna 1:45, 6:42) veya nasıralı isa (markos 1:24; luka 24) olarak adlandırıldı. ölümünden sonra ise, isa mesih olarak anılmaya başladı. mesih aslen bir isim değil, ibranice mesih terimine denk düşen yunanca christos kelimesinden türetilmiş bir unvandı. bu, yunancada the anointed one* anlamına gelir.

    beytüllahim'de doğmuş olmasına rağmen, matta ve luka'ya göre isa nazareth'ten* bir celileliydi. m.ö. 6-4 yılları arasında, herod'un ölümünden kısa bir süre önce marangoz yusuf ve meryem'den doğdu. ancak matta ve luka'ya göre yusuf sadece yasal olarak babasıydı. isa rahme düştüğünde, meryem'in bakire olduğunun ve kutsal ruh tarafından hamile olduğunun müjdelendiğini bildirmişlerdir (matta 1:18; luka 1:35). yusuf'un bir marangoz olduğu söylenir (matta 13:55) yani elleriyle çalışan bir usta ve markos 6:3'e göre isa da yusuf gibi bir marangoz olmuştu.

    luka(2: 41-52), isa'nın, çocukken dahi durumun bilincinde olduğunu ancak çocukluğu veya erken yaşamı hakkında başka bir kanıt olmadığını belirtir. gençliğinde vaftizci yahya tarafından vaftiz edildi ve kısa bir süre sonra gezici bir vaiz ve şifacı oldu (markos 1: 2–28). 30'lu yaşlarının başında isa, belki de bir yıldan daha az süren ve bu süre zarfında dikkat çeken kısa bir dinsel kariyere sahipti. ms 29 ve 33 arasındaki dönemlerde (muhtemelen ms 30), incil'e göre girişinin eskatolojik öneme sahip olduğu kudüs'teki passover'ı* görmeye gitti. oradayken tutuklandı, yargılandı ve idam edildi. havarileri ise isa'nın hala yaşadığını ve onlara göründüğünü belirttiler. başkalarını onun inancına dönüştürdüler, bu da sonunda yeni bir din olan hristiyanlığa yol açtı.

    isa'nın zamanındaki filistin'in siyasi durumu
    isa’nın zamanında filistin, çeşitli bölgeleri çeşitli şekillerde kontrol eden roma imparatorluğu’nun bir parçasıydı. doğu’da küçük asya*, suriye, filistin ve mısır bölgeleri, ya roma’nın dostları ve müttefikleri olan krallar tarafından ya da bir roma ordusu ile desteklenen valiler tarafından yönetiliyordu. isa doğduğunda, tüm yahudiye filistini - ve komşu bölgelerinin bazıları - roma’nın “dostu ve müttefiki” olan büyük herod* tarafından yönetilmekteydi. roma için filistin başlı başına önemliydi, roma’nın en değerli mülklerinden ikisi olan suriye ve mısır arasında kalıyordu. roma'nın iki ülkede de lejyonları vardı, ancak filistin'de yoktu. roma emperyal politikası, filistin’in roma’nın çıkarlarını baltalamaması için sadık ve huzurlu olmasını gerektiriyordu. bu politika, herod'un yahudi kralı (mö 37-4) olarak kalmasına izin verilerek istikrar ve sadakat gereklilikleri yerine getirildiği sürece krallığının yönetiminde serbestliğe izin vererek uzun bir süre başarıldı.

    herod, isa'nın doğumundan kısa bir süre sonra öldüğünde*, krallığı bölümlere ayrılmıştı. toprakların büyük kısmı herod'un iki oğlu tarafından paylaşıldı. judaea* ve idumaea*(aynı zamanda yahudiye'ye bağlı olmayan samiriye)'yı alan herod archelaus ve celile ile peraea'yı alan da herod antipas olmuştu (yeni ahit'te antipas ve archelaus, luka 23: 6–12'deki gibi kafa karıştırıcı bir şekilde herod olarak adlandırılır; görünüşe göre herod'un oğulları babalarının ismini aldılar, tıpkı julius caesar'ın haleflerinin genel olarak sezar olarak adlandırılması gibi). her ikisine de kral unvanından daha küçük unvanlar verildi. archelaus ethnarch, antipas ise tetrarch idi. yahudiye dışında olan bölgeler (samiriye hariç) üçüncü bir oğul olan philip'e, herod’un kız kardeşi salome'ye de suriye tayin edildi. imparator augustus, ms 6'daki yetersiz gördüğü archelaus'u sürgüne yolladı ve yahudiye, idumaea ve samiriye'yi vasal krallığından bir imparatorluk eyaletine dönüştürdü. buna bağlı olarak, bu eyaleti idare etmek için de bir vali gönderdi. bu küçük roma aristokratı (daha sonra bir procurator olarak adlandırılır) yaklaşık 3.000 kişilik küçük bir roma ordusu tarafından desteklenmekteydi. ancak askerler italya'dan değil yakındaki eyalet şehirlerinden, özellikle de caesarea* ve sebaste'den geldiler ama subaylar italya'dandı. isa’nın öne çıktığı zaman zarfı boyunca roma valisi pontius pilatus’dur.*

    nominal olarak yahudiye, samiriye ve idumaea'dan sorumlu olmasına rağmen vali, kendi bölgesini doğrudan yönetmezdi. bunun yerine yerel liderlere güvenmekteydi. vali ve küçük ordusu, caesarea ile akdeniz kıyısı arasında kalan bölgede, kudüs'ten yaklaşık iki günlük yürüme mesafesinde yaşamaktaydı. kudüs'e yalnızca hac festivalleri, passover*,şavuot ve sukot bayramları sırasında barışı sağlamak için gelirdi çünkü büyük kalabalıklar ve dinsel temalar, bazen huzursuzluk veya ayaklanmaları tetiklemek için iyi bir ortam yaratırdı. o günlerde kudüs halkı başrahip* tarafından yönetiliyordu. bir konsey tarafından desteklenmiş olarak, uzak roma kaymakamı ile putperestlere karşı düşmanca olan ve yabancı müdahaleye maruz kalmak istemeyen yerel halk arasında arabuluculuk yapmak gibi zor bir görevi vardı. siyasi sorumluluğu düzeni sağlamak ve vergilerin ödendiğini teyit etmekti. isa’nın yetişkinliği sırasında başrahip olan caiaphas, hükmünü ms 18 ila 36 arasında, roma döneminde görevde olan herhangi bir başrahipten daha uzun tuttu ve başarılı, güvenilir bir diplomat olarak görevini sürdürdü. o ve pilatus'un 10 yıl boyunca iktidarda olmalarından doğacak çıkarım; başarılı bir şekilde işbirliği yapmış olmalarının pek muhtemel olmasıdır.

    isa’nın dinsel kariyeri sırasında celile, roma’ya sadık kalması ile sınırları içinde barışı ve istikrarı sürdürmesi şartıyla, kendi alanı içinde egemen olan tetrarch antipas tarafından yönetiliyordu. yahudiye*** nominal olarak pilatus tarafından yönetiliyordu ancak kudüs'ün gerçek günlük kanunları caiaphas ve onun konseyinin elindeydi.

    `yahudiye ve yakındaki bölgeler arasındaki ilişkiler`
    filistin'in başlıca yahudi bölgeleri olan celile ve yahudiye, gentile bölgeleri (yani akdeniz kıyısındaki caesarea, dora ve ptolemais; celile'nin kuzeyindeki caesarea philippi ve celile'nin doğusunda hippus ve gadara) ile çevrilidir. gentile ve yahudi bölgelerinin yakınlığı, antipas'ın isminin neden tarihçiler tarafından genellikle “vergi tahsildarı” olarak çevrildiğini açıklıyor. bu bölgeler arasında yer alan bir kavşak noktasına hükmetmesi bunun nedenidir. ticaretin yanı sıra insan göçü de bu bölgelerde görülüyordu. bazı yahudiler, scythopolis* gibi gentile kentlerinde, bazı gentile sakinleri de en az yahudi nüfusu bulunan şehir olan tiberias'ta yaşardı. yahudi tüccarlar muhtemelen biraz yunanca konuşabiliyordu ancak filistinli yahudilerin ana dili aramice idi (ibranice ile yakından ilgili bir semitik dili). öte yandan, yahudiler putperestliğe karşı koydular ve yunanistan ile roma tanrılarının şehirlerinden ibadet etmek için tapınakları, yunan eğitim kurumları ile ephebeia, jimnastik, gladyatör yarışmalarını ve gentile bölgelerinin tipik diğer binalarını veya kurumlarını dışladılar. yahudilerin kendilerine ait olduğunu düşündüğü topraklardaki yahudi-gentile ilişkileri çoğunlukla huzursuz olduğu için, yahudi bölgeleri genellikle gentile bölgelerinden ayrı olarak yönetiliyordu. büyük herod saltanatı, bu kuralın istisnasıydı ancak krallığının yahudiye ve gentile bölgelerine farklı muameleler uyguladı, hatta gentile bölgelerinde helen-romen kültürünü teşvik etti ancak yahudi bölgelerine bunun çok küçük boyutlarını sundu.

    1. yüzyılda roma, yahudileri filistin’de ve imparatorluğun diğer bölgelerinde ortak helen-romen kültürüne uydurma konusunda hiçbir ilgi göstermedi. julius caesar, augustus, roma senatosu ve çeşitli şehir konseylerinden gelen bir dizi kararname, yahudilerin helen-romen kültürüne karşıt oldukları zaman bile kendi geleneklerini korumalarına izin verdi. mesela, sebat’ın* izni imparatorluk tarafından verilirdi ve roma, yahudileri ordularındaki askerlikten muaf tuttu, yahudi filistinini kolonize etmedi. augustus başka yerlerde (güney fransa, ispanya, kuzey afrika ve küçük asya'da) sömürgeler kurdu ancak birinci yahudi isyanı'ndan önce (ms 66-74), yahudi filistininde sömürge kurmadı. yurtdışından birkaç bireysel gentileli, geleneksel ibadet ve kültürel faaliyetlerinden mahrum bırakılacakları yahudi şehirlerinde yaşamak için cezbedilebilirdi. tiberias'ta ve diğer yahudi kentlerinde yaşayan gentililer muhtemelen yakınlardaki gentile kentlerinin yerlileriydi ve çoğu, muhtemelen aramice ve yunanca konuşabilen suriyelilerdi.

    ekonomik koşullar
    antik dünyadaki çoğu insan yiyecek, kıyafet ya da her ikisini birden üretebilmekteydi ve birkaç lüksü karşılayabilirdi. çoğu filistinli yahudi çiftçi ve çoban ailelerini destekleyecek, vergilerini ödeyecek, bir veya daha fazla festival boyunca dinsel bağışlar sunacak ve topraklarını ekebilecek kadar kazanmaktaydı. özellikle celile bölgesi nispeten zengindi çünkü toprak ile iklim bol miktarda hasat imkanı sunuyordu ve birçok koyun yetiştirilebilmekteydi. celile'nin 1. yüzyılda şüpheli olmasına rağmen, 3., 4. ve 5. yüzyıllardaki arkeolojik kalıntılar, bölgenin refahına olan uygunluğunu teyit etmektedir. elbette topraksız insanlar vardı ama herod hanedanı binlerce insanı çalıştıran büyük kamu projeleri düzenlemeye dikkat ediyordu. çaresiz yoksulluk da vardı ama hiçbir zaman sosyal olarak tehlikeli bir seviyeye ulaşmadı. ekonomik yelpazenin diğer ucunda, sayısı fazla olmayan filistinli yahudinin liman kentlerinde başarılı tüccarlar olarak biriktirebileceği engin servetleri vardı. büyük mülklere ve büyük evlere sahip yahudi aristokratlar vardı ve tapınağa hizmet veren tüccarlar (örneğin, tütsü ve kumaş tedarik eden) çok müreffeh halde yaşıyordu. filistin'de zengin ve fakir arasındaki fark açıktı ve fakirleri iyi durumda değildi ancak dünyanın geri kalanıyla karşılaştırıldığında, özellikle çok kötü değildi.

    i. yüzyılda yahudi dini
    yahudi dini, ms 1. yy'da yahudilerin dini olarak bilinir hale geldiğinde, kenan özelliklerinin çoğunu bilmeyen ama israil ve babil'den gelen önemli özelliklerin eklenmesiyle eski israilliler dinine dayanıyordu. yahudiler, eski zamanlardaki diğer insanlardan ayrılmaktaydı çünkü yalnızca bir tanrı olduğuna inanıyorlardı. diğer insanlar gibi, tanrılarına bir tapınakta sunulan hayvan kurbanlarıyla ibadet ederler ancak diğerlerinin aksine kudüs'te olan tek bir tapınağa sahiptiler. yahudi tapınağının kutsal alanı, antik dünyadaki diğer tapınakların çoğunda olduğu gibi iki odaya sahipti ancak yahudi tapınağının ikinci odası boştu. israil tanrısını temsil eden bir idol, totem, put yoktu. yahudiler ayrıca, evrenin tek tanrısı tarafından kendisine hizmet etmek ve yasalarına uymak için özel olarak seçildiklerine inanıyorlardı. diğer insanlardan ayrılsalar da, tanrı'nın onları “halklara ışık” olmaya çağırdıklarına ve israil tanrılarını tek tanrı olarak kabul etmelerine yol açtığına inandılar.

    yahudi kutsal yazılarının önemli bir kısmı, musa'ya tanrı tarafından verildiğine inanılan beş kitap (yaratılış*, çıkış*, levililer, çölde sayım ve tesniye) içeren tevrat ya da pentateuk'tu. yahudiler ve onların ruhani soyları için, bu kitaplar sıradan yaşamın birçok yönünü kapsayan tanrı yasasını içerir: erkeklerin sünnet edilmesini, beslenmeyi düzenlemesini, insanlar ve hayvanlar için dinlenme günlerini zorunlu kılmasını (şabatlar ve festival günleri), hac ve fedakarlık, transgresyondan sonra telafi ile kefaret öngörür ve tapınağa girmeden önce gerekli saflaştırmayı belirler. dahası, diğer insanların tedavisi için hem kurallar hem de ilkeler sağlar: örneğin, dürüst ağırlık ve önlemlerin ticarette ve hem diğer yahudilerin hem de yabancıların "dik muamele" görmesi için salık verilmesi. ibadete ilişkin yasalar ise (fedakarlık, arınma, tapınağa giriş ve benzeri), eski dünyadaki diğer insanların dini yasalarına benzemiyordu. yahudilik dönemine göre farklıydı, çünkü diğer birçok kültürde ilahi yasa yalnızca bu konuları içeriyordu; ancak yahudilik sadece ibadet etmekle kalmadı, aynı zamanda günlük hayatı da düzenledi ve yaşamın her yönünü ilahi bir endişe konusu haline getirdi.

    hem inanç hem de uygulama kesin olarak zamanla hafifçe değiştirilmiş olan musa'nın beş kitabına dayandığından, mezopotamya'dan italya'ya ve ötesine kadar tüm dünyadaki yahudiler tarafından paylaşıldı. yahudi inancının ve uygulamasının ortak özellikleri, yahudilerin şabat üzerine ortak bir kanı oluşturması, tapınağın desteklenmesi ve diyet yasalarını içeren kendi geleneklerini korumalarına olanak sağlayan antik dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kararnamelerde yansıtılmaktadır. doğal olarak, her ana temada farklılıklar vardı. mesela, yahudi filistininde birbirinden farklı küçük ama önemli üç dini parti vardı: farisiler (herod zamanında yaklaşık 6.000), esseniler (yaklaşık 4.000) ve sadukiler (flavius josephus'a göre az sayıda kişi). farisiler, yasaların en kesin tercümanları olma ününe sahip olarak ölülerin dirilişine inanıyordu. ayrıca farisilerin bazıları yasayı daha katı hale getirirken, bazıları rahatlatıp diğerlerine aykırı olan “babaların gelenekleri” ne dayanıyordu. esseniler çok katı kurallara sahip daha radikal bir mezhepti. grubun bir bölümü ölü deniz kıyısında kıran'da yaşardı. tarihlerinde bir noktada esseniler muhtemelen bir rahip mezhebiydiler (zadokite rahipleri, qumran yazıtlarından alınan bazı belgelerde önemli isimlerdir); ancak, isa'nın zamanında grubun önemi belirsizdir. çok sayıda aristokrat rahip ve bazı önde gelen kişiler sadukilere mensuptu. farisilerin “babaların geleneklerini” reddettiler ve eski moda teolojik görüşlerini sürdürdüler. son zamanlarda persler'den gelip yahudi düşüncesine giren ve çoğu yahudi tarafından 1. yüzyılda kabul edilen dirilişi de reddettiler.

    yahudilerin kalan çoğu ise, inançlarını ve uygulamalarını musa'nın beş kitabına dayandırdı ve üç grubun radikal konumlarını reddetti. ancak ferisilerin dindarlıklarına ve öğrenmelerine saygı duyuldu ve inanç ile uygulama üzerinde önemli bir etkide bulundular. esseniler bir pırıltı grubuydu ve qumran'da yaşayanlar ana yahudiliğin dışında kalmıştı. incil'i yorumlamaları, rahipleri ve tapınak'ı, kudüs'teki varoluşları reddetmeye yönlendirdi ve kutsal şehir'in kontrolünü ele geçirebilecekleri zamanı dört gözle beklediler. bununla birlikte bu partilerin içinden iktidara sahip olan, sadukiler idi. daha doğrusu, aristokrat rahiplerin ve birkaç tanınmış kişinin kudüs'te güç ve yetkisi vardı; yönetimde olan aristokratların çoğu saduki'ydi. havarilerin işleri'ne (5:17) ve yahudi aristokrat, tarihçi flavius josephus'a göre, başrahip caiaphas'ın etrafındakiler sadukiydi.

    yahudilerin büyük çoğunluğu bir gruba ait olmasa da, bu grupların incelemesi, yahudiliğin genel çerçevesi dahilindeki önemli çeşitliliği ortaya koymaktadır. bu çeşitliliğin bir başka göstergesi de yahudiler içinde öne çıkanların çeşitliliği idi. bunlar arasında honi ha-m'agel gibi şifacılar ve hanina ben dosa gibi mucize işçileri; bannus gibi hermit bilgeleri; vaftizci yahya gibi peygamberler; theudas ve beraberindeki mısırlılar gibi ilk hanok kitabı tarafından temsil edilen apokaliptik vizyonerleri vardı.

    yahudilerin çoğunun bir tür gelecek umudu vardı. genel olarak tanrı'nın tarihe müdahale etmesini ve israil’i barış, özgürlük ve refah durumuna döndürmesini beklediler. bazı yahudiler tanrı'nın romalıları devirmesi için davud soyundan bir mesih göndermesini beklemiyordu, bazıları ise bunu bekliyordu. qumran tarikatı, roma'ya karşı büyük bir savaş olacağına, tarikatın zafer kazanacağına, ana darbelerin melek mikail ve tanrı'nın bizzat kendisi tarafından indirileceğine inanıyordu. bu kurtuluş senaryosunda bir mesih özellikle rol almaz. bazı yahudiler, savaşa başlarlarsa tanrı'nın kendi taraflarından yana savaşa müdahale edeceğini düşünerek roma'ya karşı silah almaya her an hazırdı. diğerleri, geleceğe dair daha spesifik bir vizyona sahip olmadan mücadele etmek istemeyenler, sessizlerdi. özel beklentileri ne olursa olsun, çok az sayıda filistinli yahudi antipa, pilatus ve caiaphas yönetiminden tamamen memnun kaldı. kendilerini tanrı’nın seçtiği insanlar olarak yahudiler, hem yabancı hakimiyetten, hem de hırslı dünya liderlerinden bağımsız olarak özgür olmaları gerektiğini düşünüyorlardı.

    son tahlilde, isa’nın zamanındaki filistin yahudiliğinin anlaşılmasında çeşitlilik ve ortaklıklar aynı derecede önemlidir. yahudiler, dinlerinin ve yaşam tarzlarının birçok temel yönüne ortak karar verdiler ve putperest kültürün cazibesini kabul etmek için tanrı ile olan anlaşmalarını iptal etmek istemediklerini açıkça belirttiler. ancak ayrıntılara değinecek olursak pek tabii hepsi birbirleriyle aynı fikirde olmayabilirler. tanrı, yaşamın her yönüne karışır olduğundan beri rakip gruplar ve liderler, genellikle kendilerini rakiplerine karşı tanrı'nın tarafını temsil ediyorlardı.

    isa'nın yaşamı için kaynaklar
    isa'nın yaşamı ve iletmek istediği mesajı için önemli kaynaklar; yeni ahit'teki gospels**, ilki mark (ms 60-80), ardından matta, lukka ve yuhanna (ms 75-90) incilleridir. ms 50'den başlayarak yazılmış ve hayatta kalan en eski hristiyan metinleri olan pavlus'un yazılarında da bazı ek kanıtlar bulunabilir. bununla birlikte daha fazla bilgiye sahip olunabilecek başka kaynaklar da vardır. kanonik olmayan kaynaklar, özellikle de kıyamet incilleri, zaman zaman otantik olduğu düşünülen hikayelerin yanı sıra, isa'ya atfedilen birçok söz içermektedir. örneğin, yahuda iskariyot'u* hain değil, isa'nın önemli bir işbirlikçisi olarak göstermektedir. bir başka önemli metin olan, ms 2. yüzyılın ortalarından kalma tomas incili, çok dikkat çeker. bir “sözler” müjdesi (anlatı olmadan isa'ya atfedilen 114 söz), ilahi vahiy tarafından edinilen ezoterik bilginin kurtarıcı gücünü vurgulayan ms 2. yy'ın felsefi ve dini hareketi olan gnostisizm üzerine kurulmuştur. thomas'a göre, kurtuluş öz-bilgiden ibarettir ve vaftiz, ilkel toplumu restore etmeyi akılla sağlar. bu durum, çıplaklığın utanmayla sonuçlanmayacağı anlamına geliyordu. bir pasaj, thomas incili'nin erken dönem hıristiyan takipçilerinin giysilerini çıkardıklarından ve vaftiz girişimlerinin bir parçası olarak ezilmiş olduklarından şüphelenmelerine izin verir. bu görüş ile pavlus ve yuhanna arasında birkaç bağlantı vardır ancak thomas incili'nin genel teolojisi, matta, markos ve luka incillerinde bulunan isa öğretisinden uzaktı. yahudi eskatolojisi, thomas'ın incilinin isa'nın hayatı için önemli bir kaynak olmadığını belirtmektedir. elbette thomas'taki veya diğer apokrif müjdelerinde söylenen bireysel sözlerin isa'dan kaynaklanmış olması muhtemeldir ancak kanonik olmayan kaynakların tarihsel isa'nın portresine daha fazla katkıda bulunma olasılığı düşüktür. thomas incili'nde olduğu gibi, diğer kıyamet incillerinde bulunan gelenekler genellikle kanonik incillerin kanıtlarından tamamen farklıdır ve genellikle güvenilmez olduğuna inanılan belgelerle doludur.

    i. yüzyıl roma ve yahudi kaynaklarında isa'ya birkaç referans vardır. belgeler, isa'nın ölümünden birkaç yıl sonra romalıların, chrestus adlı birinin (christus'un yanlış yazılması) roma'daki yahudi cemaatindeki (suetonius, tanrısal claudius'un yaşamı 25.4) rahatsızlıklarından sorumlu olduğunu bildiklerini gösteriyordu. yirmi yıl sonra tacitus'a göre, roma'daki hristiyanlar nero'nun zulmüne yetecek kadar belirgin hale gelmişlerdi ve pilatus'un christus'a uyguladığının aynısının kaderleri olduğu biliniyordu (annals 15.44). bununla birlikte isa hakkındaki bu bilgiler, erken hristiyanlığın aşina olmasına bağlıydı ve isa hakkında bağımsız deliller sağlamıyordu. josephus, isa hakkında (yahudilerin eskileri 18.63) bit paragraf yazdı. - theudas ve diğer liderler hakkında yaptığı gibi (yahudi savaşı tarihi 2. 258-263; yahudilerin eskileri 20.97-99, 167-172) ama hristiyan yazıları büyük ölçüde revize edildi ve josephus'un orijinal yazısı ayırt edilememektedir.

    pavlus'un mektupları güvenilir ancak yetersiz kanıtlar içermektedir. isa'nın çarmıha gerildiği ve yükseldiği ana teması, pavlus'un isa'nın ölümü ve takipçilerine daha sonra görünmesiyle ilgili erken bir gelenek uyandırdığı korintliler 15'te özellikle belirgindir. çarmıha gerilme ve diriliş, tüm birinci nesil hristiyanlar tarafından kabul edildi. pavlus ayrıca, isa'nın sözlerinden birkaçından bahseder: boşanma ve yeniden evlenme yasağı (korintliler 7: 10–11), isa'nın son akşam yemeği* (korintliler 11: 23–25) ve kurtarıcı'nın cennete ulaşmasının kehaneti ( selanikliler 4: 15–17).

    isa hakkında daha fazla bilgi yeni ahit incillerinde bulunabilir ancak bunlar yaşamını ve öğretimini anlatmakta eşit değerde değildir. matta, markos ve luka incilleri birbirleriyle o kadar yakın bir şekilde aynı fikirdeler ki, sinopsis bir çalışmada paralel sütunlarda birlikte çalışılabilirler ve bu nedenle sinoptik inciller olarak adlandırılırlar. ancak yuhanna o kadar farklıdır ki, çok genel yollardan (örneğin, filistin'de yaşayan, öğretilen, iyileştirilen, çarmıha gerilmiş ve yetiştirilmiş), sinoptik ile uzlaştırılamamaktadır. sinoptiklerde, isa’nın ilahi kariyeri bir yıldan az sürer çünkü yalnızca bir passover'dan bahsediyordu ama yuhanna’da üç passover belirtilir ki bu da iki yıldan fazla bir zaman anlamına gelir. dört incil'in hepsinde isa mucizeler gerçekleştirir, özellikle şifalar ama şeytan çıkarmalar sinoptik'te yaygın olsa da yuhanna'da yoktur. yine de en büyük farklılıklar, isa'nın öğretisinin yöntemlerinde ve içeriğinde ortaya çıkar. sinoptik incillerde, isa'nın tanrı'nın krallığı hakkında kısa bir aforizma ve benzetmelerinden, tarım ile köy hayatından ve figürlerin konuşmalarından bahseder. nadiren kendisine atıfta bulunur ve yetkisini kanıtlamak için bir “işaret” istendiğinde reddeder (markos 8: 11-12). öte yandan yuhanna'da isa, uzun metaforik söylemler kullanır. mucizeleri, iddialarının gerçekliğini destekleyen “işaretler” olarak tanımlanır.

    alimler oy birliğiyle sinoptik incilleri, isa’nın öğretme versiyonu olarak seçtiler. mucizeler hakkındaki karar da aynıdır ancak daha az sıkı tutulur: her ihtimalde isa, şeytanları öldürmesiyle sonuçlanan bir şeytan kovucu olarak biliniyordu (markos 3: 22-27). sinoptik'in ve yuhanna'nın anlatı taslağı arasındaki seçim daha az açıktır. diğer incillerden daha uzun bir süre sunmanın yanı sıra yuhanna ayrıca kudüs'e yapılan birkaç geziyi de anlatır. sinoptiklerde ise sadece bir tanesine değinilmiştir. genel olarak isa ve havarilerinin gezici oldukları, celile ile yakın çevresini dolaştıkları ve isa'nın kırsal ve celile denizi kıyısındaki çeşitli kasaba ve köylerde öğretip iyileştirdiği kabul edilir. ama kışlarını nerede geçirdiler? onları kim destekledi? anlatıların hiçbiri nasıl yaşadıklarını açıklamamaktadır (luka 8: 1–3). bu ve diğer düşünceler belirleyici değildir ancak sinoptik inciller, isa'nın kısa kariyeri sebebiyle daha tercih edilebilir haldedir.

    o halde diyebilirz ki sinoptik inciller, isa'nın yaşamı için birincil kaynaklardır. bununla birlikte bunlar yakın tarihe ait bir figürün akademik biyografisinin eşdeğeri değildir. bunun yerine sinoptik inciller, hristiyan topluluklarının dini gelişimi için gerekli görecekleri bilgileri sağlayan teolojik belgelerdir. isa’nın günlük hayatındaki detaylar, eğitimi, seyahatleri ve diğer gelişim deneyimleri gibi önemli özelliklerden neredeyse tamamen yoksundur. genel olarak karakterler “düzdür": duygulardan, dürtülerden ve kişiliklerden nadiren bahsedilir. bununla birlikte birkaç istisna vardır: petrus el sallıyor (matta 14: 28–31; markos 14: 66-72), zebedi oğlu yakup ve yuhanna gelecek olan krallıkta tercihli muamele talep ediyorlar (markos 10: 35-40) ve pilatus, isa'yı çarmıha getirme kararını inceler (matta 27: 15-23; luka 23: 2-25). öte yandan ferisiler periyodik olarak isa'ya meydan okumakta ve daha sonra bakış açılarından başarmayı umdukları şeyin ne olduğuna dair çok az gösterge ile ortadan kalkmaktadırlar. isa bile incillerde oldukça düz bir karakterdir. bazen kızgın ve bazen şefkatlidir (markos 3: 5; 6:34).

    inciller, isa ile ilgili kendi kendine yeten pasajlar veya perikoplar (yunanca kesilmiş anlamına gelir) içerir. daha ileri çalışmalar sinoptik yazarlarının, bu pasajları kendi yazı politikalarına uyması için değiştirerek, örneğin konuyu konuya göre ayarlayarak, yazıları değiştirdiklerini ortaya koymaktadır. matta'daki 8., 9. ve 10. bölümler, isa'nın iyileştirici temasını, birkaç başka bölümle birleştirerek yayınlandı. markos ve luka bu bölümlerin çoğunu içermektedir ancak düzenlemeleri farklıdır. matta bütün bu iyileşmeleri tek bir yere koyarken, markos ve luka onları farklı bölümlere dağıttı. incillerin yazarları materyali kendi ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlediklerinden, daha önceki hristiyan öğretmenlerin de isa hakkında didaktik hikayeler düzenledikleri varsayılmalıdır. bu, isa’nın peygamberliğindeki olayların sırasının bilinmediği anlamına gelir.

    dahası, evanjelistler ve diğer erken dönem hristiyan gruplar da isa hakkındaki materyalleri şekillendirdiler. aktarım süreci boyunca, her bir söz veya olayı çevreleyen olgusal anlatı unsurları elimine edildi ancak yeni tanıtımların ve sonuçların eklenmesiyle çeşitli yeni yazılar üretildi. örneğin, hem matta hem de luka, kayıp koyun meseli* ile ilgilidir. matta 18: 12-14'te, sözler havarilere söylenir ve bunun anlamı, çoban gibi onların kayıpları aramaları gerektiğidir. luka 15: 4–7'de aynı hikaye ferisilere yöneliktir, bu kez onlara huysuz olmamalarını söyleme talimatı verilir çünkü isa tövbe eden günahkarları affetmiştir. örneklemin her iki uygulaması da sentetik olarak kullanışlıdır ve bu nedenle korunmuştur. bununla birlikte isa'nın başlangıçta benzetmeyi kullandığı bağlam bilinmemektedir. bir başka örnek “düşmanlarını sev” dir (matta 5:44). barış dolu vaazlar ve öğretiler için çok faydalı olacak sayısız koşullara uygulanabilir bir örnektir. ancak tarihsel olarak, bu sözleri söylerken isa'nın sözleri kime sevk ettiği bilinmemektedir.

    sinoptik incillerdeki tüm sözler ve işler, isa'nın gerçekte söylediği ve yaptığı şeylerin raporları değildir. isa'nın hala cennette yaşadığına inanan erken dönem hristiyanları, isa ile dua ederek konuştu ve isa onlara cevap verdi (korintliler 12: 8–9; korintliler 2:13). bu erken hristiyanlar hitap ederken, "isa mesih” ve “cennet lordu” nu, çoğu modern insan kadar kesin olarak ayırt etmediler.

    hem isa’nın sözleri ve eylemlerinin orijinalleri hem de incil’de tarihsel isa’ya atıf içeren pasajlar bilinmediğinden, isa'nın tarihini bilmek için önemli zorluklara neden olmaktadır. bu iki zorluk arasında eylemlerinin ve sözlerinin eksikliği daha ciddidir. birçok konuda isa'nın öğretisini ve ilahi süresini açıklarken kesin olamayacağı kabul edilmelidir.

    isa’nın öğretileri hakkında iyi bilgiler edinmeyi mümkün kılan orijinallik testleri vardır. bunların en önemlilerinden biri “çoklu onaylama” dır: iki veya daha fazla bağımsız kaynakta görünen bir bilginin gerçek olması muhtemeldir. örnek olarak, pavlus'un mektuplarında ve sinoptik incillerde iki farklı biçimde görülen boşanma yasağıdır. boşanma sonrası yeniden evlenmeye odaklanan kısa form, matta 5: 31-32 ve luka 16: 18'de bulunur. boşanmayı yasaklamada daha kesin olan uzun biçim ise, matta 19: 1–12 ve markos 10: 1–12'de görünür. pavlus'un versiyonu (1 korintliler 7: 10–11) da bununla aynı fikirdedir. bu tasvip nedeniyle, boşluğun incelenmesi tam olarak ne söylediğini açıklamamasına rağmen, isa'nın boşanmaya ve özellikle de boşanma sonrası yeniden evlenmeye karşı çıkması neredeyse tartışılmaz.

    ikinci bir test “incillerin bölümlerine karşı” dır: bir veya daha fazla incil'de ifade edilen ana temalardan birine aykırı görünen bir bölümün orijinal olması muhtemeldir çünkü ilk hristiyanların karşı görüşlere materyal oluşturmamış olmaları muhtemeldir. matta'nın vaftizci yahya tasviri buna iyi bir örnektir. matta, yahya’nın isa'nın tövbe vaftizini almasından utanç duyduğunu gördü (neden isa’nın buna ihtiyacı vardı?). bu nedenle, vaftiz aleyhinde protestoda bulundu ve isa'nın kendi kendisini vaftiz etmesi gerektiğini iddia etti (matta 3: 13-17; bu itiraz markos ya da luke'da yoktur). matta'daki ayetler, yahya'nın isa'yı kendisinden daha büyük olarak tanıdığını kabul eder ancak matta daha sonra yahya'nın hüküm giymiş isa'ya “gelecek olan”* olup olmadığını sormak için bir mesaj gönderdiğini söyler (matta 11: 2-6). bu bölümler, yahya'nın isa'yı vaftiz ettiğini ve yahya'nın kendisinin kim olduğunu sorması ihtimalinin yüksek olduğunu kesinleştirdi. yahya’nın isa’yı vaftiz etmeye karşı protestosu matta’nın uydurması gibi görünmektedir. bu pasajları sürdürürken, aslında onlara karşı tartışırken matta, yahya'nın isa'yı vaftiz ettiği ve daha sonra gerçek kimliğini sorduğu geleneğin gerçekliğini doğrular.

    bunlar, incil'deki bilgilerin gerçekliğini doğrulayabilecek testlerden sadece birkaçıdır. bununla birlikte çoğu durumda kriterler geçerli değildir: birçok bölüm testleri karşılamamaktadır veya başarısız olmaktadır. olası, imkansız, mümkün ama doğrulanmamış kategorileri gruplara ayırmak yararlı bir yöntemdir ancak isa'nın tarihsel bir figür olarak gerçekçi bir tasvirini belirleme yönünde çok fazla ilerlememektedir. önemli bir görev olmasına rağmen, incillerin incelenmesinde küçük bir çalışmadan daha fazlasına ihtiyaç vardır.

    isa’nın kariyeri hakkında
    daha önce de belirtildiği gibi, kariyerine eskatolojik bir peygamber olan yahya tarafından vaftiz edilerek başlamıştır ve eskatoloji anlayışı, isa'nın dünyasını yorumlamak için çok önemlidir. her ne kadar eskatoloji son şeylerin doktrini olsa da, gelecekteki kurtuluşu öngören yahudiler dünyanın sonunu beklemiyorlardı. bunun yerine, tanrı'nın insanlık tarihine müdahale edeceğini ve dünyayı kusursuzlaştıracağını düşünüyorlardı: yahudiler, kutsal topraklarda yabancı hakimiyetten uzak, barış ve refah içinde yaşayacaklarını düşünüyorlardı. vaftizci yahya da dahil olmak üzere birçok yahudi, bu altın çağdan önce kesin bir yargılanma bekliyordu ve insanların yakınlıklarını tövbe ederek sağlamaları gerektiğini düşünüyordu (matta 3: 1–12; luka 3: 3–9). isa yahya’nın vaftizini, bu mesajla en azından kısmen kabul etmiş olsa gerek. isa'nın ölümünden ve dirilişinden sonra takipçileri, isa'nın yakında tanrı'nın krallığını getirmek için geri döneceğine inandılar. bu inancın en açık ifadesi, isa'nın o zamanki hayatta olan çoğu insan ölmeden önce döneceğini belirten pavlus tarafından sunulmaktadır (selanikliler 4: 13-18).

    isa’nın kariyerinin birçok yönü, ilahi müdahaleyi beklediği görüşünü desteklemektedir. yahudi eskatolojisinin en yaygın inançlarından biri, tanrı'nın on kayıp kabile de dahil olmak üzere israil'in on iki kabilesi'ni restore edeceği yönünde idi. isa'nın bu görüşü paylaştığı, görünüşe göre 12 kabileyi temsil eden 12 havarisini çağrısıyla belirtilmiştir (matta 19:28). dahası, tanrı'nın krallığının gelişini ilan etti; tapınağın yıkılmasını (markos 13: 2) ve muhtemelen “insan eli kullanılmadan” yeniden inşa edilmesini öngördü (markos 14:58); bir eşek ile kudüs'e girdi ve krallığını sembolize etti (markos 11: 4–8; matta 21: 1-11; sembol için zekeriya 9: 9'); ve müritleriyle birlikte “tanrının yeni krallığında içeceği güne kadar asma meyvesinin şarabını içmeyeceğini” söylediği son bir yemek yedi (markos 14:25). ölümünden sonra havarilerinin, isa'nın kuracağı krallığı getirmesini ve kurmasını bekleyen küçük bir topluluk oluşturması şaşırtıcı değildir.

    isa, tarihsel olarak vaftizci yahya ile aynı kategoride ve theudas gibi bir kaç yüzyıl daha yahudi peygamberi olarak gruplandırılmış eskatolojik bir peygamber olarak görülebilir. isa yahya gibi, yaklaşmakta olan nihai yargılamaya inanıyordu ancak daha fazlasını vurguladı ve tanrı'nın yaklaşmakta olan krallığına “hayasızları ve günahkarları” tövbe edip vaftiz edilince memnuniyetle karşılayacağını belirtti. (matta 11: 18-19; 21: 31-32). dahası, öğretmesi zengin ve çok yönlüydü, eskatolojik beklenti ile sınırlı değildi.

    tanrı'nın krallığı
    inciller isa'nın, tanrı'nın eskatolojik krallığını ilan ettiğini kabul etse de, bu krallığa ilişkin görüşünün farklı versiyonlarını sunarlar. birincisi, tanrı'nın krallığının cennette var olması ve bireylerin ölümleri üzerine girebilmesidir (markos 9:47). tanrı’nın gücü bazı açılardan her yerde olduğu için isa, tanrı’nın varlığı anlamında “kendi krallığını” özellikle kendi söz ve eylemlerinde açıkça görmüş olabilir. krallığın kademeli olarak bütün somuna bırakılan maya gibi olduğu iddiası (matta 13:33), isa'nın şimdiki zamanda başlayacak olan tanrı'nın krallığını anladığını gösteriyor. bununla birlikte krallığı görmenin diğer yolları, sinoptik incillerde isa'nın öğretisine hükmetmez. göksel krallık veya yeryüzünde kısmen mevcut olan krallık hakkında açıklamalar, isa’nın mesajının eskatolojik doğasını engellemez. öğretinin özü, krallığın tam güç ve görkemiyle dünyaya geleceği ve bu sırada tanrı'nın “cennette olduğu gibi yeryüzünde gerçekleştirileceği” olacaktır (matta 6:10). isa, cennet dünyaya inmeden önce öldü ve bu kıyamet görünümleriyle birleştiğinde, takipçileri isa'nın yakın gelecekte geri dönmesini, krallığa girmesini ve tanrı'nın yerine geçmesini bekliyordu.

    isa'nın kendisi, görkemli zafer bulutlarına rastlayacak ve insanları bir araya getirecek olan “insanın oğlu” olarak adlandırdığı cennetsel bir figürün gelişini bekliyordu. ibranice incil bu öğretinin temelini iki şekilde attı. ilk olarak, bazı peygamberler, vahşetin cezalandırılacağı ya da imha edileceği ve iyiliğin esirgeneceği kanaatine varmıştır(amos 5: 12–20; zephaniah 1; joel 1:15; 2: 1; obadiah ayet 15). ikincisi, hepsi yıkılacak olan dört fantastik canavar tarafından temsil edilen çeşitli krallıkları tanımlar. sonra, israil halkını temsil eden insanoğlu daniel’e göre, tanrı’ya yükselir ve “egemenlik, şeref ve krallık” (daniel 7:14) alır. bu pasajlar, isa'nın, insanoğlu'nun cennetteki gelişini, yaklaşmakta olan yargıyı ve israil'in kurtarılmasını başlatan şekilde tasvir etmesine neden olmuş gibi görünüyor.

    pavlus “insanın oğlu” nu “tanrı” olarak değiştirdi. bu bağlamda, insanın evlatı terimini kullandığı zaman isa'nın kendisine ya da başka bir figüre atıfta bulunup bulunmadığı bilinmiyor. matta 8: 20'deki gibi “insan” anlamındadır. ancak pavlus’un zamanına göre, hristiyanlar böyle bir ayrım yapmamışlar ve cennetteki insan evlat’ı yükselen isa olarak yorumluyorlardı.
    isa’nın, insanoğlu’nun yakında krallığa girmeye başlayacağı inancı, çok sayıda onay ile otantik olarak doğrulandı. luka, eskatolojiyi küçümseme eğilimindedir (luka 17:21). dahası, mektupları incillerden daha eski olan pavlus, o zaman yaşayan insanların çoğunun isa'nın geri döndüğü zaman hala hayatta olacağını düşünürken sinoptik inciller “burada ayakta duranların herhangi birisinin bunu göremeyeceğini” belirtiyor. bu, incillerin yazıldığı zaman beklentinin solmaya başladığını göstermektedir.

    isa, bazı insanları onu takip etmek için her şeyden vazgeçmeye çağırdı (markos 1: 16–20; 10: 17-31) ve ödüllerinin cennette harika olacağına söz verdi. ancak isa'nın kişisel sadakati krallığa dahil olmanın ön şartı olarak öngördüğü söylenemez. çoğunlukla maddi mülkiyete değil, krallığa dikkatlerini çekmeye çağırdı (matta 6: 19–21; 6: 25–34; luka 12: 13-21). sinoptik incillerdeki öğretinin çoğunluğu, tanrı ve ona geri dönmenin değeri ile ilgilidir. böylece bir benzetmede “iyilik savurganı oğul” muhtemelen tanrı'yı temsil eden “baba” ya döner (luka 15: 11-32).

    belki de tanrıya iman etmek ve diğer insanlara sevgiyle muamele etmek (matta 25: 34-40) krallığa girmek için yeterli olacaktır. bu, özellikle isa'nın çağırdığı ve tercih ettiği çocuklar, fakirler, ezilenler ve günahkarlar için yapılmış gibi görünmektedir. “küçük çocuklar bana gelsin; onları durdurma; çünkü onlar tanrı'nın krallığınındır ”(markos 10:14). bundan sonraki krallıkta diptekiler, üst olacaktı (markos 10:31); şu anki dünyada baş pozisyonlarda bulunanlar indirilecek (luka 14: 7-11); her şeyden vazgeçip isa'yı takip edenler ise “yüz kat” alacaklardır (markos 10:30); ve haksız kazanç sağlayan memurlar ile fahişeler gibi örneklenen günahkarlar dahi krallığa dahil olacaktı (matta 21:31). tepedeki vaaz'dan çıkarılan olan şey isa'nın, özellikle fakirler ve kutsanacak olanlar için endişesini vurgulamaktadır (luka 6:20; matta 5: 3-5). bu vurgu muhtemelen kendi sosyoekonomik sınıfındakilere veya altındakilerilere duyduğu sempatiye dayanmaktadır. önemli bir şekilde isa ve havarileri, toplumun en altından değillerdi. babası ağır bir iş yapıyordu ama zor durumda değildi ve isa'nın müritlerinden bazıları balıkçı tekneleri olan ailelerdendi (markos 1:19, 29). zengin değillerdi ancak hiçbiri de isa'nın sempatisinin odağını oluşturan gündelik işçiler, dilenciler ya da evsizler değildi.

    mesajının iki açıdan sosyal boyutu vardı. krallıkta, bulutların üzerinde yüzen bedensiz ruhların bir koleksiyonunun değil, sosyal ilişkilerin olacağını belirtiyordu. ayrıca mevcut dünyanın dezavantajının değişeceğini ve yeni avantajlara sahip olacağını salık veriyordu (matta 5: 3–11; luka 6: 20–23). matta 19:29 ve markos 10: 29-30'daki ev ve toprak vaatlerinin metaforik olması mümkündür ancak isa'nın, mülklerin yeniden dağıtılacağı sözü, mülkün hala önemli sayılacağı bir gelecekteki toplumu öngörmesi de mümkündür.

    isa'nın, luka 5:32'deki söylemine göre günahkarlara hitap ettiği için, onları tövbe etmeye çağırdığı anlamına geliyordu ancak matta 9:13 ve markos 2: 17, tövbe kelimesinden bahsetmiyordu. büyük olasılıkla isa’nın mesajı, herkesin kabul edeceği bir teklif olan basit bir tövbe çağrısından daha radikaldi. günahkarların kendisini ve mesajını kabul etmesini istedi ve eğer kabul ederlerse krallığa dahil olmalarının sözünü verdi. kuşkusuz bu kabul ahlaki reformu içeriyordu ancak isa muhtemelen, dürüst olmayan bir şekilde elde edilen para ya da malların geri ödenmesini, beşte birinin para cezasının ödenmesini ve sunumunun yapılmasını talep eden yahudi toplumunun standartlarına tam olarak uymaları gerektiği anlamına gelmiyordu. bunun yerine isa, insanları kendisini takip etmeye ve havarileri gibi olmaya çağırdı. kendisini takip eden küçük gruba daha fazla insanın katılmasını ve tövbeyi(günahkarları kabul etmek, düşmanları bile sevmek) kabul etmelerini bekledi. her ne kadar isa özel olarak pek çok takipçi çağırmış olsa da, kişisel inancını ve ona bağlılığı mutlak gereklilikler olarak görmemiş gibi görünüyor (ona inanmak, ilk hıristiyanlığın standart şartı haline gelmesine rağmen).

    bu şartı yerine getirip getirmemesine rağmen, isa kesinlikle kendi görevine ve kişiliğine büyük önem verdi. isa'nın başlıca unvanları sorunu (onun mesih olduğu, cennetteki tanrı'nın oğlu, insanın oğlu, davut'un soyundan mı yoksa kral mı olduğu) mevcuttu. isa bazen kendisini, ilahi bir baba anlamına gelmese de, kendisini insan oğul olarak adlandırdı ve ardından iki pasaja göre dolaylı olarak mesih ve tanrı'nın oğlu (matta 16:16; markos 14: 61-62) unvanlarını kabul etti.

    bununla birlikte her iki unvan için de paralel geçişler (markos 8:29; luke 9:20; 22: 67-70; matta 26: 63-64) vardır. görünüşe göre isa'nın bir unvan saplantısı yoktu. insanları, kendilerini belli bir itirazda bulunmak için değil, takip etmeye ve kendilerini tamamen tanrı'ya adamaya çağırdı. unvanlar ile meşgul değildi. kaldı ki unvanların yaşadığı dönemde kendisi ya da başkaları için ne ifade ettiğini pek bilinmemektedir. bu belirsiz kanıt göz ardı edilirse, kendi kendisini algılayışının daha net bir resmi ortaya çıkar: isa, tanrı'nın son muhalifi olduğunu, onun ve havarilerinin yaklaşmakta olan krallıkta hüküm süreceğini ve mesajını kabul edenlerin buna dahil olacağını iletti. ayrıca krallığa, komşularını sevenlerin, ezilenlerin, alçakgönüllülerin ve fakirlerin gireceğine inanmış olabilir.

    isa’nın öğretisinin yahudi hukuku ile ilişkisi
    yahudi hukuku, incil'deki birçok bölümün odak noktasıdır. özellikle dağdaki vaazda öne çıkanlardan birine göre (matta 5-7), isa, getirdiği yasalara uymaları için takipçilerine tavsiyelerde bulundu (matta 5: 17-48). bir başka bölüme göre, yasalara bizzat isa'nın kendisi kesinlikle uymadı ve hatta bazı hususlar, özellikle de sabbath (örneğin, markos 3: 1-5) hakkındaki mevcut görüşlerini dile getirdi. her ikisinin de doğru olduğu, isa'nın evlilik ve boşanma konusunda son derece katı olduğu düşünülebilir (matta 5: 31–32; markos 10: 2–12) ancak sabbath için daha az katıydı. isa ve yasanın incelenmesi, herhangi bir yasanın incelenmesi gibi, oldukça tekniktir. genel olarak incil'deki yasal ihtilaflar, 1. yüzyıl yahudiliği ile ilgili olanların parametreleri içindedir. bazıları sabbath'taki (örneğin, isa'nın performans gösterdiği gibi tasvir edildiği) şifalara fazla değinmedi, bazıları ise bolca yer ayırdı. benzer şekilde sadukiler, ferisilerin sabbath’a olan saygısını da gevşek buldu. ayrıca 1. yüzyıl yahudiliği'nde saflık konusunda birçok anlaşmazlık vardı. bazı yahudiler yemekten önce ellerini yıkarken (markos 7: 5), diğerleri bunu yapmazdı; bununla birlikte bu çatışma, shammaitlerle hillelitelerin (ferisilerin içindeki iki ana grup) arasında regl saflığı konusundaki kadar ciddi değildi. isa'nın saflık yasalarına karşı çıkmamış olması dikkat çekicidir. aksine, markos 1: 40-44'e göre, cüzzamın saflaştırılması konusundaki mozaik kanunlarını kabul etmiştir(levililer 14).

    ancak incil'deki bir açıklamada, isa görünüşte evrensel olarak anlaşıldığı gibi yahudi hukukuna karşı çıktı. yahudiler; etobur ve kemirgen hayvanları, böcek ve gelinciklerin yanı sıra domuz ve kabuklu deniz hayvanlarını (levililer 11; 14) yememeyi kabul etti ve son iki yasak onları diğer insanlardan ayırdı. markos 7: 19'a göre, isa “tüm yiyeceklerin temiz olduğunu” ilan etti. bu demek oluyor ki isa, musa'ya verilen tanrı kanununa doğrudan karşı çıktı. bununla birlikte bu sadece markos'jn çıkarımı gibi görünmekte ve matta 15'teki paralel geçişte böyle değildir. daha önemlisi, petrus ilk önce bunu isa'nın ölümünden sonra, bir vahiy yoluyla öğrenmiş gibi görünmektedir (elçilerin işleri 10: 9-16 ). belki de isa, kutsal hukukun herhangi bir yönüne doğrudan karşı çıkmamıştı.

    büyük olasılıkla kendisinin yasalara aykırı olmadığını ima eden, yazılı emsallerden alıntı yaparak kendisini savunduğu yasal anlaşmazlıkları vardır (markos 2: 23-28). yasayla ilgili kendi kararlarını vermeye istekli olması büyük olasılıkla şüpheyle karşılandı. normalde yasal tartışmalar rekabet halindeki gruplar veya topluluklar arasındaydı ve yasalara nasıl uyulması gerektiğine karar veren kişiler, sorumlu kişiler olarak kabul edilirdi. yani isa özerkti; yasayı kendi kurallarına göre yorumladı ve eleştirildiğinde kendini nasıl savunacağına karar verdi. o, hiçbir zaman antik yahudilikte, tanrı'nın iradesine ilişkin kendi algısına göre hareket eden tek kişi değildi ve bu nedenle bu konuda benzersiz bir sıkıntı yaşamıyordu ancak yine de bu konuda bir şüpheli olabilirdi.

    ahlak
    isa, krallık ve hukuk konusundaki öğretilerinin yanı sıra etik saflığı savundu. kendisine ve hatta aileye olan bağlılığının önüne koyarak, tanrı'ya tam bir bağlılık talep etti (markos 3: 31-35; matta 10: 35-37) ve insanların en değerli olanı elde etmek için her şeyden vazgeçmeleri gerektiğini öğretti. (matta 13: 44-46). matta 5: 21-26 ve 5: 27–30'a göre, isa ayrıca yasada hem davranışlara hem de fikirlere yer verir. nefret ve şehvetin yanı sıra cinayet ve zina da yasaya göre yanlıştır. özellikle matta'nın isası ahlaki bir mükemmeliyetçidir (5: 17-48). bu, tanrı'nın eskatolojik krallığının ilanına oldukça uymakta çünkü isa, ahlaki mükemmeliyetçi pavlus'un düşündüğü gibi, ilahi müdahalenin tanrının elinde olduğunu ve bu yüzden insanların “masum” olduğuna inanıyordu (selanikliler 5) : 23). devam eden bir toplumda mükemmeliyetçilikle ilgili zorluk, boşanma ile ilgili geleneklerde belirgindir. pavlus, isa'nın boşanma yasaklamasına biat etti ancak sonra bir istisna yapmaya başladı. eğer bir hristiyan, inanmayan bir kişiyle evliyse ve inanmayan eş boşanmak isterse, hristiyan olan buna uymalıydı ancak bu tanrının değil bizzat pavlus'un düşüncesiydi. ( korintliler 7: 10–16). benzer şekilde matta, takipçilerine boşanmanın imkansız olduğunu ve evlilikten kaçınmanın daha iyi olacağını öne sürerek isa'nın yasaklarına uyduğunu gösterir (matta 19:10). tüm yaşam boyu mükemmel olmanın imkansızlığı, bazı modern teologların isa'nın bu önerilerinin sadece bir ideal değil, bir gereklilik olarak tasarladığını öne sürmelerini sağladı.

    mucizeler
    bir peygamber ve ahlak öğretmeni olan isa aynı zamanda bir şifacı ve mucize yaratandı. 1. yüzyılda şifacılar ve mucize yapıcılar tam olarak yaygın olmasa da, oldukça iyi bilinirdi ancak insanüstü varlıklar olarak düşünülmezdi. isa'nın kendisi de birçok insanın, şeytan çıkarma gibi mucizeler gerçekleştirebilecegini kabul etti (matta 12:27; markos 9: 38–41; 6: 7). yaşamının bu çok önemli yönünün önemi sık sık yanlış anlaşılmaktadır. isa’nın zamanında insanların, yağmur yağdırma gibi doğa mucizelerine müdahale edebildiği ve şifacılık yapabildikleri kabul edildi. isa'nın muhaliflerinden bazıları ise onu iblisleri serbest bırakmakla suçladı (markos 3: 19–22; matta 12:24; luka 11:15). isa ise tam tersini yaptığını ve bunu kutsal ruh ile yaptığını belirtti (matta 12:28; luka 11:20). o dönemde mucizeler, ne ruhsallığın ne de mesihliğin kanıtı olamazdı ve en fazla bir bireyin mesajını veya yaşam biçimini doğrulamak için kullanılabilirlerdi.

    celile'de tartışma ve tehlike
    kalabalık ve özerklik
    isa'nın şifacı olarak ününün çok önemli bir tarihi sonucu vardı: markos'un ilk bölümlerinin (örneğin, 1:28, 45; 2: 2) ortaya koyduğu gibi kalabalığı kendisine çekti. bunu yaparak, isa mesajını daha fazla insana yayabilirdi ama aynı zamanda kendisine olan ilgisi tamamen bencil olan ve yalnızca tedavileri umarak gelenleri de çekme riskini aldı. dahası, kalabalık siyasi olarak tehlikeliydi. herod antipas'ın vaftizci yahya'yı izlemesinin sebeplerinden biri, antipaların bir ayaklanmadan korktuğu kadar büyük kalabalıklar çizmesiydi (josephus, yahudilerin antikleri 18.116-119).

    her ne kadar isa’nın mesajı mutlaka sosyal olarak tehlikeli olmasa da, gelecekteki statüsünün tersine dönme vaadinin devrimci çıkarımları biraz tedirgin olmuş olabilir ve isa’nın günahkarlara vaadi titizlik gösterici olmuş olabilir. yine de, kalabalıklar olmadan mesajının bu yönleri pek önemli olmazdı. yahudi dininin özüne bu şekilde saldırmadı: ibrahim'in seçimini ve sünnet gerekliliğini inkar etmedi; musa'yı ve kanunu kınamadı. yine de, bazı insanlar onu, kısmen kalabalıklar yüzünden, kısmen de özerkliği nedeniyle düşmanlık ve şüpheyle karşı karşıya bıraktılar. bundan sonra özerk olan birinin ne yapabileceğini bilmek imkansızdı ve özellikle takipçisi varsa bu tehlikeli olabilirdi.

    soferler* ve ferisiler
    1. yüzyılda, soferler ve ferisiler olarak iki ayrı büyük grup oluşmaktaydı. soferlerin yasa hakkında bilgisi vardı ve yasal belgeler hazırlayabilirlerdi (evlilik, boşanma, kredi, miras, ipotek, arsa satışı ve benzeri sözleşmeler). her köyde en az bir sofer vardı. ferisiler ise, “ataların geleneklerine” atfedilen yasal gelenekleri izleyen bir gruptu. soferler gibi, ferisiler da iyi bilinen hukuk uzmanlarıydı. bununla birlikte daha sonraki ilahi geleneklerden anlaşılmaktadır ki, çoğu ferisi profesyonel yazar değil küçük toprak sahipleri ve tüccarlardı.

    markos’un görüşüne göre, isa’nın celile’deki ana rakipleri soferlerdi ancak matta'ya göre ferisilerdi. çelişkili olan bu görüşler kolayca uzlaşabilir: yahudi yasası ve geleneği hakkında bilgili olan bu iki grup da isa'yı dikkatlice inceledi ve isa'yı hem karalayarak hem de davranışlarını ve öğretilerini yok sayarak isa'nın karşısında durdular (örneğin, markos 2: 6, 16; 3:22; matta 9:11; 12: 2). bir pasaja göre, ferisiler isa'yı yok etmeyi planladı (matta 12:14; markos 3: 6). bununla birlikte ferisiler isa'nın ölümüne yol açan olaylarda önemli bir rol oynamadığı için bu yazı pek dikkate alınmaz. markos ve luka onlara hiçbir rol vermezken matta onlardan bir kez bahseder (matta 27:62).

    celile'deki bazı insanlar isa'ya güvenmiyor olabilirdi ve yasa uzmanları muhtemelen yasa hakkındaki isa'nın yorumuna meydan okudu ancak isa hiçbir zaman resmi olarak ciddi bir yasal suçla suçlanmadı ve celile'deki muhalefet ölümüne yol açmadı. asıl ölümcül tehlike ancak kudüs'e gittikten sonra isa'nın karşısına çıktı.

    isa’nın son haftası
    ms 30 yılında, isa ve öğrencileri passover'a katılmak için celile'den kudüs'e gitti. muhtemelen, on binlerce ölü bedenle temas eden isa, “corpse impurity”(yahudi inancına göre ölü bedenlere temas eden kişinin arınması bir hafta sürer) yaptığı için kudüs'e bir hafta erken gider. inciller arınmadan bahsetmezler ama passover'dan önceki günlerde isa'yı tapınak'ın yanında tasvir ederler. matta'nın (21: 5) alıntı yaptığı "kralınız size bir süre erkenden mütevazilikle ve bir eşeğe binerek geliyor." matta, birçok insanın dahil olduğunu öne süren “kalabalıklardan” bahsediyor ancak giriş muhtemelen oldukça küçük bir grupla yapıldı. passover yapılacak olan kudüs tehlikeliydi; şehri yöneten caiaphas ve sorumlusu pilatus'un, festivallerin muhtemelen ayaklanma zamanları olduğunu biliyorlardı. pilatus’un askerleri, tapınağın her yerini devriye gezmekteydi. büyük bir gösteri olsaydı bu muhtemelen isa'nın derhal tutuklanmasına yol açacaktı ancak birkaç gün daha yaşadığı için kalabalığın nispeten küçük olması muhtemeldir.

    isa, öğretmek ve tartışmak için zaman harcadı (markos 12) ve ayrıca onu dinleyenlere tapınağın imha edileceğini söyledi (markos 13: 1-2). passover kurban töreninden önce arınma günlerinden birinde isa, en çarpıcı sembolik eylemini gerçekleştirdi. ibadete gelenlerin iki drahmi ödediği giriş yerine ve çocuk doğurmak için kurban edilecek güvercin satanların yanına hücum etti (yani rahipler ve soferlerin yanına) ve oradakilere itiraz etti. onlar da isa'yı idam etme planları kurmaya başladı (markos 11:18; luka 19:47; markos 14:1–2).

    daha sonra havariler, passover yemeği için bir oda buldular ve bir tanesi bir hayvan aldı ve tapınak'ta onu kurban etti (markos 14: 12-16; ayet 16, basitçe “passover'ı hazırladılar”). ancak 12 havariden biri olan yahuda iskaryot, bu yeri yetkililere ispiyonlayarak isa'ya ihanet etti. yemekte isa, ekmeği ve şarabı kutsadı, ekmeği “vücudum” ve şarabı “antlaşma kanım” (markos 14: 22–25) veya “kanımdaki yeni antlaşma” olarak belirledi (luka 22:20; korintliler 11:25). ayrıca krallıkta havarilerle birlikte içene kadar bir daha şarap içmeyeceğini de belirtti (matta 26:29).

    akşam yemeğinden sonra, isa müritlerini dua etmek için zeytin dağı'na götürdü. oradayken yahuda, baş rahiplerin gönderdiği silahlı adamları onu tutuklamaya yönlendirdi (markos 14: 43-52). isa'yı, bazı meclis üyelerini (toplu olarak sanhedrin olarak adlandırılan) toplayan caiaphas'a götürdüler. isa, önce tapınağı yıkmakla tehdit etmekle suçlandı ancak bu suçlama kanıtlanamadı. caiaphas ona “tanrı'nın oğlu mesih” olup olmadığını sordu. mark'a göre (14: 61–62), isa “evet” dedi ve sonra da insan'ın oğulunun gelişini belirtti. matta'ya göre (26: 63-64), “sen öyle söylüyorsun ama sana insanın oğlu'nu* göreceğini söyleyeyim” dedi. luke'a göre daha belirsizdi: “size söylersem inanmayacaksınız” ve “öyle olduğumu siz söylüyorsunuz” (22: 67-70) der. (günümüz ilahiyatçılari isa'nın matta ve luka'daki cevaplarını düşük ihtimal olarak görürler.)

    cevap ne olursa olsun, caiaphas açıkça isa'nın ölmesi gerektiğine karar vermişti. “küfür” diye haykırdı ve kendi giysilerini parçaladı; kendi dininin, baş rahibin yapmasını yasakladığı çarpıcı bir yas belirtisiydi bu (levililer 21:10). bu dramatik performans etkiliydi ve meclis üyeleri, bu hükmün yürütmeye konması adına pilatus'a gönderilmesi gerektiği konusunda anlaştılar.

    mesih ve tanrı'nın oğlu unvanlarının asıl mesele olduğu şüphelidir çünkü 1. yüzyıl yahudiliği için bu unvanlar hiçbir anlam ifade etmiyordu. isa’nın tapınak’ı tehdit etme girişiminde bulunmasını caiaphas, söylediği her şeyin küfür olduğu şeklinde empoze etti. bu, konseyi isa’nın idamına ikna eden şey olabilir. ancak caiaphas'ın pilatus'a (markos 15: 1, 26, 26) aktardığı isa aleyhindeki suçlamaların, isa'nın “yahudilerin kralı” olduğunun iddiasını içermesi muhtemel görünüyor.

    pilatus, yahudi hukukunu ya da isa’nın küfür ettiği iddiasını umursamasa da, büyük olasılıkla isa’yı potansiyel bir baş belası olarak gördü ve bu yüzden idamını onayladı. matta, luka ve yuhanna incilleri, pilatus'a oldukça iyi bir karakter atfeder ve karar üzerinde sıkıntılı olduğunu gösterir ama yahudilerin ısrarına dayanamadığını belirtmektedir (matta 27: 11-26; luka 21: 1-25; yuhanna 18: 28–40). mesela luka'da pilatus, isa'da bir hata bulamadığını üç kez belirtir. bu bölüm, roma imparatorluğu’nda yolunu açan ilk kilisenin, liderinin roma gözünde gerçekten suçlu olduğunun düşünülmesini istemediğini öne sürüyor. diğer kanıtlardan pilatus'un aldatıcı ve acımasız olduğu ile ahlaksız infazlara karar verdiği belirtilmektedir (philo, elçilikten gaius'a, 300–302).

    isa, “yahudilerin kralı” olarak (markos 15:26 ve matta 27:37; luka 23:38; yuhanna 19:19) ve tapınağı yıkıp yeniden inşa edeceğini söyleyen, küfreden kişi olarak çarmıha gerildi (markos 15:29). bu iki suçlama, isa'nın idam kararını açıklar. isa’nın tapınağa yaptığı küçük taarruz ve tahribatı tutuklanmasına neden oldu. kendi düşüncesi, neredeyse kesinlikle tanrı'nın yeni krallığın bir parçası olarak tapınağı imha edeceği, belki de yeniden inşa edeceği yönündeydi (markos 14:58). qumran'daki kaydırılmış tapınak hakkında da benzer bir beklentisi vardır. caiaphas ve danışmanları muhtemelen isa'yı yeterince iyi anlamışlardı: bir peygamber olduğunu, bir yıkım uzmanı olmadığını ve müritlerinin duvarlarına, kazmalarla saldırmalarına izin verilse bile tapınağa ciddi şekilde zarar veremeyeceğini biliyorlardı. ancak tapınağın yıkımı hakkında konuşan ve semtlerinde masaları deviren biri açıkça tehlikeliydi. bunlar, özellikle bayram zamanında, binlerce yahudi'nin ölümüne yol açabilecek ayaklanmalara eğilimli bir kentte iltihaplı eylemlerdi. yuhanna 11:50 caiphas'ın “bütün milletin yok edilmesindense bir insanın ölmesinin daha iyi” olduğunu belirttiğine inanıyordu. roma yönetimi altındaki yüksek rahip barışı korumaktan sorumluydu, o ve danışmanları buna göre davrandı.

    isa'nın “yahudilerin kralı” olduğunu belirttiği iddiası da infazını açıklamak için yeterliydi. isa'nın “ben kralıyım” dediğine dair doğrudan bir kanıt yoktur ancak “tanrı'nın krallığı” üzerine vaazları tahrik edicidir. bu cümle birkaç şekilde yorumlanabilirdi ancak kesinlikle roma'nın yahudiye'yi yönetmeye devam edeceği anlamına gelmiyordu. birçok kişi roma yönetimine itiraz etti ve roma, muhaliflerinden fazla ses getirenleri sürme konusunda hızlı davrandı. bununla birlikte pilatus, isa ve takipçilerinin askeri bir tehdit oluşturduğunu düşünmez. öyle düşünmüş olsaydı, muhalefet gösterenler de ya o zamanlar, ya da sürgünden kudüs'e döndüklerinde idam edilirdi. bunun yerine vali, idamı karizmatik liderleriyle sınırlandırdı ve isa'yı idam için askerlerine teslim etti. kudüs'ün dışına onu ve iki hırsızı alıp çarmıha gerdiler.

    her ne kadar caiaphas, isa'nın tapınağı gerçekten yıkabileceğini düşünmese de, pilatus da ciddi bir isyan düzenleyebileceğine inanmasa da, provokatif konuşması bir sorun idi. dahası, isa'nın vaaz verdiği bu şehir, mısır'daki esaretten kurtuluşu kutlayan hacılar ile ve dile getiremeseler de başkalarının buyruğu altında yaşamak istemeyen insanlarla doluydu ve isa, kutsal bölgede küçük bir şiddet eylemi gerçekleştirmişti. tehlikeliydi ve infazı bu tarihsel bağlamda tamamen anlaşılabilir; yani, eskatolojik bir peygamber olduğu için idam edildi. caiaphas ve meclisi barışı korumak ve herhangi bir ayaklanma belirtisini bastırmak için görevlerini yerine getirdiler. pilatus'un da muhtemelen benzer sebeplerden etkilendiği görülmektedir. yani görevlerini yapıyorlardı.

    isa’nın krallığa dair beyanı ve tapınağa karşı bariz tehditleri, krallığın çok yakında olduğu ve kendisi ile havarilerinin yakında bu krallıkta ziyafet çekeceği görüşüne dayanıyordu. ölümü esnasında bile ilahi müdahaleyi beklemesi mümkündü çünkü son sözleri arasında “tanrım, tanrım, neden beni terk ettin?” diye haykırdı (markos 15:34).

    diriliş
    bundan sonra olanlar, isa'nın beklentisinden oldukça farklı bir şekilde tarihi değiştirdi. havarilerinden bazıları, ölümünden sonra onu gördüğünü iddia etti. kaynaklar onu kimin, nerede gördüğü konusunda hemfikir olmadığından (matta, luka ve yuhanna'nın son bölümleri; elçilerin işleri; pavlus'un korintliler'e ilk mektubu 15: 5) liste belirsizdir. matta'ya göre bir melek, boş mezarı mary magdalene ile “öteki mary” ye gösterdi ve onlara celile'ye gitmeleri talimatını verdi. hala kudüs'te iken, iki mary aynı şeyi söyleyen isa'yı gördü ve bir kez daha havarilerine göründü. matta'nın bu yazısı markos 14:28 ve 16: 7’de belirtilmiştir ancak markos incili, boş mezarla biten bir diriliş hikayesine sahip değildir (markos 16: 8). luka'ya göre, takipçileri kudüs'te kalırken, kadınlar (mary magdalene, joanna, james'in annesi mary ve “diğer kadınlar”) boş mezarı buldu. "göz kamaştırıcı giysili iki adam" onlara isa'nın yükseldiğini söyledi. daha sonra isa, emmaus yolunda (kudüs yakınlarında) iki kişiye, sonra petrus'a ve daha sonra müritlerine göründü. yuhanna ( bölüm 21, genellikle bir ek olduğu düşünülmektedir) celile ve kudüs'teki görünmelerden bahseder. elçilerin işleri, luka'dan daha kapsamlı bir dizi görünümden bahseder ancak hepsini kudüs'ün içine ya da yakınlarına koyar. pavlus’un, isa’nın göründüğü kişilerin listesi daha azdır ve diğerleri ile pek de aynı fikirde değildir (korintliler 15: 5–8).

    belirsiz kanıtlar yüzünden gerçekte ne olduğunu söylemek zordur. iki nokta önemlidir: kaynaklar dirilen isa'yı, ne canlandırılmış yaralarıyla dolaşan bir adam, ne de bir hayalet olarak tanımlar. luka'ya göre, isa'yı gören ilk iki öğrenci onu tanımadan birkaç saat onunla yürüdü (24: 13-32). luka ayrıca isa'nın istediği zaman ortadan kaybolacağını ve yeniden ortaya çıkabileceğini de bildirmektedir (24:31, 36). pavlus için hristiyanların bedenleri tanrıya benzeyecek şekilde dönüştürülecek ve diriliş bedeni “et ve kan” olmayacak (korintliler 15: 42–53). bu iki yazıya göre isa, esasen değiştirildi fakat hayalet değildi. luka açıkça bunu söylüyor (24: 37-39) ve pavlus, beden kelimesini ruh veya hayaletten ziyade ruhsal beden kavramının bir parçası olarak kullanmakta ısrar ediyor. luka ve pavlus bunu da tamamen kabul etmiyor çünkü luka "eti ve kemikleri” ile yükselmiş isa'dan bahseder (24:39). yine de luka'nın bu beyanı da bir dönüşüm gerektiriyor. diğer bir deyişle incil yazıcıları, pavlus'un açıkça ifade ettiği gibi, kesin bir kelimeye karşılık olmayan bir şeyi açıklamaya çalışıyorlardı.

    bu kaynakları veya ilk inananları kasıtlı sahtekarlıkla suçlamak abes olur. diriliş, kıyamet inancını daha tutarlı bir hikaye olarak güçlendirdi ve gördüğünü iddia edenler arasında bir rekabet de vardı: “onu gördüm”, “ben de gördüm”, “kadınlar önce onu gördü”, “hayır, ben gördüm; onlar hiç görmediler ” gibi. kaldı ki kıyamet tanıklarının bazıları inançları için hayatlarını vereceklerdi. bu da sahtekarlığı olası kılmaz.

    erken kilise'deki mesih'in tasviri: havarilerin creed'i*
    inciller yazılmadan önce bile, hristiyanlar, isa'nın ne olduğunu, ne söylediğini ve ne yaptığını anlatıyorlardı. bu nedenle, bu tür bir yansımanın incillerin basit mesajı üzerine daha sonra bir kazanım olduğunu varsaymak bir hatadır. aksine ilk hristiyan toplulukları en başından beri tanık oldular ve ibadet etmeye başladılar. bu tanıklık ve ibadetin formları da incillerdeki ifadelerde anlatılanların formlarıydı. bu durumdan sonra incil'in isa ile ilgili tasvirlerini anlamak için, ilk kilisenin mesih ile ilgili inancını göz önünde bulundurmamız gerekir. bu anlamda, “tarihin isası” ile “imanın mesihi” arasında bir ayrım olmadığını ve birincisine ulaşmanın tek yolunun ikincisi olduğunu iddia etmek geçerlidir. hristiyanlık doktrini kristoloji, hristiyanlığın kendisi kadar eskidir.

    ilk kilisenin mesih'e olan inancını kavrayabilmek için, bu inancın somutlaştığı yeni ahit'in yazılarına başvurmalıyız. bir itiraf ve öğreti olarak yeni ahit doğru somutlaştırıldı ancak orijinal haliyle tam olarak korunamadı. elimizdeki şey, yeni ahit'in çeşitli kitaplarındaki itirafların veya inançların parçaları, diğer erken hristiyan belgelerinden toplanmış belgeler ve hristiyan teolojisi ile ayinler içinde yer alan bilgilerdir. havarilerin creed'i ise sonraki dönemlere aittir. şimdiki formuna çok geç ulaştı fakat ilk yazıları çok erken dönemlerde başlar, belki de 1. yüzyıla kadar uzanır. mesih'le ilgili itirafı, muhtemelen daha sonra detaylarının oluşturulduğu en eski özüdür. havarilerin creed’inde, ilk kilisenin ifade ve formülasyonlarının çeşitliliği arasında, mesih hakkındaki inançlarının uygun bir özeti olduğu söylenebilir. creedler, hıristiyanların ibadet etme davranışlarıyla ne ifade ettiklerini açıklamalarının önemli bir yoluydu. tanrı ve mesih hakkında bildirdikleri şeyin başına “inanıyorum” veya “inanıyoruz” koydukları zaman, beyanlarının yalnızca gözlem üzerine değil, inanca da dayandığı anlamına geliyordu.

    preexistence
    “inanıyorum” ifadesi, mesih'in ibadet ve inancı hak ettiğini ve dolayısıyla tanrı ile aynı seviyede olduğunu göstermiştir. erken bir tarihte, belki de philemon'un ikinci bölümündeki (6-11) pavlus'un sözleri kadar erken bir tarihte hristiyan teolojisi, isa mesih'in kariyerindeki üç aşamayı ayırt etmeye başladı: her şeyden önce babası* ile olan varoluşu; “etli* günlerinde” enkarnasyonu sonrası aşağılanması ve çarmıh (ibraniler 5: 7); ve kıyametten başlayıp sonsuza dek devam edecek olan hükmü.

    isa mesih
    inanç metni kurulduğu zaman, "isa mesih" kurtarıcı için popüler unvan oldu. aslen isa, “yahweh kurtarıcıdır” veya “yahweh kurtaracak” anlamına gelen bir isimdi (matta 1:21), christ ise mesih isminin yunancadan çevirisiydi. yeni ahit'in bazı bölümleri mesih'i bir unvan olarak kullandı (örneğin, luka 24:26; yuhanna 7) ancak pavlus'un kullanımından anlaşıldığı kadarıyla unvan değil, uygun bir isimdir. gentile'lilerin çoğu da christ'i uygun bir isim olarak kabul etti ve ilk inananlar, christians* olarak adlandırıldı (elçilerin işleri 11:26). “isa” ismi, rab'bin dünyadaki kariyeri için ayrılmıştı, ancak “mesih” isminin daha büyük bir ciddiyetle donatılmış olabileceği anlaşılır ve ruhani önemi bu isimle özdeşleştirilir. yeni ahit'teki metinsel varyantların belirttiği gibi hristiyan hareketinin başlangıcı, isa, mesih ve isa mesih isimlerini birbirinin yerine kullanırken sakınca görmezdi. sadece modern zamanlarda, tarihin isa'sı ile ruhsallığın mesihi arasında bir çizgi çizme uğruna keskin bir ayrım yapmak alışılmış hale geldi ve bu sadece belirli çevrelerde yapıldı. ilahiyatçılar ve birçok kiliseden insanlar hala “mesih'in yaşamı” gibi ifadeler kullanıyorlar çünkü “mesih” öncelikle bir isimdi.

    tanrı’nın tek oğlu
    isa mesih'in tanrı'nın oğlu olduğu beyanı, kitapların çoğunun bu şekilde ifade ettiği yeni ahit'te en evrensel olan isimlerden biridir. inciller kendisi için pek unvan kullanmazlar, matta 11: 27 ayeti gibi bazılarında ise nadir de olsa unvan bildirirler. incillerde, eski ahit'teki ilahi evlatlığın daha genel imalarını israil* soyunun veya gerçek inananların bir ayrıcalığı olarak isa'yı işaret eden bazı durumlar vardır. genellikle pavlus gibi, evanjelistlerin bu tanrı'nın oğlu adına göre özel bir onura eriştiği açıktır. evanjelistler, isa'nın vaftiz edilmesini (matta 3:17), tecelli yortusunu (matta 17: 5), pavlus'un kıyamet inancıyla(romalılar 1: 4) ilişkilendirdiler. bu topluluktan bazıları, yeni ahit'teki “tanrı'nın oğlu” nun asla mesih'in varlığına atıfta bulunmadığını savunuyordu. ancak yuhanna ve pavlus'a göre, bu düşüncenin mevcut olmadığı açıktır. tanrı'nın oğlu terimini daha sonraki hristiyan kullanımında daha da belirginleştiren şey, ebedi ikinci kişi'nin de adının yer aldı üçlü birliğin doktrininin* netleştirilmesiydi (matta 28:19). incillerin gösterdiği gibi tanrı'nın oğlu isminin isa'ya uygulanması yahudilerce kendilerine saldırganlıktı çünkü muhtemelen gentile çok tanrılılığını sunuyor gibiydi. bu aynı zamanda ilk buluşmalarda gözlemlendiği gibi, bu öğretiyi paganlar için fazla anlaşılır hale getirdi. hem yahudilere hem de yunanlara bakan havari kiliseleri, bu soruna önem gösterip isa mesih'in “tanrı’nın tek oğlu” olduğunu belirtti. bu ayrım ile paganlık ve yunan dinlerinden bir nebze olsun sıyrılmıştır.

    lord
    romalılar'ın birinci bölümünün dördüncü ayeti gibi bölümlerin gösterdiği gibi, “lordumuz isa mesih” ifadesi, apostolik kilisenin ne olduğunu ve ne yaptığını anlayabilmesinin yollarından biriydi. luka, ünvana noel meleğinin ağzından çıkmış olarak dahi yer verdi (luka 2:11). 1. yüzyıl boyunca “lord”* isminin kullanılmasından itibaren, hıristiyanlığın mesih için kullanılmasında bazı çıkarımlar görmek mümkündür. hristiyanlar, evrende pek ilahi ve kederli varlığın olmadığını, sadece bir kiryos'un olduğunu belirtiyordu (korintliler 8: 5–6). bu, roma'nın divus unvanı olan sezar'ın, inananları tarafından biçimlendirildiği gibi her şeyin lordu olmadığı, yalnızca mesih'in tam anlamıyla lord olduğu anlamına geliyordu (vahiy 17:14). ve onlar, “ahit” olarak adlandırdıkları yahweh ile olan antlaşma'nın, lord olarak gelen isa tarafından yenilendiğini kastediyorlardı (romalılar 10: 12-13). bu nedenle, “tanrı'nın oğlu” gibi, kiryos adı da ilkel kilisenin ilan ettiği bölgelerin her ikisine de hitap ediyordu. zaman zaman özellikle yükselmiş ve yüceltilmiş christ olarak da övülüyordu (örneğin, elçilerin işleri 2:36) ancak bu eski ahit'i tekrarlayan bölümlerde bazen öncelikli olarak vurgulanan bir bölümdür (matta 22:44). yavaş yavaş, “mesih” gibi “lordumuz”, isa hakkında konuşmanın yaygın bir yolu haline geldi.

    kutsal ruh tarafından gebe bırakılması ve meryem ana'dan doğumu
    tanrı'nın oğlu, insana dönüştü ya da yuhanna'nın söylediği gibi “ete kemiğe büründü." (yuhanna 1:14). yeni ahit, isa'nın insan olmasını içeren bölümlerle onun varoluşunu kabul etti ve ondan daha önce varoluştan bahsettiği zaman onun varoluşunu, onun vücudunda tanımladığı kişiye yüklüyordu. meryem'in referansının, öncelikle mesih'in gerçek insanlığının teminatı olarak işlevini vurgulaması amaçlanmış olabilir ancak inanç aynı zamanda o vücudun doğaüstü kökenini öğretmeyi de amaçlıyordu.

    pontius pilatus'un emri ile çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü
    incillerin en büyük sorunu, isa'nın yaşamını ve öğretilerini anlatan olayları ihmal etmesidir. bu bakımdan, creed ve yeni ahit'in bölümleri arasında, özellikle de pavlus'un doğrudan bir paralelliği vardır. çarmıh olayına ayırdıkları alanın miktarına bakılırsa incillerin yazarları bile, isa'nın hayatının o birkaç günü ile, söylediği veya yaptığı herhangi bir şeyden çok daha fazla ilgiliydi. bunun nedeni, hem yeni ahit'in hem de creed'in temelinde yatan inançtı. bu; isa'nın idamının, ölümünün ve kıyamet olaylarının, tanrı'nın insanların kurtuluşu için gerçekleştirdiği olaylar olduğu inancıydı. inciller doruklarını bu olaylarda buldular ve içindeki diğer faktörler de bu olaylara yol açtı. epistles* bu olayları erken kilisedeki somut durumlara uyguladı.

    pavlus'un haç* (philemon 2: 6–11), kutsal hafta ve “isa'nın ihanet edildiği gece” (korintliler 11:23) hakkındaki yazıları ile, incillerin ortaya çıkmasından önce bile kilisenin anıldığı görülüyor. en eski hristiyan geleneklerinden olan bu gibi şeyler, hristiyanlığın kültürel ve inanç yaşamındaki öneminin bir göstergesiydi. haç, insanın kurtuluşunu nasıl etkiledi? yeni ahit'in ve ilk kilisenin cevapları çeşitli metaforları içeriyordu: mesih, kendisini tanrı'ya* kurban olarak sundu; hayatı birçokları için bir fidye idi; ölümü insanlığı günahsız kıldı; onun çektiği acı, acı çekmeleri gereken insanlara bir örnekti; yeni bir insanlık yaratan ikinci adem'di; ölümü ile insanlara, tanrı'nın onları ne kadar sevdiğini gösteriyordu. hristiyan teolojik tarihinin her büyük kefaret teorisi, bu metaforlardan biri veya diğeri tarafından açıklanır olmuştu. yeni ahit, hepsini yalnızca sembolik olarak tarif edilebilecek bir şeyi sembolize etmek için kullandı, “mesih, kendi çarmıhını sırtında taşıyordu ve dünyayı tanrı ile uzlaştırıyordu.” (korintliler 5:19).

    cehenneme inişi
    cehenneme iniş ile ilgili ifade muhtemelen creed'e eklenen en son şeydi. yeni ahit’in ana kaynağı, isa’nın hapishanedeki vaazlarını petrus'un mektubunun üçüncü bölümünde (18–20 ayeti) tanımlanmasıydı. başlangıçta cehenneme iniş, mesih'in ölümü ile yeraltı dünyasında ölülerin diyarına girmesi olarak tanımlanmış olabilir ancak bu iniş, zamanla isa'nın eski ahit hükümleri ile cehenneme* inenleri kurtarması olarak değerlendirildi. kilise kurucularının bazıları arasında cehenneme iniş, mesih'in cehennemin güçleri üzerindeki zaferini ilan etmesi anlamında da yorumlanmıştı. bununla birlikte öneminin giderek büyümesine rağmen cehenneme iniş öğretisi, havarilerin creed'ine göre mesih'in ayrılmaz bir parçası değildi.

    övme
    üçüncü gün dirilmesi
    yeni ahit'in yazarları hiçbir yerde mesih'in dirilişini tartışma için bir mesele haline getirmedi, her yerde iddia ve kabul etti. isa mesih'n hükmü sonlanmamıştı, şerefli yükselişiyle devam etmişti. üç çeşit onayı temel olarak kullandılar. mesih'in dirilişi, tanrı'nın, “tanrı'nın oğlu'nu, kutsallık ruhu ile ölümden dirilişiyle” tayin ettiği oğluna tanıklık etmesiydi (romalılar 1: 4); bu tema, elçilerin işlerinde de belirgindi. diriliş, ölümden sonraki yaşam için hristiyanlığın umudunun temelidir (selanikliler 4:14) ve pavlus, diriliş olmadan bu umudun temelsiz olduğunu söylemişti (korintliler 15: 12-20). mesih'in dirilişi aynı zamanda “yaşamın yeniliğini” (romalılar 6: 4) ortaya koyması ve “yukarıdakine ulaşması” (koloseliler 3: 1) için yapılan açıklamaların da zeminiydi. yeni ahit'in yazarları, kıyamet'in gerçekten gerçekleştiğinden şüphe duymadıklarını belirtti. ancak pavlus'un korintliler’deki tartışması, hristiyan öğretisini duyanlar arasında, dirilişi rasyonalize etme çabalarının yanı sıra böyle bir şüphenin olduğunu gösteriyor. inciller arasındaki ve inciller ile pavlus arasındaki farklar, en başından itibaren kıyamet'in ayrıntılarına ilişkin çeşitli geleneklerin var olduğunu göstermektedir. ancak bu farklılıklar, yalnızca kıyamet'teki inancın bu çeşitli gelenekler arasında ne kadar evrensel olduğunu vurgulamaya hizmet eder.

    cennete yükseldi ve yüce baba'nın sağ eline oturdu
    yükselişin anlatımı, luka ve elçilerin işlerine özgüdür ancak yeni ahit'in diğer bölümleri de buna atıfta bulunur. (ayetler 8-10). bununla birlikte birçok tercüman, pavlus için dirilişin yükseliş ile aynı olduğunu savunur. görünüşe göre baba'nın sağ eline oturma durumu, zebur'un 110. ayetinin bir hristiyan yorumuydu. mesih’in tanrı’nın şerefine ulaşması ve mesih'in dönüşümünü daha açık hale getirdiği için, yükselişine işaret ediyordu. birlikte ele alındığında yükseliş ve oturma, kıyamet ile mesih'in ikinci gelişi arasındaki zamanda, mesih'in babası ile varlığından bahsetmenin bir yoluydu.

    "yaşayanları ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecektir."
    yukarıdaki ayet, ikinci gelişin doktrini ile sonlanır: "ilk geliş etle ve kemikle, ikinci geliş ise ihtişamla olacaktı."
  • hristiyanlık içerisindeki gerek kilisenin gerek mezheplerin, isa’yla alakalı birbiriyle hiç uyuşmayan farklı yorumları ve öğretileri sonucunda suyun iyice bulanması yüzünden ortaya çıkmış bir hristiyan teolojisi disiplini. temel amacı isa’nın yaşamını ve mesihliğe dair konuları inceleyerek mesih’in hüviyetini ortaya koymaktır.
  • 1. kris kişisini araştıran bilim dalı.
    2. kris kişisinin başta tavuk ve trakya köylüleri gelmek üzere yapmış olduğu bilimum bilimsel çalışmalar.
    (bkz: kris için olası tez konuları)
  • hristiyan teolojisinin nübüvvet, yani peygamberlik meselesini ele alan dalı, isabilimi (christ+logy), hristoloji (islamiyet'teki karşılığı muhtemelen muhammedoloji gibi bir şey olurdu).

    kristoloji, isa'nın aynı anda hem tanrı hem de insan olmasını gözeterek kendi içinde yüksek ve alçak olarak ikiye ayrılıyor. yüksek kristoloji, isa'nın tanrılığı meselesine odaklanırken, alçak kristoloji ise insanlığına odaklanıyor. bu ikisi arasındaki temel ayrım ise markos incili'nde savunulduğu şekilde tanrı'nın mı insan olduğu (yüksekten alçağa geçiş) yoksa yuhanna incili'nde savunulduğu şekilde insanın mı tanrı olduğu (alçaktan yükseliş).
hesabın var mı? giriş yap